Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

17 TEMMUZ 2015

16 Temmuz 2015 Perşembe 22:00
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Dokuz filmlik yeni haftanın beş filmi notlarımız arasında. Marvel evreninin kahramanlarından birini daha perdeye taşıyan üç boyutlu aksiyon ‘Ant-Man’, Nicole Kidman, Hugo Weaving ve Joseph Fiennes’li gerilimli dram ‘Strangerland / Fırtınanın Ortasında’, gişede yüzleri güldüren 2012 tarihli ‘Magic Mike / Striptiz Kulübü’nün devam filmi olan ‘Magic Mike XXL’ ve başrolünü popüler kültür mitine dönüşen Nuri Alço’nun üstlendiği yerli komedi ‘Krallar Kulübü’, haftanın diğer yeni filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. Herkese iyi seyirler.

AŞKIN DİLİ
Ülkemizde ilk kez 34. İstanbul Film Festivali bünyesinde izleyiciyle buluşan romantik dram, incelikli bir mizah da içeriyor. Posy Simmonds’un aynı adlı romanından uyarlanan yapımı, ‘Nathalie’, ‘Chloe’ ve ‘Adore / Yasak Aşk’ filmlerinden tanıdığımız Anne Fontaine yönetmiş. Gerçek hayat ve edebiyatın iç içe geçtiği öykü, Normandiya’nın güzel şehri Roune’in kırsalını fon almış. Roune doğumlu dev edebiyatçı Gustave Flaubert’in (1821-1880) klasiği ‘Madame Bovary’nin müptelası Martin Joubert’in heyecansız, tekdüze hayatı yeni komşuları sayesinde renklenir. Gemma ve Charles Bovery adlı İngiliz çift, Martin’e, en sevdiği romanı hatırlatmaktadır fena halde. Orta yaşı süren, gündelik hayatın rutininden bunalmış Martin, çok sevdiği eserden yaptığı alıntılarla komşularının hayatına müdahalede bulunmaya başlar. Hayat ve sanat, birbiriyle aynı düzlemde ilerlemekte ve insanlar diğerlerinin öyküleriyle beslenmektedir… Baş döndürücü manyetizmasıyla İngiliz aktris Gemma Arterton’u başrolde izleyeceğimiz sevimli filmde, tecrübeli Fransız aktör Fabrice Luchini, yetenekli İngiliz Jason Flemyng ve Xavier Dolan filmlerinden anımsayacağınız genç oyuncu Niels Schneider diğer önemli rolleri üstleniyorlar. Derinlik anlamında yüzeyde kalmayı yeğleyen ama buna karşılık, kendini kontrol altında tutup, hikayesinin sınırlarını bağırmadan çizen film, keyifle izletiyor kendini. (3 / 5)

BİR ZAMANLAR NEW YORK
Ülkesi Polonya’daki savaştan, verem hastası olan kız kardeşiyle birlikte kaçıp, fırsatlar ülkesine, ‘mutlu olmak’ için gelen Ewa, daha iyi bir hayat beklentisinin bir düş olduğunu çabuk kavrar. Erken dönem Hollywood klasiklerine ve epik öykülere saygılarını sunan dramı, ‘Yards / Çeteler Savaşı’, ‘Two Lovers’ ve ‘We Own the Night / Gecenin İki Yüzü’ filmleriyle tanıdığımız James Gray yönetmiş. 1921 yılında, New York’da başlayan öykü, birçok klişe ile süslü, ağdalı ve melodram tarafı biraz ‘ham’ kalmış, hızlı bir duygusallık yaşatıyor. Buna karşılık Marion Cotillard, Joaquin Phoenix ve Jeremy Renner’lı oyuncu kadrosuyla, dikkat çekici bir izlence orijinal adıyla ‘The Immigrant’. Bazı duyarlı ve derinlikli anları, fast food bir duyarlılıkla geçiştirilen öykü, yine de kurak dönemin izlenmeye değer filmleri arasında gösterilebilir. Usta görüntü yönetmeni Darius Khondji’nin kamerasıyla değerlenen romantik tarafı güçlü dramın, Cannes’de Altın Palmiye için yarıştığını da belirtelim. (2,5 / 5)

DEHŞET GECESİ
Daniel Myrick ile birlikte yönettiği, 1999 tarihli pazarlama klasiği ‘The Blair Witch Project / Blair Cadısı’ ile korku türünde ses getirip, yeni bir yol açmış, bu tarihten sonra ise, aynı başarıyı yakalayamamış Eduardo Sánchez, yeni filminde, ıssızlığın ortasında ürkütücü bir yaşam savaşı veren bir grup gencin öyküsünü, sürpriz bir duygusallıkla harmanlamış. İki kardeş, üç arkadaşlarıyla birlikte, Texas ormanlarında amcalarına ait bir eve doğru yola çıkarlar. Gecenin karanlığında arabalarıyla bir ‘şeye’ çarpan gençlerin tatil hayalleri, kısa sürede kabusa dönecektir. Efsaneleri dilden dile anlatılan, koca ayak olarak bilinen; yarı insan, yarı hayvan bir yaratık, intikam duygusuyla yanıp tutuşmaktadır. Korku-gerilim türünün sıradan, hatta aynı öykülerinden biri, bir hayli ilginç bir yerden yakalanmış olsa da, gerçekten iyi olan final, biraz olsun kurtarabiliyor, yavan gidişatı. Yine de sıra üstü. (2,5 / 5)

ALTIN GOL
En İyi Yabancı Film Oscar’ının sahibi olmuş 2010 tarihli ‘El secreto de sus ojos / Gözlerindeki Sır’ filminin usta Arjantinli yönetmeni Juan José Campanella imzalı animasyon, langırt piyonlarının canlanıp, gerçek hayatta futbol oynamaları fikrinden yola çıkmış. Futbol ve temiz oyun sevdasının, gerçek tutkuyla birlikte yürümesi gerektiğini ve anlamın burada ortaya çıktığını söyleyen sevimli animasyon, türün hayranları dışında, futbol tutkunlarına da sesleniyor. Arkadaşlık, rekabet, aşk, hırs ve beraberlik duygularının ortaya çıktığı macera, en önemli kırılma anını beklemektedir! İspanya-Arjantin ortak yapımı, İspanyol Oscar’ları olarak gösterilen Goya ödüllerinde en iyi animasyon seçilmeyi başarmıştı. Hikayesi, biçimi ve usta yönetmeninin dokunuşuyla haftanın belki de en kayda değer filmi oluyor orijinal adıyla ‘Metegol’ (3,5 / 5)

KANLI TATİL
Alastair Orr imzalı korku filmi, Panama’ya giden bir grup Amerikalı gencin yaşadığı dehşet dolu olayları konu ediniyor. Panama’da sörf yapmak için başlayan macera, gizemli ve netameli ormanın derinliklerinde saklanan yaratıklar sayesinde kanlı bir can pazarına dönüşür. Vahşi doğanın göbeğinde yaşanan ‘aynılık’ senfonisi olarak niteleyebileceğimiz ‘Indigenous’, ‘şimdi şu olacak’ dedirten sürprizsiz bir tür örneği sadece. Korku-gerilim meraklıları tarafından, ‘dağarcıklarına ekleyecekleri bir öykü daha’ olarak okunabilir öte yandan! (1 / 5)
MURAT ERŞAHİN






Diğer Yazılar