Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

16 KASIM 2012

15 Kasım 2012 Perşembe 20:56
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Haftanın üç filmi de notlarımız arasında. Dört yıldır devam eden popüler seri “Alacakaranlık” son bölümüyle veda ediyor perdeye. “Gözetleme Kulesi” ve “Dağ” adlı yerli filmler ise, yerli malı haftası olarak adlandırılabilecek haftanın diğer iki yapımı. İçinizde nefes alıp veren ‘sinemadan çıkmış insanı’, pamuklar arasında yaşatmaya devam edin. Sokaklar tıka basa sinemadan çıkmayanlarla dolu çünkü. Herkese iyi seyirler!

ALACAKARANLIK EFSANESİ: ŞAFAK VAKTİ BÖLÜM 2
Çok satanların belki de en popülerlerinden olan Stephenie Meyer imzalı “Alacakaranlık” serisinin son romanı 754 sayfa olunca, beyazperde uyarlaması da, “Harry Potter”a yapılan uygulamaya benzemiş, yapımcılar, filmi ikiye bölmüşlerdi. Son romanın ilk bölümünü geçen sene bu vakitler izledik. Serinin beşinci ve son bölümünü izliyoruz şimdi. Özellikle ilk gençliklerini süren yeni yetmeler ve ne yaşta olursa olsunlar, ‘Edward Cullan’ karakterini canlandıran Robert Pattinson hayranları, “Alacakaranlık” serisinin fanatiği olmuş durumdalar. Yeni filmde bu kez Bella’nın ‘sıkı bir vampir’ olduğunu görüyoruz. Eşi Edward ve bebeği Renesmee ile birlikte takılıyorlar. Ekipten dışlanmış Irina, uzaktan izlediği küçük kızın vampire dönüşüp ölümsüz olduğunu iddia ederek, Volturi klanını, bizimkilere karşı kışkırtıyor. Cullen’ler, yabancı vampir klanları ve Jacob’un başı çektiği kurt adamlarla birleşerek Volturi’lere karşılaşacakları güne hazırlanıyorlar. Bazıları doğuştan mühürlüdür (artık o neyse!) diyen fantastik ve romantik yapım, mühürsüz olanların vay haline dedirtiyor bir de. Eee, gişede yüz güldüren fantastik serinin geldik sonuna. Vampir ve kurt adamların konu edildiği korku edebiyatını, popüler kültür, özellikle gençlik jargonu ve bolca romantizm ile birleştiren eser, bir vampir ile ölümlü bir insan arasındaki büyük aşkı bir nevi modern Romeo-Juliet şeklinde işliyordu, işin içine kurt adamları katmayı unutmadan… 1990 doğumlu Kristen Stewart ve 1986 doğumlu Robert Pattinson’un başrolü paylaştıkları popüler uyarlama perdede de tuttu. İlk filmin ardından, özellikle vampiri canlandıran Robert Pattinson’un gerçekten bir insan değil, bir yaratık görünümünde olduğunu yazmıştım. Yetenekli aktör, şu an ‘ölü yüzü’ ve vakur karizmasıyla; genç kızlara çığlıklar attıran bir beyazperde ilahı olmuş durumda. Yönetmen koltuğunu dördüncü filmde devralan Bill Condon, seriye son noktayı koymuş. Condon’un sicili oldukça temiz ve parlak işlerle dolu. “Gods and Monsters”, “Kinsey” ve “Dreamgirls / Rüya Kızlar” gibi nitelikli filmlerle anımsayacağımız yönetmeni. bu iki filmden sonra nasıl hatırlayacağımız ise kuşkulu! “Alacakaranlık Efsanesi”nin yıldızları Kirsten Stewart, Robert Pattinson ve Taylor Lautner, şimdi yeni bir başlangıçla karşı karşıyalar. Kariyerleri bakalım, “Alacakaranlık” tan sonra nasıl gelişecek? Son tahlilde, bu seriden kurtulduğumuz için ben kendi adıma mutluyum, ama serinin hayranlarına –ki aralarında kızım Öykü de var – haksızlık etmek istemem. Hikâyesi değil ama, ‘cast’ seçimi, ve teknik işçiliği gayet titiz çalışılmış film, bir fenomen olarak hafızalardaki yerini aldı çoktan! Benim diyeceğim şu; ne böyle vampirler, ne böyle kurt adamlar, ne böyle yarı insanlar lazım bize… Bize ‘insan’ lazım!
(Not: 1,5 / 5)

GÖZETLEME KULESİ
Dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapan, Türkiye prömiyeri ise ‘Ulusal Yarışma’da yer aldığı Adana Altın Koza Film Festivali’nde gerçekleşen dram, yönetmeni Pelin Esmer’in ikinci uzun metrajı. Altın Koza’dan, ‘En İyi Yönetmen’, ‘En İyi Kadın Oyuncu’ (Nihal Erdönmez), ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ (Laçin Ceylan), ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ (Menderes Samancılar) ve ‘En İyi Görüntü Yönetmeni’ (Özgür Eken) ödülleriyle ayrılan yapımda, ormanın en tepesinde bir gözetleme kulesine bekçi olarak sığınan Nihat’la, otoyol kenarındaki küçük bir durağa sığınan Seher’in kesişen öykülerini izliyoruz. Yaşadıklarından ve geçmişlerinden kaçarken birbirlerine rastlayan bu iki insan, suçluluk duygularına karşı savaşırlarken, aradıkları desteği birbirlerinde buluyorlar. Olgun Şimşek ne Nihal Erdönmez’in başrolleri paylaştığı filmde Menderes Samancılar, Laçin Ceylan, Kadir Çermik ve Rıza Akın diğer rolleri üstleniyorlar. Suçluluk, kaçış, acıtan gerçekler, kabul etme, anlayış, acımasızlık, fedakârlık, sevgi, yalnızlık gibi kavramların yoğrulmaya ‘çalışıldığı’ öykü, güzel görüntülerle yansımış perdeye. Anlatıdaki mesafeli ve soğuk ton ise, epeyce yabancılaştırıyor izleyeni öykünün kalbindeki derinliğe! Oysa kalıcı olmalı bazı kareler yürekte!
(Notu: 2,5 / 5)

DAĞ
2010 tarihli ilk uzun metrajı “Büşra” ile tanıdığımız Alper Çağlar’ın yazıp yönettiği film için öncelikle son derece kaba ve aşırı milliyetçi diyebiliriz. Güneydoğuda geçen bir askerlik öyküsü… “Nefes: Vatan Sağolsun” ile karşılaştırılıyor ister istemez film. Hemen şunu belirtmek isterim. “Nefes”, ‘orada’ olmanın ne demek olduğu üzerinden anlatıyordu öyküsünü. “Dağ”dan ‘daha az’ tek taraflıydı meseleye ve çok daha gerçek bir işti. Özellikle şehit haberlerinin, akan kanın, kayıpların günden güne arttığı son günlerde barışa ve çözüme hiçbir katkısı olmayacak, tamamen ticari bir proje “Dağ”. Dört kişilik bir ekip, sıradan bir telsiz tamir görevi sırasında teröristlerce pusuya düşürülür. Çıkan çatışmada sadece iki er hayatta kalır. Uzun dönem sorunlu er Bekir ile kısa dönem çavuş olan Oğuz. Birbirlerinden hoşlanmayan, sosyo-ekonomik ve kültürel durumları farklı, bambaşka sınıflardan gelen iki er, hayatta kalmak için birbirlerine sarılırlar. İki farklı insanın, olağanüstü zor koşullarda geliştirdikleri ‘sözde’ dostluk, ülkenin genelini ilgilendiren hayati bir problem fonunda anlatılıyor. Kanlı savaşın sona erdirilmesi değil, sürmesi söyleniyor sanki. Son jeneriklerde akan şehit isimleri, normalleştiriliyor adeta. Filmin sloganı olan ‘bir gider, bin geliriz’, daha pek çok canın kaybedileceğini düşündürüyor. Yönetmen, incelikli ve çok daha ‘duyarlı’ olmalı. Alper Çağlar, uğraştığı meseleler, bakışı, anlatımı ve yaklaşımı üzerine çok daha fazla kafa yormalı. Başrollerini Ufuk Bayraktar ve Çağlar Ertuğrul’un üstlendiği film, Erzurum’un Ejder Zirvesi ve Konaklı bölgelerinde, yamaçlarda ve çığ bölgelerinde çekilmiş. Filmin teknik tarafı ise temiz.
(Not: 1 / 5)
MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar