27 AĞUSTOS 2021
Koronavirüs (COVID-19), dünya genelinde hızla can almaya devam ediyor! Virüsten, kendimizi ve sevdiklerimizi mümkün olduğunca izole ederek korunmaya çalışıyoruz. Aşı olarak, sosyal mesafelerimizi koruyarak, hijyen kurallarına sıkı sıkıya uyarak ve maskelerimizi evlerimizin dışında asla çıkartmamaya çalışarak. Umuyoruz bu zorlu günler sona erecek yakında.
Bazı salonlar yeni tedbirler uygulayarak kontrollü biçimde 2020 Temmuz ayından itibaren kapılarını açmışlardı. Kademeli ve kısmi olarak yeniden başlayan vizyona, 17 Kasım 2020 günü alınan bir dizi karar sonucu yeniden ara verildi. Covid-19 tedbirleri gereği sinema salonlarının önce yılsonuna, ardından belirsiz bir tarihe dek kapalı olacağı açıklandı. Ve tarih 2 Temmuz 2021’i gösterdiğinde salonlar yine izleyicileri ağırlamaya başlıyor; perdeler, umuyoruz bir daha kapanmamak üzere açılıyordu!
Siz değerli okuyucularla, henüz vizyon filmsiz kaldığı ilk günlerden bu yana, 2020 Mart ayından bu güne, artık hayatta olmayan canım ‘Sinema’ dergisindeki ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ adlı köşemde, geçmiş sayılarda yayınlanmış eski yazılarımı paylaşıyordum. Bir yıldan fazla zaman geçti. 5 Mart 2021’den itibarense, sinema salonları perdelerini açana dek, her yeni hafta, o tarihe ait eski ‘sinemadan çıkmış insan / vizyonda bu hafta köşeleri’ sizlerle buluşacağını söylemiştik ve buluşturduk da! ‘Tarihte bu haftaya’ baktık!
Her hafta naçizane iyi filmler ve diziler önerdik sizlere! ‘Önce Tavsiyeler’ adlı bu yeni bölüm, sizlere her hafta sinema tarihinden 5 klasik film ve popüler olsun olmasın; ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ın beğendiği ‘güncelleri’ önerdi! Klasik film önerilerine devam edeceğiz!
ÖNCE TAVSİYELER…
SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
Voskhozhdenie / Tırmanış
(Yönetmen: Larisa Shepetko / 1977)
C'eravamo tanto amati / Birbirimizi Öyle Çok Sevmiştik Ki
(Yönetmen: Ettore Scola / 1974)
Signore & signori / Kadınlar ve Erkekler
(Yönetmen: Pietro Germi / 1966)
I pugni in tasca / Cepteki Yumruklar
(Yönetmen: Marco Bellocchio / 1965)
El espíritu de la colmena / Arı Kovanının Ruhu
(Yönetmen: Victor Erice / 1973)
Vizyonda bu hafta (27 Ağustos 2021)
Dördü yerli toplam dokuz yeni film izleyiciyle buluşuyor Ağustos’un son haftasında! Gerilimi yüksek aksiyon ‘Run Hide Fight / Koş Saklan Dövüş’ notlarımızda yer alıyor.
KOŞ SAKLAN DÖVÜŞ
-Yeni yetme ‘Die Hard’-
On yedi yaşındaki lise son sınıf öğrencisi Zoe Hull, asker olan babası tarafından her koşulda hayatta kalmayı başaracak biçimde yetiştirilmiştir! Annesini kanserden yitirmiş olan genç kız, gündelik hayatının her anında annesinin yokluğunu duyumsamakta ve bu acı kaybın üstesinden gelmeye çalışmaktadır. Zoe sıradan gibi gözüken bir gün okulu basıp, öğrencileri rehin alan ve okulda terör estiren bir grup gençle tek başına başa çıkmak zorunda kalacaktır.
Kyle Rankin’in yazıp yönettiği gerilimli aksiyonun başrolünde 2000 doğumlu aktris Isabel May yer alıyor. Genç oyuncular Eli Brown, Olly Sholotan ve Cyrus Arnold’a eşlik eden isimlerse tecrübeli yıldızlar Thomas Jane, Radha Mitchell ve usta aktör Treat Williams. ‘Die Hard / Zor Ölüm’ serisinin ana karakteri John McClane’nin genç kız versiyonu olarak karşımıza çıkan ‘Zoe Hull’ karakteri, yeni bir gençlik aksiyon serisinin yıldızı olmaya aday!
Kimi zaman sert, bazı anlar nedensiz bir tavizle süren aksiyon öyküsü, ‘Zor Ölüm’le tıpatıp aynı aritmetiğe sahip! Gişede ‘garanti’ görünen ‘denenmiş ve tutmuş’ formüllerle ilerleyen öykü, bazı anlarıyla umulmadık biçimde yükselirken, içerdiği kimi tutarsızlıklar sebebiyle aynı ölçüde irtifa kaybediyor. Şiddet salmak için okulu basan ekibin liderinin para peşinde koşmasıyla, var olup, seslerini duyurmak için silaha sarılan ezik ve rahatsız bireyleri harmanlayan hikâye, sosyal medyanın olumsuz etkisinin altını çizmekten de geri kalmıyor.
Sıklıkla eline silahı alan gencin okul basıp terör estirdiği ABD kasabalarından birinde gerçekle flört edip, öte yandan ezberlenmiş bir aksiyon yavanlığına yenik düşen öykü, yine de türün meraklıları için keyifli bir seyirlik anlamı taşıyor tabii ki! (2,5 /5)
Haftanın diğer yenilerine gelirsek… Başrollerini Margot Robbie ve Finn Cole’un üstlendikleri gerilimli dram ‘Dreamland / Düşler Ülkesi’, Miles Joris-Peyrafitte imzalı. Büyük bunalım döneminde Teksas’ın küçük bir kasabasında yaşayan Eugene, küçük suçlar işleyerek oyalanmaktadır. Bir gün banka soygunundan kaçan Allison’u çiftliklerinin ambarında saklanırken bulur. Allison’un etkisinde kalan genç adam, karanlık bilinmeze doğru adım atar.
Clive Barker’ın ‘The Forbidden’ adlı eserinden beyazperdeye uyarlanan ve Bernard Rose’un yönettiği 1992 tarihli korku gerilim ‘Candyman / Şeker Adamın Laneti’, ‘Get Out / Kapan’ ve ‘Us / Biz’ gibi ‘sıkı ve derinlikli’ tür örneklerinin yaman ismi Jordan Peele’ın senaryo ve yapımcı olarak kadroda yer aldığı yeni çevirimiyle karşımızda! Nia DaCosta imzası taşıyan yeniden çevirimde, orijinal filmdeki ‘Candyman’ Tony Todd yine bizimle olacak! Ayna karşısında adı beş kez tekrar edildiğinde çağrıldığına inanılan şehir efsanesi Candyman, modern hikâyenin odağında yine!
‘The 100 Candles Game / Şeytan Oyunu’, dokuz yönetmenin kotardığı Yeni Zelanda yapımı bir korku örneği! Uzun zaman sonra yeniden bir araya gelen arkadaş grubunun, ‘dikilen her bir muma karşılık bir korku hikâyesinin anlatıldığı’ tuhaf bir oyuna başlamalarıyla gelişen ürpertici anlara tanık oluyoruz!
‘Alev Almış Bir Genç Kızın Portesi’ ile yüreğimizin en güzel odacığında kendine yer edinen Céline Sciamma’nın yazıp yönettiği yeni filmi ‘Petite Maman / Küçük Anne’, Berlin Film Festivali’nde ‘Altın Ayı’ için yarışmıştı! Hayatını kaybeden anneannesinin evinin toplanması için ebeveynlerine yardımcı olan ve eş zamanlı olarak civardaki ormanı keşfeden sekiz yaşındaki Nelly’nin, kendisi yaşlarında ve annesiyle aynı adı taşıyan Marion ile tanışması sonrası gelişen olaylar…
Haftanın dört yerli filmine bakacak olursak; Adil Oğuz Valizade’nin yönettiği, başlıca rollerini Mert Fırat, Melisa Aslı Pamuk ve Timur Acar, Asuman Dabak ve Mustafa Alabora’nın üstlendikleri aksiyonu yüksek gizemli polisiye ‘Karanlık Şehir Hikâyeleri: Kilit’ cezaevinde on mahkûmun ölü bulunmasının arkasındaki sır perdesini araştıran istihbarat biriminden Selin ile cinayet bürodan Erol’un hikâyesini anlatıyor.
Atalay Taşdiken imzalı dram ‘Kan Kırmızı’nın oyuncu kadrosunda Mehmet Usta, Özge Gürel, Rıza Sönmez ve Ahmet Mümtaz Taylan yer alıyorlar. Yusuf, işlemediği bir suç yüzünden dokuz yıl hapis yatmıştır. Geri döndüğünde ise hapse girdiği sırada hamile olan eşinin evi terk ettiğini görür.
Çağlar Ertuğrul, Yılşen Özdemir, Clémence Verniau ve Şerif Sezer’in başlıca rolleri üstlendikleri dram ‘Kızım Gibi Kokuyorsun’un yönetmen koltuğunda Olgun Özdemir yer alıyor. Geçmişlerinde acı kayıplar yaşayan Beatrice, Hevi ve İbrahim’in bir motelde tanışmaları sonrası yaşananlar.
Mohsen Rabiei’nin yönettiği ‘Yıl Dönümü’, haftanın bir diğer yerli dramı. Senem Ön, Emre Ön, Cansu Öztekin ve Caner Şimşek, oyuncu kadrosunda yer alan isimler. Eda ile Tekin yeni evli bir çifttir. Bir süre sonra monotonlaşan ilişkilerini canlandırmak isteyen Eda, evliliklerinin ikinci yıl dönümünde Tekin’e sürpriz yapmak ister. Akşam olduğunda onu acı bir sürpriz beklemektedir.
TARİHTE BU HAFTA
Sırasıyla 2015 ve 2016 yıllarına gidiyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!
Vizyonda bu hafta (28 Ağustos 2015)
Yeni hafta, beraberinde dokuz yeni filmle geliyor. Gençlerin sevgilisi Zac Efron’u başrole taşıyan romantik soslu müzikal dram ‘We Are Your Friends / Aşkın Ritmi’, Owen Wilson ve Pierce Brosnan’lı kadrosuyla dikkat çeken gerilimli macera ‘No Escape / Kaçış Yok’, 60’lı yılların ünlü gruplarından Beach Boys’un beyni Brian Wilson’un öyküsünü perdeye yansıtan John Cusack’lı müzikal biyografi ‘Love & Mercy / Aşk ve Merhamet’, Popüler korku serisi ‘Saw / Testere’nin yönetmenlerinden Kevin Greutert imzalı korku-gerilim örneği ‘Visions / Geçmişin Laneti’, başrollerini Jesse Eisenberg ve Kristen Stewart’ın paylaştıkları komedi aksiyon ‘American Ultra’ ve iki yerli yapım, Aren Perdeci imzalı dram ‘Yitik Kuşlar’ ile başlıca rollerinde Erkan Can ile Mehmet Özgür’ü izleyeceğimiz komedi ‘En Güzeli’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yeni yapımları. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.
KOD ADI: U.N.C.L.E.
Başrollerini Robert Vaughn ve David McCallum’un paylaştıkları, 1964-1968 yılları arasında nefes alıp vermiş, Sam Rolfe’un (1924-1993) yarattığı aynı adlı popüler televizyon dizisinin beyazperde versiyonu, yaratıcı İngiliz Guy Ritchie imzasıyla perdeye yansımış. Ritchie 2009 tarihli ‘sıkı’ macerası ‘Sherlock Holmes’ ruhunu, 1960’lı yılların başında geçen yeni filmine taşımış. Yine, son derece incelikli bir yapım tasarımıyla üstelik. Oyuncu kadrosunun lokomotifini oluşturan iki ismi, CIA ajanı Solo ve KGB operasyon elemanı Illya karakterlerini, yeni Süpermen Henry Cavill ile 1.96’lık Rus, İskoç ve İrlanda asıllı Armie Hammer canlandırıyorlar. İkilinin uygun kimyaları, İsveçli aktris Alicia Vikander’la birlikte, tuhaf bir ‘Jules ve Jim’ evreni yaratıyor, aksiyonu bol avantürde. CIA ajanı Napoleon Solo, aslında yeni bir James Bond modeli olarak çıkıyor karşımıza. Bu noktada, Henry Cavill’in ‘Bond’luğa çok belirgin biçimde göz kırptığı gerçeğiyle karşılaşıyoruz! 60’ların başında, soğuk savaşın hüküm sürdüğü ‘netameli’ dünyada, iki kutbun iki ‘sıkı’ ajanı, uluslararası bir suç örgütünü çökertmek için işbirliği yapmak zorunda kalırlar. Nükleer savaş tehdidi, aşk, kovalamaca, yumruklar, kurşunlar, dinleme cihazları, diplomasi, güvensizlik, dostluk ve tehlike… Hugh Grant, Jared Harris, Luca Calvani, çekimleri İngiltere ve İtalya’da gerçekleşmiş, ABD-İngiltere ortak yapımının öne çıkan diğer aktörleri. Yeşil sahaların ‘popüler’ ismi David Beckham ise, oyuncu kadrosunun sürpriz misafirlerinden! Öyküsü bakımından ‘aynılık’ durumundan sıyrılamasa da, John Mathieson’un usta kamerası ve çok çalışılmış sanat yönetimi ekibinin emeği ve becerisi ile sezonun içi dolu eğlenceliklerinden birisi olmuş orijinal adıyla ‘The Man From U.N.C.L.E.’ . (3 / 5)
ŞEYTANIN GÖZLERİ
Korku-gerilim sevdalarını ikinci uzun metrajlarıyla duyuran Kevin Kolsch ve Dennis Widmyer imzası taşıyan korku filmi, ‘giallo’ geleneğine, özellikle Dario Argento sinemasına selam duran, aynı zamanda ‘slasher’ ve ‘gore’ alt türleriyle ciddi anlamda flört eden, yürekli bir deneme. Kolsch ve Widmyer ikilisinin senaryolarını da yazdıkları ürpertici hikaye, bir Hollywood ve yıldız sistemi eleştiriş öte yandan. Hollywood’un rekabetçi, hırslı, vahşi ve çılgın ortamında, ‘yükselmeye ve parlamaya’ çalışan hevesli, genç oyuncu adayı Sarah, gizemli bir yapımcıyla tehlikeli bir anlaşma yapar. Hollywood tarikatının dehşet dolu gerçeği, acı ve lanet içeren bir karanlık ve ‘yıldız’ olabilmek karşılığında, ‘melekler şehrinde’ ruhunu şeytana satan o ‘diva’lar! Türün önemli festivallerinden ödüllerle ayrılan ‘kişilikli’ deneme, alttürler arasında, son hız aldığı keskin virajlarla, ‘meselesinin’ odağından sapmamayı başarıyor. ‘Başka’, ‘şaşırtıcı’ ve ‘rahatsız edici’ olduğu gerçek. Suudi Arabistan doğumlu aktris Alex Essoe’nin ‘ikna edici’ performansı önemli. Amanda Fuller, Noah Segan, Shane Coffey, Marc Senter ve ‘kan donduran’ tecrübeli isimler Pat Healy ile Maria Olsen kadroyu oluşturan diğer oyuncular. Hikayesinden, ses bandına, atmosferinden, ‘tonuna’ dek, ‘farklı ve dolu’ olmayı başaran bir yapım; ‘vahşi bir düzende ünlü olmak için kan dökmenin’ gereğine değinen fantastik soslu korku denemesi. Düşler, kabuslar, kötülük, vahşet ve yıldız sisteminin ‘lanetli’ kefareti. (3,5 / 5)
Vizyonda bu hafta (26 Ağustos 2016)
Hemen her beğeniye seslenen yeni haftanın beraberinde getirdiği yeni film sayısı altı. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.
STAR TREK SONSUZLUK
1966’da Gene Roddenberry tarafından yaratılmış, bütün dünyada bir fenomen halini almış efsane TV dizisinin, J.J. Abrams imzalı beyazperde versiyonu, ülkemizde 2009 Mayıs ayında vizyon görmüştü. 70’lerin ortasından itibaren ülkemizde de vazgeçilmez bir alışkanlığa dönüşmüş olan 43 yıllık miras ‘Uzay Yolu’, Abrams tarafından modernize edilmiş, zaman geriye sarılmış; kahramanlarımızın, Kaptan Kirk’ün, Mr. Spock’ın, Doktor McCoy’un ve diğerlerinin öyküsü, yani seyir defteri, en başından anlatılmıştı. Tanıyıp bildiğimiz bütün Uzay Yolu ekibinin gençlikleri ve efsane gemileri Atılgan ile çıktıkları serüvenlerin öncesi, ilk filmin öyküsünü oluşturuyordu. Bu yönüyle modern bir prequel olan yapımda Kaptan Kirk’ün, Mr. Spock’un, Doktor McCoy’un, çekici teğmen Uhura’nın, Teğmen Sulu’nun, ışınlama görevlisi mühendis Scotty’nin, Rus asıllı taktik subayı Chekov’un ortaya çıkma, birbirlerini tanıma ve efsanenin başlangıcına gelene dek yaşadıklarını izlemiştik. Dizinin yıldızları William Shatner, Leonard Nimoy ve diğerleri, yerlerini çok yetenekli genç isimlere bırakmışlardı. ‘Kaptan Kirk’ rolünü Chris Pine üstlenirken, ‘Mr. Spock’a Zachary Quinto hayat vermişti. Anton Yelchin, Karl Urban, Zoe Saldana, John Cho ve ünlü İngiliz Simon Pegg, eski kahramanlarımızın yeni yüzleri olmuşlardı. ‘Kaptanın seyir defterini’ yıllar sonra yeniden aralamak, büyük nostaljiyi yaşamak ve ‘bütün o eski şeyler gibi güzel’ görünen yeni uyarlamayı keşfetmek gayet hoştu tabii. ‘En İyi Makyaj’ dalında Oscar sahibi ilk film, bir seriye dönüştüğünün kanıtı olan 2013 tarihli yeni macerasıyla karşımıza çıktı. ‘Star Trek Into Darkness / Star Trek: Bilinmeze Doğru, yine J.J. Abrams imzası taşıyordu. Bilimkurguya, bolca aksiyon ekleyen yapım, ekibin ezeli düşmanı Khan’ı çıkarıyordu karşımıza. Uzay Yolu evreninin tanıdık kötüsü, azılı bir terörist olarak, elinden gelen bütün kötülükleri yapmak üzere kolları sıvıyor ve tabii karşısında; Kaptan Kirk ve arkadaşlarını buluyordu. Kadronun yeni ismi ‘Khan’ı, İngiliz aktör Benedict Cumberbatch canlandırıyor, bilgisayar efektleri, görselliği, makyajı, temposu yerli yerinde olan film, içerik anlamında bir miktar ‘hafif’ kalıyordu. ‘Kötü denemez ama nerede Uzay Yolu dokusu, ruhu’ diyordu içimizde yaşayan, Uzay Yolu müdavimi çocuk. Serinin üçüncü filmi ‘Star Trek Beyond / Star Trek Sonsuzluk’, yönetmen koltuğuna, çok sevilen popüler yapım ‘The Fast and the Furious / Hızlı ve Öfkeli’ serisini, 2006 tarihli ‘Tokyo Drift / Tokyo Yarışı’ filmiyle devralan Tayvanlı sinemacı Justin Lin’i oturtmuş. Öykünün senaryo yazarları arasında, oyuncu kadrosunda da yer alan yetenekli İngiliz Simon Pegg var. Enterprise ekibi, bu kez karşılarında, federasyonu yok etmeyi kafasına koymuş acımasız Krall’ı buluyorlar. Jaylah isimli gizemli uzaylının da yardımıyla Krall’la mücadeleye giren ekip üyeleri, ancak birlik olarak bu tehlikeli maceradan sıyrılabileceklerini anlayacaklardır. Aksiyonu, önceki filmlere göre daha yüksek ve daha iyi ayarlanmış yapım, yapım tasarımı olarak da, efsane dizinin ruhuna daha uyumlu gözüküyor. Bildik oyuncu kadrosuna, Idris Elba ve Cezayirli aktris Sofia Boutella’yı ekleyen yapım, sadece ölümsüz efsanenin hayranlarını değil, yeni nesil serinin genç müdavimlerini de mutlu edecek. (3 / 5)
Altın Ayı için yarıştığı Berlin Film Festivali’nden ‘Jüri Büyük Ödülü’ ve FIPRESCI ödülleriyle ayrılan Danis Tanovic imzalı Bosna Hersek-Fransa ortak yapımı dram ‘Smrt u Sarajevu / Saraybosna’da Ölüm’, Uruguaylı yönetmen Fede Alvarez’in yazıp yönettiği ürkütücü korku-gerilim ‘Don’t Breathe / Nefesini Tut’, Jason Statham, Tommy Lee Jones ve Jessica Alba’lı aksiyon ‘Mechanic: Resurrection / Suikast’, başrollerini Emma Roberts ile Dave Franco’nun paylaştıkları gizemli macera ‘Nerve / Oyun’ ile Meksika’dan çıkagelen ve özellikle minik izleyicilere seslenen animasyon ‘Don Gato: El Inicio de la Pandilla / Sevimli Kedi İş Başında 2’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Herkese tekrar iyi seyirler!
MURAT ERŞAHİN