22 OCAK 2016
Vizyondaki film sayısı sekiz. Notlarımız içinde bulunan üç film haricinde, dört yerli yapım, ‘Dedemin Fişi’, ‘Şevket Yerimdar 2: Bizde Sakat Çok’ ve Kudret Sabancı imzalı ‘Köstebekgiller 2: Gölgenin Tılsımı’ adlı komedilerle, ‘Şafakla Dönenler’ adlı dramın yanı sıra, özellikle küçük izleyiciye seslenen animasyon; ‘Norm of the North / Karlar Kralı Norm’ notlarımız arasında yer alamıyorlar. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.
GENÇLİK
‘Il Divo’, ‘This Must Be the Place / Olmak İstediğim Yer’, ‘Le Grande Bellezza / Muhteşem Güzellik’ filmlerinin ‘yaman’ yaratıcısı Paolo Sorrentino, yeni filminde ‘yine ve yeniden’ döktürmüş! Kendini emekliye ayırmış dünyaca ünlü besteci ve maestro Fred Ballinger ile usta yönetmen Mick Boyle, çok eski dostturlar. İsviçre Alplerinde bulunan ve Maradona ile Miss Universe dahil, sıkça ‘ünlü’ ve popüler isimlerin kaldığı lüks otelde geçirmektedirler ‘tatillerini’; bu; iyiden iyiye ‘yaşlanmış’, ‘gençliği’, ‘dışarıda’ bırakmış iki adam. Farklı, tuhaf ve dünyaca tanınan müşteriler arasında, başta yaşlılık ve gençlik olmak üzere; geçmiş, gelecek, bugün, sadakat, aşk, tutku, korku, düş, sanat gibi içi dolu kavramlar, adına ‘hayat’ dediğimiz büyüleyici yolculukta bir bir mercek altına alınır. İki dev aktör Michael Caine ve Harvey Keitel’a, Paul Dano, Rachel Weisz ve başka bir dev; Jane Fonda eşlik ediyorlar. Sorrentino’nun alışık olduğumuz görkemli sineması, yine bizimle. Yönetmenin adeta sağ ve sol kolu olan olan görüntü yönetmeni Luca Bigazzi ve yapım tasarımcısı Ludovica Ferrario, yine iş başındalar. Ayrıca, en iyi özgün müzik dalında Oscar adayı olan David Lang’ın film için bestelediği ‘Simple Song’ ve soundtrack’te yer alan Debusy prelüdü ‘Des pas sur la neige’e dikkat! Görkemli biçime, ‘Muhteşem Güzellik’te olduğu gibi güçlü bir öykünün eşlik etmediği, film üzerine yapılan tek tük olumsuz eleştiriden biriydi. Bu tespit, bana göre doğru değil! Öykü, belki de Sorrentino sinemasının en içi dolu çalışmalarından biri. ‘Korkular değil, tutkular’ diyor film özünde! Geriye bir tek duygular kalır diyor, eski dostuna veda edip, usulca balkondan aşağıya atlayan sanatçı. Her şeyden sonra duygular, bir tek onlar gerçek! Anlamadan dokunup geçen bir film değil orijinal adıyla ‘Youth’. Elini, omuzunuza koyup sizle kalan bir film. Doğanın ahenk yüklü armonisine kulak veren, başka yerlerde tutkuyu arayan, korkuyu reddedip, inadına ‘yaşamak’ diyen film, hemen her sahnesi yanında, muhteşem finaliyle de aklınızda kalacak çok uzun bir süre. Hepimiz, en çok sevdiğimiz ve ilgilendiğimiz ‘şey’ neyse onunla ulaşırız doyuma. Neticede, her şey geçer, yaşam kalır. Kaçırılması düşünülemez! (4,5 / 5)
DİRİLİŞ
Geçtiğimiz yıl ‘Birdman’ ile, ‘en iyi yönetmen’ dahil üç Oscar birden kazanan Meksikalı sinemacı Alejandro González Iñárritu, ‘Amores Perros / Paramparça Aşklar-Köpekler’, ‘21 Grams / 21 Gram’, ‘Babel / Babil’, ‘Biutiful’ ve ‘Birdman’in ardından altıncı uzun metrajında, yetkinliğini ve kalitesini bir kez daha kazıyor zihinlere. Bir hayatta kalma ve intikam hikayesi özünde orijinal adıyla ‘The Revenant’. Geniş anlamda ise, doğanın gücü, döngüsü, kuralları, insan ruhu, ihanet, irade, hayat ve ölüm üzerine, ‘sinemasal’ bir gövde gösterisi. Hünerli yönetmen, 1820’li yıllarda, bir ayı tarafından ağır şekilde yaralandıktan sonra, ölüme terk edilen adamın, elinden her şeyini alan ‘kötü adamdan’ intikamını almak için, bütün imkansız şartlara rağmen hayatta kalma mücadelesini, neredeyse epik bir yolculuk fonunda öykülemiş. Michael Punke’nin yerel tarihsel olayları ve anlatıları içeren romanının bir bölümünden uyarlanan gerilimli macera, hemen her şeyiyle bir western dekoru içinde işlenmiş. Beyaz adamlar, yerliler, vahşi doğa, iyiler, kötüler ve intikam… Başrolünü, Leoanardo DiCaprio’nun üstlendiği sürükleyici yapımda, Tom Hardy’nin yanı sıra, Domhnall Gleeson ve Will Poulter de rol alıyorlar. Görüntü büyücüsü, iki Oscar ödüllü Emmanuel Lubezki’nin akıl almaz kamerası, bol şiddet de içeren filmin ilk bahsedilecek noktası. Oscar için aday olan DiCaprio ve Hardy’nin performanslarından sonra, ayrı bir alkış da, orijinal müziği imzalayan ünlü Japon müzisyen Ryûichi Sakamoto’ya. Hollywood’un arka bahçesinden, yedinci sanatın zirvesine emin adımlarla yükselen iki Meksikalı sinemacı, Iñárritu ve Lubezki’nin, kara kışa inat; yoğun emekleri, tam on iki Oscar adaylığı ile taçlandırıldı şimdiden. Akademi’nin filme nasıl yaklaşacağı ayrı mesele; önemli olan nokta; sinema sanatı adına, görsel yetkinliğin ve emeğin bu derece ‘dokunulabilir’ olarak sergilenmesi. Öykünün sınırları ve mesele tartışılabilir ama hikayesini anlatma çabası her türlü övgünün ötesinde kuşkusuz! Değerli meslektaşım ve dostum Ali Ulvi Uyanık’ın anımsatması ile yeniden izlediğim 1971 tarihli, usta yönetmen Richard C. Sarafian (1930-2013) imzalı ‘Man in the Wilderness / Vahşi Adam’ı da, filmi beğenen sinemaseverlere tavsiye ederim. Amerikan folklorik tarihinde kendine yer edinmiş aynı hikayeye değinen o filmde başrolü, Richard Harris üstlenirken, usta aktöre, dev yönetmen-oyuncu John Huston eşlik etmişti. (4 / 5)
ÇILGIN İHTİYAR
Robert De Niro, iyiden iyiye büyükbaba rollerine ısınmış durumda artık. Bu kez, cakasından geçilmiyor ama. Kendisine ‘hasta olan seksi genç kızlar’mı dersiniz, ağzı bozuk konuşmalar mı, gençlere taş çıkartan aksiyon numaraları mı? Havalar bin beş yüz! Yine de koskoca De Niro’yu böyle görmek bir miktar üzdü bizi. MTV gençliğini çıkarırsak, bizdeki karizması yer bir! Neyse… Hayatının aşkı olarak düşündüğü kadınla evlenmek üzere olan genç avukat Jason, babaannesinin ölümü üzerine, yapayalnız kaldığını düşündüğü ve aralarına epey zamandır mesafe girmiş, çocukluk kahramanı dedesini kıramayıp, düğün arifesinde; Florida’ya doğru yola çıkar. Kontrol budalası, ciddi olma gayretindeki torun ile haylaz dedesi arasında bambaşka bir ilişki kurulacak, macera dolu bu yolculukta; yardıma muhtaç olana, dost eli uzatılacaktır. Ağzı bozuk, hınzır ve muzır komedi, güldürüyor işin aslı ama gücü ve etkisi epey sınırlı. Robert De Niro’ya, genç kızların yarısından fazlasının çok sevdiği aktör Zac Efron eşlik ediyor. Genç, güzel ve çekici aktrisler, Zoey Deutch, Aubrey Plaza ve Julianne Hough’a eşlik eden bir diğer ünlü isimse, Dermot Mulroney. Farrelly kardeşler ve özellikle Seth MacFarlane mizahına yakın duran komediyi, Sacha Baron Cohen’in yaratıcı ekibinden, yapımcı kimliğiyle de tanınan Dan Mazer yönetmiş. Beklentilerinizi arttırmadan, De Niro, Efron ikilisini bir arada izlemek ve Florida’nın sınırsız eğlencesinde kaybolmak için yerinde bir seçim olabilir. (2,5 / 5) MURAT ERŞAHİN