Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

23 AĞUSTOS 2024

22 Ağustos 2024 Perşembe 10:03
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

23 Ağustos… Yaz resmi olarak sona eriyor. Sonbahar için geri sayıyoruz! Sarı, kızıl yapraklar kaplayacak her yeri bir süre sonra… Yazın alınmış adresler, telefonlar bir yerlerde unutulacak! Aşklar, sevdalar yürekte kalacak belki de! Düşler, hayal kırıklıkları, gelecek planları… Büyük şehirlerde trafik iyice yoğunlaşacak. Toplu taşıma yorgunluğu, servisler, sabah çık akşam dön rutini, gelecek yaz neler yapacağım planları… Okullar açılacak. Bürolar, ofisler, devlet daireleri her yer dolacak! Sinema salonları da öyle…
Vizyon filmlerinin tanıtımı ve artık sizin de ilgiyle takip ettiğiniz ‘Sinema Tarihinden 5 Klasik’ ‘Hafta Sonu Aile Sineması’ ve ‘Tarihte Bu Hafta’ bölümleri dışında, haftalardır artık tarihte ve anılarda kalmış bir Kadıköy sinemasını anımsatıyorum sizlere. 
Devam ediyoruz!
İstanbul’un orta yeri sinemadır ya; Kadıköy’ün her köşesi sinematografiktir! Saint Joseph’in duvarı, Kadıköy Anadolu’nun denize inen yolu, Çarşı’nın balıkçıları, Kalamış’ın ağaçları, Kızıltoprak’ın rüzgârı, Moda’nın iskelesi, okulları, çeşmeleri, kiliseleri, köşkleri, çayırları, eczaneleri, lokantaları, meyhaneleri, kulüpleri, lokalleri, esnafları, doktorları, yazarları, şairleri, spor kulüpleri, hamamları, tramvayları, kedileri, köpekleri, renkli simaları ve elbet sinemaları… Kadıköy, günümüzde olduğu gibi eskiden de kültür ve sanata ev sahipliği yapıyordu. Beyoğlu ve Şehzadebaşı gibi Kadıköy de sinema salonlarının merkez semtlerinden biriydi. Bahariye Caddesi ve civarından Bostancı’ya dek uzanan bölgede çok sayıda kışlık kapalı salonlar ve yazlık bahçe sinemaları vardı. Çok azı günümüze kadar varlığını sürdürmeyi başarırken birçoğu yıkıldı, yok oldu, dönüşüme uğradı ve isimleri unutulmaya yüz tuttu.
Bu hafta sırada Süreyya Sineması var…

 

SÜREYYA SİNEMASI
Kadıköy Osmanağa’da, Bahariye, General Asım Gündüz Caddesi üzerinde bulunan Süreyya Operası, 1924-1927 yıllarında Süreyya İlmen Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kadıköy’de şehrin kültür hayatını çağdaşlaştırmak ve zenginleştirmek için müzik ve sahne sanatlarına uygun bir bina yapmaya karar veren Süreyya Paşa, yapımına giriştiği binayla ilgili anılarında, binayı yaparken sinema, tiyatro ihtiyacını karşılamakla beraber, Kadıköy’e bir şeref vermeyi de düşündüğünü belirtir. Paşa, inşaatı üç yıl süren ve 6 Mart 1927 yılında bitirilen binayı yaptırırken, konser, konferans, dans, balo, çay, nişan-düğün gibi sosyal ihtiyaçları da karşılayıcı bir bina tasarladığını anlatır. Bu amacını da gerçekleştirmek için Binanın estetik olması, tüm tiyatro opera ihtiyaçlarını karşılaması ve örnek olarak gösterilmesi için Avrupa ülkelerinde bulunan ünlü tiyatro opera binalarını gezer. Böylece Süreyya İlmen Paşa, fuayesini Paris’in Şanzelize (Champs Elysee) Tiyatrosu’nun fuayesinden, iç bölümlerini ise Alman tiyatrolarından örnek alarak tasarlar ve adını verdiği Süreyya Sineması ve Operası’nı yaptırır. 6 Mart 1927 yılında Belediye Başkanı Muhittin Bey’in açılış konuşması ve seçkin davetlilerin katıldığı törenle Süreyya Operası açılır. O dönemin büyük gazetelerinde Süreyya Operası’nın açılış haberleri de yer alır. Süreyya Paşa, opera temsillerine uygun bir bina yapmayı amaçlayıp, Süreyya Opera Topluluğu ismiyle bir opera topluluğu kursa da Süreyya Operası’nın sahne bölümü yapılamadığı, gerekli teknik donanım, kulis, sanatçı odaları ve benzer mekânlar tamamlanamadığı için Süreyya Operası’nda hiç opera oynanamaz. Süreyya’da hiç opera sahnelenememesinin bir başka sebebi de o dönemde opera oynayacak yetişkin sanatçıların bulunamamasıdır. Bu nedenle bina kültür sanat hayatımıza ‘sinema’ olarak yerleşmiş ve Kasım 2005 tarihine kadar Süreyya Paşa’nın torunları tarafından Süreyya Sineması olarak işletilmiştir. Süreyya Sineması’nın müdürlüğünü bir müddet Nazım Hikmet’in babası Hikmet bey yürütmüştür. Sinemanın üst katında geniş bir düğün salonu yapılmıştır. Daha sonraları bu salon, cep sineması ve tiyatrosu olarak kullanılmıştır.
O zamanki adıyla Süreyya Paşa Tiyatro ve Sineması, yapısal olarak iki ana üniteden oluşuyordu. Asıl büyük bölüm olan seyir salonu, yarım kalmış sahne ve girişteki altlı üstlü fuayeden oluşan ve tiyatro fonksiyonlarını cevaplayan mekândır. Fuayelerden iki taraflı merdivenlerle çıkılan binanın ön cephesini üst kısmını boydan boya kaplayan büyük toplantı salonu ise binanın ikinci ünitesini oluşturan mekândır. Binanın bütünü, devrinin Avrupa’daki mimarlık dekorasyon anlayışını yansıtır. Cephesi ve iç mekânlar figürlü rölyeflerle, tavanlar ise freskler ve yaldızlı kartonpiyerlerle bezenmiştir. Loca kenarları kırmızı kadife ile kaplı, duvar ve tavanlar mitolojik gravürlerle süslüdür. Bu görkemli binada 1928’de Süreyya Opereti isimli bir sanat topluluğu kurulmuş ve topluluk 1934’de dağılana dek başarılı oyunlar sahnelenmiştir. Genç yaşta hastalanıp hayata veda eden topluluk üyelerinden Suzan Lütfullah Sururi’nin büstü sinemanın holüne konmuştur ve halen aynı yerdedir. Temmuz 1936 tarihinde sinema ile Canan sokağı arasında yazlık kısım açılmış, yaz geceleri bahçede sinema keyfi sürmüştür. 1927 yılından 1950 yılına kadar sinema olarak kullanılan bina 1950 yılında Süreyya İlmen Paşa’nın ölümüyle kültür hizmetlerinde kullanılmak şartıyla Darüşşafaka Cemiyeti’ne verilmiştir. Süreyya Binası’nın yeniden doğuş yolculuğunu İzmir’deki Elhamra Sineması’nı İzmir Operası’na dönüştürülmesinde önemli rol oynayan Dr. Murat Katoğlu ve mimar Ersen Gürsel tarafından başlatılmış, Katoğlu ve Gürsel’in önerisiyle Kadıköy’de işlenmeyi bekleyen bir mücevher olan Süreyya Binası yeniden gündeme gelmiştir. Kadıköy Belediyesi binayı elinde bulunduran Darüşşafaka Cemiyeti ile irtibata geçmiştir. Sinema olarak kullanılan bina, kırk dokuz yıllığına Kadıköy Belediyesi’nce kiralanmıştır. Tarihi Süreyya Binası, Süreyya Operası olarak 27 Ekim 2007’de kapılarını sanata, sanatçıya ve sanatseverlere yeniden açmıştır.

 

SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
Educating Rita
(Yönetmen: Lewis Gilbert / 1983) 

The Crying Game / Ağlatan Oyun
(Yönetmen: Neil Jordan / 1992)

The Remains of the Day / Günden Kalanlar
(Yönetmen: James Ivory / 1993)

Shortcuts / Sosyeteden İnsan Manzaraları
(Yönetmen: Robert Altman / 1993)

The Ice Storm / Buz Fırtınası
(Yönetmen: Ang Lee / 1997)

 

 

HAFTA SONU AİLE SİNEMASI

ANNE VE BABA İÇİN
Blood Diamond / Kanlı Elmas
(Yönetmen: Edward Zwick / 2006)

Cast Away / Yeni Hayat
(Yönetmen: Robert Zemeckis / 2000)

Along Came Spider / Örümceğin Maskesi
(Yönetmen: Lee Tamahori / 2001)


ÇOCUKLAR İÇİN
Majo no takkyûbin / Küçük Cadı Kiki
(Yönetmen: Hayao Miyazaki / 1989)

Jack Frost
(Yönetmen: Troy Miller / 1998)

Arthur Christmas / Hediye Operasyonu
(Yönetmen: Sarah Smith, Barry Cook / 2011)

 


Vizyonda bu hafta (23 Ağustos 2024)
21 Ağustos Çarşamba günü vizyon gören Güney Koreli müzik grubu Seventeen’in Seoul Dünya Kupası Stadyumu’nda verdiği konseri gözler önüne seren ‘Seventeen Tour ‘Follow’ Again to Cinemas’ dahil dördü yerli, toplam on yeni film 23 Ağustos vizyonuna merhaba diyor!
Şehir dışında bulunduğumdan ve kimi filmler adına düzenlenen basın gösterimlerine katılamadığımdan dolayı 23 Ağustos haftasının filmlerine yapım notlarıyla değineceğim.
‘Seventeen Tour ‘Follow’ Again to Cinemas’, on üç üye ve üç farklı alt gruptan oluşan Güney Koreli popüler müzik grubu Seventeen’in ‘Seoul Dünya Kupası Stadyumu’nda verdiği konseri beyazperdede izliyoruz. 21 Ağustos Çarşamba günü vizyona giriyor konser filmi.
Alex Proyas’ın 1994 tarihli kült klasiği ‘The Crow’un yeniden çevrimi ‘The Crow / Ölümsüz’, Rupert Sanders imzası taşıyor. Genç aşıklar Eric ve Shelly, vahşi bir cinayete kurban gider. Gerçek aşkını kurtarmak için kendini feda etme şansı verildiğinde Eric, yanlışları düzeltmek için yaşayanlar ve ölülerin dünyaları arasında gidip geleceği kanlı bir intikam yolculuğuna çıkar. Brandon Lee’nin (1965-1993) orijinal filmde üstlendiği rolü yeni filmde Bill Skarsgård üstlenmiş. FKA Twigs, Josette Simon, Sami Bouajila, Laura Birn ve usta aktör Danny Huston, oyuncu kadrosunun öne çıkan diğer isimleri.
Hayao Miyazaki ustanın başyapıtları arasında gösterilen, belki de en iyi filmi olan 2001 tarihli ‘Sen to Chihiro no kamikakushi / Ruhların Kaçışı’, yeniden vizyon görüyor… Bu enfes animasyonu henüz izlemeyen yeni nesil için adeta bir mecburiyet olan fantastik anime, on yaşındaki Chihiro’nun öyküsü. Ailesini kaybeden kahramanımızın fantastik bir dünyada tanrılar, cadılar ve ruhlar arasındaki macerası. ‘En İyi Animasyon’ dalında Oscar ve Berlin Film Festivali’nde ‘Altı Ayı’ kazanan animasyonun toplam 58 ödülü mevcut. 
Başrollerini Naomie Ackie ve Channing Tatum’un başrollerini paylaştığı gizem ve gerilim yüklü kara film ‘Blink Twice / Gözlerini Kırp’, Zoë Kravitz imzası taşıyor. Teknoloji milyarderi Slater King’in, bağış toplama gecesinde kokteyl garsonu Frida’yla tanışmasıyla yaşanan tuhaf olayları izliyoruz… Christian Slater, Kyle MacLachlan, Haley Joel Osment ve Geena Davis, kadronun diğer rolleri üstlenen ünlü isimleri.
Hollanda, Belçika ve Lüksemburg ortak yapımı animasyon ‘Fox & Hare Save the Forest / Tilki ve Tavşan: Orman Macerası’, Mascha Halberstad tarafından yönetilmiş. Kunduz ve arkadaşlarının bir baraj inşa etmesi sebebiyle, ormanda büyük bir tehlike oluşur. Bu sırada Baykuş’un ortadan kaybolması üzerine onu aramaya çıkan Tilki ve Tavşan ormanda bir şeylerin ters gittiğini anlarlar. Tüm hayvanlar ormanı kurtarmak için bir plan yaparlar.
Akdeniz’de teknelerinin alabora olmasının ardından bir grup göçmen, tatil yaptıkları cennet gibi adada onlara barınak sunan zengin Avrupalılar tarafından kurtarılır. Ancak kurtarıcılar gerçek niyetlerini ortaya çıkarıp acımasız insan avcılarına dönüştüklerinde mucize çok geçmeden bir kabusa dönüşür. ‘The Hunted’, Belçika, Fransa, İngiltere ve Yunanistan ortak yapımı bir korku gerilim. Louis Lagayette’nin yönetmenliğini üstlendiği yapımın oyuncu kadrosunda Lily Banda, Alec Newman, Kostis Kallivretakis, Vassilis Koukalani rol alıyorlar. 
Hüseyin Eleman’ın yönettiği ‘Mahşerin Üç Delisi’ aksiyon katkılı bir komedi. Sosyal fobi, şizofreni ve çoklu kişilik tedavisi gören üç hasta, hastane nakli sırasında üç suçlu ile karıştırılır ve bir suç örgütü tarafından kaçırılır. Özgür olmak ve hayatta kalmak için yeni görevi kabul ederek kimliklerini gizlerler ve aksiyon dolu bir maceraya atılırlar. Hüseyin Eleman’ın yazıp yönettiği yapımın başlıca rollerini, Başak Daşman, Yüksel Ünal ve Okan Koç üstleniyorlar.   
‘Ben Babayım’, yönetmenliğini Murat Uygur’un üstlendiği bir dram! Ailesiyle birlikte Şanlıurfa’da yaşayan Mahmut, başarılı bir demir ustasıdır. Mahmut’un oğlu Yusuf artık evlilik çağına gelmiştir ve uzun süredir gönlünü kaptırdığı komşu kızını istemeye karar verirler. Ailelerin anlaşması sonu düğün günü kararlaştırılır. Ancak düğün günü herkesin hayatının değişeceği bir şey olur. Abdullah Aslan, Bilge Parlak Yiğit ve Metin Keçeci, oyuncu kadrosunun öne çıkan isimleri.
İbrahim Vurmaz ve Kenan Yeşildağ ikilisinin yazıp yönettikleri korku örneği ‘Hançer’, bir dönem önemli bir yazarlık kariyeri olan Doğu’nun hem dağılan evliliği hem de yokuş aşağı giden kariyeriyle birlikte yaşadıklarını öykülüyor. İbrahim Vurmaz, Çağrı Tokallı, Sancak Bayraktar ve Abdullah Yıldırım başlıca rolleri üstleniyorlar.
Gerilimli dram ‘Lavinya’, üniversiteden beri ilişkileri süren Can ve Ezgi çiftiyle iki kez düşük yaptıktan sonra yeniden hamile kalan Elif’in hayatlarının kesişmesi sonrası gelişen olayları konu alıyor. Pelin Bölükbaşı, Şahin Sancak ve Çiğdem Aksüt, yapımda rol alan isimler.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!

İyi seyirler herkese!  

 


TARİHTE BU HAFTA
On bir ve beş yıl öncesine, 2013 ve 2019 yıllarına dönüyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!

Vizyonda bu hafta (23 Ağustos 2013)
Beş filmlik yeni haftanın notlarımız arasında yer alamayan filmleri; İngiltere yapımı romantik komedi ‘I Give It A Year / Bu Aşk Fazla Sürmez’ ile Pixar-Disney imzası taşıyan ‘Cars / Arabalar’ serisine kardeş gelen üç boyutlu çizgi film ‘Planes / Uçaklar’. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana sıkı sıkıya sarılmayı ihmal etmeyin. Herkese iyi seyirler!

 

GEÇMİŞİN SIRLARI
Küçük kızını tek başına büyüten, kendi halinde bir kasaba avukatının hayatı, bir anda altüst olur. Araştırmacı genç bir muhabir, 70’lerde savaş karşıtı eylemler düzenleyen ve cinayetten aranan kanun kaçağının kimliğini ortaya çıkarınca, FBI’ın peşine düştüğü kahramanımız, adını temize çıkarmak için yollara düşer. 2003 yapımı Alan Parker filmi ‘The Life od David Gale / Ölümle Yaşam Arasında’ tadında bir iş Robert Redford’un dokuzuncu kez yönetmen koltuğuna oturduğu yapım. Sundance Film Festivali’ni, ‘bağımsız sinemaya’ armağan eden otuzlar kuşağının en parlak isimlerinden Redford, başrolü de üstlenmiş. Yetmişli yılların politik gerilimlerine göz kırpan, Sydney Pollack, Alan J. Pakula dokusunda bir film ‘The Company You Keep / Geçmişin Sırları’. Upuzun yıllar, başka kimliklerle yaşayan insanlar. Kimlik ve değişim. İşin içinde, unutulmamış eski bir aşk da var tabii. Formüllere uyan ama iyi niyetli, özgürlükçü, sürükleyici bir film çekmiş Redford. Genç yıldız Shia LaBeouf’un yanında, birbirinden ünlü eski tüfekler: Julie Christie, Susan Sarandon, Nick Nolte, Chris Cooper, Sam Elliott, Richard Jenkins… Stanley Tucci, Brendan Gleeson ve Terrence Howard ise, popüler futbol tabiriyle filmin ‘çilekleri’! 11 Eylül sonrası yeni dünyada yaşanan cadı avı ve Guantanamo vaziyetlerine göndermeler yapan yapım, politik yönünü, geçmişte düzenlenen Vietnam savaşı karşıtı eylemleri, günümüze taşıyarak parlatıyor. (3 / 5)

 

ŞEYTAN TOHUMU
1997 tarihli ‘Nightwatch’ ile tanınan Danimarkalı yönetmen Ole Bornedal imzalı korku-gerilimin yapımcıları arasında usta sinemacı Sam Raimi de var! İki kızları olan yeni boşanmış çiftin hayatı, ikinci el satıştan aldıkları gizemli bir antika kutu sayesinde bir kabusa döner. Yahudi mistisizminde yer alan Dibbuk, kutu veya sandık içinde gizlendiğine inanılan, insan bedenini ele geçirip, hayata kötülük yayma amacındaki kötü ruh anlamı taşımakta. Filmde de bir dibbuk var karşımızda. Birçok korku filmine konu olmuş bu kötü ruh, bu kez bir Sam Raimi prodüksiyonunda çıkıyor karşımıza. Los Angeles Times yazarı Leslie Gornstein’in ‘Jinx in a Box’ adlı makalesinden uyarlanan ürkütücü yapımda başrolleri, Jeffrey Dean Morgan ile Kyra Sedgwick üstleniyorlar. Görüntü yönetiminden, kurgusuna dek özenli bir iş orijinal adıyla ‘The Possession’. ‘The Exorcist / Şeytan’ın açtığı güvenli yoldan ilerleyen, formüllere sıkı sıkıya bağlı olmasına rağmen, iyi çekilmiş, titiz film, fazla tanıdık, bildik oluş ve anlara karşın, finale dek izletiyor kendini. (2 / 5)

 

BÜYÜKLER 2
Hayatın farklı yollara savurduğu, sosyo ekonomik ve kültürel açılardan birbirlerinden tamamen farklı beş çocukluk arkadaşı, otuz yıl aradan sonra büyüdükleri kasabaya geri dönüyorlardı 2010 tarihli komedi filminde. Aktör-yönetmen Dennis Dugan’ın yönettiği sıcak komedinin başrolünü, Adam Sandler üstlenmiş, Dugan-Sandler iş birliğinin beşinci filminde, aynı kuşağın ünlü komedyenleri, 90’lı yılların hemen başında Saturday Night Live’in kadrosuna katılmış oldukça ‘baba’ isimler; Chris Rock, Rob Schneider, David Spade ve Kevin James yer almışlardı. Güzel ve yetenekli iki ünlü aktris, Salma Hayek ve Mario Bello ise zengin böcekler kadrosunun renkli çiçekleriydi. Dostluk, aile, ilişkiler, hoşgörü, özveri ve ‘hayatımızdaki kırılma anları’ üzerine samimi temaslar içeren şenlikli komedi, sadece ülkemizin değil, neredeyse dünyanın yarısının kavrulduğu bunaltıcı yaz günlerinde yürek serinleten bir etki yarattı. Sinefillerde, epey light bir ‘Grand Canyon’ hissiyatı da uyandıran yapım, ekip ruhunu kutsayıp, ‘salt beraber olmanın değil her zaman beraber kalmanın’ önemini, hafif bir gülümsemeyle yeniden anımsatıyordu; ‘kim büyümek ister ki?’ sorusunu unutmadan. Gişe başarısı, beklenen devam filmini üç yıl sonra buluşturdu izleyiciyle. Yaratıcı kadro yine aynı. Oyuncu kadrosundan ise tek fire Rob Schneider! Bu kez bir dörtlü olarak karşımızda ekip. Nick Swardson ise çılgın otobüs şoförü rolünde, destek veriyor ekibe. Usta aktör Steve Buscemi, ‘Alacakaranlık Efsanesi’nin yakışıklı kurt adamı ‘Jacob’ rolüyle ünlenen Taylor Lautner, efsane basketbolcu, NBA’in unutulmaz isimlerinden Shaquille O’Neal ve ünlü yıldız Arnols Schwarzenegger’in oğlu Patrick Schwarzenegger; oyuncu kadrosunun konuk isimleri. İlk filmin pırıltısı yanında biraz sönük kalan ama daha fazla aksiyon içerip, özellikle genç izleyicinin kalbini çalmak üzere formüllenmiş yapım, yaz eğlenceliği görevini görüyor. (2 / 5)

 

 

Vizyonda bu hafta (23 Ağustos 2019)
Quentin Tarantino’nun merakla beklenen yeni filmi ‘One Upon aTime in… Hollywood / Bir Zamanlar… Hollywood’da’ dahil olmak üzere sadece biri yerli, toplam dokuz yeni yapım merhaba diyor bu hafta!
Aslında farklı bir başlangıç yapmak gerekiyor… Bu hafta İstanbul dışında olduğumdan hiçbir basın gösterimine katılamadım. Dolayısıyla filmleri yine ufak notlar halinde sunacağım size. Bu sık görülen, hatta beni ‘bilen’ okuyucularım için ‘olağan’ bir durum değil asla! Fakat hayat kısa, ölüm var ve bazen insan her şeyi geride bırakıp bir dönem uzaklaşmak istiyor gündelik rutinden. Çıldırmamak için belki de! Anlamakta zorlandığım detaylar, yaş aldıkça -ki elli yaşa aylar kaldı!- daha bir dost gözüküyor gözüme ve gönlüme. Adaletsiz, zalim, vicdansız bir dünyada yaşadığımız gerçeği… Yaşamı dayanabilir kılan ender değerlerden biri sinema. Aramızdaki büyük tutkuya, aşka rağmen onu geride bırakıp giderken, vicdanımın sesine kulak tıkıyorum artık. Yeniden o büyülü salona ayak basayım diye belki. Koltuğuma gömülüp, sinema yazarı dostlarımla birlikte başka dünyalara yolculuk etmek için bir müddet hemen her oluşa uzak kalmak gerekliliği… Neyse, başınızı ağrıttım. Bu bir açıklama. Dosta sesleniş. Birkaç hafta daha böyle idare edeceksiniz beni. Sonra yine bildiğiniz üzere filmlerin geniş analizleri sizlerle olacak… Anlayışınız için teşekkürler şimdiden…
Evet, ne diyorduk; 23 Ağustos haftasına yakından bakalım öyleyse…
‘One Upon aTime in… Hollywood / Bir Zamanlar… Hollywood’da’… Tarantino’dan; Hollywood’un altın yıllarının sonuna bir bakış… 1969 yılının sonlarında Los Angeles’dayız. Pırıltısını yitirmiş yıldızını parlatmaya çalışan bir televizyon yıldızı ve dublörünün, Hollywood imparatorluğunun son parlak günlerinde yeniden şöhret, başarı ve kazanç elde etmek için verdikleri çaba… Öte yandan derin ABD’nin sosyal oluşları! Quentin Tarantino, hayranlarının ve geriye kalan herkesin merakla beklediği yeni filminde, Brad Pitt, Leonardo DiCaprio ve Margot Robbie’ye başlıca rolleri verirken, Hollywood efsanelerine ve sinema sektörünün kalbinin attığı yerin hemen her figürüne de gerekli özeni göstermiş. 
‘Trolljegeren / Trol Avı’ ve ‘The Autopsy of Jane Doe / Otopsi’ gibi nitelikli sürprizlerle tanıdığımız Norveçli yönetmen André Øvredal’in dördüncü uzun metrajı yine kapkara bir korku-gerilim. Gizemli ve ürkütücü yapım; 1960’lı yıllarda Amerika’nın unutulmuş ve yok olmaya terk edilmiş küçük bir kasabasında Halloween (Cadılar Bayramı) gecesinde geçiyor! 
‘Scary Stories to Tell in the Dark / Korku Hikayaleri’nde, bir grup genç, farklı korkularıyla yüzleşiyorlar. Zoe Margaret Colletti, Michael Garza ve Gabriel Rush, özellikle türün iflah olmaz hayranlarının bayılacağı filmin öne çıkan oyuncuları! 
‘Olympos Has Fallen / Kod Adı: Olympos’ ila başlayan ve ‘London Has Fallen / Kod Adı: Londra’ ile devam eden popüler aksiyon serisinin yeni halkası ‘Angel Has Fallen / Kod Adı: Angel’ın başrolünde yine Gerard Butler’ı izliyoruz. Gözünü budaktan esirgemeyen, kahraman gizli servis ajanı Mike Banning, yine siyasi entrikalarla dolu bir aksiyon tuzağının ortasında buluyor kendini. Serinin tanıdık ismi usta aktör Morgan Freeman’ın yanı sıra Piper Perabo, Danny Huston ve Nick Nolte, oyuncu kadrosunun iddialı isimlerini oluşturuyorlar.
Marc Martínez Jordán imzası taşıyan İspanya yapımı korku filmi ‘Framed / Online Vahşet’, sosyal medya çılgınlığının ulaştığı akıl almaz boyutları taşıyor perdeye. Bir anda popüler olan yeni bir cep telefonu uygulaması ve izlenme rekorları adına yaşanan sınırsız vahşet!
Christopher Wells’in yazıp yönettiği bir diğer korku-gerilim örneği olan ‘The Luring / Ölüm Oyunu: Son Kurban’, kaybettiği hafızasını geri kazanma adına, kötü geçmişinin halen hüküm sürdüğü ailesinin tatil evine dönüş yapan genç adamın hikâyesini anlatıyor. 
Jason Wright’ın yönettiği animasyon ‘Jurassic Bark / Jurassic Hayvanları’, Yıldız Paw ve ekibinin galaksiyi kurtarma macerasını taşıyor perdeye. Yapım, özellikle küçük izleyiciler için kotarılmış.
Küçük yaştaki izleyiciye seslenen haftanın bir diğer animasyonu ise ‘Penguin Rescue / Renkli Penguenler’! Galaksiler arası uzay kâşifleri dünyaya seyahat ederler ve şirin bir penguenle karşılaşırlar.
‘Damien veut changer le monde / Acele Baba Aranıyor’, başrollerinden birini oyuncumuz Melisa Sözen’in üstlendiği Fransız yapımı bir komedi. Xavier de Choudens’in yönettiği öyküde, Sözen’in rol arkadaşı Franck Gastambide.
Haftanın tek yerli yapımı ise, Berk Alan’ın yönettiği ‘Sar Başa’. Talihsiz bir olay sonucu hafızasını yitiren karakterin öyküsü. Alper Rende, Kemal Can Parlak filmin oyuncu kadrosundan öne çıkan isimler.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! 

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar