17 AĞUSTOS 2012
Dört yeni filmlik haftanın iki filmi, notlarımız arasında yer almıyor: Stallone’nin başı çektiği tekaüt aksiyoncuların ikinci filmi “The Expendables 2 / Cehennem Melekleri” ve çocuklara seslenen üç boyutlu animasyon “Tinker Bell: Secret of the Wings / Tinker Bell: Gizemli Kanatlar”. Usta Brezilyalı Fernando Meirelles imzalı “360” ve Hollywood’un ‘iddialı’ transferlerinden Timur Bekmambetov’un yönettiği “Vampir Avcısı Abraham Lincoln” eleştirileri ise sizi bekliyor. İçinizde yaşayan ‘sinemadan çıkmış insana’ itinayla bakmayı sürdürün lütfen. Sokağın, sinemadan çıkmayanlarla dolu olduğunu anımsatmaya gerek yok sanırım. Herkese iyi seyirler!
360
“Cidade de Deus / Tanrıkent”, “The Constant Gardener / Arka Bahçe”, “Blindness / Körlük” gibi rafine işlerle, ciddi bir sinemasever kitlesi tarafından ilgiyle izlenen başarılı Brezilyalı yönetmen Fernando Meirelles’in yeni filmi, duygusal ve aynı oranda gerçekçi bir dram. Dünyanın halini, gidişini, döngünün doğallığı içindeki tesadüfleri, aşkı, suçu, ihaneti, sevgiyi, kötülüğü, öfkeyi, kabullenişi, kader dediğimiz ‘şeyi’, insana dair ufak ama hayati ayrıntıları anlatmaya çalışmış Meirelles. “360”, Avusturyalı ünlü yazar Arthur Schnitzler’in (1862-1931) ‘Reigen’ adlı sahne oyununun serbest bir uyarlaması. “The Quenn / Kraliçe” ve “Frost/Nixon”un Oscar adayı senaristi Peter Morgan tarafından perdeye uyarlanan dram, milenyum sonrası çıldıran ve kötülüğe evrilen dünyamızda insan ilişkilerine ve insan ‘haline’ yakından bakmaya çalışıyor. Viyana’da başlayan, Paris, Londra, Bratislava’da süren; Rio, Denver ve Phoenix’e uzanan iç içe geçmiş insan öyküleri izlediğimiz... İngiliz bir iş adamı, onu aldatan güzel eşi, kayıp kızını arayan acılı baba, hapisten yeni çıkmış bir tecavüz suçlusu, Afrika asıllı bir dişçi, umutsuzca aşık olduğu Slav kadın, bir mafya babasının korumalığını yapan Rus, Viyana’da para için kendini pazarlayan Slovak kadın ve kız kardeşi… İyi ve mutlu olmak için, asgari iç huzura erişmek adına çırpınan insanlar. Farklı sınıflardan, ülkelerden, cinsiyetlerden bambaşka karakterler; yaşanan ortak acı, mutluluk ve hayal kırıklığı. Düşler ve ele geçenlerin başka başkalığı. Arayışın ve umudun, imkânsız ‘karanlığa’ rağmen, bir anda filizlenen devam etme zorunluluğu… Anthony Hopkins, Jude Law, Rachel Weisz, Ben Foster, Jamel Debbouze, Moritz Bleibtreu, uluslararası yıldızlarla dolu zengin kadronun ‘bildik’ isimleri. Oldukça duyarlı, oluşları ‘anlama’ gayretinde olan insancıl filmin tek handikabı, daha önce çok ‘bakılmış’ ve anlatılmaya çalışılmış bir mesele olması. İsveçli rafine yönetmen Lukas Moodysson, 2009’da çektiği ve Berlin’de Altın Ayı için yarıştığı “Mammoth / Mamut” adlı dramda benzer mevzulara değinmiş ve “360”a ‘yakın’ sözler söylemişti. Şefkat dolu anların, perdeye yansıyan acımasız hayat tablosunda zihinde kalması ise filmin artısı.
VAMPİR AVCISI: ABRAHAM LINCOLN
Hollywood’un Kazak asıllı transferi Timur Bekmambetov, sinemanın ele avuca sığmaz yaratıcılarından biri olma iddiasını fantastik bir aksiyon-korku denemesinde sürdürmek istese de sınıfı geçemiyor! Kendisine Hollywood kapılarını açan, Rusya’da çektiği 2004 tarihli “Nochnoy Dozor / Gece Nöbeti” ve “Dnevnoy Dozor / Gündüz Nöbeti” kalitesinden çok uzakta bir iş ABD’nin 16. başkanının adını karıştığı fantastik deneme. Hollywood’ta çektiği ilk iş “Wanted”ın kalite olarak epey uzağında duran yapım, insan ırkına düşman vampirlerle, inatçı bir vampir avcısı olan ABD başkanının mücadelesini öykülüyor. “Dark Shadows / Karanlık Gölgeler”in öykü yazarı olarak tanıdığımız Seth Grahame-Smith’in aynı adlı kendi romanından beyazperdeye uyarladığı film, 19. yüzyılın başlarında geçiyor. Bir vampir tarafından öldürülen ailesinin öcünü almak adına vampir avcısı olan genç adamı, ABD başkanlığına götüren yol ve devlet işlerinin yanında ‘uzmanlığı’ olan avcılığı sürdürmesi kanlı ve üç boyutlu olarak yansıyor perdeye. Köleliği kaldırarak, eşitlik ve özgürlüğü anayasaya kazıyan efsane başkanın neden vampir avcısı olarak perdeye yansıdığıysa, tartışılan bir mevzu. Kuzeyin zaferiyle sonuçlanan Amerikan İç Savaşı’nı noktalayan ve güneyi mağlup edip, köleliği kaldıran kişi olan Lincoln, aslen bir hukuk adamı, bir avukattı. Özel hayatı ise acılarla doluydu. Annesini ve küçük çocuklarını, teşhisi mümkün olmayan türlü hastalıklar sonucu genç yaşlarda yitirdi. Filmde, Abraham Lincoln’ü, küçük oğlunu bir vampir saldırısı sonucu kaybeden acılı baba olarak görüyoruz. Kuzey-güney savaşı olarak bilinen Amerikan İç Savaşı’nda, kuzeyin neredeyse bütün gümüş rezervini bozdurup kullanması, filmde vampirlere karşı öldürücü etki yapan gümüş kurşun imaline dönüşmüş. Bir suikast sonucu öldürülen ilk ABD başkanı olması ise, bir başka eksantrik etki. 1809-1865 yılları arasında yaşamış Abraham Lincoln’ü, beyazperdede, iki metreye yakın boyu ve atletik yapısıyla Benjamin Walker canlandırıyor. 1982 doğumlu oyuncuya eşlik eden isimlerse, yetenekli İngiliz aktörler Dominic Cooper, Rufus Sewell, Yeni Zelandalı Marton Csokas, Anthony Mackie ve filmde başkanın gözü pek eşini canlandıran Mary Elizabeth Winstead. Son tahlilde, türe en ufak bir yenilik katmadan, bildik numaralar eşliğinde, ABD’nin ünlü devlet adamını bir vampir avcısına dönüştüren yapım, bazı anlar sıkıcı oluyor hatta. Vampir ve avcıları üzerine izlediğimiz müthiş maceraları düşündükçe, anlık bir yaz esintisi kalıyor geriye beklentinin yüksek olduğu Bekmambetov filminden.
MURAT ERŞAHİN