Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

21 ŞUBAT 2020

20 Şubat 2020 Perşembe 20:41
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

İkisi yerli yapım olmak üzere, toplam yedi yeni film merhaba diyor sinemaseverlere bu hafta. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.

VAHŞETİN ÇAĞRISI

-Yuvayı ararken-

Edebiyatın önemli isimlerinden Amerikalı roman yazarı Jack London’un (1876-1916) ilk olarak 1903 yılında yayımlanan ünlü eseri ‘Vahşetin Çağrısı’nın yeni beyazperde uyarlaması, ‘Lilo & Stitch’, ‘How to Train Your Dragon / Ejderhanı Nasıl Eğitirsin’ ve ‘The Crood’s’ ile sırasıyla ‘En İyi Animasyon’ dalında üç kez Oscar adayı olan animasyon ustası Chris Sanders imzası taşıyor.
Kaliforniya’daki evinden ve sahiplerinden çalınıp kaçırılan büyük ve güçlü bir Saint Bernard-Scotch Collie karışımı olan zeki köpek Buck, 1890’ların ‘Altına Hücum’ yıllarında Kanada Yukon’unun vahşi ortamında bulur kendini. Hayatın sert ve acımasız yüzüyle aniden karşılaşan Buck, kısa zamanda lideri olacağı kızak takımının en yeni çaylağı olarak, bir posta dağıtım köpeği pozisyonunda, karlar ve buzlar içinde mücadeleye koyulur. Bu zorlu dünyadaki gerçek yerinin ne olduğunu keşfetmesi, dostluğu yaşaması ve kendinin efendisi olmasına yol açacak bir dizi serüven onu beklemektedir.
Orijinalinden tamamen dijital olarak yaratılmış köpek ‘Buck’a, usta aktör Harrison Ford eşlik etmiş! Live-action yapım, özellikle yaşı küçük izleyici ve neredeyse bütün aile üyeleri için ‘sertlikten’ olabildiğince uzak durularak kotarılmış. Bu mesele, aslında orijinal eserin ruhuna ve gerçeğine bir miktar ters olsa da, perdedeki canlı aksiyon, keyifle izletiyor kendini. Omar Sy, Dan Stevens, Bradley Whitford ve Cara Gee, oyuncu kadrosunun diğer isimleri olarak çıkıyorlar karşımıza. ABD ve Kanada’da çekilen film, teknik emeğin yoğun olduğu ‘dijital sever’ bir proje. Beyazperdenin ve TV’nin çok sevdiği ‘yeniden çevirim, Jack London’un ünlü eseriyle ilk kez tanışacak ufak yaştaki izleyici için özellikle önem taşıyor. ‘Vahşetin Çağrısı’nın hayranları içinse, bir karşılaştırma, anımsama ve geçmişe dönme olanağı demek. (3,5 / 5) 


GAREZ

-Asla pes etmeyecek!-

İntikam hırsıyla dolu kötücül ruhla temas edenler, vahşi bir sonla yüzleşeceklerdir. Korku-gerilim türündeki filmleriyle tanınan Japon sinemacı Takashi Shimizu’nun 2002’de ülkesinde yazıp yönettiği ve bir seri halini alan, dahası Shimizu’nun Hollywood’a gidip çektiği ve toplam beş filmle perdeye yansıyan ‘Ju-on / The Grudge / Garez’, yeni bir uyarlamayla ‘yine ve yeniden’ sevenlerinin huzuruna çıkıyor.
‘The Eyes of My Mother’ ve ‘Piercing’ adlı iki uzun metrajıyla, korku-gerilim türünde rüştünü ispatlayan 1990 doğumlu gencecik, yetenekli sinemacı Nicolas Pesce’nin yazıp yönettiği yeni Shimizu uyarlaması ‘The Grudge / Garez’, bildik öyküyü Japonya’dan, ABD’ye taşıdıktan sonra, çok katmanlı ve bir dizi vahşetle süslü ‘hikâye içinde hikâyeye’ dönüştürüyor. Çoklu karakter üzerine yaratılan korku öğeleri, ‘gerçekten’ ürküten bir atmosferde işlenmiş. Dili ve biçimi, hakiki bir ‘klasik korku filmi’ izlediğimiz hissini her geçen dakika güçlendiriyor ve işin en iyi yanı Nicolas Pesce, bizi ikna etmeyi başarıyor. 
İngiliz aktris Andrea Riseborough ve 2011 yapımı ‘A Better Life / Daha İyi Bir Hayat ile ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında Oscar adayı olmuş Meksikalı aktör Demián Bichir’e, John Cho ile birlikte üç usta ve tecrübeli isim; William Sadler, Lin Shaye ve Jacki Weaver eşlik ediyorlar. Başta kurgu olmak üzere, görüntü ve sanat yönetimi çok iyi gerçekten. Ezber ettiğimiz ve artık neredeyse, anlık sıçramalar dışında sevimsiz hale gelen öyküyü, başka bir seviyeye taşıyan film, sadece türün ve orijinal yapımın hayranları için değil, has sinemaseverler için uygun bir seçim anlamı taşıyor! (3,5 / 5) 
 

BURASI CENNET OLMALI

-Ev gibisi yoktur!-

Filistinli usta sinemacı Elia Suleiman, Cannes’de ‘Altın Palmiye’ adayı olduğu, festivalden prestijli FIPRESCI ve mansiyon ödülleriyle ayrıldığı yeni filminde, farklı ülke ve şehirleri gezerken peşinden sürüklediği memleketine zarif bir sevda mektubu yazmış. Hınzır mizahı ve keskin hüznü ile yaşadığı coğrafyanın gerçeklerini perdeye yansıtan Suleiman, doğduğu yerden, Nasıra’dan başlayan yolculuğunu bu kez Paris’ten, New York’a dek sürdürüp, tekrar evine dönüyor.
Genelde olduğu gibi yine kendi canlandırdığı ‘E.S.’ adındaki başkarakteri aracılığıyla soruyor Şair Mahmud Derviş’in sorusunu Elia Suleiman: ‘Nereye uçar kuşlar, son gökten sonra?’ Alternatif bir arayış değildir özünde E.S.’yi ‘yeni bir yaşama’ gönderen. Memleketinin peşinden geldiğini bilerek, kimlik ve aidiyetini sorguladığı mecburi bir gezidir… Paris, New York, neresi olursa olsun, hemen her şey, memleketinin portakal bahçelerine geri dönmesini söylemektedir ona. 
Riyakar, adaletsiz, vahşi kapitalist sistem, ‘insansızlığa’ alıştırmıştır içinde yaşayan kitleyi. ‘Para’ ve ‘çıkar’ hemen her oluşun çıkış noktası haline gelmiştir. Maddi olana karşı akıl almaz tutku, tüketim, duyarsızlık, yalnızlık, iletişimsizlik sarmıştır dört yanı. Çiçekler solmaktadır asfaltlarda! E.S., bu dünya şartları altında geceleri üzerinde oturduğu bahçe duvarından kendi evini izler. Evinden uzakta, orman kanununun sürdüğü Avrupa ve Amerika topraklarında hemen her şey, ‘yurdunu’ özletir ona. Şarkılar, danslar, topraklarının içkisi ‘arak’, müziğin canlı ritmiyle dans eden gençler, kahır, yoksunluk, sıla, dertler, çekiler, siyaset… Memleketinin dev kaktüslerini, portakal toplayan kadınlarını saygı ve sevgi ile izlerken, belirsiz bir hüzün kaplar yüreğini. Duyarlı insanlara seslenen ve günümüzü daha iyi kavramamızı sağlayan zihin açıcı bir seyirlik. (3,5 / 5)

Miguel Arteta’nın yönettiği Salma Hayek’li komedi ‘Like a Boss / Patron Gibi’, özellikle küçük yaştaki izleyiciye seslenen, Fransa-Belçika-Almanya ortak yapımı animasyon ‘Vic the Viking and the Magic Sword / Vikingler: Büyük Macera’ ile birlikte iki yerli yapım; senaryosunu İbrahim Büyükak’ın kaleme aldığı, Bedran Güzel’in yönettiği ve başlıca rollerini; İbrahim Büyükak, Doğu Demirkol ve Onur Buldu’nun üstlendikleri komedi ‘Bayi Toplantısı’  ve yönetmen koltuğunda Uğur Kaplan’ın oturduğu korku türündeki ‘Efsunlu Ayin’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese. MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar