16 OCAK 2015
Günümüz yedinci sanat ustalarından Rus yönetmen Andrey Zvyagintsev’in dördüncü uzun metrajı ‘Leviathan’ ile soluksuz izlenen müzikal dram ‘Whiplash’, sadece haftanın değil, yılın en iyileri arasında yer alıyor kuşkusuz! Notlarımızdaki üçüncü yapım ise, neredeyse kusursuz kotardığı suç öyküleriyle zihnimize çakılmış usta sinemacı Michael Mann’in yeni filmi ‘Blackhat / Hacker’. Haftanın notlarımızda yer alamayan filmleri, üç yerli yapım, ‘Fatih’in Fedaisi: Kara Murat’ adlı aksiyon, ‘Mazlum Güney’ ve bir seriye dönüşen ‘Çılgın Dersane: Ada’ adlı komediler ile Belçika-Fransa ortak yapımı suç filmi ‘Ablations / İntikam Peşinde’ ve üç boyutlu animasyon ‘Big Hero 6 / 6 Süper Kahraman’. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.
LEVIATHAN
Rus sinemacı Andrey Zvyagintsev, 2003 tarihli ilk uzun metrajı ‘Vozvrashchenie / Dönüş’ ile hemen hepimizi büyülemişti. Ardından, ülkesi Rusya’nın yeni dinamiklerine, değişimine ve genel ahvali ile haleti ruhiyesine bakan birbirinden güçlü iki filmiyle yeniden izledik onu: 2007 tarihli ‘Izgnanie / Sürgün’ ve 2011 yapımı ‘Elena’ ile… Son on yıla, yedinci sanat adına ‘ciddi’ damgalar vuran bu üç film, Zvyagintsev’in ‘büyük’ bir sinemacı olduğunun sağlam kanıtını teşkil ediyordu. Cannes’de Altın Palmiye için yarışan ve ‘en iyi senaryo’ ödülünü kazanan dördüncü uzun metrajı, yanılmadığımızı gösterdi bize. Geçtiğimiz günlerde kazandığı ‘en iyi yabancı film’ dalında Altın Küre ödülü dahil, bu yıl daha birçok farklı ödüle aday olmuş ve olacak, ‘Leviathan’ çok ‘önemli’ bir yapım. Ülkesindeki, yozlaşmaya, çürümeye, bozulmaya karşı sesini yükselten bir başyapıt, film! Eyüp peygamberin öyküsünden, Thomas Hobbes’un 1651 tarihli ölümsüz eseri ‘Leviathan’a dek birçok mit ve politik metinden esinlenen sarsıcı dram, insanın sıfırlandığı yerde, sıradan bireyin, kendisinden kat be kat güçlü, canavarlaşmış bir mekanizmayla, yok edici sistemle mücadelesini hüzünle öykülüyor. Rusya’nı kuzeyinde, Barents denizi kıyısında, küçük bir kasabada yaşayan Kolya, otomobil tamirciliği yapmaktadır. Ergen oğlu ve eşini kaybettikten sonra, aşık olup evlendiği Lilya ile birlikte, dedesinden kalma arazisindeki müstakil evinde yaşayan Kolya’nın başı, belediye başkanı ile beladadır. Belediye, arazisini satın almak istemektedir. Doğduğu topraktan kopmak istemeyen adam, hukuk mücadelesine girişir, ancak karşısındaki mekanizmayla baş etmesi oldukça zordur. Sadece kokular yükselen büyük bir resmin değil, sitemin çarkları arasında sıkışan küçük insanın ve onun dünyasının içli öyküsü ‘Leviathan’. Hobbes’un filmle aynı adı taşıyan ünlü eserinde yer aldığı gibi, Leviathan kavramı, mutlak güç ve yetkilere sahip egemen otoriteyi ifade etmek için kullanılıyor filmde de. Toplum sözleşmesi teorisinin en eski örneklerinden biri olarak değerlendirilen Thomas Hobbes eseri, ‘İnsan Üzerine’, ‘Devlet Üzerine’, ‘Hristiyan Bir Devlet Üzerine’ ve ‘Karanlığın Krallığı Üzerine’ adlarını taşıyan dört bölümden oluşmaktaydı. Filmde aynı ünlü kitap gibi, öyküsüne yerleştirmiş bu dört ana temayı. Zvyagintsev, yazıp yönettiği dramda, daha önceki filmlerinde de birlikte çalıştığı son derece yetenekli görüntü yönetmen, Mikhail Krichman’la birlikte yine. Krichman’ın kamerası, öykünün ruhuna çok ‘fazla’ nüans katmış. Fena halde Richard Harris’i çağrıştıran (ki dostum Uğur Vardan, Steve McQuenn’e de benzetti) Rus aktör Aleksey Serebryakov, başrolde müthiş bir performans sergiliyor. Sadece o mu? Belediye başkanı rolünde Roman Madyanov, Moskova’dan çağrılan avukat-arkadaş Dmitry rolünde Vladimir Vdovichenkov ve nihayet güzeller güzeli aktris Elena Lyadova ‘Lilya’ rolünde, enfes oyunculuklar sergilemişler. Ortada bir yönetmen var işin aslı. Neyi, nasıl anlatacağını bilen, atmosferi kusursuz oluşturan dev bir yaratıcı Zvyagintsev. Sadece ülkesini değil, dünyanın genelinin ‘halini’ anlatan yeni filminde, siyaset biliminden, sosyolojiye, teolojiden, etik bilime dek hemen her disiplinden paragraflar yer alıyor. Sözü bitirmiş Zvyagintsev. Yedinci sanat adına şapka çıkartılıp, önünüzü iliklemeniz gereken bir başyapıt! (5 / 5)
WHIPLASH
Bağımsız yapımlarım ana yurdu Sundance’ta, ‘Jüri Büyük Ödülü’ ve ‘İzleyici Ödülü’nü birlikte kazanan, Cannes’de ‘yönetmenlerin on beş günü’ bölümünde çok ses getiren, yılın bol ödüllü filmi, genç yönetmen Damien Chazelle’in yazıp yönettiği müzik katkılı bir dram. İzleyeni, henüz ilk dakikasında avucunun içine alıp, son jeneriklere kadar bırakmayan, soluksuz bir izlence sunuyor, adını Hank Levy’nin orijinal caz bestesinden alan ‘Whiplash’. Genç bir davulcu adayı ile onun; sertliği ile nam salmış, acımasız öğretmeni olan caz ustası arasındaki gerilimli ilişkiye odaklanıyor öykü. Adrenalin pompalayan psikolojik bir savaş gerilimi de denilebilir sürükleyici yapıma. Başarı, başarısızlık, sebat etmek, güdülemek, inanmak ve başarmak kavramları üzerine bir zihin çalışması öte yandan, Manhattan’daki ünlü konservatuarda geçen hikaye. Caz ustası eğitmen ‘Terence Fletcher’ rolünde usta aktör J. K. Simmons döktürüyor! Üstün performansıyla kazandığı ödüllere, ‘en iyi yardımcı erkek oyuncu’ dalında Altın Küre’yi de ekledi usta aktör. Genç Andrew rolünü üstlenen Miles Teller de gayet başarılı. Kusursuzluk yolunda, verilebilecek bütün ödünleri verip, insanlıktan çıkma aşamasına gelen genç davulcu ve son tahlilde plasesini ters köşeye bırakan güçlü film. Zengin caz ezgilerine sahip soundtrack’ı ve son derece titiz, steril yapısıyla, içinde oyunbaz bir zeka barındıran film için söylenecek -o da söylenebilirse- olumsuz tek şey, fazla gösterişli olduğu belki de! Çok keyifli ve zihin açıcı bir seyirlik bekliyor sizi. (4 / 5)
HACKER
Usta sinemacı Michael Mann, ABD’de 30’lu yıllarda hüküm süren suç dalgasının öne çıkan karakterlerini, ünlü gangster John Dillenger ve diğerlerini öyküsüne taşıdığı 2009 tarihli ‘Public Enemies / Halk Düşmanları’nın ardından altı yıldır suskundu. Klasik tabirle, ustanın ‘suskunluğunu bozduğu film’ yine aksiyon katkılı bir suç gerilimi. Bu kez, Mann’in gayet iyi anlattığı suç dünyasının, siber kanadındayız. ABD’den, Endonezya, Malezya ve Çin’e uzanan üst düzey bir siber suç ağının karanlık emelleri ve kurban verilen insanlar. Hapisten şartlı çıkarılan bir hacker ve uluslararası emniyet güçleri, önceleri terörist bir saldırı olarak ele alınan patlamanın ardında, bambaşka bir hesap ve oluşumun yattığını fark edeceklerdir. Genç senarist Morgan Davis Foehl’in senaryosu, içerik anlamında çok tatmin edici olmasa da, Michael Mann, bildik ‘stilize’ dokunuşları, yarattığı atmosfer ve şık setiyle, baştan sona izletiyor 135 dakikalık aksiyon katkılı suç filmini. Thor olarak tanıdığınız Avustralyalı kaslı aktör Chris Hemsworth’u başrole oturtan filmde, Ang Lee’nin ‘Se, Jie / Dikkat, Şehvet’ adlı 2007 tarihli romantik dramından anımsayacağınız Çinli aktris Wei Tang, Viola Davis, John Ortiz ve William Mapother gibi isimler yer alıyorlar. Aksiyon, çatışma sahnelerinin hünerli estetiği, öykünün ve meselenin çok üzerinde seyrediyor. Eski formunda olmasa da bir Michael Mann kalitesi, perdede duran. (3 / 5)
MURAT ERŞAHİN