19 NİSAN 2024
Nisan sürüyor… 43. İstanbul Film Festivali başladı… Festival tarafından sinemaya gönül ve emek veren isimlere takdim edilen Sinema Onur Ödülleri, 16 Nisan gecesi Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen açılış töreniyle sahiplerine sunuldu. Cannes’da Altın Palmiye kazanan Yılmaz Güney’in ‘Yol’ filmi de aralarında olmak üzere pek çok uluslararası festivalde ödüller kazanmış, toplumsal meselelere değinen ve kadın hikâyelerinin işlendiği birçok filmde rol alan usta oyuncu Meral Orhonsay ile 1968’den bu yana yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı filmler, kaleme aldığı akademik çalışmalar, çıkardığı sinema dergileri, çevirdiği sinema kitapları, üniversitelerde ve sinema toplantılarında verdiği derslerle çok yönlü sinemacı Engin Ayça’ya takdim edildi bu yılın onur ödülleri.
On iki gün sürecek festivalde ‘haydi salonlara!’ diye bir uyarı yapmaya gerek bile yok sanırım. Festival önerilerimi yeniden anımsatayım o halde…
43. İstanbul Film Festivali Önerilerim:
- Ölmek (Matthias Glasner)
- Hitman (Richard Linklater)
- Geçiş (Levan Akin)
- Zamanın Dışında (Olivier Assayas)
- Ölü Sezon (Stéphane Brizé)
- Cottontail (Patrick Dickinson)
- İmparatorluk (Bruno Dumont)
- Mutluluk (Ilya Povolotsky)
- Mutfak (Alonso Ruispalacios)
- Bir Gezginin İhtiyaçları (Hong Sang-soo)
- Sevgili Jassi (Tarsem Singh)
- İstif (Luna Carmoon)
- Dahomey (Mati Diop)
- Şeytanla Bir Gece (Cameron Cairnes, Colin Cairnes)
- Vasiyet (Denys Arcand)
- Matt ve Mara (Kazik Radwanski)
- Mükemmel Günler (Wim Wenders)
- Günümüzde (Hong Sang-soo)
- Pepe (Nelson Carlo de Los Santos Arias)
- Cennette Savaş (Carlos Reygadas)
Ayrıca bu yıl 14-25 Mayıs tarihleri arasında 77. kez düzenlenecek Cannes Film Festivali’nin programı da açıklandı! Programda Francis Ford Coppola, Andrea Arnold, David Cronenberg, Yorgos Lanthimos, George Miller ve Leos Carax gibi usta yönetmenlerin merakla beklenen yeni filmleri yer alıyor. Ayrıca programda Sean Baker, Payal Kapadia, Kirill Serebrennikov, Paul Schrader ve Paolo Sorrentino gibi pek çok önemli yönetmenin yeni filmi bulunuyor.
77. CANNES FİLM FESTİVALİ PROGRAMI
Ana Yarışma
Megalopolis (Yön. Francis Ford Coppola)
The Apprentice (Yön. Ali Abbasi)
Motel Destino (Yön. Karim Aïnouz)
Bird (Yön. Andrea Arnold)
Emilia Perez (Yön. Jacques Audiard)
Anora (Yön. Sean Baker)
The Shrouds (Yön. David Cronenberg)
The Substance (Yön. Coralie Fargeat)
Grand Tour (Yön. Miguel Gomes)
Marcello Mio (Yön. Christophe Honoré)
Caught by the Tides (Yön. Jia Zhangke)
All We Imagine as Light (Yön. Payal Kapadia)
Kinds of Kindness (Yön. Yorgos Lanthimos)
Beating Hearts (Yön. Gilles Lellouche)
Wild Diamond (Yön. Agathe Riedinger)
Oh, Canada (Yön. Paul Schrader)
Limonov (Yön. Kirill Serebrennikov)
Parthenope (Yön. Paolo Sorrentino)
The Girl with the Needle (Yön. Magnus von Horn)
Belirli Bir Bakış
The Shameless (Yön. Konstantin Bojanov)
Norah (Yön. Tawfik Alzaidi)
Le Royaume (Yön. Julien Colonna)
Vingt Dieux (Yön. Louise Courvoisier)
Le Proces du Chien (Yön. Laetitia Dosch)
The Village Next to Paradise (Yön. Mo Harawe)
Black Dog (Yön. Guan Hu)
September Says (Yön. Ariane Labed)
The Damned (Yön. Roberto Minervini)
L’Histoire de Souleymane (Yön. Boris Lojkine)
On Becoming a Guinea Fowl (Yön. Rungano Nyoni)
My Sunshine (Yön. Hiroshi Okuyama)
Viet and Nam (Yön. Minh Quý Trương)
Santosh (Yön. Sandhya Suri)
Yarışma Dışı
Furiosa (Yön. George Miller)
Horizon: An America Saga (Yön. Kevin Costner)
She’s Got No Name (Yön. Peter Ho-sun Chan)
Rumours (Yön. Guy Maddin, Evan Johnson, Galen Johnson)
Özel Gösterimler
La Belle de Gaza (Yön. Yolande Zauberman)
Apprendre (Yön. Claire Simon)
The Invasion (Yön. Sergei Loznitsa)
Ernest Cole, Lost and Found (Yön. Raoul Peck)
Le Fil (Yön. Daniel Auteuil)
Cannes Prömiyerleri
Miséricorde (Yön. Alain Guiraudie)
C’est Pas Moi (Yön. Leos Carax)
Everybody Loves Touda (Yön. Nabil Ayouch)
The Marching Band (Yön. Emmanuel Courcol)
Rendez-Vous Avec Pol Pot (Yön. Rithy Panh)
Le Roman de Jim (dirs. Arnaud Larrieu, Jean-Marie Larrieu)
Gece Yarısı Gösterimleri
Twilight of the Warrior (Yön. Cheang Pou-soi)
I, the Executioner (Yön. Ryoo Seung-wan)
The Surfer (Yön. Lorcan Finnegan)
The Balconettes (Yön. Noemie Merlant)
SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
Double Indemnity / Çifte Tazminat
(Yönetmen: Billy Wilder / 1944)
To Have and Have Not / Alevli Dudaklar
(Yönetmen: Howard Hawks / 1944)
The Third Man / Üçüncü Adam Kim?
(Yönetmen: Carol Reed / 1949)
Touch of Evil / Bitmeyen Balayı
(Yönetmen: Orson Welles / 1958)
North by Northwest / Gizli Teşkilat
(Yönetmen: Alfred Hitchcock / 1959)
HAFTA SONU AİLE SİNEMASI
ANNE VE BABA İÇİN
Good Morning, Vietnam / Günaydın Vietnam
(Yönetmen: Barry Levinson / 1987)
The Fisher King / Balıkçı Kral
(Yönetmen: Terry Gilliam / 1991)
Philadelphia
(Yönetmen: Jonathan Demme / 1993)
ÇOCUKLAR İÇİN
Happy Feet / Neşeli Ayaklar
(Yönetmen: George Miller, Warren Coleman, Judy Morris / 2006)
Open Season / Çılgın Dostklar
(Yönetmen: Roger Allers, Jill Culton, Anthony Stacchi / 2006)
Bee Movie / Arı Filmi
(Yönetmen: Simon J. Smith, Steve Hickner / 2007)
Vizyonda bu hafta (19 Nisan 2024)
Beşi yerli yapım olmak üzere toplam on iki yeni filmlik kalabalık bir hafta var karşımızda!
Basın gösteriminde izlediğim Alex Garland’ın dördüncü uzun metraj kurmacası ‘Civil War / İç Savaş’, haftanın notlarımız arasında yer alan tek yenisi.
İÇ SAVAŞ
-Deklanşöre basarken-
‘Ex Machina’, ‘Annihilation / Yok Oluş’, ‘Men / Adamlar’ gibi nitelikli filmlerin yönetmeni, aynı zamanda roman yazarı, senarist ve yapımcı kimliklerine sahip son dönemin ‘sıkı’ sinemacısı İngiliz Alex Garland’ın dördüncü uzun metraj kurmacası ‘Civil War / İç Savaş’, distopik bir hikâye. Aksiyonu yüksek ‘karanlık gelecek tasviri’, Amerika Birleşik Devletleri’nin on dokuz eyaletin birlikten ayrılması sonrası çöküşün eşiğine gelmesi sonucunda çıkan iç savaş sırasında görev yapan bir grup gazetecinin öyküsü. Usta aktris Kirsten Dunst’ın yanı sıra, Stephen McKinley Hennderson, Wagner Moura, Cailee Spaeny Nelson Lee ve Evan Lai diğer önemli rolleri üstleniyorlar. Usta aktör Jesse Plemons, sürpriz bir misafir oyuncu olarak renk katmış kadroya.
New York’tan Washington Beyaz Saray’a, bin sekiz yüz küsur km’lik yolu arabalarıyla kat eden dört gazeteci, iç savaşın hüküm sürdüğü dehşet dolu günlerde cehennemi andıran bir yolculuk yaparlar. Bölünmüş, parçalanmış ABD’nin başkanın öldürülmesiyle son bulan yolculukta, en iyi fotoğrafı çekmek için hayatlarını ortaya koyan muhabirler eşliğinde günümüze direkt göndermeler de mevcut. Son derece tecrübeli, efsane foto muhabiri Lee, çaylak Jessie’yi koruyup kollarken hangi son karenin önemli olduğunu da öğretecektir!
Aslında iç savaşa tam olarak neyin yol açtığını belirli değil öyküde. Birtakım boşlukları kafanızdan doldurmanıza izin veriyor film. Bu ayrıntı eksikliği içinde siyasi manzara hakkında ne kadar az şey bilirseniz, ortadaki iç savaş o kadar anlamlı hale geliyor öte yandan. Gerçekliğin değişkenliği, şiddetin üşüten gerçeği ve ölüm kokusu sinmiş yollarda kurulmuş can pazarları… Mantığı zorlayan kimi oluş ve planlara sahip olsa da özellikle beyaz saraydaki final bölümü gibi bazı sahneleri son derece iyi çekilmiş distopik gerilimin görüntü yönetmeni Rob Hardy’nin kamerası birinci sınıf. Ses bandı da çok özenli.
ABD içindeki uç oluşumlar eşliğinde, birliğin dağılıp yeni bir başlangıca tanıklık eden savaş gazetecilerine özellikle saygı sunmuş karanlık öyküsünde Alex Garland. İç savaş, yaşattığı acılar ve dünya hali üzerine çok daha iyi, etkili filmler izlesek de perdeye yansıyan distopik korku yolculuğu izletiyor kendini rahatlıkla. Sonuçta gerçekleşmiş iç savaşlarla, distopik bir öngörü de epey farklı tabii, haksızlık etmeyelim. Fedakârlık, dayanışma, kahramanlık mitlerini, gerçek habercilik mayasıyla işleyen öykü, farklı ve sahici bir anne-kız ilişkisi de içeriyor öte yandan. (3,5 / 5)
Haftanın diğer yenileri yapım notları olarak aşağıda bilginize sunulur…
‘Abigail / Tutsak Abigail’, yönetmen koltuğunu nitelikli korku-gerilim örnekleriyle tanıdığımız Matt Betinelli-Olpin ve Tyler Gillet ikilisinin paylaştıkları ürkütücü bir korku-gerilim. Bir grup suçlu, yeraltı dünyasının güçlü bir figürünün on iki yaşındaki balerin kızını kaçırırlar. 50 milyon dolarlık fidyeyi almak için yapmaları gereken tek şey, küçük kıza bir gece göz kulak olmaktır. İzole bir malikanede, kızı kaçıranlar giderek artan dehşet içinde birer birer azalmaya başlarlar ve malikanede pek de ‘normal’ olmayan küçük bir kızla kilitli kaldıklarını keşfederler. On beş yaşındaki İrlandalı genç aktris Alisha Weir’e eşlik eden isimlerse, Dan Stevens, Matthew Goode, Kathryn Newton, Giancarlo Esposito, Kevin Durand’ın yanı sıra, Melissa Barrera, Angus Cloud ve William Cattlet.
İspanyol yapımı duygusal komedi ‘Esperando a Dalí / Dali’yi Beklerken’, David Pujol imzası taşıyor. Yetenekli bir şef olan Fernando, 1970’li yıllarda uluslararası üne sahip sanatçısı Salvador Dalí’nin yaşadığı Cadaqués köyüne gelir. Şef ile sanatçının yolları kesişecek ve bu tesadüf yeni bir mutfak dehasının doğmasına neden olacaktır. José Garcia, Ivan Massaque, Nicolas Cazalé, Clara Ponsot, Pol López, Pep Cruz, Varvara Borodina ve ‘Salvador Dali’ rolünü üstlenen Gal Soler, oyuncu kadrosunu oluşturan isimler.
Christopher Jenkins imzası taşıyan İngiltere-Kanada ortak yapımı animasyon ‘10 Lives / Meraklı Kedinin 10 Yaşamı’, şımarık ve bencil bir kedi olan Beckett ile tanıştırıyor bizi. Ne kadar şanslı bir hayata sahip olduğunun farkında değildir Beckett. Dünyadaki arıları kurtarmak için deneyler yapan, tatlı ve çalışkan sahibi Rose’un aksine Beckett’ın hayatı sadece yiyerek ve yatarak geçmiştir. Bir gün dokuzuncu canını da kaybedince, eski hayatına geri dönebilmek için yeniden şans ister. Sempatikliği sayesinde bunu başarır, dünyaya geri döner ancak her seferinde farklı bir hayvan olarak!
İspanya-Fransa ortak yapımı animasyon ‘Robot Dreams’, ‘En İyi Animasyon’ dalında Oscar adayıydı’. Pablo Berger’in yönettiği topla yirmi iki ödüllü animasyon, yalnızlığından kurtulmak için kendisine robot bir yol arkadaşı yapan Dog’un öyküsü! Manhattan’da yaşayan Dog, artık yalnız olmaktan iyice sıkılmıştır. Bir gün televizyonda izlediği reklamın ardından, kendisine robottan bir yol arkadaşı yapmaya karar verir. Dog, Robot’u yaptığında artık yalnızlıktan kurtulduğunu hisseder. Ancak bir yaz gecesi Dog, dostunu kumsalda terk etmek zorunda kalır. Dog ve Robot bir daha karşılaşabilecekler midir?
‘Kimetsu no Yaiba Kizuna no Kiseki, Soshite Hashira Geiko e / Demon Slayer: Kimetsu No Yaiba-To the Hashira Training’, Haruo Sotozaki’nin yönettiği bir Japon mangası. Ünlü manga serisinden uyarlanan Demon Slayer’ın yeni filmiyle Tanjiro ve Üst Dörtlü’nün, Hantengu ile aralarındaki şiddetli savaşın sonucu ve Nezuko’nun güneşe karşı zaferini içeren Swordsmith Village Arc’tan 11. Bölüm ilk kez sinemalarda gösterilecek. Meraklıları için bir hediye niteliğinde!
Mısır yapımı komedi ‘Fasel Men Lahazat / Çılgın Yolculuk’, Ahmed El Gendy imzası taşıyor. Saleh ve Doria mutsuz bir yaşam süren bir çifttir. Sürekli sorun çıkaran problemli bir oğulları vardır ve bu sorunlardan dolayı sürekli birbirlerini suçlarlar ve sorumluluktan kaçınırlar. Bir gün, aralarında büyük bir kavga çıktıktan sonra, Doria evi terk eder ve Saleh yalnız kalır. Saleh, evinin çatı katında garip bir ışıklı kapının ortaya çıkışını keşfeder. Kapıdan geçerek, evinin, ailesinin ve yaşamının daha iyi bir versiyonunun bulunduğu paralel bir dünyaya geçer… Hana El Zahed ve Hesham Maged.
‘Aşk Filmi’, Deniz Denizciler’in yazıp yönettiği romantik bir dram. Yaz, top-modellik yapan, çevresinde popüler, gece hayatı ve eğlenceye düşkün bir kadındır. Tesadüf eseri bir aşk filmi görüşmesine gider ve deneme çekimi sırasında filmin yönetmeni Uzay ile tatlı bir inatlaşmaya girer. Fakat bu inatlaşma ona hayatı boyunca unutamayacağı bir aşk acısı yaşatacaktır. Cemre Baysel, İlhan Şen, Onur Büyüktopçu, Hande Katipoğlu, Melissa Dilber ve Erkan Petekkaya, oyuncu kadrosunu oluşturan isimler.
Arap Kadri, Tekin Aral`ın öykülerini yazdığı, 70 ve 80’li yıllarda Fırt dergisinde yayımlanan, ‘Arap Kadri ve Tarzan’ karikatürlerinde ve çizgi romanlarında mevcut karakterdir. İrfan Sayar, Nuri Kurtcebe ve Latif Demirci çizimlerini yapmıştır. Sürekli içtiği rakı, kıllı koskocaman göbeği, koca burnu, dizlerine kadar sarkan kirli beyaz donu, elinden ayırmadığı tesbihi, arkasına basarak giydiği yumurta topuklu rugan ayakkabısı gibi belirgin özellikleriyle sadık bir hayran kitlesi edinmiştir. Özgürlüğüne düşkün, kurallara uymayan bir adam olan Arap Kadri’nin, ormanda düzenli yaşayan Tarzan ile sürekli çatışması ana konudur. Tekin Aral tipi yaratırken Üsküdar'da yaşayan, semtin kabadayısı ve bıçkını olan, ama haraç yemeyen, başkasının parasını gasp etmeyen, kavgacı, deli dolu birisi olan Arap Yaşar isimli bir tabela ressamından esinlendiğini belirtmiştir. Senaryosunu Volkan Öge ve Ömer Fikret Şen’in kaleme aldıkları, yönetmenliğini ise Emre Kavuk’un üstlendiği komedi ‘Arap Kadri’de ana karakteri usta aktör Ahmet Mümtaz Taylan canlandırıyor. Ormanda yaşayan Arap Kadri, pek kural tanımaz. Ormanda ise, Tarzan’ın kurduğu bir düzen vardır. Aslında şehir hayatına uyum sağlayamayan Arap Kadri, ormana gelince de düzenli yaşamaya çalışan canlıları görünce, bu düzene çomak sokar. Tarzan ile aralarındaki çatışmanın en temel sebebi de buradan kaynaklanır. Necip Memili, Zeynep Çamcı, Melis İşiten, Yalçın Hafızoğlu, Birgül Ulusoy, Taner Turan ve Sinan Bengier oyuncu kadrosunda yer alan diğer isimler.
Aykut Taşkın’ın yönettiği, başlıca rollerini Pelin Sönmez, Gökhan Tevek, Zeus Kabadayı’nın paylaştıkları gerilim türündeki ‘Bulanık’, paralel evrenler arasında yaşayan genç bir kadının dejavularından ve sıkıştığı evrenlerden gerçek dünyaya geri gelme çabasını öykülüyor.
Şarkıcı olmak için İstanbul’a gelen Nezir’in geçtiği engebeli yollara tanık oluyoruz. Rıdvan Ahmet’in yazıp yönettiği ‘Kimsesiz’de başlıca rolleri Şehnaz Dilan, Nezir Yıldırım, Recep Bülbülses, Zülfikar Öner ve Çetin Başaran üstleniyorlar.
Geçmişte yapılan lanetli bir anlaşma sonucu yaşanan ürkütücü olaylar. Farklı zamanlarda, farklı iklimlerde, geçmişe dayalı lanetli bir anlaşma yapılır. Bu anlaşmanın tohumlarını zamanla büyüten evren, iki ayrı dünyanın varlığı olan Nefer ve Belis’i bir araya getirir. Ay yüzlü Belis, bu anlaşmanın tek masum tohumudur. Emrah Tarım’ın yönettiği korku türündeki ‘Nûfer’in oyuncu kadrosunda Ozan Güler, Selahattin Taşdöğen ve Nazan Bayazıt yer alıyorlar.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!
İyi seyirler herkese!
TARİHTE BU HAFTA
On bir ve beş yıl öncesine, 2013 ve 2019 yıllarına dönüyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!
Vizyonda bu hafta (19 Nisan 2013)
32. İstanbul Film Festivali sona erdi. Her bakımdan ‘Emek’ yoğun geçti festival. 33. film şenliği için en önemli dilek, açılış filmini ve bütün festivali Emek Sinema’sında izlemek olmalı! Emek, hiçbir yere taşınmamalı, yıkılmamalı. Emek, yerinde güzel! Emeğimize sahip çıkalım. Evet… Hayata iki hafta mola vermiştik. Maraton bitti ve vizyona döndük yeniden. 19 Nisan haftası, tam sekiz filme ev sahipliği yapıyor. Notlarımızda yer almayan yapımlara gelince; Kadir İnanır’ın oyuncu yeğeni Levent İnanır’ın yönettiği yerli film, ‘Karayel Poyraz’, İstanbul’dan Karadeniz’e gelmiş ve müzikle uğraşan birbirinden farklı gençlerin öyküsü. 2003 tarihli efsane animasyon ‘Kayıp Balık Nemo’, üç boyutlu olarak yeniden izleyiciyle buluşurken, 2007 tarihli Güney Kore-ABD ortak yapımı animasyon ‘Cesur Balık’, ikinci filmiyle karşımıza çıkıyor. Nicolas Cage’in başrolü üstlendiği soygun öyküsü ‘Suç Ortağı / Stolen’ ile Uruguaylı Fede Alvarez yönetiminde bir yeniden çevirim olan ve Sam Raimi’nin başyapıtı sayılan ‘Kötü Ruh / Evil Dead’, haftanın ilgiye aday diğer filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana pamuklar arasında bakmayı, gerekli özeni göstermeyi ihmal etmeyin lütfen. Sokaklar, tıka basa sinemadan çıkmamış insanlarla dolu gayet iyi bildiğiniz üzere! Herkese iyi seyirler.
GEÇİT YOK
‘Janghwa, Hongryeon / Karanlık Sırlar’, ‘Dalkomhan Insaeng / Acı Tatlı Hayat’ ve ‘Akmareul Boatda / Şeytanı Gördüm’ adlı rafine filmlerle müptelası olduğumuz Güney Koreli Kim Jee-woon da, Hollywood’a daha fazla hayır diyemeyip, yeni dünyaya adım atmış. Yaman sinemacının büyük prodüksiyona sahip ilk İngilizce filmi, eğlenceli, stilize, şık ve sıkı bir aksiyon. Andrew Knauer adlı genç senaristin son derece Amerikalı öyküsünü, kendi coğrafyasına ait bit duyarlılıkla kotarmış usta yönetmen. Sıradan kasaba sakinleri, kanunsuzlara karşı birbirlerini kollarken, adaleti savunuyorlar. Meksika sınırındaki küçük bir kasaba, gözü pek bir narkotik polisiyken, şiddetle olan ilişkisini sıfırlayıp Los Angeles’dan buraya gelen ve yerleşen şerif, onun sakinliğe alışmış ama cesur yardımcıları ve büyük bir hata yapıp, Meksika’ya, sınıra yakın bu kasabadan kaçmak isteyen uyuşturucu lordu ve adamları… Ortalık kan gölüne dönerken, duygusallıktan ödün vermeyen bildik öykü, oldukça estetik, mizahla hüznün iç içe geçtiği ve şiddetin onlara eşlik ettiği bir evrende yansıyor perdeye. Yeniden silahına sarılmak zorunda kalan kasaba şerifi rolünde, ‘eski Terminator’ Arnold Schwarzenegger, 1952 tarihli Fred Zinnemann klasiği ‘High Noon / Kahraman Şerif’in Gary Cooper’ına gönderme yapıyor. Forest Whitaker, ‘Jackass’ alışkanlıklarını filme taşıyan çılgın aktör Johnny Knoxville, İspanyol aktör Eduardo Noriega, Peter Stormare, Luis Guzman, adrenalin etkili son sürat aksiyonun diğer yıldız isimleri. Spagetti westernlerden, en acımasız ‘Kirli Harry’ filmlerine dek göndermeler yapan eğlenceli seyirlik, bir ustanın elinden, yeni geldiği Hollywood’a ve alışkanlıklarına sunulmuş bir hediye adeta! (3,5 / 5)
YABANCI
1980 darbesi sonucu, Fransa’ya iltica etmiş bir ailenin kızıdır Özgür. Babasının ölümünün ardından, vasiyetini yerine getirmek üzere; İstanbul’a gelir. Anavatanında defnedilmek istemiştir babası. Ancak, Özgür, hesapta olmayan şeylerle karşılaşır İstanbul’da. Babası vatandaşlıktan çıkarılmıştır. Bu sorunu çözmeye çalışırken, hiç görmediği akrabalarına ulaşır ve yeni keşfedeceği gerçeklerle karşılaşır. Filiz Alpgezmen’in ilk sinema filmi, galasını; aynı zamanda yarıştığı geçtiğimiz Adana Altın Koza’da gerçekleştirmişti. Başrolü, ‘Kavşak’ filminin ödüllü ismi Sezin Akbaşoğulları’nın üstlendiği dramda, diğer önemli rolleri Caner Cindoruk ve Serkan Keskin üstleniyorlar. Son derece cesaretle, direkt sözler söyleyen ve tespitlerini kıvırmadan perdeye yansıtan film, daha incelikli olsaymış keşke. Bir fırsat kaçmış gibi gözüküyor; büyük resme bakınca. Daha zarif, daha bir sinema büyüsüne sahip, daha titiz olabilirdi her şey. Ama kesinlikle kötü değil son tahlilde. İzleyin. (2,5 / 5)
TEKSAS KATLİAMI 3D
Tobe Hooper’ın 1974 tarihli kült filmi ‘The Texas Chainsaw Massacre’ ‘teen slasher’ alt türünü başlatan ve korku-gerilim sinemasına yeni bir soluk getiren önemli bir yapımdı. Üç devam filmi çekilen ünlü yapım, 2003’teki yeniden çevirimle genç izleyiciler tarafından da çok sevildi. 2006 tarihli ‘Teksas Katliamı: Başlangıç’ ise serinin altıncı filmiydi ve bizleri olayların başlangıcına, kana susamış yamyam ailenin öyküsünün nasıl doğduğuna götürüyordu. Son dönemde ‘Preguel / en başa dönelim’ filmleri modasına uyan yapım, 1969’da başlıyor, kanlı cinayetlere imza atan ailenin fertlerini, onların ‘profesyonel psikopatlığa’ ulaşmasını ve özellikle ailenin en korkutucu üyesi olan meşhur ‘Leatherface’i yakından tanıtıyordu. Tabii ki midesi sağlam olanlar içindi Güney Afrikalı Jonathan Liebesman’ın korku klasiğine getirdiği yorum. Bu kez, geleceğe; bugüne geliyoruz ve canavar ailenin yok olmasından sonra beklenmedik biçimde yeniden ortaya çıkan vahşete ve Leatherface’in yeni ailesini bir arada tutma çabalarına tanıklık ediyoruz. Genç bir kadının, kendisine kalan miras sonrası; gerçek kimliğini araştırırken, ulaştığı şaşırtıcı sonuç ve yeniden ‘uyanan’ vahşet. John Luessenhop’un korku gerilime ve slasher alt türüne eklediği hemen hiçbir yenilik olmasa da, klasik öykünün ve Leatherface’in duygusallığı! hatırına ilgiyle izlenecek bir film olmuş serinin yeni halkası. Sona erecek gibi de gözükmüyor. Meraklılarına ise iyi gelecek. (1,5 / 5)
Vizyonda bu hafta (19 Nisan 2019)
Beşi yerli yapım olmak üzere, toplam on bir yeni film merhaba diyor bu hafta. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. İyi seyirler herkese.
ARCTIC
-Hayatta kalma dersleri-
Bir uçak kazası sonrası uçsuz bucaksız buzulda, türlü imkânsızlık ve zorlu doğa koşulları içinde hayatta kalma mücadelesi veren pilotun öyküsü! Kuzey kutbunda düşen uçağından sağ çıkmayı başaran adam, elinde kalan her türlü olanakla yaşama tutunmaya çalışır.
YouTube’da başlayan kariyerine, beyazperdede devam eden Joe Penna’nın ilk uzun metraj kurmacasında başrolü, usta aktör Mads Mikkelsen üstlenmiş. İzlanda yapımında, her rolün adamı Mikkelsen’e, İzlandalı aktris Maria Thelma Smáradóttir eşlik ediyor. Neredeyse diyalogsuz film, birinci sınıf görüntü yönetimi ile ayakta kalmaya çalışsa da, mantığa sığmayan birçok oluş, gelişme ve beliren soru balonları, bir miktar yabancılaştırıyor izleyeni; bu hayata asılma mücadelesine…
Öykü, Robert Redford’un müthiş solo performansını izlediğimiz J.C. Chandor’un nitelikli hayatta kalma serüveni ‘All is Lost / Sona Doğru’yu düşürüyor zihne ilk anda. Okyanusta geçen can pazarının inandırıcılığı ve etkileyiciliği buzda yok! Yaşamın gücü, pes etmeme, doğa ve her şeyin ötesinde ileri seviyede hayatta kalma dersleri! (2,5 / 5)
DESTROYER
-Geçmişin ağırlığı!-
Polisliğinin ilk yıllarında, bir uyuşturucu çetesindeki gizli görevi başarısızlıkla sonuçlanmış, sevdiği adamı yitirmiş ve hayatı alt üst olmuş olan dedektif Erin Bell, yıllar sonra; çetenin lideri yeniden ortaya çıkınca bir intikam fırsatıyla yüzleşir. Kara filme, farklı bir duygusal ton ve derinlik katmayı başaran suç dramı, öne çıkan kurgusu, anlatımı ve olabildiğince yalın atmosferiyle fark yaratıyor.
Yönetmenliğini ‘Girlfight’, “Aeon Flax’, ve ‘Jennifer’s Body’ filmlerinden tanıdığımız Karyn Kusama’nın üstlendiği, varoluş dertlerini kaşıyan polisiyenin başrolünü, tanımakta güçlük çekeceğiniz makyajıyla Nicole Kidman üstleniyor. Toby Kebbell, Tatiana Maslany, Sebastian Stan ve Scoot McNairy, kadronun öne çıkan diğer isimleri.
Sürprizli senaryo, pişmanlık ve acı içinde kıvranan polis dedektifinin intikam öyküsünü, başka bir boyuta taşıyor. Kusama’nın anlatı hakimiyeti ile incelikli kurgu, en iyi kadın oyuncu dalında Altın Küre adayı olan Kidman’ın çok iyi performansıyla birleşince, yeni bir anti-kahraman miti oluşuyor perdede aniden. Film, öykü ve bünyede bıraktığı duygu bakımından Lili Fini Zanuck imzalı 1991 tarihli suç dramı ‘Rush / Uygunsuz Yollar’ı düşürüyor akla. Sevgi, aşk, görev, mecburiyetler, acı, pişmanlık, annelik, fedakarlık, intikam, ahlak, kader, takıntı, hayat… (3 / 5)
LANETLİ GÖZYAŞLARI
-Çocukları saklayın!-
Doğaüstü korku filmi, popüler korku-gerilimler ‘The Conjuring / Korku Seansı’ ve ‘Annebelle’ serilerinin yaratıcı ekibinin yeni ürünü. Türün cin fikirli tüccar-terzilerinden James Wan’ın yapımcılığında yaratılmış gizemli korku-gerilim, ilk uzun metraj yönetmenlik deneyimini yaşayan Michael Chaves’e emanet edilmiş!
Üç yüz kusur yıl önce Meksika’da yaşanmış bir kabus ve kötücül bir hayaletin saldığı dehşet! Nesillerdir yaşanan, kendi çocuklarını boğarak öldürmüş, La Llorona’nın lanetiyle, 1970’li yılların başında ABD’de mücadele etmek durumunda kalan, eşini kaybetmiş, fedakar bir sosyal hizmet görevlisi anne ve iki çocuğunun hikâyesi duruyor perdede. Los Angeles’da yaşayan Anna Tate-Garcia, gecenin karanlığından güç alan çocuk avcısı La Llorona ile girdiği müthiş mücadelede en büyük desteği, şeytani güçleri uzak tutmak için çaba harcayan, kiliseden ayrılmış Meksikalı bir rahipten alacaktır.
Linda Cardellini’nin başrolü üstlendiği ve yeni bir seriye dönüşmesi mümkün korku denemesinde diğer önemli rolleri; Raymond Cruz, Patricia Velazquez, Sean Patrick Thomas ve kötücül hayalet ‘La Llorona’ performansıyla Marisol Ramirez üstleniyorlar. Filmin ağırlıklı olarak geçtiği tek mekanın gayet iyi kullanılması ve rekor sayıda ani sıçramanın ivmelediği atmosfer, izletiyor korku örneğini. Son derece tanıdık anlar, defalarca yaşanan dejavu’yu sürdürüyor öte yandan. (2,5 / 5)
GRETA
-Klişeler geçidi-
İrlandalı usta sinemacı Neil Jordan’ın 2012 tarihli fantastik esintili korku dramı ‘Byzantium / Bir Vampir Hikayesi’nin ardından çektiği on sekizinci uzun metraj kurmacası, gizemli bir gerilim. İyi niyetli genç kadın Frances McCullen, metroda bulduğu çantayı sahibine götürür. Bir piyano öğretmeni olduğunu söyleyen Greta adında, yapayalnız bir kadın açar kapıyı. Sevdiklerini yakın zamanda kaybeden iki kadın, aralarındaki yaş farkına rağmen kısa sürede yakınlaşırlar. Frances, ‘Greta’nın gerçek yüzünü fark ettiğinde, tehlikeli oyun başlamış olur. Saplantılı bir psikopatla, masum gencin psikolojik gerilim öyküsü, dev aktris Isabelle Huppert ile yirmi iki yaşındaki genç yetenek Chloë Grace Moretz’i bir araya getirmiş.
Maika Monroe, Colm Feore ve yönetmenin başucu aktörlerinden Stephen Rea’nın oyuncu kadrosunun öne çıkan diğer isimlerini oluşturduğu kara film, klişelere fazlasıyla saplanıp kalmış yapısı, sürpriz gibi gösterdiği ‘belirgin’ hamleleriyle, Neil Jordan’ın bir hayli formsuz olduğunu kanıtlıyor adeta! Her karesinden metal yorgunluğu sezilen film, birçok örneğini ezber ettiğimiz demode bir 80’ler gerilimi yaşatıyor izleyiciye. En iyi noktası; zihinde kalan birkaç Macarca kelime! (2,5 / 5)
SAF
-Dönüşen, hayatlar sadece-
Gecekonduda imkansızlık içinde yaşayan bir çiftin hayatı, mahalledeki kentsel dönüşüm söylentileri sonrası daha da zorlaşır. Kamil, lüks site şantiyelerinin mahalleleri kuşattığı Fikirtepe’de, evlere gündeliğe giden karısı Remziye’yle birlikte yaşayan naif, saf, temiz bir adamdır. Uzun süredir işsiz olan Kamil, yürütülen kentsel dönüşüm projesinin şantiyesinde, Suriyeli bir mültecinin yerine, gizlice gece vardiyasında işe başlar. İşyerinde karşılaştığı baskı ve mahallesinde artan tepkiler, genç çifti derinden etkileyecektir.
Mülteci sorunları, yabancı düşmanlığı, ezilen alt sınıf, vicdanlı ve dürüst olmanın ceza gördüğü yerde zorlama kötülükler ve dibine kadar çaresizlik… 38. İstanbul Film Festivali’nin ‘Ulusal Yarışma’ ve ‘Sinemada İnsan Hakları Yarışması’ bölümlerinde izleyiciyle buluşan dram, yönetmeni Ali Vatansever’in ikinci uzun metraj kurmacası. 2012 tarihli ilk filmi ‘El Yazısı’ ile tanıdığımız Vatansever, aynı zamanda senaryoyu da kaleme almış.
MURAT ERŞAHİN