21 EYLÜL 2012
Haftanın altı yeni filminden, notlarımız arasında olmayan iki yapım; Sabahattin Ali belgeseli “Sabah Yıldızı” ve Jake Gyllenhall’un başrolü üstlendiği suç dramı “Tehlikeli Takip / End of Watch”. 19. Adana Altın Koza Film Festivali’nde bulunmaktayız şu sıra. Festival sonrası, bir ‘festival-film raporu’ bilginize sunulacak. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana iyi bakmaya devam edin! Çünkü sokaklar, sinemadan çıkmayanlarla dolu. Herkese iyi seyirler.
ARAF
(Bu yazı kaleme alındığı anda, 19. Adana Altın Koza ‘Ulusal Yarışma’ bölümünde yarışıyordu “Araf”. Sonuçlar henüz belli değildi!)
Emeğin şehri Karabük’teyiz. Zehra ve Olgun’u tanıyoruz. Arkadaşlarını, ailelerini, çevrelerini. Dumanlı şehrin puslu gençleri mutsuz. Düşleri, umutları, arayışları, hep televizyonun verdiklerine göre şekilleniyor. Acun abilerinin onlara gösterdiği ‘yırtma’ biçimi, ‘kutumu açalım’… Küçük yaştan beri çalışıyor gençler. Hepsi bir şekilde ‘yırtma’ derdindeler. Ter, kan, gözyaşı ve aynılık kokan, erimiş haldeki demir çeliğin cehennemi andıran boşluktaki atıklarıyla bir başına bırakılan bu yerden kaçıp gitmek amaçları. Umutsuzca pes edişin gözlerinin önündeki ebeveyn örneklerinden sıkılmışlar. Kimi evlenip kaçmak, kimi sadece kaçmak, kimi kısa yoldan köşe dönme derdinde. Anlık şöhret olmak mesela. Olmuyor tabii. Hayat, düşlerdeki gibi değil. Onların bildiği gibi; ısırıyor… Aşksa, hayal kırıklıkları ve hata demek. Memleketin şartları ortada diyor Ustaoğlu. Yoksulluk kader olamaz ama işte ortada her şey. Yoksunluk, sıkışmışlık, kapkara bir çıkışsızlık. Yeşim Ustaoğlu’nun en iyi filmi olmuş kanımca “Araf”. Ama Ustaoğlu’nun ‘en iyi filmi’. Evrensel pencereden bakmak gerek. O denli iyi filmler çıkıyor ki karşımıza dünya sinemasında; “Araf”la hemen aynı meselelere parmak basan, o derece ‘ağır’ durumları belgeleyen… Filmin teknik düzeyine söyleyecek hiçbir şey yok. Görüntü yönetimi, ışık, ses; hepsi gayet iyi. Öyküde bir ‘ikna edememe’ durumu var gibi. Karakterlerin öykülerinde ve oluşlarda bazı eksiklikler, boşluklar var; izlerken akla takılıp kalan. Çok iyi çekilmiş ‘düşük’ sahnesinde örneğin, anne neden uzunca süre kapıda bekliyor. Kızı, ‘sen girme anne’ dediği için mi? Bir tanecik kızı ‘nedensizce’ iki büklüm kıvranırken, bir anne nasıl içerde ‘ne olduğunu’ merak etmez? İki erkek arkadaşın, Olgun ile ‘kankası’ Emenike’nin diyalogları çok sahiciyken, diğerleri arasında neden hep soru işaretli ‘es’ler yaşanmakta? Dardenne kardeşlerin işleri geliyor akla ister istemez. “Lorna’nın Sessizliği”, “Bisikletli Çocuk”. Bu yapımlarla kıyas etmek istiyor çünkü göz Yeşim Ustaoğlu’nu. Bir de şu Yalçın abi’nin memleketin ipliğini pazara çıkarma ve duruma ayna tutma hikâyesi. Gereği tartışılır. İki genç oyuncuyu ise kutlamak gerek. ‘Zehra’da Neslihan Atagül ve ‘Olgun’da Barış Hacıhan çok iyiler. Nihal Yalçın için yazılan monolog ise, ‘en iyi yardımcı kadın oyuncu’ iddiası taşıyor. Özcan Deniz’in diyalogsuz kullanımı ise o rolde bir farklılık yaratmıyor.
AYI TEDDY
Popüler TV dizisi “Family Guy”ın yaratıcısı Seth MacFarlane’in ilk sinema filmi, yetişkinlere seslenen ‘oyuncak ayılı’ bir dostluk ve aşk öyküsü… Küçükken hiç arkadaşı olmayan John, Noel gecesi uykuya dalmadan önce bir dilek diler. Oyuncak ayısı Ted’in canlanıp, en iyi arkadaşı olmasını dilemiştir John ve birçoklarına göre; bir çocuğun dileği, gezegenin en güçlü silahıdır. Ertesi sabah uyandığında ayısının canlandığını görür John. Ted, artık bütün ülkenin tanıdığı mucize bir oyuncak ayıdır. Yıllar geçer. John ve Ted birlikte büyürler. Ted, yıllar içinde, ağzı bozuk, muzip, alaycı bir arkadaşa dönüşür ve John vaktinin nerdeyse her anını onunla geçirmektedir. John’un kız arkadaşı Lori durumdan memnuniyetsizdir ve John’un kısa sürede zor bir tercih yapması gerekmektedir. Başrolü Mark Wahlberg’ün üstlendiği komedide güzel aktris Mila Kunis’de rol alıyor. Hareket yakalama tekniğiyle yaratılan Ted’i ise filmin yönetmeni Seth MacFarlene seslendirmiş. Gerçekten güldüren muzip esprileri, 80’lere direkt göndermeler yapan öyküsü ve ayı Ted’in sevimli haliyle izlenmesi gerekli bir film “Ayı Teddy”. Dostluk, aşk, fedakârlık, sözlerin önemi, bir ömür birlikte kalmak üzerine matrak, iç ısıtan, edepsiz! zeki bir seyirlik duruyor perdede.
AŞKIN ÖMRÜ ÜÇ YILDIR
Tuna Kiremitçi’nin Fransa şubesi olarak adlandırabileceğimiz Frédéric Beigbeder’in ilk yönetmenlik denemesi, kendi yazdığı aynı adlı romanın uyarlaması. Cin fikirli bir reklamcıyken kendini popüler edebiyata vakfedip, ‘99 Francs’ ile satış rekorları kıran ve ülkemizde de sevilip ‘satılan’ Fransız, filme adını veren kitabın devamı sayılabilecek ‘Aşkın Ömrü Evde Uzar’ı da kaleme almıştı. Eşi tarafından terk edilen edebiyat eleştirmeni, yalnız bırakılmanın verdiği hüzünle aşk ve ilişkiler üzerine takma adla bir roman yazar. Bu esnada, kuzeninin eşine aşık oluverir. İnandığı doğrular bu tutkulu ilişki sırasında değişime uğrayacaktır. ‘Aşk’la dalgasını geçen ama son tahlilde, bu ‘tanımı zor’ hissin varlığını kabul edip, kendini aşkın kollarına bırakan filmin başrollerini, Gaspard Proust ve çekici aktris Louis Bourgoin paylaşıyorlar. Fransız besteci ve müzisyen, romantik ezgilerin şövalyesi Michel Legrand’ın kendini canlandırdığı filmi, içerdiği gevezeliği ve ukalalığı bir kenara koyarsak; aşka sunulmuş zarif bir selam olarak değerlendirebiliriz. Aşk ve meşki, Nişantaşı civarında yaşayanlar için özellikle.
VUR VE KAÇ
Soygunculara şoförlük yapan Charlie, tanık koruma programı sayesinde yeni bir hayata adım atmıştır. Sevgilisi Annie’i, Los Angeles’a götürmesi gerektiğinde, kimliğinin ortaya çıkmasını ve ölümü göze alarak verdiği sözü yerine getirmek için yollara düşer. Peşinde ise ele verdiği çete mensuplarıyla, federal polis vardır. Aktör-yönetmen Dax Shepard ve David Palmer’ın birlikte yönettikleri aksiyon katkılı komedi, aşırı geveze bir iş. Eşcinsellikten, ‘aşk’a, aileden politikaya dek hemen her konu üzerine bir şeyler söyleme gayretindeki yapım fazla lokal kalsa da, Shepard-Palmer ikilisinin mizah anlayışlarına aşina kitle tarafından ilgi çekebilir. Dax Shepard’a eşlik eden oyuncular, gerçek hayatta nişanlısı olan Kristen Bell ile karşımıza tuhaf saçları ile çıkacak olan Hollywood’un popüler yıldızlarından Bradley Cooper. Tom Arnold ve Beau Bridges’ın da kadroda olduğunu söylemekte yarar var.
MURAT ERŞAHİN