Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

19 HAZİRAN 2015

18 Haziran 2015 Perşembe 19:01
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Sekiz filmlik haftanın altı yeni filmi notlarımız arasında. Pixar stüdyolarının yeni harikası ‘Inside Out / Ters Yüz’ adlı animasyon ile başrolünü Cengiz Bozkurt’un üstlendiği yerli yapım ‘İyi Biri’, haftanın notlarımızda yer alamayan filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. Herkese iyi seyirler.

BOYNUZLAR
2003 tarihli sınırları zorlayan korku denemesi ‘Haute Tension’ ile tanıyıp sevdiğimiz Fransız yönetmen Alexandra Aja, bu kez Joe Hill’in aynı adlı çok satan popüler romanını uyarlamış perdeye. ‘Boynuzlar’, absürd bir komediden de beslenen fantastik bir gerilim denemesi. Ig Perrish’in çocukluktan beri yanından ayrılmadığı büyük aşkı Merrin, korkunç bir cinayete kurban gittiğinde, bir numaralı şüpheli olarak bütün deliller, Ig’i işaret etmektedir. Bir sabah uyandığında, başındaki ağrının nedeni olarak karşısındaki aynada bir çift boynuzla karşılaşır genç adam. Boynuzlar, karşısına çıkan her insanın kötü yanlarını ve karanlık geçmişini anlatmaktadır ona. Sevdiği kadının cinayetini araştıran aşık adamın başına gelenler, senaryoda karşımıza çıkan bir tutam tutarsızlık ve boşluk nedeniyle, havada biraz asılı kalıyor sanki. Türler kırması diyebileceğimiz yapım, atmosfer olarak iyi olsa da, içerik olarak ortalama bir film kılıyor kendisini. Başroldeki Daniel Radcliffe’e, ‘özel çekim alanıyla’ Juno Temple, Max Minghella, Joe Anderson, Kelli Garner ile tecrübe kontenjanından, David Morse, James Remar ve Kathleen Quinlan eşlik ediyorlar. Kötü denemez ama Aja’dan beklenen ‘ışıltı’dan uzak, zorlama bir deneme olmuş orijinal adıyla ‘Horns’. (2,5)

KUZU
Galası, Berlin Film Festivali’nde yapılan ‘Kuzu’, 51. Antalya Altın Portakal’da ‘en iyi film’ dahil beş dalda Altın Portakal’ın sahibi olmuştu. Köy ve kırsal anlatılarına, hafif mizahi, bir hayli karanlık ve masalsı bir katkı sunan yapım, Kutluğ Ataman’ın imzasını taşıyor. Ataman’ın yazıp yönettiği dram, yönetmenin, 2009 tarihli kurmaca belgeseli ‘Aya Seyahat’ten bu yana gerçekleştirdiği ilk film. Mert, erkekliğe adımını atacağının habercisi olan sünneti yaklaştıkça, daha önce adını koyamadığı büyük korkularla mücadele etmektedir. Ablası Vicdan, babalarının bir kuzu yerine, onu keseceğine inandırır kardeşini. Ailenin tek erkek çocuğu olan Mert’in sünnet düğününde kesilecek bir kuzuya ihtiyaç vardır ama ailenin kuzu alacak parası yoktur. Anne Medine, düğünün gerçekleşmesi için evin babasını zorlarken, baba İsmail’de kafayı, şehre gelen şarkıcı kadına takmıştır. Namus, ahlak, erkek olma durumu ve töreler üzerinden, karanlık ve sosyal bir masal anlatma gayreti taşıyan öykü, ‘namus’ ve ‘söz’ kavramlarına yaklaşımıyla dikkat çekse de, fazla alaycı bakışıyla, hikayenin derininde yatan özün, başka yerlere yönelmesine yol açıyor. İzlediğimiz bir dolu örnekten farklı olmayan, biçim anlamında da snop açılımlara başvuran film, ortalamada seyrediyor sürekli. Nesrin Cavadzade’ye, Cihat Gök, Nursel Köse ve Taner Birsel’in eşlik ettikleri yerli yapımın küçük oyuncuları, Mert Taştan ve Sıla Cantürk ise çok başarılı ve ‘gerçek’ performanslar sergilemişler. Yürek kanatırken, genişlemeye ve ‘başkalaşmaya’ çalışmanın lüzumsuz eforu altında kalmış Ataman’ın filmi. Son tahlilde ise, eksilerine rağmen, izlenmesi gerek. (2,5)

KABİLE
Ukraynalı Miroslav Slaboshpitsky’nin ilk uzun metrajı, galasını yaptığı Cannes Film Festivali’nin eleştirmenler haftası bölümünde üç ödül kazanmıştı. Tamamen işaret diliyle çekilmiş, ‘sessiz film’, an be an artan şiddet dozuyla, karanlık bir gerçeği kaşıyor. Yeni yetme Sergey’in öyküsü, Ukrayna’nın sosyo-ekonomik tablosunu; umutsuz bir sessizlik içinde çiziyor. Sağır ve dilsizler için kurulmuş yatılı devlet okuluna gelen Sergey, hayatı idame için elzem olan şartları yerine getiren bir suç çetesinde bulur kendini. Öğretmenlerden, idareci ve öğrencilere dek hemen her dişlinin içinde olduğu çete, hırsızlık, fahişelik ve bilumum karanlık işle sürdürmektedir gündelik hayatı. Seks işçisi olarak görev alan sınıf arkadaşına aşık olan Sergey, kurallar ve hisleri arasında kalınca, gerçekle olan bağını sorgulamaya başlar. Slav bir Tom Sawyer öyküsü, geniş anlamda orijinal adıyla ‘Plemya’. Lukas Moodyson’un 2002 tarihli acı dramı ‘Lilya 4-ever / Daima Lilya’nın öncesinin öyküsü adeta ‘Plemya’. Teşhis filmi, ülkenin içinde bulunduğu çıkmazı, iddialı bir biçimle yansıtıyor perdeye. Bu iddialı biçim, ‘öz’e yeni şeyler eklemeyen, sadece sessiz ve ‘gösterişli’ bir sunuş yapan sinemasıyla hafif göz boyayıcı kanımca. Daha önce defalarca tattığımız yemeğin; ‘farklı’ olduğunu savunan sunuşuyla, unutulmaya terk edilen bir tadı damağa salan film, izlenmeye ve üzerine konuşulmaya değer öte yandan. (2,5)

HAYATIMIN ŞARKISI
Bélier’lere konuk oluyoruz müzik katkılı romantik aile komedisinde. Mandıracılık ve çiftçilikle geçinen Bélier ailesinin, ‘duyan ve konuşan’ tek ferdi olan Paula, ergenlik sorunlarıyla uğraşırken, ailesinin temel direği olma görevi altında bunalmıştır. Annesi, babası ve kardeşinin çevirmenliği yanında, ailenin çevreyle olan bütün ilişkilerini düzenleme görevi de, onun omuzlarındadır. Müzik öğretmeni, Paula’nın sıra dışı sesi ve yeteneğini fark edince, genç kız, ailesi ve önünde açılan hayal ülkesi arasında kalakalır. Eric Lartigau imzalı yapım, ülkesi Fransa’da hatırı sayılır bir gişe başarısı elde etmiş. Katıldığı, ‘yetenek sensin’ türünde bir şarkı yarışmasıyla ünlenen Louane Emera’nın başrolü üstlendiği ‘sıcak’ film, bir büyüme, olgunlaşma öyküsünü, ‘kendini iyi hisset’ formülüyle yansıtıyor perdeye. Aile kurumunu kutsamayı unutmadan, ahlaki dersler de vermekten çekinmeyen ‘doğrucu’ filmde, François Damiens, Eric Elmosnino ve Karin Viard gibi usta isimler de rol alıyorlar. Holywood hafif aile komedilerinin formülünü, bazı lokal inceliklerle kaynaştırıp, Avrupai bir lezzet sunan yapım, rahatça ve keyifle izlenip, uçucu bir yaz seyirliğine dönüşüyor. (2,5)

ÖLÜMCÜL TAKİP
İlk uzun metrajı 2005 yapımı ‘V for Vendetta’ ile büyük ses getiren James McTeigue, çan eğrisi anlamında gittikçe azalan notlarıyla en nihayet, sınıfı ancak geçen bir filmle karşımıza çıkıyor. Eski Bond’lardan Pierce Brosnan, bu kez ‘kötü adam’ olarak karşımızda. Milla Jovovich’le zıt kutuplar ekseninde bir aksiyon gerilimi yaşıyorlar. Konsolosluk görevlisi olan başarılı ve hırslı bir dış ilişkiler memuresi, New York’a düzenlenecek bir terörist saldırıyı durdurmak adına; kendini karanlık ve kanlı bir kumpasın içinde bulacaktır. Dylan McDermott, James D’Arcy, Angela Bassett ve Robert Foster, Brosnan ve Jovovich’e eşlik eden önemli isimler olarak öne çıkıyorlar. İddiasının içini dolduramayan, bambaşka yerlere gidebilecekken, sınırları belli bir alana çakılı kalan, ortalama bir aksiyon gösterisi olmaktan öteye geçemiyor film. Brosnan’ın sapkın kötü adamlığı kurtaramıyor öykünün yavanlığını. (2)

DEDEMLE BU YAZ
Klişelerle yüklü aile dramı, yine ahlak dersi vermekten geri kalmayan ve ‘tanrı aile kurumunu gözetip korusun’ notunu öne çıkaran hafif bir yaz izlencesi. Kimi hoş anlar içeren ve bu yönüyle, Fransa kırsalının turistik reklamını da bolca yapan filmde başrolü, usta aktör Jean Reno üstleniyor. Rose Bosch’un yazıp yönettiği güney Fransa görselinde, İtalyan aktris Anna Galiena ile birlikte genç ve güzel oyuncu Chloé Jouannet, önemli rolleri üstleniyorlar. Portekizli Aure Atika’da, filmin cazibesini bütün gücüyle destekliyor. Üç kardeş, Léa, Adrien ve doğuştan işitme engelli olan Théo, anne-babalarının ayrılık kararı üzerine, yaz tatillerini, daha önce hiç tanımadıkları, kırsalda yaşayan dedelerinin evinde geçirmek zorundadırlar. Geçmişte yaşanmış büyük bir aile kavgası yüzünden, kızıyla, dolayısıyla torunlarıyla arasına mesafe girmiş adam, eve yeni gelen gençlerle birlikte büyük bir değişim geçirecektir. Kuşak çatışması, değişen sosyal yaşam, adına, ‘bilgi çağı’ dediğimiz içi boş günlerin eleştirisi, 60-70’lerin çiçek çocuklarını günümüzün değer ve yargılarıyla yüzleştiriyor. Naif bir söylemin egemen olduğu öykünün, cazip kırsal görüntüleri ve oyuncu kadrosunun albenisi dışında en güçlü silahı; geçmiş ve bugünü buluşturan dinlenesi soundtrack’ı. (2) MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar