22 MAYIS 2015
Yeni haftanın beraberinde getirdiği yeni film sayısı on bir. Hemen her beğeniye seslenecek kalabalık haftada, notlarımız arasında dört film yer alıyor. Yerli yapımlar, romantik komedi ´Zilin Sesi´, korku-gerilim örneği ´Helak: Kayıp Köy´ ve Harry Potter serisine cevap veren ´Sihirbazlık Okulunda Bir Türk´ adlı fantastik komedi ile Disney Stüdyosundan çıkma George Clooney´li bilimkurgu macera ´Tomorrowland / Yarının Dünyası´, Gabriele Salvatores imzalı İtalyan suç dramı ´Educazione Siberiana / Sibirya Mafyası´, romantik komedi We´ll Never Have Paris / Aşk Vizesi´ ve Steven Spielberg imzalı ünlü korku öyküsünün Tobe Hooper yönetiminde, 1982 tarihinde perdeye yansıyan klasiği ´Poltergeist / Kötü Ruh´un, 2015 tarihli aynı adlı yeni çevirimi, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.
KAYIP NEHİR
Umut vaat eden genç aktörlükten, aranan oyuncu statüsüne hızla yükselen Ryan Gosling´in ilk yönetmenlik deneyimi, karanlık ve fantastik bir dram. Yazıp, yönettiği gerçeküstü ve gizemli öyküde Gosling, ABD´de yaşanan ve kentsel dönüşüm ile özellikle alt-orta sınıfı derinden sarsan ´emlak´ krizinden yola çıkıyor. Dario Argento ve bütün ´giallo´ geleneği ötesinde, bariz bir David Lynch sineması duruyor perdede. Bazı eleştirmenlerce aşırı gösterişçi ve iddialı olarak gösterilse de, tuhaf ve kendine göre çekiciliği olan bir film ´Kayıp Nehir´. Evini yitirmek üzere olan biri küçük, diğeri ergen iki çocuk annesi olan bekar kadın, acil para ihtiyacını karşılamak adına, eksantrik bir bankacının kendine önerdiği ´tuhaf´ işi kabul eder. Bütün aile üyeleri, zamansız ve belirsiz bir boşlukta, ayakta kalmak için mücadele vermek zorundadır. Umutsuzluk ve yoksunlukla örülmüş hikaye, kapkara bir tona sahip. Lynch ustanın 1986 tarihli kült filmi ´Blue Velvet / Mavi Kadife´ dokulu filmde, başlıca rolleri Christina Hendricks, Ben Mendelsohn ve genç İskoç aktör Iain De Caestecker üstleniyorlar. Özellikle 60´lı yılların erotik tonlu İtalyan korku filmlerinin yıldızı ´çığlık kraliçesi´ Barbara Steele ve güzel yıldız Eva Mendes´in konuk oyuncu olarak yer aldığı ilginç deneme, ´zorlama´ bir atmosfere sahip olsa da, belirli bir hoşluk ve özgünlük içeriyor. Yaşıtlarının ve meslektaşlarının, çılgın Hollywood partilerinde oyalandığı günlerde, özentiden tutun da, adına ne dersek diyelim, Gosling´in, içerikli ve iddialı bir çabayla, yönetmenliğe soyunması, takdir edilesi bir hareket kuşkusuz! Cannes´de altın kamera adayı olan ve belirli bir bakış bölümünde de yarışan yapım, ülkemizde ilk kez, İstanbul Film Festivali´nin ´mayınlı bölge´ bölümünde izleyiciyle buluşmuştu. (3,5 / 5)
GECE TAKİBİ
İlerlemiş yaşının ve alkolün de etkisiyle eski günlerinin uzağında olan tetikçi Jimmy Conlon, aralarına mesafe girmiş oğlu Mike´ın hayatını kurtarmak için, büyük bir sadakatle bağlı olduğu patronu ve eski dostu Shawn Maguire´nin oğlunu öldürmek zorunda kalır. Geri dönüşü olmayan intikam kuralları işlediği andan itibaren, sabaha dek uzayan tek gece, iki dost için kanlı saatlere sahne olacaktır. ´House of Wax / Mumya Evi´, ´Orphan / Evdeki Düşman´, ´Kimliksiz / Unknown´ ve ´Non-Stop´ filmlerinden tanıdığımız İspanyol yönetmen Jaume Collet-Serra´nın yönettiği aksiyonu, Brad Ingelsby kaleme almış. Başrolü üstlenen Liam Neeson´a, İsveçli aktör Joel Kinnaman, Boyd Holbrook, Common, Bruce McGill ve usta oyuncular Vincent D´Onofrio ile Ed Harris eşlik ediyorlar. Özellikle New York´un gece siluetini ve netameli ruhunu iyi yansıtan film, ustalıkla kurgulanmış çatışma ve takip sahneleri ile dikkat çekiyor. İnce bir sızı gibi, tempolu aksiyonun arasından yüreğe akan baba-oğul ve dostluk öyküleri ise, iyi çekilmiş filmin dramatik yanını oluşturuyor. Geçmişi karanlık tetikçi rolünde Liam Neeson ikna edici. Alman görüntü yönetmeni Martin Ruhe´nin üst düzey çalışması, sıkı aksiyona artı değer katıyor. (3,5 / 5)
OHA: OFLU HOCA´YI ARAMAK
´Madde ile mananın savaşı´na bakan ve ülkenin politik, ekonomik, sosyo-kültürel durumuna radikal yaklaşımıyla dikkat çeken, sisteme uçan tekme ile girişen komedi, son dönemde beyazperdede popüler olmuş bir ´mockumentary / yalancı-kurgusal belgesel´. Sinemamızda örneğine fazla rastlamadığımız ´meseleli´ ve gerçekten komik filmi, Levent Soyaraslan yazıp yönetmiş. Bir ilk film olan ´aykırı mizah´ yapımı, Karadeniz´in çağdaş efsanelerini konu alacak bir belgeselin çekimleri için yöreye giden çekim ekibinin başına gelenleri ve olayın trajik sonuçlarını öykülemiş. Karadenizli ünlü işadamı Ali Baltaoğlu, Doğu Karadeniz´i yeni turizm hamlesine sürükleyecek ve çığır açacak mega bir inşaat projesi öncesi, tanıtım ve reklam faaliyetlerine hız verir ve bir belgesel çekim ekibiyle anlaşır. ´Doğu Karadeniz Alpleri´ haline dönüşecektir mega projeyle bölge. Çekim ekibi, projeye, 90´lı yıllara damga vuran küfürbaz Oflu Hoca efsanesini araştırmakla başlamak isteyince, sonu trajediyle bitecek bir dizi felakette tetiklenmiş olur. Yaşar Kalyoncu, Taies Farzan, Adem Yılmaz ve Burak Saraçoğlu´nun oyuncu kadrosunu oluşturduğu protest ve politik mizah filmi, 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali´nde ulusal yarışmada yer almış ve festivalden, Jüri özel ödülü ile birlikte, Dr. Avni Tolunay Özel Ödülü ile ayrılmıştı. Memleketin çok eleştirilen ´sözde´ kentsel dönüşüm, yükselen inşaat sektörü, HES´ler, doğa katliamları gibi meselelerine, eleştirel bir bakış getiren yapım, yerli sinema adına son dönemde pek çok örneklerini izlediğimiz inli, cinli korku filmlerine, ajite gözyaşlı, kağıt mendil tüketimli, zorlama romantik komedilere inat, politik, eleştirel ve absürd bir mizah yapmaya soyunmuş. Başarılı da olmuş üstelik. Bir takım zorlama ve pek ince olmayan sahne-gelişmenin dışında, içten güldüren, daha fazla örneğini izlemek isteyeceğiniz, karakterli ve iyi çekilmiş bir yerli film, madde ile mananın belki de hiç sona ermeyecek savaşına mizahla yaklaşan zeki ve yürekli proje. (3,5 / 5)
TEPECİK HAYAL OKULU
Belgesel sinemanın, vizyonda izlenecek olması, çok önemli bir durum. Bu açıdan, ayrıca değerli bir hafta 22 Mayıs. Kısa metrajlarının ardından çektiği 2004 tarihli ´Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak´ adlı ilk uzun metrajıyla sadece ülkemizde değil, uluslararası platformda da dikkat çeken Ahmet Uluçay´ın sineması, düşleri, çocukluğu, kısaca hayatı. Kendi ağzından üstelik. 2003´te beynindeki tümör yüzünden ameliyat masasına yatan yönetmen, zorlu hastane günlerinin yanı sıra, iflah olmaz sinema aşkı üzerine açıklamaları ve sınır tanımaz düşleriyle karşımızda. 2009´da aramızdan ayrılan Uluçay´ın sineması, olanca sınırsızlığıyla beyazperdede duruyor. Güliz Sağlam´ın yazıp yönettiği 56 dakikalık orta metraj belgesel, bizim SİYAD´ın (Sinema Yazarları Derneği) 47. ödül gecesinde, ´en iyi belgesel´ heykelciğinin sahibi olmuştu. Yaşadığı her anı tasvir etmenin önüne geçilmez tutkusuyla yanıp tutuşan, kocaman yürekli sinemacıyı yakından tanımak ve kaybımızın ne denli büyük olduğunu yeniden ayrımsamak için kaçırılmayacak bir seçenek. (4 / 5) MURAT ERŞAHİN