Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

20 EKİM 2023

19 Ekim 2023 Perşembe 13:04
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Ekim 20… Bilimkurgu filmi adeta gelip geçen günler… Ay ne zaman başlıyor ne zaman bitiyor; şaşa kalıyor insan! Öyle bir hız ki… Sadece günler, haftalar, aylar değil; ömürler geçiyor! Martin Scorsese’nin merakla beklenen filmi ‘Killers of the Flower Moon / Dolunay Katilleri’ bu hafta vizyonda; eleştirisi de notlarımız arasında!
Çağan Irmak’ın Netflix için çektiği sekiz bölümlük dizi ‘Yaratılan’ 20 Ekim Cuma günü izleyiciyle buluşuyor! Basın için düzenlenen ön gösteriminde dizinin üç bölümünü beyazperdede yönetmen, teknik ekip ve oyuncu kadrosuyla birlikte izledik! Çağan Irmak, on beş sene önce; ilk başta sinema filmi olarak tasarladığı bir proje olduğunu söyledi ‘Yaratılan’ın. Bir Frankenstein uyarlaması bu yeni dizi! Mary Shelley’nin (1797-1851) yazdığı ve ilk olarak 1818’de yayınlanan eser, alışılmışın dışında bir bilimsel deneyle bir ölüyü hayata döndürerek, düşünen bir yaratık yaratan genç bilim adamı Victor Frankenstein’ın öyküsüdür ve gotik edebiyatın en önemli örneklerinden biridir aynı zamanda. Doğanın ve bilimin sınırlarını zorlamaya kararlı genç bilim insanlarını bizim coğrafyaya, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine taşımış Çağan ırmak. Evrenin sırlarını çözmeye çalışan genç ve hırslı tıp öğrencisi Ziya ile sıra dışı bir hekim olan İhsan’ın birlikte çıktıkları netameli yolculuğu epik bir tarzda ekrana taşıma iddiasındaki dizide başlıca rolleri, Erkan Kolçak Köstendil, Taner Ölmez, Şifanur Gül, Engin Benli, Bülent Şakrak, Sema Çeyrekbaşı, Devrim Yakut, Şehsuvar Aktaş, Durul Bazan ve Macit Koper üstleniyorlar. Yaşam ile ölüm, delilik ve dahilik, bilim ve sınırları üzerine yerele uyarlanmış klasik gotik korku edebiyatı örneği, titiz yapım tasarımına sahip üç bölüm izletti bize.  Daha geniş ve ayrıntılı eleştiriyi dizinin diğer bölümlerini de izleyince kaleme alacağım. 
‘Alman Dışa Vurum Sineması’ izledim bu ara kendim için! F.W. Murnau’dan ‘Der Letzte Mann / Son Adam’ ve ‘Nosferatu, eine Symphonie des Grauens / Nosferatu, Bir Dehşey Senfonisi’ ile Robert Wiene imzalı ‘Das Cabinet des Dr. Caligari / Dr Caligari’nin Muayenehanesi’. Gündelik hayatın bayağılığından, yok edici sığlığından uzaklaşıp, akıl sağlığımı korumak adına iyi geldi bu ‘kadim akım’ bünyeye… 
Her şey son hız geçiyor… Dokunup anlamaya çalışmadan, öylesine, yok edici, yaralayıcı, kaba saba, hoyrat! İnsansızlıktan yıkılıyor dünya! Burnumuzun dibinde insanlık suçları, savaşlar, yıkımlar, ölümler, felaketler… Son günlerinde belki de dönen yuvarlak! Başka bir gezegenin cehennemi olduğundan kuşku duymadığımız dünya gezegeni güneş ve ay etrafında son turlarını tamamlıyor sanki!
Thomas Bernhard okumak bünyeye iyi gelen başka bir oluş son günlerde… Uyuşmaz, içe kapanık, kapkara bir tükenişin sesi var satırlarda! Sarmal dil, uzun, karmaşık tümceler, işaretsiz paragraflar, hepsi uzayıp giden dürüst bir iç ses gibi…
İnsanlardan umudumu keseli uzun zaman oluyor. Bazı dost sandıklarımı da eleyip rahatladım son düzlükte! ‘Herkes zaten sadece kendini sever’ hakikati tavan yapmış durumda! Özveri, vicdan, dayanışma, merhamet, anlayış, fedakârlık, şefkat ve dostluk tamamen yok olan kavramlar… Millet canıyla uğraşırken ‘instagram’da özel anlar peşinde koşan, manzara önü kokteyller, güneş batımı sahte pozlar, mangalda kebaplar, balıklar paylaşan sefil, pejmürde ruhlar… 
Neyse… ‘Sinema’ üzerine yazmam gerekiyor asıl olarak! Yalnızlıktan üşürken yalanlar sıralamak güç… Mazur görün! Yusuf Atılgan da yok artık etrafta, kardeşim Murat Özer de… Oğuz Atay, Tezer Özlü, Sevgi Soysal, Lefter Küçükandonyadis, Turgut Uyar, Bach ve Bresson da öyle… Kimseler yok…  


SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK

Ballada o soldate / Askerin Türküsü
(Yönetmen: Grigoriy Chukhray / 1959)

O Thiasos / Kumpanya
(Yönetmen: Theo Angelopoulos / 1975)

Voskhozhdenie / Tırmanış
(Yönetmen: Larisa Shepitko / 1977)

Les rendez-vous d’Anna / Anna’nın Randevuları
(Yönetmen: Chantal Akerman / 1978)

Offret / Kurban
(Yönetmen: Andrei Tarkovsky / 1986)


Vizyonda bu hafta (20 Ekim 2023)

Dördü yerli yapım olmak üzere toplam yedi yeni filme ev sahipliği yapıyor 20 Ekim haftası!
Martin Scorsese imzalı destansı yapım ‘Killers of the Flower Moon / Dolunay Katilleri’, Popüler korku-gerilim serisi ‘Testere’nin şimdilik son filmi olan ‘Saw X / Testere X’ ve Michel Gondry’nin yazıp yönettiği ‘Le Livre des solutions / Çözümler Kitabı’ haftanın notlarımız arasında yer alan yenileri…


DOLUNAY KATİLLERİ
-ABD’nin tomografisi-

Seksen bir yaşındaki dev sinemacı Martin Scorsese ilk gençliğindeki gibi ‘çekmeyi’ sürdürüyor! Usta yönetmen, 1920’lerde Oklahoma’da yaşadıkları bölgede petrol çıkmasıyla servet sahibi olup, mensupları birer birer öldürülen Osage yerli halkını ve J. Edgar Hoover’ın ayak seslerinin yavaştan duyulduğu FBI’ın bu dava için sürdürdüğü soruşturmayı taşıyor perdeye. 
Bulundukları bölgede adeta topraktan fışkıran petrol, Osage yerlilerini, bir anda dünyanın en zengin insanları arasına sokar. Büyük servetin Amerikan yerlisine bırakılmayacağına inanan beyaz adam, manipülasyona ve gaspa hızla başlar. Irkçı, çıkarcı, hırlı, hırsız, uğursuz, gangster iş adamları, nüfuslu aileler, göz kırpmadan cinayetler işleyerek, yerlilerin mallarına çökme dahil hemen her adaletsizliği ve hukuksuzluğu sergilerler. Tanrı ABD’yi korusun yeter onlar için!
David Grann’ın kitabından Martin Scorsese ve Eric Roth tarafından kaleme alınan uyarlama, gerçek hikâyeleri taşıyor perdeye öte yandan! Leonardo DiCaprio ve Robert De Niro’nun başrolleri paylaştığı tarihsel suç dramında, diğer önemli rolleri müthiş performansıyla öne çıkan Lily Gladstone ile birlikte Jesse Plemons, John Lithgow, Brendan Fraser, Cara Jade Myers, Jillian Dion, Scott Shepherd ve William Bellau üstleniyorlar. Meksikalı görüntü yönetmeni Rodrigo Prieto, izleyiciyi filmin adeta içine dahil ediyor kamerasıyla. Robbie Robertson imzalı orijinal müzik çok iyi. Anlatının ruhunu notalarla zihne ve yüreğe kazıyor! Scorsese’nin sağ kolu, emektar isim Thelma Schoonmaker kurgusu yine kusursuz! Sanat yönetiminden, kostüme, set dekorasyonundan makyaja dek genel olarak yapım tasarımı ve teknik işçilik birinci sınıf. 
Osage yerlilerinin topraklarından sürüldükleri ve yeni bir yaşam kurdukları Fairfax’da devasa petrol yatakları bulmaları sonucu, sistematik bir şekilde beyaz adam tarafından yok edilmek istenmeleri, cinayetler, gasp, her türlü illegal metotla mallarına çökülmesi, ABD vahşi kapitalizmin kudurmuş açgözlülüğünü, yerlilerin elem dolu trajik öykülerini, bir suç ve utanç anıtı olarak taşıyor perdeye. Geçmişin ve bugünün değişmeyen röntgeni aslında Scorsese anlatısı. Epik bir tarihsel hakikat tespiti yapmış Scorsese. ABD’nin üzerine kurulduğu değer/değersizlikleri çarpıcı biçimde perdeye taşıyan 2007 tarihli Paul Thomas Anderson dramı ‘There Will Be Blood / Kan Dökülecek’le yakın akraba bir yapım duruyor perdede. Aynı şekilde Arthur Penn şaheseri ‘Little Big Man / Küçük Dev Adam’, ‘Kevin Costner imzalı ‘Dances with Wolwes / Kurtlarla Dans’, John Ford filmi ‘Cheyenne Autumn / Baharda Hücum’ ve 2017 tarihli Scott Cooper imzalı ‘Hostiles / Vahşiler’ meseleyle ilgili onlarca filmden zihne takılan diğer örnekler oluyorlar.
Destansı anlatısı, enfes dili, sinema tadı, kusursuz atmosferiyle unutmaya başladığımız klasik sinemanın güzelliği ve asaleti Scorsese sayesinde perdede yine! Bir miktar uzun süresine rağmen, net, boşluksuz ve yüzde yüz sinema işte. (4 / 5) 


TESTERE X
-Oyunlar sürüyor!-

Başarılı popüler korku-gerilim serileriyle gişede yüzleri güldüren türün iki ustası Avustralyalı sinemacılar James Wan ve Leigh Whannel tarafından ilk olarak 2004’te yaratılan, şimdiye dek dokuz uzun metrajlı film ve ek medyadan oluşan serinin onuncu filmi karşımızda! 
İlk sekiz film öncelikle kurgusal seri katil ‘Jigsaw’ lakaplı John Kramer’in etrafında dönüyor, dokuzuncu film bir taklitçi katilin öyküsünü perdeye taşırken, önceki filmlerle devamlılık sağlıyordu! John Kramer’i, 2004 tarihli ilk filmde tanıdık! Anti kahramanın öyküsü, ‘Testere II’ ve sonraki filmlerde daha ayrıntılı olarak geliştirildi. Jigsaw, kurbanlarını doğrudan öldürmek yerine, kurbanların fiziksel veya psikolojik işkence yoluyla yaşama isteklerini test etmek için ölümcül ‘oyunlar’ tasarlayıp oluşturarak, beklenmedik anlarda onları tuzağa düşürüyor, hayatta kalırlarsa ‘rehabilite’ edileceklerine inandırıyordu! John Kramer ‘Testere III’te öldürülmesine rağmen, filmler onun ölümünden sonra özellikle çırakları (taklitleri) üzerindeki etkisine odaklanmaya ve karakterini geçmişe dönüşlerle yayımlamaya devam ettiler.
Daha önce serinin iki filmini, ‘Saw VI / Testere 6’ ve ‘Saw 3D / Testere 7’yi yöneten Kevin Greutert’in bir kez daha yönetmen koltuğuna oturduğu kanlı canlı yapım, ünlü korku serisinin kronolojik olarak ilk filmiyle ikinci filmi arasında geçen olayları konu alıyor! ‘Saw X / Testere X’, Jigsaw’un kendi yöntemleriyle hazırladığı kendi özel intikamının hikâyesi! İlerlemiş kanser hasta olan umutsuz durumdaki John, bir psikolojik terapi grubunda tanıştığı adamın telkiniyle, deneysel ve çok riskli bir ameliyat için Meksika’da bulunan gizli bir kliniğe doğru yola çıkar. Oysa hastalığının tedavisi için girdiği bu ameliyat tamamen düzmecedir. John Kramer, en savunmasız anında dolandırılmıştır. Meşhur seri katil içinde yatan canavar ‘Jigsaw’u yeniden devreye sokarak, en iyi yaptığı işe geri döner: Kendisini dolandıran sahtekârları benzersiz, delice ve usta işi tuzaklarıyla test etmeye!
Başrolü üstlenen Tobin Bell ve asistanı ‘Amanda’ olarak tekrar karşımıza çıkan Shawnee Smith’e yeni filmde, Norveçli aktris Synnøve Macody Lund’un yanı sıra, Steven Brand, Renata Vaca, Joshua Okamoto, Octavio Hinojosa Pauletta Hernandez ve Michael Beach eşlik ediyorlar. Jigsaw’un acımasız geri dönüşüne tanıklık ettiğimiz korku gerilimin görüntü yönetimi başta olmak üzere, yapım tasarımı yine gayet iyi. Bildik seride bayrağı yere düşürmeden yeni bir depar atmış yapımcılar. Ölümcül oyunlar, hunharca mekanizmalar, bildik orijinal müzik ve soğuk yenen intikam, izletiyor kendini rahatlıkla! (3 / 5)

 

ÇÖZÜMLER KİTABI
-Hayatla ve sanatla başa çıkma yöntemleri-

Yapımcılar, yönetmen Marc Becker’ı yapım aşamasındaki filmin yönetmen koltuğundan kaldırıp, yolları ayırınca, çok sevdiği yengesinin evine gider Becker ve yeni filmini orada bitirmeye çalışır. Asıl amacı, kaybettiği ilhamı yeniden yakalamaktır belki de!
Michel Gondry’nin yazıp yönettiği kara komedi, akli dengesi, kariyeri, gündelik hayatın gerekleri ve insani ilişkileri arasında fırtınalar yaşayan bir yaratıcının fazla öznel hikâyesini taşıyor perdeye! Başrolü Pierre Niney’in üstlendiği ‘entelektüel’ haykırışta diğer önemli rolleri en son Gaspar Noé imzalı ‘Vortex’de izlediğimiz usta aktris Françoise Lebrun, Blanche Gardin, Frankie Wallach, Camille Rutherford ve dev müzisyen ve aktör Sting üstleniyorlar.
Yaratıcılığını baskılayan şeytanları defetmeye çalışan yönetmenin gündelik hayatını izlerken, etrafımızı kuşatan dev insanlık sorunlarını öteleyen bencil bir entelektüel iç sıkıntısına tanıklık ediyoruz. Bu durum üretken sinemacı Michel Gondry’ye ‘bu yangın yerinde bu öznellik fazla kaçmamış mı?’ diye bir soru sormamızı gerektiriyor mu, ona emin değilim… Her Gondry filmi gibi iyi yazılmış, akıp giden, yaratıcılık ve hayata dair sorular sorduran ama ‘e tamam da, bize ne be abi dedirten bir öykü’ duruyor karşımızda! Bazı sahnelerse oldukça ince! Yengenin, kurulmuş yemek sofrasında misafirleri bir başına beklediği pencere sahnesi çok şık! (3 / 5)  

Haftanın diğer yenilerine bakacak olursak…
‘Serçenin Gözyaşı’… Şengül Boybaş imzalı senaryoyu yöneten isim Aysun Akyüz Mehdiabbas. Şiddet gördüğü kocasından kaçmaya çalıştığı sırada çıkan arbedede ateş alan silahla kocasını yaralamaktan yargılanan Emine ile onun davasını üstlenen avukat Ayten’in öyküsü. Yaşanmış olaylara dayanan hikâyede başlıca rolleri üstlenen isimlerse Ezgi Şenler, Yeşim Salkım, Uğur Güneş ve Tamer Karadağlı.
Ahmet Kapucu’nun yazıp yönettiği komedi ‘Her Şey Aşk İçin’de başrolleri Safa Sarı, Gizem Sevim ve Zafer Algöz paylaşıyorlar. Sedef ve Alper aşklarını taçlandırmak üzerelerdir. Alper ve ailesi Sedef’i istemeye giderler. Sedef’in dedesi Emekli Albay İskender, Alper’in askerliğini bedelli yaptığını öğrenince, evliliğe rıza göstermez ve bu evliliğe tek bir şart ile izin verir: Alper’i kendisinin çiftliğinde bir aylık bir askeri eğitime tabii tutacaktır!
Bilal Kalyoncu’nun yönettiği ‘Öğretmen’, Trabzon’un Çaykara ilçesine atanan koyu Fenerbahçeli bir öğretmenin gözünden Trabzonspor-Fenerbahçe rekabetinin yansımalarını taşıyor perdeye. Komedinin oyuncu kadrosunda yer alan isimlerse Önder Açıkbaş, İnan Ulaş Torun, Bilal Hancı, Burak Satıbol, Necmi Yapıcı ve Asuman Dabak.
Ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte Doğu Ekspresi ile Kars’a gitmek için yola çıkan İbi’nin, treni ‘Bilinmez Diyar’a ışınlayan kötü bir masal kahramanına karşı arkadaşlarıyla birlikte verdiği mücadeleyi izleyeceğimiz animasyon ‘İbi: Doğu Ekspresi’nin Gizemi’, Sinan Ölmez imzası taşıyor.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! 

İyi seyirler herkese!

 

TARİHTE BU HAFTA
Altı yıl öncesine, 2017 yılına dönüyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!


Vizyonda bu hafta (20 Ekim 2017)
Yeni vizyon haftası, dördü yerli sekiz yeni filme merhaba diyor. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.


SOYGUN
-Kaybedenler üzerine-

Ardı sıra çektikleri ödüllü kısa film ve belgesellerin ardından Benny ve Josh Safdie kardeşlerin birlikte yönettikleri üçüncü uzun metraj kurmaca filmleri olan ‘Good Time / Soygun’, Cannes’de Altın Palmiye içim yarışmış ve festivalden ‘en iyi soundtrack’ ödülü ile ayrılmıştı. İzleyici ve eleştirmenlerin ortak beğenisini kazanan etkileyici dram, hiç kesintiye uğramayan bir tempo ile kurgulanmış, bir gün boyunca geçen dramatik bir suç hikayesi anlatıyor. ABD’nin perdeye pek yansımayan ve görünmeyen yüzünü, New York’un düşmüş, kaybetmiş, tutunamamış kesimini perdeye taşıyan yapım, allı pullu, gösterişli yaşamların aksine, gerçeklikle yoğrulmuş hayatların ve sokağın röntgeni niteliğinde.
Öykünün odağında, gayri safi milli gelir ve mutluluktan pay alamamış iki kardeş var. Nikkas kardeşler. Ağabeyi Connie, zihinsel engelli kardeşi Nick’i kolluyor. İki kardeş birbirlerinin her şeyi. Büyükanneleriyle yaşıyorlar ve bütün kapılar yüzlerine kapanıyor. Başarısız geçen bir soygunun ardından sokakta, polisten kaçarken buluyorlar kendilerini. Nick yakalanıyor. Connie ise gün ve gece boyu, kardeşini içeriden çıkartmak için gerekli olan kefalet parasını toplamak ve daha sonra sarpa saran işleri yoluna koymak adına, kanunsuz olan ne varsa bulaşıyor. El yapımı bir İsviçre saati dakikliğinde işleyen senaryo, çok özel bir sinema duygusu ve yüzde yüz gerçeklikle buluşmuş. Enfes kurgu, müthiş atmosfer, sözcük dışı oyuncu performansları, koşuşturmaya eşlik eden kamera ve tek kişilik grubu ‘Oneothrix Point Never’ adıyla tanınan Daniel Lopatin’in ödüllü müziğiyle zihne kazılıyor film. 
Başrolde, artık ‘iyi oyuncu’ nitelemesini fazlasıyla hakkeden Robert Pattinson, enfes bir performans sergilemiş. Filmin ortak senarist ve yönetmenlerinden, Safdie kardeşlerin Benyy’si, Pattinson’a eşlik ediyor. Rol aldığı hemen her filme artı değer katan usta aktris Jennifer Jason Leigh ve Somalili oyuncu Barkhad Abdi, kadronun öne çıkan diğer isimleri. Öte yandan ‘şaşırtıcı’ Benny Safdie’nin filmin iki kurgucusundan biri olduğunu da belirtmekte yarar var. ‘Yırtmak’ için tırmalayanlar, kanun içi ‘vahşi markette’ artı değer elde edemeyip; ufak kanun dışı işlerle hayatta kalma gayretindekiler, kapitalist ahlakın unutturduğu duyguları arayanlar, sevgi ve şefkat açları, kıyıda köşede kalmışlar, kimsesizler, bakıma muhtaçlar, sokaktakiler, her anlamda ötekiler…
Amerikan rüyasının diğer yüzünü perdeye yansıtan gerçekçi dram, öyküsünün odağında yer alan toplumsal gerçekler ve kaybedenlerin hikayesi bakımından, 1969 tarihli John Schlesinger filmi ‘Midnight Cowboy / Geceyarısı Kovboyu’ ve 1973 yapımı, yönetmenliğini Jerry Schatzberg’in üstlendiği ‘Scarecrow / Korkuluk’ adlı klasikleri anımsatıyor. Başta William Faulkner ve John Steinbeck satırlarını, günümüz New York’unun toplumsal gerçekliğine taşıyan yapım, yaman anlatımı, ritmik kurgusu ve ilk sahnesinden finale dek izleyiciyi avcunun içine alan atmosferiyle övgüyü hak ediyor. (4 / 5)   
Hızla yıldızı parlayan Hindistanlı aktör Aamir Khan’ın başrolü üstlendiği Bollywood yapımı ‘Secret Superstar / Süperstar’, Abbie Cornish, Gerard Butler ve Ed Harris’li bilimkurgu aksiyon ‘Geostorm / Uzaydan Gelen Fırtına’, miniklere seslenen Almanya-Belçika-Lüksemburg-Norveç-ABD ortak yapımı animasyon ‘A Stork’s Journey / Bak Şu Leyleğe’ ile birlikte dört yerli yapım; Aytaç Ağırlar’ın yazıp yönettiği ‘Bölük’, başrollerini Murat Yıldırım ile Özge Gürel’in paylaştıkları romantik yapım ‘İlk Öpücük’, Metin Yıldız’ın başrolü üstlendiği, Muharrem Özabat imzası taşıyan komedi türündeki ‘Aşka Geldik’ ve Doğa Can Anafarta’nın yönettiği romantik komedi ‘Damat Takımı’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler.

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar