Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

27 OCAK 2012

26 Ocak 2012 Perşembe 23:55
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Haftanın üç yenisi de notlarımız arasında. Oscar’ın iddialı adayı “Artist”, Guillermo del Toro’nun elinin değdiği korku-gerilim “Karanlıktan Korkma” ve Ata Demirer’in yeni filmi “Berlin Kaplanı”, izleyicisiyle buluşmayı bekleyen yeni yapımlar. Her hafta üstüne basarak anımsattığımız gibi; içinizdeki sinemadan çıkmış insana büyük özen gösterin. Sokaklar, sinemadan çıkmayanlarla dolu çünkü. Herkese iyi seyirler!

ARTİST
Kuşkusuz yılın en popüler filmlerinden biri “Artist / The Artist”. Aynı zamanda, izleyiciyi ve büyük oranda eleştirmenleri tavlamayı başarmış bir iş. Fransa-Belçika ortak yapımı dramatik ve aynı oranda eğlenceli film; sessiz sinema estetiğini; günümüz izleyicisinin de zevk alabileceği bir seyirlik haline getirmeyi başarmış. Siyah-beyaz ve sessiz film; yarattığı nostalji duygusuyla da uzun süren bir etki bırakıyor insanda. Hüzünlü, yürek ısıtan, aynı anda yürek burkan, gülümseten, salondan ıslık çalarak çıkmanıza neden olan hoş bir film özünde… 1920’li yılların sonunda; sessiz filmlerin ünlü oyuncusu, Hollywood yıldızı George Valentin’in kariyeri, sesli teknolojinin beğenilip; kabul görmesinin ardından büyük bir hızla düşüşe geçer. Valentin’in eski bir hayranı olan ve ünlü aktörün elinden tutup; sektöre kazandırdığı güzel oyuncu adayı Peppy Miller’ın yıldızı ise gün geçtikçe parlamaktadır… ‘Bir yıldız doğuyor’ durumlarının yaşandığı ve hızla başka bir ‘şeye’ dönüşen, ‘büyüsü bozulan dünyanın’ tam ortasında kalan eski bir Hollywood yıldızının trajedisinin yansıdığı film, yediden yetmişe herkesin keyifle izleyeceği bir iş olmuş olmasına ama yapımı; ‘yarattığı suni nostalji duygusuyla izleyiciyi etki altına çalıştığı’ savıyla eleştirenler de var. Geçtiğimiz Cannes Film Festivali’nden bu yana birçok festival ve ödülün gözdesi olan yapımın yönetmeni Fransız Michel Hazanavicius. Komedi-Müzikal dalında ‘En İyi Film’in de aralarında olduğu üç Altın Küre kazanan sevimli filmin başrolünü, Cannes’de elde ettiği ‘En İyi Aktör’ dahil şimdiden birçok ödül kazanan Jean Dujardin üstleniyor. Aynı zamanda yönetmenin eşi olan Arjantinli aktris Bérénice Bejo, John Goodman, James Cromwell, Penelope Ann Miller, Ed Lauter, Malcolm McDowell ve belki de filmin en çok ilgi toplayan, en popüler ismi; sevimli köpek Uggie; zengin kadroyu oluşturuyorlar. Oscar gecesi de sıklıkla adı geçeceği konuşulan – 10 dalda Oscar adayı- bol ödüllü yapım; öyle mesele sahibi bir film olmasa da, sanat yönetimi ve genel anlamda yapım tasarımıyla; özgün bir atmosfer kurmayı başaran, epey şık ve sıcacık öyküsünü, etkileyici biçimde anlatıp; hafızada kalacağı su götürmez ‘zeki’ bir proje olmayı başarıyor son tahlilde!

KARANLIKTAN KORKMA
1973 tarihli aynı adlı televizyon filminden perdeye uyarlanan fantastik korku-gerilimin senaristi ve yapımcısı, usta Meksikalı sinemacı Guillermo del Toro. Yönetmen koltuğunda ilk uzun metrajını yöneten Kanadalı Troy Nixey’in oturduğu filmin başrollerini; Katie Holmes, Guy Pearce ve 1999 doğumlu müthiş oyuncu Bailee Madison paylaşıyorlar. Geleceğin önemli aktrisleri arasında anacağımız küçük yıldız Madison; filmin belki de en akılda kalıcı noktasını oluşturuyor. Babası ve onun sevgilisiyle birlikte yaşamaya başlayan küçük Sally, babasının restore ettiği eski görkemli köşkte bulur kendini. Evin bodrum katında, upuzun yıllar boyunca kilit altında kalmış tehlikeli yaratıklar yaşamaktadır. Sally, diş ve kemikle beslenen bu korkunç canavarların varlığına kimseyi inandıramaz. Bazı anlar gerçekten ürkütücü olmayı başaran tür kırmasının; olay örgüsünün içine sürükleyici bir tempo katamadığını belirtelim. Öykünün kıvraklığı ve tansiyonunda bir problem var gibi. Öte yandan, yaratık tasarımları ise gayet iyi. Orijinal adıyla “Don’t Be Afraid of the Dark”, bir tarafıyla; büyük animasyon ustası Hayao Miyazaki’nin stüdyosu Ghibli’den çıkma “Aşırıcılar / Kari-gurashi no Arietti”yi düşürüyor akla. Oradaki iyi kalpli küçük insanların yerini; burada kana susamış canavarlar almış. Fakat gözlerden uzak, yer altındaki yaşamlarına ve insanlardan saklanarak yaşamak zorunda oldukları gerçeğine bakarak; ciddi bir öteki olgusundan ve garibanlıktan söz edilebilir. Onlar da medarı maişet derdinde deyip; canavarlıklarını görmeyebiliriz bir açıdan. Dünya ve insanın bu açgözlü, doymak bilmez, güç düşkünü, hain doğası sürdükçe; yer altındaki gariban yaratıklara başka nasıl bir gözle bakılabilir ki?

BERLİN KAPLANI
Ata Demirer’in senaryosunu yazıp başrolünü üstlendiği, Hakan Algül’ün yönettiği BKM yapımı komedi; “Eyvah Eyvah” serisinin üzerinde değil. Ata Demirer’in ‘Almancı boksör Ayhan Kaplan’ tiplemesi ise gayet başarılı. Karaktere dair hemen bütün nüansları yakalamış yetenekli komedyen. Senaryo ve diğer karakterler ise aceleye gelmiş gibi. İçi boş diyaloglar dikkat çekiyor. Oysa öykü farklı yerlere gitmeye ve üzerine birçok detay inşa etmeye elverişli. Bir ‘oldubitti’ havası, sürprize ve ani gelişmelere izin vermiyor anlayacağınız. Yine de özellikle Ata Demirer’den yayılan sevimli ve sıcak elektrik, kopmamanızı sağlıyor filmden. Son tahlilde; beklentilerinizi yüksek tutmadan izleyebileceğiniz bir seyirlik diyelim.

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar