Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

20 HAZİRAN 2014

19 Haziran 2014 Perşembe 21:34
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

20 Haziran haftasının beraberinde getirdiği yeni film sayısı beş. 2010 tarihli ilk uzun metrajı ‘Submarine’ ile dikkat çeken Richard Ayaode’nin yönettiği gerilimi yüksek dram ‘The Double / Öteki’, İki Oscar adaylığı elde etmiş ‘How to Train Your Dragon / Ejderhanı Nasıl Eğitirsin?’ adlı animasyonun devam filmi olan üç boyutlu ‘How to Train Your Dragon 2 / Ejderhanı Nasıl Eğitirsin 2’ ve Hindistan yapımı aksiyon serisinin üçüncü halkası olan ‘Dhoom 3’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer üç filmi. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini asla bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

TOM ÇİFTLİKTE
Sadece yirmi beş yaşında olmasına rağmen, beş uzun metraj film yöneten, prestijli festivallerden ödüllerle ayrılan genç Kanadalı Xavier Dolan, yüzde yüz sinemacı. Yönetmen, aktör, senarist, kurgucu, yapımcı, kostüm tasarımcısı, aynı zamanda da sanat yönetmeni olan bu son derece yetenekli genç adamın, Venedik’te Altın Aslan için yarışıp, önemli festivalden FIPRESCI (Uluslararası sinema yazarları derneği ödülü) heykelciği ile ayrılan dördüncü uzun metraj filmi ‘Tom à la ferme / Tom Çiftlikte’ sinemalarımızda. 33 İstanbul Film Festivali’nin ‘Uluslararası Yarışma’ bölümünde, Altın Lale için yarışan ilginç dram, festivalden, ‘izleyici ödülü’ ile ayrılmıştı. Michel Marc Bouchard’ın sahne oyunundan uyarlanan ‘netameli’ film, sevgilisi Guillaume’nin cenazesi için, Quebec kırsalındaki aile evine giden Tom’un öyküsünü taşıyor perdeye. Kaybettiği Guillaume’nin, kırılgan annesi ve son derece maço ağabeyi Francis ile tanışıyor Tom. Tutucu ve kederli ailenin yanında, son derece tehlikeli bir tutkunun esiri haline geliyor genç adam. Dolan, imkansız aşk ve varoluş dertleri üzerine çektiği filmlerin ardından, Hitchcokvari psikolojik bir gerilim olarak nitelenen dördüncü uzun metrajında, eski başarısından oldukça uzak. Her şeyden önce türün inceliklerine tamamen uyumsuz bir film duruyor perdede. Fazla öznel olması filmin eksi tarafı değil kesinlikle, bu öznelliği, bildik kalıpların içine sokma gayreti, hatta zorlaması belki de! Şaşırtıcı oyunun kuralları ve tarafları üzerine karanlık bir tutku öyküsü olan yapım, aykırı olmak adına, dağınık ve boş bir anlatı olarak şekilleniyor. Başrolde, yine Xavier Dolan’ı izlediğimiz yapımın oyuncu kadrosunda, Pierre-Yves Cardinal, Lise Roy ve Evelyne Brochu yer alıyorlar. Açılış sahnesinde, Tom arabasıyla, çiftlik evine doğru yol alırken, arabada çalan Michel Legrand imzalı unutulmaz ezgi ‘Les moulins de mon coeur’, Kathleen Fortin’in yorumuyla filmin en iyi ve etkileyici noktası olarak kalıyor zihinde. Genç sinemacının filmografisinde şahsım adına, en alta koyduğum film, yine de yönetmenin sinefil izleyicileri ve tür kırmalarına, farklı denemelere meraklı olanlar tarafından ilgiyle izlenecektir. Dolan’ın beşinci uzun metrajı olan ‘Mommy’nin, geçtiğimiz günlerde Cannes Film Festivali’nde epey beğenilip, jüri özel ödülü elde ettiğini de, özellikle belirtelim! (2 / 5)

GEÇMİŞİN İZLERİ
İkinci Dünya Savaşı’nda savaşmış, emekli bir İngiliz ordusu subayı olan mühendis Eric Lomax, savaşın kötü anılarıyla yaşamaktadır. 1942’de Sinagapur’u ele geçiren Japonlara tutsak düşüp, onların ağır işkencelerini çeken Lomax ve binlerce tutsak, 1957 tarihli David Lean klasiği olan ‘The Bridge on the River Kwai / Kwai Köprüsü’ne de konu olmuş, Burma’dan Siyam’a uzanan demiryolunun inşaatında çalışmaya zorlanırlar. Aradan geçen yılların ardından, yakın bir dostu, ona işkence edenlerden biri olan Japon ordu tercümanı Takeshi Nagase’nin hayatta olduğu haberiyle gelir. Hayatına, yıllar sonra; çok sevdiği trenlerin birinde, tesadüfen karşılaştığı Patti adlı kadını severek yeniden başlayan Lomax, geçmişin karanlığından kurtulmak için, işkencecisiyle yüzleşmek adına, öykünün geçtiği seksenli yılların başında bir savaş suçları müzesi olarak kullanılan esir kampına geri döner. Yüreğimizdeki nefretten kurtulup huzuru bulabiliriz üzerine, yaşanmış, gerçek olaylardan esinlenmiş biyografik dramı; Jonathan Teplitzky yönetmiş. Eric Lomax’ın anılarını kaleme aldığı otobiyografik romandan uyarlanmış filmde başrolleri, Colin Firth ve Nicole Kidman paylaşıyorlar. Stellan Skarsgård, kadronun bir diğer yıldızı. İskoçya’da; bir tren seferi sırasında, orta yaşlarını süren bir adam ve bir kadının romantik karşılaşmalarıyla, enfes bir romantizm şöleni izleyecekmişiz havasında başlayan yapım, savaş suçları, affedebilmek, vicdan ve acılar üzerine ağdalı bir drama dönüşse de, temiz çekimi, titiz atmosferi ve güçlü oyuncularıyla izletiyor kendini. (2,5 / 5)MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar