18 OCAK 2013
Haftanın üç yeni filmi de notlarımız arasında! Dramatik bir korku, politik gerilim ve yerli komedi, haftanın farklı beğenilere seslenen farklı türleri… İçinizde yaşayan ‘sinemadan çıkmış insana’ pamuklar içinde bakmaya devam. Sokak tıka basa sinemadan çıkmayanlarla dolu çünkü! Herkese iyi seyirler.
MAMA
Üfürükten değil, gerçekten ürperten, korkutan ‘hakiki’ bir korku filmi! Dramatik yapısı da son derece güçlü bir korku örneği “Mama”. Arjantin’de doğan, eğitiminin ardından İspanya’ya yerleşen Andrés Muschietti’nin ilk uzun metrajı, yönetmenin 2008 tarihli üç dakikalık aynı adlı kısa filminden esinlenmiş. İki kız kardeşin, hayalet annelerinden kaçma çabasının anlatıldığı kısa film, uzun metraj olarak karşımızda. Meksikalı usta sinemacı Guillermo Del Toro’nun yürütücü yapımcılığı altında çekilen İspanya-Kanada ortak yapımının başrolünde ise son dönemin öne çıkan yıldızlarından Jessica Chastain’i izleyeceğiz. Danimarkalı aktör Nikolaj Coster-Waldau ile enfes performanslar sergileyen küçük oyuncular Megan Charpentier ile Isabelle Nélisse, filmin diğer isimleri. Kısa filmdeki öykünün geçmişi hakkında merak cezbeden sorulardan yola çıkılarak yazılan senaryo, ailelerini yitirip, beş yıl önce kaybolan iki kıza kardeşin ortaya çıkması ve amcalarının evinde yaşadıkları korkunç olaylarla ilgili. İki kız kardeşin gördükleri ve birlikte yaşadıkları ‘şey’, travmaya bağlı stresten mi kaynaklanmaktadır; yoksa onları yalnız bırakmayan gerçek bir hayalet mi vardır? Oldukça Brechtyen bir öykü bir bakıma “Mama”. ‘Kafkas Tebeşir Dairesi’ne kadar götürüyor zihni. Mülkiyet, emek, annelik, ham sevgi, şefkat, fedakârlık, adaletsiz düzen, delilik, kötülük, iyilik kavramlarının birbiri üstüne yığıldığı yapım, çok katmanlı, zengin alt okumalara sahip bir film, içerdiği ürkütücü anların ötesinde! Karanlık, kapkara ve korkutucu bir masal olarak da bakılabilir. (3,5 / 5)
CELAL İLE CEREN
Televizyonda yakaladığı başarıyı, üç bölümlük popüler bir seriye dönüşen Recep İvedik karakteriyle sinemada taçlandıran Şahan Gökbakar, genç bir çiftin ayrılık süreci ve o süreçte yaşanan durumlarla vücut bulan bir komediyle karşımızda. Başrolü, Ezgi Mola ile paylaşan Gökbakar’ın yönetmenliğini, her zamanki gibi yine kardeşi Togan Gökbakar üstleniyor Gökbakar kardeşlerin yeni projesi, “Recep İvedik” serisinin dördüncü filmi adeta! Sadece skeç mantığından biraz uzaklaşılıp, öykü bütünlüğüne daha dikkat edilmiş. Öykü ise gülümseten, hatta bazı anlar güldüren ilk yarım saatin ardından yavanlaşıyor. Sarkmalarla ilerleyen anlatı, Hollywood’un uzmanlaştığı kaba mizaha bulanmış. Tanıdık sahne ve oluşlar, tamamen tuvalet mizahına teslim olmuş avam diyaloglarla sürüyor. Romantik komedi olarak duran film, aslında sadece İvedik tarzı bir komedi. İşin romantizmi ötelenmiş yahut ta sanki planlamada yer almıyor. Ezgi Mola’nın gerçekten ‘sahici’ oyunculuğu ve Kubilay karakterini canlandıran Gökçen Gökçebağ’ın başarılı performansı akılda kalıyor. ‘Herkes kendi Ceren’ini arar’ diyen yapımın gişede başarılı olacağını, “Recep İvedik” serisinin rakamlarına ulaşamasa da, yaklaşacağını düşünüyorum. (1,5 / 5)
BİTİK ŞEHİR
‘Temiz kalmış ne bulunur bir çöplükte?’ diye soran başarılı politik gerilim, türün 70 ve 80’li yıllardaki örneklerini anımsatıyor. “From Hell / Cehennemden Gelen” ve “The Book of Eli / Tanrının Kitabı” filmleriyle tanıdığımız Albert ve Allen Hughes kardeşler, yollarına şimdilik bir başlarına devam etme kararı almış gibi görünüyorlar. Allen Hughes imzalı politik gerilim, Mark Wahlberg ve Russell Crowe’u buluştururken, sadakatsiz eş rolünü Catherine Zeta-Jones üstleniyor. Jeffrey Wright, Barry Pepper, Kyle Chandler ve uzun zamandır hasret kaldığımız usta aktör/yönetmen Griffin Dunne, zengin kadronun diğer ünlü isimleri. Geçmişi karanlık eski polis, özel dedektif olarak geçirdiği sıradan günlerden birinde, geçmişini bilen nüfuzlu birinden, güçlü Belediye Başkanı´ndan aldığı telefonla, kendisini işin içinde cinayetin de olduğu kirli politik oyunların tam ortasında bulur. Kentsel dönüşüm projesinden akan rantların, bel altı politik hamlelerin, yalanların, sadakatsizliğin, ihanetin ve akan kanın içinde temiz kalabilmek, kolay değildir. İşin kötüsü, temiz kalmanın bir erdem olarak sayılmadığı kötücül yerde mücadele etmek imkânsız gibidir. Sidney Lumet, Norman Jewison, Alan J. Pakula, Sydney Pollack filmleri gücünde olmasa da, o tat ve dokudaki politik gerilim örneği, belli bir çizginin üzerinde! (3 / 5)
MURAT ERŞAHİN