24 MART 2017
İkisi yerli, altı film getiriyor yeni vizyon beraberinde. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.
HAYAT
-Hayat, bir yolunu bulur!-
Şilili baba ve İsveçli annenin çocuğu olan İsveçli Daniel Espinoza’yı, ‘Safe House / Düşmanı Korurken’ ve ‘Child 44 / 44. Çocuk’ filmleriyle tanımıştık. Yeni filminde, korku gerilim katkılı bir bilimkurgu yolculuğuna çıkartıyor bizi yönetmen. Ridley Scott başyapıtı ‘Alien’in açtığı güvenli yoldan ilerleyen yapım, ustalıklı bir planla başlatıyor öyküsünü.
Uluslararası uzay istasyonunda görevli, farklı ülkelerden altı bilim adamı ve astronot, evrenin tarihinde çığır açacak bir keşfin eşiğindedirler. Mars gezegeninde hayat olduğuna dair ipuçları, gerçek bir hayat formu keşfiyle noktalanınca büyük bir sevinç yaşanır önce. Ardından istasyon, bir can pazarına dönüşecektir. Jake Gyllenhaal, Rayn Reynolds ve Rebecca Ferguson’un başrolleri üstlendikleri tür kırması, enfes açılışının ardından, formüle fazla gömülmüş, gişe beklentili bir seyirlik halini alsa da, usta yönetmenlik hamleleri, başarılı atmosferi ve titiz plastiğiyle izletiyor kendini baştan sona.
‘Arrival’ özlü bir felsefi içerikle buluşsaydı tadından yenmezdi bu öykü diye düşünsek de; filmi, muadilleri çok olan ama ‘üzerine bir şeyler konmuş’ benzer filmler klasörüne kaldırıyoruz zihnimizin. Yaşadığımız gezegene ve ‘yaşamın nefes alıp vermek adına mutlaka bir yolunu bulmasına’ dair değiniler, genetiğiyle oynanmış hikayenin zengin alt metinleri oluveriyorlar. Görüntü yönetmeni Seamus McGarvey’in birinci sınıf çalışması kayda değer ayrıca! (3 / 5)
OTOBAN
-Aşk için gaza basmak-
İngiltere-Almanya-Çin ortak yapımı ‘hızlı’ aksiyonun yönetmen koltuğunda, üçüncü uzun metrajını imzalayan İngiliz Eran Creevy oturuyor. Almanya’da bir diskoda karşılaşan Amerikalı iki genç, Casey ile Juliette; henüz ilk anda aşık olurlar birbirlerine. Casey, karıştığı ufak tefek karanlık işten uzaklaşmak için Almanya’dadır. Artık bulaşmak istemediği suç dünyasına, gerçek aşkı bulduğu Juliette’nin hastalığı için tekrar adım atar. Karanlık işlerle kendini aklayan iş adamı ve suç baronundan çalan genç adam, kendini otobanda son sürat geçecek bir kovalamacanın içinde bulacaktır.
Adrenalin katkılı aksiyon, romantik anlar içeriyor ve bizi, öyküsünün odağında duran gerçek aşka ikna etmeyi başarıyor. Bir dolu klişe, boşluk, benzerlik ve sarkma dışında, sadece bu ikna meselesi, son derece iyi çekilmiş kovalamaca ve hız sahnelerinin de yardımıyla izletiyor filmi, baştan sona dek! Bir de oyuncu kadrosu tabii. Başroldeki Nicholas Hoult, yeni bir aksiyon yıldızı olabilecek şart ve yeterlilikte doğrusu. Felicity Jones, ‘uğruna hemen her türlü bela göze alınabilecek güzel’ rolünde inandırıyor. İki dev aktör Ben Kingsley ve Anthony Hopkins ise, ezberlediğimiz üzere yine çok iyiler. Kingsley’in Türk kökenli gangster Geran tiplemesiyle Hopkins’in elitist suç baronu Hagen Kahl performansı akılda kalıcı.
Titiz kamera, son hız aksiyon ve adrenalin, oyuncu etkisi, beylik anlamda ‘hoşça vakit’ geçirtiyor gerçekten. Grafik mantıkla kotarılmış öykü, görüntü yönetmeni Ed Wild’e çok şey borçlu doğrusu. (3 / 5)
DAVID LYNCH: YAŞAM SANATI
-Eksantrik bir dünyanın ruh altı resmi-
Yedinci sanatın önemli isimlerinden biri David Lynch kuşkusuz! Yaratıcı, orijinal, eksantrik, netameli, karanlık bir ‘auteur’. Usta sinemacının sanat yaşamı üzerine, kendi ağzından dökülenler. Lynch’in zihninin en derin yerinde filizlenen ‘şeyler’ hakkında kalburüstü, stilize bir belgesel.
ABD-Danimarka ortak yapımını üç yönetmen imzalamış. Jon Nguyen, Rick Barnes ve Olivia Neergaard-Holm’ün yönettikleri yapım, bizzat David Lynch’in serbest anlatımına dayanıyor. Bol ödüllü yaratıcı yönetmenin, küçük bir kasabada başlayan çocukluk hayatından, ilk gençliğine, sanatla tanışma dönemine ve en nihayet günümüze uzanan bir bilinç-yaratı seyahati. Lynch’in zihnindeki desen ve biçimlerin, sonradan resim ve sinemayla buluştuğu ana kapkara ve zihin açıcı bir yolculuk. Montana’nın ufak kasabasından, karanlık Philadelphia sokaklarına, sinema dehasının gizemli ruh altının tahlilinden, Los Angeles tepelerindeki atölyeye, sanat aşkı ve sinema lezzeti içeren özel ve kişisel bir serüven.
İlham kaynakları, hayatındaki insanlar, algıları, hoşlandıkları, sevmedikleri ve tutkuları. Lynch’in meseleleri ve düşleriyle kendisinin oluşturduğu biçim ve bakışı keşif yolculuğu, kapkara bir derinlikten yüzeye doğru ilerliyor adeta. Belgeselin özgün biçimi, atmosferi ve kurgusu, öyküsünün odağına aldığı sanatçının ruhuna değiyor neredeyse. Lynch’in deneysel kısalarından, ‘The Alphabet’ten, ‘Eraserhead’e ilk dönem filmlerinin içsel hikayeleri. Deneysel film olarak da bakılabilir pekala yapıma. Sanatçı portrelerinin tutkunları ötesinde, Lynch sineması meraklılarına ve kalburüstü belgesel severlere özellikle önerilir. (4 / 5)
90’lı yılların popüler çizgi dizisinin beyazperde uyarlaması olan ‘Power Rangers’ ile birlikte iki yerli yapım; başrollerini Fahriye Evcen ile Murat Yıldırım’ın üstlendikleri ‘Sonsuz Aşk’ ve iki çocuğun dostluk öyküsü ‘Beyaz Balina’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Herkese tekrar iyi seyirler. MURAT ERŞAHİN
MURAT ERŞAHİN´İN PROGRAMI ´BİSİKLET HIRSIZLARI´NI İZLEYİN (1. FİLM)
MURAT ERŞAHİN´İN PROGRAMI ´BİSİKLET HIRSIZLARI´NI İZLEYİN (2. FİLM)
MURAT ERŞAHİN´İN PROGRAMI ´BİSİKLET HIRSIZLARI´NI İZLEYİN (3. FİLM)