20 OCAK 2017
Yeni vizyonun beraberinde getirdiği film sayısı yedi. Yedi yeni yapımın, üçü yerli. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.
JACKIE
-Varoluş sorgusu veya hemen her şeyin ölümü üzerine-
Şilili ‘yaman’ sinemacı Pablo Larraín, bu kez memleketi Şili’den, ABD’ye yöneltiyor keskin, titiz bakışını ve 1963’te suikast sonucu öldürülen ABD başkanı John F. Kennedy’nin eşi ‘first lady’ Jacqueline Kennedy’nin suikast anından, cenaze törenine ve hemen sonrasına uzanan süreçte yaşadıklarını, hissettiklerini yansıtıyor perdeye. 22 Kasım 1963’te Dallas’a ayak bastıktan sonra konvoy geçişi sırasında suikaste kurban giden ABD başkanının eşinin gözünden, ülke ve dünya gerçekleri ile bütün bir dönemin analizi işin aslı izlediğimiz. John F. Kennedy değil sadece hayatını yitiren, bütün bir ülke ve bir dönem diyor Larraín, ne söylediğini gayet iyi bilen, son derece insancıl ve aynı oranda akla seslenen öyküde. Noah Oppenheim imzalı senaryo, sadece ülkesinde değil, dünyada çok şeyi değiştirmek üzere yola çıkmış başkanın modern, reformist eşi, fırsatlar ülkesinin first lady’si ‘Jackie’nin içselliğiyle, artık kapanan son masumiyet dönemine ve yeni açılan başka, nobran ve umarsız bir çağa, incelikli bir bakış atıyor. Mağrur ve vakar eş Jackie ile birlikte, aynı hayatın omuz başından nefes alıp veren ölüme, varoluşumuza anlam yükleyen hayat denen sürece bakıyoruz biz de ve hüzünle gülümsüyoruz, insan hayatının anlamını da düşünerekten. ‘Jackie’ performansında Natalie Portman benzersiz. ‘Bobby Kennedy’ rolünde yine son derece nüanslı oyunculuğuyla Peter Sarsgaard’a, Greta Gerwig, Billy Crudup, Richard E. Grant, Caspar Phillipson, John Carroll Lynch ve ustaların ustası John Hurt eşlik ediyorlar. Mica Levin’in, kimi zaman gerilimli, kimi zaman elem dolu orijinal müziği, zihne yerleşip, orada kalmaya aday. Hemen her detayıyla çok çalışılmış, üzerine kafa yorulmuş, son derece incelikli bir film ‘Jackie’. Her daim söyleyecek sözü olan ve bunu zorlanmadan, enfes biçimde söyleyen Pablo Larraín, ‘Tony Manero’ ile yerleştiği yüreğimizde, sırasıyla ‘Post Mortem’, ‘No’ ve ‘El Club’ın ardından ‘Jackie’ ile de derin çentikler açıyor yine. ‘Neruda’yı ise dört gözle beklediğimizi söylemeye gerek yok. ‘Jackie’, adının vaat ettiği biyografik dramın çok ötesinde, başka bir yerden ve başka bir biçimde son derece zengin paragrafları olan; yetkin bir yedinci sanat örneği. (4,5 / 5)
BU DA NEREDEN ÇIKTI?
-Hesapta olmayan muzır damat adayı-
Beyazperdenin çok sevdiği baba-kız-erkek arkadaş üçgeninin yeni bir örneği. Benzer öykü ‘Meet the Parents / Zor Baba’nın senaryo yazarlarından senarist-yönetmen John Hamburg imzalı filmde, Hollywood’un iki farklı jenerasyonundan iki usta isim çıkıyor karşımıza: Bryan Cranston ve James Franco. İki aktörün ‘çekişmesi’ üzerine kurulu komedi, sevimli anlara sahip. Michigan’da orta büyüklükte bir matbaanın sahibi olan Ned Fleming için hayatın anlamı, işi ve ailesidir. Çok sevdiği kızı, babasının doğum günü sırasında üniversitedeki yurt odasından video konferans ile partiye katılır. Dünyanın en mutlu babası, odaya aniden giren ve soyunmaya başlayan yabancıyı görünce, her şeyin kontrolünden çıktığını fark eder ve kızının ilk ciddi erkek arkadaşı ile tanışmak üzere, yanına eşi ve oğlunu da alarak; Kaliforniya’ya hareket eder. İleri teknoloji, eski usul hayat, baba-kız ilişkisi, aşk, akrabalık, sevgi, dostluk ve kabulleniş üzerine ‘noel’ soslu yapım, çok kalıcı olmamakla birlikte; kimi yerleri oldukça iyi kaleme alınmış, incelikli bir komedi olmuş. Kaba tuvalet mizahı da içeriyor tabii ancak, yerinde saptamaları, duygusal anları ve akılcı mizahıyla keyifle izletiyor kendini. ABD’li ünlü hard rock grubu ‘Kiss’in efsane üyeleri Gene Simmons ve Paul Stanley, filmin sürpriz isimleri olarak renk katıyorlar matrak curcunaya. Soundtrack’te yine Kiss imzası var tabii. Senaristler arasında Hollywood’un yaman komedyeni Jonah Hill’in varlığından söz etmek önemli. Zoey Dutch, Megan Mullally, Cedric the Entertainer ve Keegan-Michael Key, oyuncu kadrosunun diğer önemli isimleri. Bir şekilde bir baba-oğul öyküsü olarak da bakabiliriz filme. ‘Pembe Panter’ gönderisi, Müfettiş Clouseau ve yardımcısı Kato’ya sunulan yeni nesil saygı, kalburüstü komedinin en özel anlarından. (3 / 5)
Hakan Algül’ün yönettiği, Ata Demirer’in senaryosunu yazıp, başrolü üstlendiği ‘Olanlar Oldu’, başrollerini, Afra Saraçoğlu ve Tolga Sarıtaş’ın paylaştıkları, Yağız Alp Akaydın imzalı ‘Kötü Çocuk’ ile üç animasyon, Walt Disney stüdyolarının yeni harikası ‘Moana’, yerli yapım ‘Pepee’ ve Peru yapımı Minik Kahramanlar Macera Peşinde haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer filmleri. Tekrar iyi seyirler! MURAT ERŞAHİN