21 AĞUSTOS 2015
Yedi filmlik yeni vizyon, hemen her zevke sesleniyor. Beş yeni filmin notlarımız arasında yer aldığı haftanın diğer iki yenisi ise, iki devam filmi: Scott Derrickson imzası taşıyan 2012 tarihli korku örneği ‘Sinister / Lanet’in ikinci bölümü ‘Sinister 2 / Lanet 2’ ve ilki 2007 yapımı ‘Hitman’in yeni macerası ‘Hitman: Agent 47 / Hitman: Ajan 47’. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. Herkese iyi seyirler.
İNSANLIKTAN UZAKTA
50’li yılların ortalarındayız. Cezayir’de karışıklık ve isyan var. Birbirlerinden çok farklı iki adam, Atlas dağlarını aşacakları yolculuklarında ‘özgürlükleri’ için mücadele edeceklerdir. Gözlerden ırak, ufak bir köyde öğretmenlik yapan, Endülüs asıllı münzevi adam Daru ile cinayetle suçlanan muhalif bir köylü olan Mohamed, kara kışla birlikte yola düşerler. Adalet isteyenler, intikam yemini edenler, askerler ve yollarına çıkan türlü engel, iki adamın zorlu mücadelesine fon oluşturur. Varoluşçuluğun babalarından Fransız yazar ve düşünür Albert Camus’nun (1913-1960) ‘Misafir’ adlı kısa öyküsünden perdeye uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda David Oelhoffen oturuyor. Camus’nun eserini Oelhoffen ile birlikte senaryolaştıran isimse, Antoine Lacomblez. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarışan dram, festivalden üç prestijli ödülle ayrılmayı başarmıştı. Western motifleriyle dolu hikayede başrolü, Viggo Mortensen üstleniyor. Jacques Audiard’ın ünlü filmi ‘Un prophète / Yeraltı Peygamberi’nden anımsayacağınız Cezayir asıllı aktör Reda Kateb, oyuncu kadrosunun öne çıkan diğer ismi. Cezayir’deki kanlı bağımsız savaşının ortasında, her tülü zulme ve haksızlığa karşın ‘insan’ kalabilme çabası, yaşam ve ölüm kavramlarıyla birlikte işlenmiş. Savaş etiği, insanlık, doğa, adalet, tarafsızlık ve sıfırlanan hayati şeyler üzerine, varoluşçu sorular ve suskun yanıtlar. Anlamsızlığın ortasında haykıran hiçlik ve önemsizlik. Asıl önemli olanın sıfıra indirgendiği yerde yaşananlar. Oelhoffen, Camus’nun içi dopdolu meselelerini, politik, sosyal ve tarihi perspektifi ihmal etmeden yansıtmış perdeye. Orijinal müziklerde Warren Ellis ve Nick Cave imzası bulunuyor. (4 / 5)
HAYALLERİMDEKİ KADIN
Bir çilingirin öyküsü. Kilitler ve anahtarlar arasında yaşamlara müdahale eden orta yaşını uzun zaman önce aşmış adamın, kendi kilidini açamamasının hikayesi özünde ‘Manglehorn’. Kırk yıl önce aşık olduğu ve kalbini kıran kadına, Clara’ya yeniden kavuşmak adına, onu hayatından bir an bile çıkaramayan, ‘mükemmel kadına’, adeta evinde bir kilise açan, ona mektuplar yazan yalnız adam. Başka bir adamın, onun kedisinin, oğlunun ve ondan ‘imkansızca’ karşılık bekleyen kırılgan kadının, belki de sıradan ‘insanın’ trajedisi. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan için yarışan film, David Gordon Green imzası taşıyor. ‘Prince Avalanche / Yolların Prensi’ ile Berlin’de ‘en iyi yönetmen’ ödülünü kazanan yaman yönetmen Green’in filminin öyküsünü ise Paul Logan kaleme almış. ‘A.J.Manglehorn’ rolünde ‘döktüren’ dev oyuncu Al Pacino’ya, ‘her daim özel’ Holly Hunter ile Chris Messina eşlik ediyorlar. Varoluş, arayış, sevgi, takıntılar, düş kırıklıkları ve omuz başımızdan akıp giden ‘kilitli’ hayat. Kırılgan, gerçek, dürüst, samimi, son derece insancıl, ‘ana yalnızlar garındayım’ diyen incelikli dram, iç sesler, mektup satırları, itiraflar ve diğer her şey üzerine aslında! (3,5 / 5)
PIXELS
Chris Columbus imzalı bilimkurgu aksiyon, mizah dozuyla dikkat çekiyor. Yazın iddialı komedisi, Patrick Jean’ın 2010 tarihli aynı adlı kısa filminden uyarlanmış. Başrolde Adam Sandler var. Kevin James, Michelle Monaghan, Peter Dinklage, Josh Gad, Brian Cox, Jane Krakowski, Tom McCarthy, Sean Bean ve misafir kontenjanından Dan Aykroyd, zengin oyuncu kadrosunu oluşturan diğer ünlü isimler. 80’li yıllara bir saygı duruşu, aksiyonu bol komedi. 80’lerin Atari şampiyonları, dünyaya, video oyunları aracılığıyla hücum eden uzaylıları durdurmak için kolları sıvarlar. 80’lerin popüler oyunları ve popüler kahramanları Pac-Man, Donkey Kong, Galaga, Centipede ve Space Invaders, kahramanlarımızı oldukça zorluyorlar. Pixels, esprileri, yerinde ‘gag’ları ve kadrosuyla ilgi çekici olsa da, öykünün gelişimi bakımından tekdüze bir çizgide yürüyor. Yine de özellikle 80’li yılları unutamayanlar ve atariciler için çok çok keyifli. (2,5 / 5)
13 GÜNAH
Genç bir satıcı olan Elliot Brindle, ekonomik açıdan zor günler geçirmektedir. Tanımadığı birinden gelen bir telefon, on üç farklı testten oluşan bi,r oyun oynayacaklarını ve testin sonunda milyon dolarlık bir ödülün sahibi olacağını söyler. Gizli kameralarla takip edilen Elliot, garip isteklerle devam eden testin her bir sonraki aşamasında, kabusu andıran dehşet dolu bir girdabın içine girdiğini fark edecektir. Yönetmenliğini Chookiat Sakveerakul’un yaptığı 2006 tarihli Tayland yapımı ‘13: Game of Death / 13 game sayawng’ adlı gerilimin yeniden çevirimini, 2010 tarihli korku ‘The Last Exorcism / Son Ayin’ ile tanıdığımız Daniel Stamm yönetmiş. Mark Webber’in başrolde yer aldığı gerilimde, Devon Graye, Tom Bower, Pruitt Taylor Vince ve usta aktör Ron Perlman da yer alıyor. Öyküsü ve ‘özü’ itibariyle, ‘Twilight Zone / Alacakaranlık Kuşağı’ formatında olup, bazı cin buluşlarıyla ilgiyi artırsa da, gidişat ve final itibariyle bir kolaycılığa teslim oluyor film bir yerden sonra. Türün hayranları ve karanlıkla flört halinde olanlar içinse seyri hoş bir film, bazı anları mizah da içeren korku-gerilim örneği. (2,5 / 5)
MİNİK KUŞ
Fransa-Belçika ortak yapımı animasyon, WesAnderson filmi ‘The Grand Budapest Hotel / Büyük Budapeşte Oteli’nin storyboard ekibinden Christian De Vita’nın ilk uzun metraj çalışması. Bir ailenin özlemiyle yaşayan kimsesiz ve çirkin kuş Gus, kendini ve hayatı keşfedeceği macera dolu bir yolculuğa çıkar. Talihsiz bir şekilde sakatlanan lider kuş Darius’un yerine sürünün önderliğini üstlenen Gus, unutamayacağı bir macera yaşayacaktır. Avrupa çıkışlı animasyon, büyük stüdyoların görkemli yapımlarına mesafeli olsa da, illaki animasyon diyenler için yerinde bir seçenek. (2,5 / 5) MURAT ERŞAHİN