17 NİSAN 2015
Beşi yerli yapım, tam on yeni filmin vizyon göreceği kalabalık bir haftayı karşılıyoruz! Notlarımız arasında dört filme yer verdik bu hafta. İstanbul Film Festivali koşuşturması ve adına basın gösterimi düzenlenmeyen kimi yapımlar, dört filmle sınırladı notlarımızı. 2005 tarihli unutulmaz çizgi film ‘The Curse of Were-Rabbit / Wallace ve Gromit Yaramaz Tavşana Karşı’nın yaratıldığı stüdyonun son ürünü olan ve hemen her yaşa seslenen stop motion İngiliz animasyonu ‘Shaun the Sheep Movie / Kuzular Firarda’, 1970’lerin Marsilya’sında geçen Fransız aksiyonu ‘La French / Kanunun Kuvveti’, Çin yapımı üç boyutlu animasyon ‘Dragon Nest / Ejder Yuvası’ ve üç yerli yapım, korku-gerilim türündeki ‘Mihrez: Cin Padişahı’ ile komedi türündeki ‘Sebahat & Melahat’ ve ‘Polis Akademisi: Alaturka’ haftanın diğer filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.
DÖNÜM NOKTASI
Çağdaş Amerikan edebiyatının en yetkin kalemlerinden Philip Roth’un romanından, beyazperdeye, tecrübeli senarist-aktör Buck Henry ve genç kalem Michal Zebede tarafından uyarlanan incelikli dramın yönetmen koltuğunda ise, ‘Rain Man / Yağmur Adam’ ve ‘Good Morning, Vietnam / Günaydın Vietnam’ filmlerinin usta ismi Barry Levinson oturuyor. Altmışlı yaşlarının sonuna doğru ilerleyen ünlü aktör Simon Axler, sahnede eski performansının çok uzağındadır artık. Bir oyun sırasında, kendisini sahneden aşağı atarak intihar etmeyi deneyen aktör, depresyon tedavisi sürerken, evine kapar kendini. Bir arkadaşının cinsel kimliği dahil pek çok mesele üzerinde ciddi sorunlar yaşayan kızıyla tanışıp, yakınlaşan aktör, sorunlarıyla yüzleşip, hesaplaşmak için oldukça tuhaf bir dönem geçirecektir. Philip Roth’un ustalıklı romanı, Levinson’un hünerli yönetimi ve Al Pacino’nun izahı güç, enfes performansıyla, sinefiller için oldukça cazip bir film kılıyor orijinal adıyla ‘The Humbling’i. Baumbach’ın zeki ve sıcak filmi ‘Frances Ha’nın senaristi ve başrol oyuncusu Greta Gerwig’in, Pacino’ya ‘başarıyla’ eşlik ettiği yapımda, diğer önemli rolleri, Dianne Wiest, Kyra Sedgwick, Dan Hedaya, Nina Arianda, Dylan Baker ve uzun süredir beyazperdede karşımıza çıkmayan usta oyuncu Charles Grodin üstleniyorlar. Mesele bakımından, yakın geçmişte vizyona giren Alejandro González Iñárritu’nun dört Oscar’lı filmi ‘Birdman veya Cahilliğin Umulmayan Erdemi’ ile ruh ikizi olan ‘Dönüm Noktası’, öyküsündeki kimi farklı kırılmaları, bir miktar dağınık biçimde yansıtıyor perdeye. Filmin belki de tek eksisi bu. ‘Birdman’in snopluk derecesindeki biçim ve estetik iddiasına, son derece yalın ve düz biçimde karşılık vermiş Levinson filmi, bir aktörün; mesleki ve varoluşsal kaygılarıyla, geçmiş, gelecek ve gerçeği, yeniden düzenleme arzu ve hamlesini, son derece içten öykülemiş. ‘Hayat gelip, geçti, sanki hiç yaşamadım’ diyen Çehov’un yaşlı uşağı Firs’ten tutun da, trajik Shakespeare karakterleri başta olmak üzere, edebiyat ve tiyatronun pek çok ismine göndermelerde bulunan ve ince bir mizah içeren kara dram, buruk bir tebessümle uğurluyor salondan sizi. (4 / 5)
EKSİK
12 Eylül Darbesi’ni izleyen günlerde eşi işkencede öldürülen Melek, otoriter bir adam olan kayınpederi tarafından evden kovulur. Üstelik yeni doğum yapmıştır ve bebeği de engellidir. Giderken, geride büyük oğlu, Deniz’i bırakmak zorunda kalır genç kadın ve aradan otuz yıl geçer. Deniz, annesini ve hiç tanımadığı kardeşini görmeye gittiğinde, geçmişi ve bugünüyle bir hesaplaşma yaşayacaktır. Altın Portakal ödüllü ‘Güzel Günler Göreceğiz’in ardından TV dizilerinde rol alan Barış Atay’ın ilk yönetmenlik deneyiminde, başrolü, yine Atay üstleniyor. Nur Sürer, Özgür Emre Yıldırım, Toprak Sağlam, Şebnem Dönmez, Sarp Akkaya ve Uğur Polat, politik dramın diğer rollerini üstlenmişler. 12 Eylül’ün günümüzde halen süregelen olumsuz etkilerine, kişisel ve toplumsal travmalara değinen öykü, keşke biraz daha incelikli ele alınsaymış diyor insan, izlediklerinin ardından. Duygu bakımından çok zayıf olmayan ama mesele ve öyküye yaklaşımında bir hayli hoyrat davranan bu ilk uzun metraj, politik sinema adına yine de kayda değer bir yer dolduruyor; son hız tüketilen şuursuz projelerle, otla, böcekle, ipe sapa gelmez zorlama, zekadan yoksun komedilerle, sulu sepken aşk öyküleriyle uğraşılan günümüzde. (2,5 / 5)
TEK AŞKIM
Bağımsız ruhlu romantik komedi, tavizsiz bir dramın eşliğinde, aşkın muhasebesini yapıyor! Charlie McDowell’in ilk uzun metrajı, evli bir çiftin, tatil kaçamaklarında, kendilerini bekleyen tuhaf bir çelişkinin, alışagelmedik bir ikilemin avucunda kalmalarını öykülemiş. Evli çift Ethan ile Sophie, hayatlarında bazı sorunların, evliliklerini tehdit ettiğine karar verirler. Birlikteliklerini kurtarmak adına, bir tavsiye üzerine, hafta sonu tatili için baş başa kalacakları bir kaçış planı yaparlar. Doğanın içinde, sakin bir kır evinde başlayan hafta sonu, onları dört gözle bekleyen müthiş bir sürpriz hazırlamıştır çifte. Mark Duplass ve Elizabeth Moss’un başrolleri paylaştıkları dramatik romantik komedide, Ted Danson ve Marlee Matlin de rol alıyorlar. İstediğini her zaman elde edemezsin diyen yaratıcı öykü, zekasına ve matematiğine fazla güvenip, bir snopluk hali yaratsa da, hoş bir sürpriz olarak nitelenebilir. (3 / 5)
SENDEN BANA KALAN
Abdullah Oğuz imzalı duygusal aşk filmi, orijinal adı ‘Baekmanjangja-ui cheot-sarang / Millionaires First Love’ olan, 2006 tarihli bir Güney Kore filminden uyarlanmış perdeye. Uyarlama senaryoyu imzalayan isimse Levent Kazak. Başrollerini Neslihan Atagül ve Ekin Koç’un paylaştığı gözyaşı vaat eden duygusal filmde, Hakan Karahan ve Wilma Elles de misafir oyuncu olarak yer alıyorlar. Hayatı boyunca para pul derdi olmamış, şımarık bir genç olan Özgür, 18 yaşına bastığı gün, hayata veda eden dedesinin vasiyetiyle sarsılır. Vasiyete göre, sahibi olduğu özel okulu bırakıp, bir köy okuluna gitmesi gerekmektedir. Az bir para ile alışkın olmadığı biçimde yaşamını sürdürmesi gerekecektir genç adamın. Böylelikle mezuniyet sonrası, mirasa kavuşacaktır yalnızca. İstemeden Kuzey Ege’de bulunan köye giden Özgür, burada Elif ile tanışır. Elif, Özgür’ün unuttuğu sır dolu geçmişinin anahtarıdır aynı zamanda. Ama Özgür’ün, kısa zamanda aşık olduğu Elif’inde sırrı vardır. Kuzey Ege’de, müthiş doğasıyla Kaz Dağları’nda, Altınoluk ve Ayvalık köylerinde çekilen filmin müzik çalışması hoş. Zaman zaman ağlatmaya odaklı aşk öyküsü, inandırıcılık meselesinde takılıp kalıyor. İkna edemeyen yapısı, büyük boşluklarla ilerleyen akışı; yine de temiz çekilmiş, düzgün bir yapım tasarımı olduğu gerçeğini gizlemiyor filmin. Türün meraklılarına. (1,5 / 5) MURAT ERŞAHİN