Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

24 MART 2022

23 Mart 2023 Perşembe 20:56
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Çok şiddetli depremler, büyük bir felaket yaşadık!
Ülke olarak tarifsiz bir acı içindeyiz! 
06 Şubat 2023 saat 04:17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7.7 ve saat 13.24’te Elbistan ilçesinde 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi ve yüreklerimiz yandı. Bütün yurtta ve dış temsilciliklerde yedi gün süreyle millî yas ilan edildi. 
Depremden, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Kilis ve Malatya illerimiz etkilendi. Resmi rakamlara göre bu satırların yazıldığı an, elli bine aşkın vatandaşımız hayatını kaybetmişti ve yüz küsur bini aşkın yaralımız vardı. Neredeyse beş yüz bin vatandaşımız bölgeden tahliye edildi. 20 Şubat gecesi ise Hatay’da 6.4 ve 5.8 büyüklüğünde iki bağımsız deprem daha meydana geldi. Altı can daha hayatını kaybederken üç yüze yakın kişi de yaralandı. 
Hayatını kaybeden canlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. 
Tek düşüncemiz yaraların bir an evvel sarılması! Gün, yardım, destek ve dayanışma günü! Nerede olursak olalım, depremzedeler için yapabilecek mutlaka bir şeyimiz olmalı! Yüreğimiz yanıyor!
Kelimeler kifayetsiz! Hal böyleyken hemen hiçbir şeyin, bizim işimiz özelinde filmlerin ve vizyonda ne olup olmadığının bir önemi kalmıyor! İnsan deprem bölgesinden uzakta, yatağında yatmaya, bir bardak çay içmeye, neredeyse nefes alıp vermeye utanıyor! 
Öte yandan film şirketleri çalışmalarına devam ediyorlar. Sinemalar açık. Her hafta yeni filmler vizyona girmeye devam ediyor. İki hafta süreyle ara verdiğimiz vizyon/film tanıtımlarına, işimiz mecburiyeti gereği yeniden başladık.

SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK

The Killers / Katiller
(Yönetmen: Robert Siodmak / 1946)

Out of the Past / Maziden Gelen
(Yönetmen: Jacques Tourneur / 1947)

In a Lonely Place / Tehlike İşareti
(Yönetmen: Nicholas Ray / 1950)

The Lineup
(Yönetmen: Don Siegel / 1958)

Blast of Silence / Sessizliğin Gürültüsü
(Yönetmen: Allen Baron / 1961)


Vizyonda bu hafta (24 Mart 2023)
İkisi 22 Mart Çarşamba tarihinde olmak üzere 24 Mart vizyonu, üçü yerli yapım olmak üzere toplam sekiz yeni filme ev sahipliği yapıyor.
Cannes’den Jüri Ödülü ile dönen, Felix van Groeningen ile Charlotte Vandermeersch’in birlikte yönettikleri yaman dram ‘Le Otto Montagne / Sekiz Dağ’ ile Fransa’dan çıkagelen sıcacık komedi ‘Le Nouveau Jouet / Özel Bir Hediye’ haftanın notlarımız arasında yer alan yenileri. 


SEKİZ DAĞ
-Sensiz dünya malı neylerim dostum, dostum dostum?-

Dostluğun ve dünya halinin öyküsü orijinal adıyla ‘Le Otto Montagne’! İtalya-Belçika-Fransa ortak yapımı dramı, Belçikalı yaman sinemacı Felix van Groeningen, vatandaşı, aynı zamanda eşi olan aktris Charlotte Vandermeersch ile birlikte yönetmiş. ‘De helaasheid der dingen / Çölde Kutup Ayısı’, ‘The Broken Circle Broke Down / Kırık Çember’, ‘Belgica’ ve ‘Beautiful Boy / Güzel Oğlum’ adlı nitelikli ve yürek söken dramlarıyla tanıyıp çok sevdiğimiz Felix van Groeningen, Cannes’den ‘jüri ödülü’ ile dönen yeni filminde tanıdık temalarından dostluğun, doğallığın ve dışardaki çılgın dünyanın izini sürüyor yine. Dostluk, sevgi, aile olmak, birlikte kalmak, arkadaşlık, kardeşlik, aşk, doğal olanı kavrayıp benimseme, sahicilik, özveri, dayanışma, pişmanlık ve vicdan gibi hayati temaları derinlemesine sorgulayan ve onların sadece sözlük anlamlarını değil, içsel ağırlıklarını hesaplayan öykülerle karşımıza çıkıp, bizi tarifsiz hüzünlerle yoğuran ve kelimeleri kifayetsiz kılmayı başaran yönetmen elindeki bıçağı, yüreğimize sokup içerde çevirmeyi ihmal etmiyor yine!
Çocukluktan yetişkinliğe, hayat boyu süren hakiki bir dostluğun hikâyesi izlediğimiz. Büyük şehirde, bir apartmanda büyüyen, ailesinin tek çocuğu Pietro ve bir dağ köyünde yaşayan, köyde kalmış tek çocuk olan Bruno tanışırlar. Pietro’nun ailesi, yazı geçirmek için ailenin babasının tutkun olduğu dağ köyünde bir ev kiralamıştır. Yaz boyunca çok iyi arkadaş olan iki çocuk, hayat boyu sürecek sağlam bir dostluğun temellerini atarlar. Büyüyüp bir yetişkin olmanın zorlukları ve dışardaki zorlu hayat, orada bir yerde Pietro ve Bruno’yu beklemektedir.
Luca Marinelli ve Bruno Guglielmina’nın enfes performanslarla başrolleri paylaştıkları, . meşakkatli yapım tasarımıyla dikkat çeken dram, ajitasyondan tamamen uzak fakat son derece duygusal yapısıyla da zihinde kalıcı bir yer ediniyor kendine. Bir yanıyla incelikli bir ‘babalar ve oğullar’ öyküsü ‘Sekiz Dağ’. Filmde önemli bir ağırlığı olan Pietro’nun babasıyla, hiç görmediğimiz ama varlığını sürekli hissettiren Bruno’nun babası, senaryoda ağırlıklı bir yer teşkil ediyorlar. Başka başka şeylerle uğraşırken ıskaladığımız hayat! Doğa, modern hayat olarak ‘geçen’ kapitalist zihniyetin gerçekleri, gelecek kaygısı, gündelik mecburiyetlerin örselediği insan ruhu, yalnızlık, elimizdekiler, aklımızdakiler, düşlerimiz, tercihlerimiz, seçimlerimiz, kimliğimiz ve sekiz dağ ile denizi gezen seyyah ile daima merkezde, o özel dağda kalan bilgelik… Yaşadığımız barbarlar çağında halen insan kalabilenler için! (4 / 5)   


ÖZEL BİR HEDİYE
-En iyi hediye!-

Yönetmen koltuğunda James Huth’un oturduğu komedi, Francis Veber’in 1976 tarihli ünlü filmi ‘Le Jouet’in yeniden çevrimi! Jamel Debbouze ve Daniel Auteuil’ün başrolleri paylaştıkları Fransa yapımında genç aktör Simon Faliu, iki ustaya eşlik ediyor. 

Sami Cherif, kendi halinde, sistem dışına düşmüş, çocukluk arkadaşlarıyla bir toplu konutta yaşayan mütevazı bir insandır. Eşi Jihane ile bir bebek beklemektedirler. Ekonomik olarak zor durumda olan Sami, lüks bir alışveriş merkezinde gece bekçisi olarak işe girer. Philippe Etienne ise Fransa’nın en zengin adamıdır. Bir yıl önce eşini kaybeden varlıklı iş adamı, küçük oğlu, Etienne imparatorluğunun tek varisi Alexandre ile adeta bir sarayda yaşamaktadır. Annesini kaybetmiş, sorunlu ve yalnız bir çocuk olan Alexandre doğum günü için babasının sahibi olduğu mağaza açılmadan korumalarıyla birlikte mağazanın oyuncak bölümüne geldiğinde, doğum günü hediyesi olarak binlerce oyuncak arasından, kahramanımız Sami’yi seçer. Sami, paketlenmiş bir çocuk oyuncağıdır artık!
Anti kapitalist mesajlarıyla, son derece insancıl, sıcak, samimi bir öykü duruyor perdede. Politik esprileriyle yapımın durduğu yer son derece sağlıklı bir zemin! Dostluk, sevgi, aile olabilmek, dayanışmanın kurtardığı ruhlar ve ‘öylesine birlikte olmanın değil’, birlikte kalabilmenin sözlük anlamı! Çıldırmış, büyüsü bozulmuş, bütün değerlerini ve etik duruşunu yitirmiş dünyada insan olabilmek… Küçük, sıradan, çıkarsız, tertemiz, iyi bir yüreğin tedavi ediciliği... Çıplak ayaklarınla çimenlikte yürümenin bünyeye saldığı sağlık ve huzur öte yandan! (3 / 5)

Haftanın diğer yenilerine bakacak olursak…
Öncelikle 22 Mart Çarşamba günü vizyon görecek olan iki yapım…
Adına ‘her nedense’ basın gösterimi düzenlenmeyen ‘John Wick: Chapter 4 / John Wick 4’, yüksek aksiyonlu popüler serinin dördüncü halkası!
İngiliz-İrlandalı müzik grubu ‘One Direction’ üyesi İngiliz şarkıcı, şarkı sözü yazarı, oyuncu ve futbolcu Louis Tomlinson üzerine çekilmiş belgesel ‘All of Those Voices’ Charlie Lightening imzalı. 

24 Mart Cuma ise…

‘Demon Slayer: Kimetsu No Yaiba - To the Swordsmith Village’, Haruo Sotozaki’nin yönettiği aksiyonu bol bir Japon animasyonu.
Onur Aldoğan’ın yazıp yönettiği ‘Gerçek Cinler 2’, çalışmak için geldikleri İstanbul’da cinlerle karşı karşıya gelen Özge ve Nisa’nın ürkütücü öyküleri. Başlıca rolleri Gizem Noyan, Lara Fındıklı ve Onur Aldoğan üstleniyorlar. 
Murat Kuşçu ile Feyza Aydın Kılıç ikilisinin yazıp yönettikleri korku-gerilim ‘Motelde Katliam’, kızlarını üniversiteye yerleştirmek için Çorum’a gelen bir ailenin, kaldıkları motelde başlarından geçenleri taşıyor perdeye. Feyza Aydın, Aleyna Kılıç, Bülent Mert, Şevki Özcan ve Murat Kuşçu, oyuncu kadrosunda yer alan isimler.
Yönetmen Erman, senarist Ceyhun ve oyuncu Berkay’dan oluşan bir arkadaş grubunun bir filmi gerçekleştirme çabası… Atakan Şatıroğlu’nun yönettiği komedi ‘Kestik Babacım’ da rol alan isimlerse Erman Erbek, Yağmur Sevgi Koysal, Ceyhun Tutal ve Altan Gördüm.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!

İyi seyirler herkese!


TARİHTE BU HAFTA
 Altı yıl öncesine, 2017 yılına gidiyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!

Vizyonda bu hafta (24 Mart 2017)
İkisi yerli, altı film getiriyor yeni vizyon beraberinde. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.


HAYAT
-Hayat, bir yolunu bulur!-

Şilili baba ve İsveçli annenin çocuğu olan İsveçli Daniel Espinoza’yı, ‘Safe House / Düşmanı Korurken’ ve ‘Child 44 / 44. Çocuk’ filmleriyle tanımıştık. Yeni filminde, korku gerilim katkılı bir bilimkurgu yolculuğuna çıkartıyor bizi yönetmen. Ridley Scott başyapıtı ‘Alien’in açtığı güvenli yoldan ilerleyen yapım, ustalıklı bir planla başlatıyor öyküsünü.
Uluslararası uzay istasyonunda görevli, farklı ülkelerden altı bilim adamı ve astronot, evrenin tarihinde çığır açacak bir keşfin eşiğindedirler. Mars gezegeninde hayat olduğuna dair ipuçları, gerçek bir hayat formu keşfiyle noktalanınca büyük bir sevinç yaşanır önce. Ardından istasyon, bir can pazarına dönüşecektir. Jake Gyllenhaal, Rayn Reynolds ve Rebecca Ferguson’un başrolleri üstlendikleri tür kırması, enfes açılışının ardından, formüle fazla gömülmüş, gişe beklentili bir seyirlik halini alsa da, usta yönetmenlik hamleleri, başarılı atmosferi ve titiz plastiğiyle izletiyor kendini baştan sona. 
‘Arrival’ özlü bir felsefi içerikle buluşsaydı tadından yenmezdi bu öykü diye düşünsek de; filmi, muadilleri çok olan ama ‘üzerine bir şeyler konmuş’ benzer filmler klasörüne kaldırıyoruz zihnimizin. Yaşadığımız gezegene ve ‘yaşamın nefes alıp vermek adına mutlaka bir yolunu bulmasına’ dair değiniler, genetiğiyle oynanmış hikayenin zengin alt metinleri oluveriyorlar. Görüntü yönetmeni Seamus McGarvey’in birinci sınıf çalışması kayda değer ayrıca! (3 / 5)  


OTOBAN

-Aşk için gaza basmak-


İngiltere-Almanya-Çin ortak yapımı ‘hızlı’ aksiyonun yönetmen koltuğunda, üçüncü uzun metrajını imzalayan İngiliz Eran Creevy oturuyor. Almanya’da bir diskoda karşılaşan Amerikalı iki genç, Casey ile Juliette; henüz ilk anda aşık olurlar birbirlerine. Casey, karıştığı ufak tefek karanlık işten uzaklaşmak için Almanya’dadır. Artık bulaşmak istemediği suç dünyasına, gerçek aşkı bulduğu Juliette’nin hastalığı için tekrar adım atar. Karanlık işlerle kendini aklayan iş adamı ve suç baronundan çalan genç adam, kendini otobanda son sürat geçecek bir kovalamacanın içinde bulacaktır.
Adrenalin katkılı aksiyon, romantik anlar içeriyor ve bizi, öyküsünün odağında duran gerçek aşka ikna etmeyi başarıyor. Bir dolu klişe, boşluk, benzerlik ve sarkma dışında, sadece bu ikna meselesi, son derece iyi çekilmiş kovalamaca ve hız sahnelerinin de yardımıyla izletiyor filmi, baştan sona dek! Bir de oyuncu kadrosu tabii. Başroldeki Nicholas Hoult, yeni bir aksiyon yıldızı olabilecek şart ve yeterlilikte doğrusu. Felicity Jones, ‘uğruna hemen her türlü bela göze alınabilecek güzel’ rolünde inandırıyor. İki dev aktör Ben Kingsley ve Anthony Hopkins ise, ezberlediğimiz üzere yine çok iyiler. Kingsley’in Türk kökenli gangster Geran tiplemesiyle Hopkins’in elitist suç baronu Hagen Kahl performansı akılda kalıcı.
Titiz kamera, son hız aksiyon ve adrenalin, oyuncu etkisi, beylik anlamda ‘hoşça vakit’ geçirtiyor gerçekten. Grafik mantıkla kotarılmış öykü, görüntü yönetmeni Ed Wild’e çok şey borçlu doğrusu. (3 / 5)


DAVID LYNCH: YAŞAM SANATI

-Eksantrik bir dünyanın ruh altı resmi-


Yedinci sanatın önemli isimlerinden biri David Lynch kuşkusuz! Yaratıcı, orijinal, eksantrik, netameli, karanlık bir ‘auteur’. Usta sinemacının sanat yaşamı üzerine, kendi ağzından dökülenler. Lynch’in zihninin en derin yerinde filizlenen ‘şeyler’ hakkında kalburüstü, stilize bir belgesel. 
ABD-Danimarka ortak yapımını üç yönetmen imzalamış. Jon Nguyen, Rick Barnes ve Olivia Neergaard-Holm’ün yönettikleri yapım, bizzat David Lynch’in serbest anlatımına dayanıyor. Bol ödüllü yaratıcı yönetmenin, küçük bir kasabada başlayan çocukluk hayatından, ilk gençliğine, sanatla tanışma dönemine ve en nihayet günümüze uzanan bir bilinç-yaratı seyahati. Lynch’in zihnindeki desen ve biçimlerin, sonradan resim ve sinemayla buluştuğu ana kapkara ve zihin açıcı bir yolculuk. Montana’nın ufak kasabasından, karanlık Philadelphia sokaklarına, sinema dehasının gizemli ruh altının tahlilinden, Los Angeles tepelerindeki atölyeye, sanat aşkı ve sinema lezzeti içeren özel ve kişisel bir serüven. 
İlham kaynakları, hayatındaki insanlar, algıları, hoşlandıkları, sevmedikleri ve tutkuları. Lynch’in meseleleri ve düşleriyle kendisinin oluşturduğu biçim ve bakışı keşif yolculuğu, kapkara bir derinlikten yüzeye doğru ilerliyor adeta. Belgeselin özgün biçimi, atmosferi ve kurgusu, öyküsünün odağına aldığı sanatçının ruhuna değiyor neredeyse. Lynch’in deneysel kısalarından, ‘The Alphabet’ten, ‘Eraserhead’e ilk dönem filmlerinin içsel hikayeleri. Deneysel film olarak da bakılabilir pekala yapıma. Sanatçı portrelerinin tutkunları ötesinde, Lynch sineması meraklılarına ve kalburüstü belgesel severlere özellikle önerilir. (4 / 5) 

90’lı yılların popüler çizgi dizisinin beyazperde uyarlaması olan ‘Power Rangers’ ile birlikte iki yerli yapım; başrollerini Fahriye Evcen ile Murat Yıldırım’ın üstlendikleri ‘Sonsuz Aşk’ ve iki çocuğun dostluk öyküsü odaklı serbest Moby Dick uyarlaması ‘Beyaz Balina’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Herkese tekrar iyi seyirler.

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar