Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

26 MART 2021

25 Mart 2021 Perşembe 22:02
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Koronavirüs (COVID-19), dünya genelinde hızla can almaya devam ediyor! Virüsten, kendimizi ve sevdiklerimizi mümkün olduğunca izole ederek korunmaya çalışıyoruz. Sosyal mesafelerimizi koruyarak, hijyen kurallarına sıkı sıkıya uyarak ve maskelerimizi evlerimizin dışında asla çıkartmamaya çalışarak. Umuyoruz bu zorlu günler sona erecek yakında. 
Bazı salonlar yeni tedbirler uygulayarak kontrollü biçimde Temmuz ayından itibaren kapılarını açmışlardı. Kademeli ve kısmi olarak yaklaşık beş ay önce yeniden başlayan vizyona, 17 Kasım günü alınan bir dizi karar sonucu yeniden ara verildi. Covid-19 tedbirleri gereği sinema salonlarının yılsonuna dek kapalı olacağı açıklandı. Umuyoruz sağlıkla açılır perdeler en kısa sürede. Şimdi kendimizi ve sevdiklerimizi pandemiden korumak, umutla beklemek zamanı.
Siz değerli okuyucularla, henüz vizyon filmsiz kaldığı ilk günlerden bu yana, 2020 Mart ayından bu güne, artık hayatta olmayan canım ‘Sinema’ dergisindeki ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ adlı köşemde, geçmiş sayılarda yayınlanmış eski yazılarımı paylaşıyordum. Tam bir yıl geçti. 5 Mart 2021’den itibarense, sinema salonları perdelerini açana dek, her yeni hafta, o tarihe ait eski ‘sinemadan çıkmış insan / vizyonda bu hafta köşeleri’ sizlerle olacak! Yani ‘tarihte bu haftaya’ bakacağız! Bu hafta yine eskiye, 26 Mart 2010’a dönüyoruz ve tam tamına on bir yıl önce bugün vizyona ne girmiş, tekrar anımsıyoruz…
Sinema salonlarına bir an evvel ‘temelli ve sağlıklı biçimde’ dönmeyi ümit ederek, koronavirüse karşı önlemlerinizi aksatmamaya ve içinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini kesinlikle bırakmamaya devam edin. Herkese iyi seyirler, sağlıklı günler! 
Vizyon madem halen filmsiz, evlerdeyiz; her hafta naçizane iyi filmler ve diziler önermek isterim sizlere… ‘Önce Tavsiyeler’ adlı bu yeni bölüm, sizlere her hafta sinema tarihinden 5 klasik film ve popüler olsun olmasın; ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ın beğendiği ‘güncelleri’ öneriyor!

ÖNCE TAVSİYELER…

SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK

Stagecoach / Cehennem Dönüşü
(Yönetmen: John Ford / 1939)

The Ox-Bow Incident
(Yönetmen: William A. Wellman / 1942)

All About Eve / Perde Açılıyor
(Yönetmen: Joseph L. Mankiewicz / 1950)

The Philadelphia Story 
(Yönetmen: George Cukor / 1940)

Anatomy of a Murder / Bir Cinayetin Anatomisi
(Yönetmen: Otto Preminger / 1959)

 

Güncel öneriler

Filmler:

J'accuse / Subay ve Casus
(Yönetmen: Roman Polanski)

Usta yönetmen Roman Polanski’nin yirmi ikinci uzun metraj kurmacası, dev romancı Emile Zola’nın ‘Suçluyorum / J’Accuse’ adlı eserine de konu olan tarihi ‘Dreyfus Davası’nı konu alıyor. Ocak 1895’te, genç subay Alfred Dreyfus, Almanya’ya bilgi sızdırmakla suçlanır ve casusluk yaptığı gerekçesiyle Şeytan Adası’nda ömür boyu hapis cezasına çarptırılır. Askeri istihbarat biriminin başındaki Georges Picquart ise bilgi sızıntısının devam ettiğini keşfettiğinde, kendisini yalanlarla dolu tehlikeli ve kirli bir politik labirentin içinde bulacaktır.

The Water Diviner / Son Umut
(Yönetmen: Russell Crowe)

Avustralya-ABD-Türkiye ortak yapımını, Yeni Zelanda doğumlu ünlü aktör Russell Crowe yönetmiş. İlk uzun metraj kurmacasını imzalayan Oscar ödüllü oyuncu, atalarının da katıldığı Çanakkale Savaşı’nı fon alan filminde, üç oğlunu Çanakkale’ye gönderen ve savaş sonrası haber alamadığı çocuklarının, en azından cenazelerini bulmak için, uzun bir yolculuğa çıkan çaresiz babayı canlandırıyor. Kurak toprakların ortasında, su arayıp bulan, kuyu açan ve çiftçiliğin hemen her püf noktasını bilen Connor, Türkiye’ye, Çanakkale Savaşı’ndan geriye dönmeyen çocuklarını aramak için yola düşer. Bu arayışta, acılı babanın en büyük destekçileri, Türk subayı Hasan ve onun askeri Cemal olacaktır. Oyuncu kadrosunda Yılmaz Erdoğan ve Cem Yılmaz da yer alıyorlar!

Deadly Illusions / Ölümcül Masumiyet
(Yönetmen: Anna Elizabeth James)

Yaratıcılık konusunda tıkanan popüler bir roman yazarı, çocukları için yeni bir dadı tutar. İşte tam bu noktada gerçekle kurgu arasındaki sınır bulanıklaşmaya başlar. Gerilimi yüksek dramın başlıca rollerini Kristin Davis ve Dermot Mulroney paylaşıyorlar.

Cabras ce Peste / Keçiyi Kaçırma
(Yönetmen: Vitor Brandt)

Şehrin sevilen maskotu olan Celestina adlı keçinin peşine düşen iki bahtsız polis, azılı suçlularla karşı karşıya gelince boylarından büyük bir işe kalkıştıklarını anlarlar. Brezilya yapımı bir suç komedisi.

Yes Day / Her Şeye Evet
(Yönetmen: Miguel Arteta)

Çocuklarına genelde hayır diyen bir anne ve baba, bir günlüğüne onların en çılgın isteklerine bile ‘evet’ demeye karar verince… Jennifer Garner ve Edgar Ramirez başrollerde! Eğlence ve macera dolu bir güne hazır olun.

Diziler:

A Million Little Things 
(Yönetmen: D. J. Nash)

Yakın arkadaşlarının intihar etmesiyle sarsılan Eddie, Rome ve Gary bu olaya ışık tutmaya çalışırken birbirleri hakkında ne kadar az bilgi sahibi olduklarını da fark ederler. Yeni sırlar ve gerçekler ortaya çıkarken dostlukları kadar aile bağları da sınanmaya hazır bekleyecektir. Romantizm, dram, mizah ve dostluk!

12 Monkeys
(Yönetmen: Travis Fickett, Terry Matalas)

Sene 2043. Ölümcül bir virüs dünya nüfusunun çoğunu yok etmiştir. Hayatta kalanlar salgından korunabilmek için koloniler halinde yaşamaktadırlar. Bilim insanları son çare olarak bir zaman makinesi geliştirir ve eski bir mahkûm insanlığı kurtarmak için virüsün ortaya çıktığı yıla gönderilir. Bilimkurgu, gizem ve macera… 

The One / Gerçek Aşk
(Yönetmen: Howard Overman)

Kusursuz bir eş bulmanın yolunu keşfeden ekipte yer alan DNA araştırmacısı, yepyeni ve cüretkâr bir çöpçatanlık hizmeti kurduğunda aşk ile yalanlar iç içe geçecektir. Bilimkurguya suç bulaştıran sürükleyici İngiliz dizisinin başrolünü Hannah Ware üstleniyor.

The Lost Pirate Kingdom / Kayıp Korsan Krallığı
(Yönetmen: Stan Griffin, Patrick Dickinson)

ABD-İngiltere ortak yapımı dokümanter dizi, korsanlara meraklı izleyici için son derece değerli bir armağan niteliğinde! Dünyanın zenginliklerini acımasızca yağmalarken şaşırtıcı derecede eşitlikçi bir cumhuriyet kuran ‘gerçek’ Karayip korsanlarını izliyoruz!

Abla Fahita: Drama Quenn / Abla Fahita: Drama Kraliçesi
(Yönetmen: Abla Fahita)

Mısır’dan çıkagelen bir sürpriz! Haksız yere suçlanan Abla Fahita çocuklarından ayrı düşer. Ancak bu rahatına düşkün divanın suçsuz olduğunu kanıtlamak ve ailesine kavuşmak için yapmayacağı şey yoktur. Bildik ‘Muppet Show’a taze ve ilginç bir dokunuş!


Vizyonda bu hafta (26 Mart 2010)

Ankara Film Festivali bitti ve evlerimize döndük. Altı filmlik bir vizyon karşıladı bizi. İzleyebildiğim üç filmi paylaşıyorum bu hafta. Basın gösterimlerini kaçırdığım diğer üç filmse, “Ay / Moon”, “Kutu / The Box” ve “Uzaklara Gidelim / Away We Go”. Telafi etmeye çalışacağım. İyi seyirler!

AŞKA YOLCULUK
Eski bir İrlanda geleneğinden, 29 Şubat tarihinde, ‘artık yıl-artık gün’de yapılan evlilik teklifi sihrinden yola çıkan romantik komedi, kendini izlettiriyor. Amy Adams ve Matthew Goode’nin, biz sinema yazarlarında yarattığı ‘bu çiftin sonu yok’ tarzı imajın üzerinde durmazsak, bazı anlar gerçekten ‘hoş’ ve ‘duygulu’ olmayı başaran bir film yansıyor perdeye. Yılların ustası John Lithgow’u küçücük ve ‘geçiştirilmiş’ bir rolde görmekse yaralıyor insanı. Kırsal İrlanda görüntüleri, Dublin, Boston’lu kız, İrlanda köylüsü oğlan, gelenek, batıl inanç ve aşkın insanı hesapsızca allak bullak eden, yadsınamaz gücü. Salonu, yaşasın aşk diyerekten ve ıslık çalaraktan terk edeceğiniz sevimli romantik komedi, kısa bir süre sonra akıldan uçup gitse de, ‘insanın aşkla imtihanı’nı başlatıyor aniden. Neler yapmam ki aşk için diyorsunuz, İrlanda’da pub işletirim, Avustralya’da kanguru terbiyeciliği yaparım, Barselona sirkinde palyaço olurum, kendimi yalnızca şiire vururum, bütün gün Eric Rohmer izlerim oturur, alır başımı giderim, seyyah olur gezerim alemi belki de… 

SERSERİ MAYINLAR
Ferzan Özpetek, ‘mutluluğu’ arayan bir sinemacı. Mutlu anların büyüsünü, aşkı, insana yakışan hüznün tedavi ediciliğini… Bütün bunların filmini çeken bir yönetmen. Aynı zamanda senaryo ortağı olduğu yeni filmi “Serseri Mayınlar” hayli kişisel bir çalışma. Kendi yaşamından, anılarından, çağrışımlarından beslenen yönetmen, filmini babasına adamış. Varlıklı bir ailenin iki oğlu, farklı cinsel tercihleri, geniş aile, aşk, tanıdık pastalar, makarna yapımının püf noktaları, zengin sofralar, pişmanlık, imkânsızlığın hüküm sürdüğü oluşlar, birbirinin içine girmiş iki farklı zaman, insanın iflah olmaz mutluluk arayışı… Yönetmenin, mimarisine, mutfağına ve coğrafyasına hayran olduğu Lecce’de çektiği filmin zengin soundtrack’ında ‘Kutlama’ adlı şarkısıyla, Özpetek’in olmazsa olmazlarından Sezen Aksu’da yer alıyor. Özpetek, duygusal dramında Costa-Gavras’ın yeni filmi “Cennet Batıda / Eden a l’ouest”in başrol oyuncusu Riccardo Scamarcio’ya yer vermiş. İnsana ait özel ve zor problemlerle uğraşmış yönetmen. Yitik çağrışımların, kayıp dokunuşların, soluk eski fotoğrafların, imkânsız aşkların, dünyayı dolduran veya insandan esirgenen mutluluğun filmini çekmeye çalışıyor Özpetek. Ama etkileyiciliği belli bir yerde kalıyor. Toplumsal, siyasal oluşlar, sınıfsal durumlar, yine yönetmenin ilgi alanına girmiyor. Cinselliği özgürce yaşayan ve yaşamak arzusunda olan kahramanları hep orta ve/veya üst sınıftan. Bu oluş, üstten, katı, acımasız bir bakış duygusu yaratıyor insanda. Mutluluk oysa ki, Cemal Süreya’nın dizelerinde var olduğu gibi yalın ve herkese ait bir şey: “… Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde. Vapurdaydık vapur kıyıdan gidiyordu. Uzanmış seni usulca öpmüştüm. Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu.’… Yine de bildiği yolda yürüyor Ferzan Özpetek. Bildiği şeyi, derdini çekiyor. Ama bunun benzerlerini çok daha iyi çekenler var. 

ÇOK FİLİM HAREKETLER BUNLAR
BKM Mutfak oyuncularının oluşturduğu ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ ekibi, sahne ve televizyondan sonra beyazperdeye de sıçramışlar. BKM Mutfak ekibinin skeçlerden oluşan ‘programını’ Ozan Açıktan yönetmiş. Fakat ekibin, örnek almaları gerektiğini düşündüğüm ünlü İngiliz komedi grubu ‘Monty Python’un başarısına erişmeleri -şu halleriyle- çok zor. Grubun 1969-1975 yılları arasında BBC için çevirdikleri Flying Circus adlı dizilerini defalarca izlemelerini şiddetle tavsiye ederim. BKM ekibi, filmde sinemanın olanaklarından faydalandıklarını iddia ediyorlar. Sinemanın olanaklarından anladıkları buysa fena… Sahne ve ekranlardan apayrı bir şey sinema. Hakkını ve gereğini yerine getirmek gerek. Yine de skeçler arasında yer alan ‘Filmsiz Fragman’ın gülümsettiğinin altını çizelim. “300 Günübirlikçi”, diğer esprilerin kat kat üzerindeydi; ‘This is Kilyos’ iyiydi yani... 

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar