22 NİSAN 2011
Bu hafta vizyon kalabalık. Tam 9 yeni film merhaba diyor. Yerli yapım ´´İçimdeki Sessiz Nehir´´, tek kopya olarak yönetmeninin memleketi Erzurum´da vizyon görecek. Fransız yapımı korku-gerilim ´´Ölüm Çiftliği´´ haftanın tek animasyonu ´´Alfa ve Omega: Eve Dönüş Macerası´´, yerli komedi ´´Çok Mu Komik?´´ ve bilimkurgu gerilim ´´İstila´´ adlarına basın gösterimi düzenlenmeyen filmler oldular. Liam Neeson ve Diane Kruger´i bir araya getiren aksiyonu bol gerilim ´´Kimliksiz´´ ise, festival telaşından ön gösterimini kaçırdığımız tek filmdi. Haftanın diğer yapımları notlarımız arasında. İyi seyirler!
MUTLULUĞUN PEŞİNDE
´´Hedwig ve Kızgın Çıkıntısı´´, ´´Shortbus´´ filmleriyle tanıdığımız John Cameron Mitchell´in yeni filmi, yürek söken bir dram. Yönetmen, önceki cinsellik içeren eksantrik filmlerinden bir hayli farklı bir öykü işlemiş bu kez. Başrolü Aaron Eckhart ile paylaşan Nicole Kidman´ı ´En İyi Kadın Oyuncu´ dalında Oscar adayı yapan yapım, David Lindsay-Abaire´in Pulitzer ödüllü sahne oyunundan yine Abaire tarafından perdeye uyarlanmış. Usta aktris Dianne West, Sandra Oh ve genç aktör Miles Teller, filmin öne çıkan diğer isimleri. Beklenmedik bir kaybın, çocuklarının acısıyla baş etmeye çalışan anne ve babanın ruh haritaları izlediğimiz. Kadın ve erkeğin, melodram tuzağına düşmeden önümüze serilen acıyla baş etme yöntemleri klişeye düşmeden işleniyor. Yeniden başlama ve mutlu olma adına, inanç, gündelik yaşamın anlamı, gerçekler ve devam etme zorunluluğunu, ortak bir acının paydasında buluşmuş birbirini seven iki insanın penceresinden öykülerken, çevredeki insanların sorumluluk ve acıyı paylaşım hislerini abartısız biçimde gözler önüne seriyor ´´Rabbit Hole´´. Başımıza ne zaman ne geleceği belli olmayan, yürek nasırlaştıran acı bir dünyada karşılaştığımız en kötü tesadüflere göstereceğimiz tavrın kökenlerine göz gezdiren film, ilk kez izleyiciyle buluştuğu 30. İstanbul Film Festivali´nin ardından vizyonda.
DAHA İYİ BİR DÜNYADA
´Yabancı Dilde En İyi Film´ dalında Oscar ve Altın Küre´yi güçlü rakiplerinin elinden kapmayı başaran Danimarka yapımını, ´´Düğünden Sonra´´, ´´Kardeşler´´ ve ´´Açık Kalpler´´ gibi filmlerle tanıdığımız Susanna Bier yönetmiş. İki okul arkadaşı, Danimarka´da yaşayan iki ailenin yollarını kesiştirir. Dünya ağzına kadar, tepeleme acıyla doludur ve şiddet her yerdedir. Bunu biliriz, ama şiddete şiddetle karşılık verip vermemek, insan kalıp kalmamak; bundadır bütün mesele. İster Afrika´da olsun, ister Avrupa´nın göbeğinde, insana ait olan kötücül tarafa karşı durulması gerekir. Başa gelen talihsizlikler, ölümler, bizleri yalnızlığın soğuk kucağına, adlandırılması zor kırılganlıklara, öfkeye ve suskun bir hüzne sürüklese de, doğru olanı seçmektir zor olanı. Kolay olan, felaket getirir yalnızca… Dünyanın yürek enfaktı haksızlıklarına tanık olmak, bütün inançların, dinlerin, politikanın, kuralların üzerinde bir ´doğru´ ve ´olgunluk şekli´ koyar insanın önüne. Festival izleyicisinin yakından tanıdığı İsveçli Mikael Persbrandt ve Danimarkalı Ulrich Thomsen´in usta performanslarına Danimarkalı bir başka usta aktris Trine Dyrholm eşlik ediyor. Salondan ´bir tuhaf´ ayrılacaksınız.
KAYIP ÖZGÜRLÜK
´´Kayıp Özgürlük´´ galasını, 22. Ankara Uluslararası Film Festivali´nde, Ulusal Uzun Film Yarışması´nda yapmıştı. Ardından, 30. İstanbul Film Festivali´nde Yeni Türk Sineması bölümünde buluştu izleyiciyle. Bir ilk film. Umur Hozatlı´nın yönettiği politik dram, 90´lı yılların ortalarında İstanbul´da geçiyor. Kayıplar, kaçırılmalar, Jitem, işkence, baskı ve bunca zulüm arasında ayakta kalmaya çalışan bir aşk… Bakış açısı ve mesele, dilin, duygunun ve biçimin üzerine çıkmış. Sinema duygusu ve yaratılmaya çalışılan atmosfer epey zayıf yani. Temsili andıran sahneler ve diyaloglar inandırıcılığı zedeliyor. Fakat ekip yeni filmler çekmeye devam etmeli ve hatalarını tekrarlamamaya gayret göstermeli çünkü iyi niyetli bir çaba olduğu belli perdedekinin. Maalesef sinema kolay iş değil.
MURAT ERŞAHİN