16 EKİM 2015
Yeni hafta, yedi yeni filme ev sahipliği yapıyor. 2001’de hayata veda eden ünlü şarkıcı Amy Winehouse’un öyküsünü perdeye taşıyan biyografik belgesel ‘Amy’, küçük izleyicilere seslenen animasyon ‘My Little Pony: Equestria Girls – Friendship Games / My Little Pony: Arkadaşlık Oyunları’ ve üç yerli yapım; Uğur Yücel’li kadrosuyla ‘Yaktın Beni’ ve ‘Öyle Ya Da Böyle’ adlı komedilerle, korku gerilim örneği ‘Kü’fa: Cin Kapanı’ haftanın notlarımız arasında yer alamayan filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. Herkese iyi seyirler.
KIZIL TEPE
Meksikalı usta sinemacı Guillermo del Toro, fantastiği, korku-gerilimle harmanladığı, içinde bolca politik ve sosyal oluşun yer aldığı dram ağırlıklı öykülerine, bir yenisini eklemiş. Bu kez ‘aşk’ öne çıkıyor. Matthew Robbins ile birlikte kalem aldıkları senaryoyu, yine son derece şık biçimde perdeye taşımış del Toro. Fakat ‘rahatsız eden’ ciddi bir mesele var bu kez ortada: orijinal değil, izlediğimiz resim. Estetik açıdan, atmosfer ve yapım tasarımı kusursuza yakın. Yönetmenlik anlamında olması gereken ‘seviyede’ her şey. Sorun, del Toro’nun kendini ‘tekrar’ etmesinden kaynaklanıyor büyük ölçüde. Birçok –hatta çok daha iyilerini- benzerini izlediğimiz ana öykü, del Toro’nun imzası haline gelen ‘süslemelerle’ izletiyor kendini pek tabii ki ama usta sinemacının o bildik, çapıldığımız filmleri arasına giremiyor; orijinal adıyla ‘Crimson Peak’. On dokuzuncu yüzyılda geçen öykü, genç bir kadının ‘aşk’ uğruna sürüklendiği tekinsiz konakta yaşadığı dehşeti ve karşılaştığı ürkütücü gerçeği öykülüyor. Mia Wasikowska, ‘Alis Harikalar Diyarı’ndan, del Toro’nun diyarlarına sürüklenmiş. Otuzlu yaşlarına merdiven dayayan yetenekli aktrise, tartışmasız manyetizmasıyla Jessica Chastain ile karizmatik İngiliz Tom Hiddleston eşlik ediyorlar. İçinde hayaletlerin raks ettiği, kar beyaz üzeri kan kırmızı renk paletinin hakim olduğu özel estetiğiyle, tutku ve aşkın delilik derecesinde yaşandığı öykü, bu mesele bağlamında; maalesef; Coppola’nın ‘Dracula’sının yanından geçemiyor bile. Guillermo del Toro’nun 2001 tarihli ‘özel’ klasiği ‘El espinazo del diablo / Şeytanın Bel Kemiği’nin farklı minvalde yeniden çekimi olmuş sanki ‘Kızıl Tepe’. Üstadın başyapıtı 2006 yapımı ‘El laberinto del fauno / Pan’ın Labirenti’nde unutulmaz karakterlere hayat veren, ustanın başucu oyuncusu Doug Jones’un bu kez hayaletlere hayat verdiğini, meraklısı için önemle belirtelim. Kamerayı, daha önce 1997’de ‘Mimic / Tehlikeli Yaratıklar’ adlı filminde birlikte çalıştığı Danimarkalı görüntü yönetmeni Dan Laustsen’e emanet eden del Toro, istediği verimi almış ama öykünün ‘kısır’ yanı, ciddi bir açmaz yaratıyor bu şık gösteri için. (3 / 5)
KARA DÜZEN
Biyografik suç dramı, 1970’li yılların Boston’unda yaşanan gerçek bir öyküyü taşıyor perdeye. İrlandalı gangster James ‘Whitey’ Bulgar ve çevresinin gerçek hikayesi, ‘elini korkak alıştırmayan’ bir suç öyküsünde vücut bulmuş. Dick Lehr ve Gerard O’Neill imzalı roman uyarlamasını yöneten isimse, aynı zamanda oyuncu olan ve usta aktör Jeff Bridges’a ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ Oscar’ını kazandıran, iki Akademi Ödüllü ‘Crazy Heart / Çılgın Kalp’ ile 2013 tarihli Christian Bale’in başrolü üstlendiği suç öyküsü ‘Out of the Furnace / Kardeşim İçin’ filmlerinde yönetmen koltuğuna oturan Scott Cooper. Cooper, üçüncü yönetmenlik denemesinde, anlattığı hikayeye ‘has’ bir atmosfer yaratmayı başarıyor doğrusu. Son derece titiz çalışılmış yapım tasarımı ve ‘seçkin’ oyuncu kadrosu sayesinde, Cooper’ın adını, ‘tür’ün elit isimleri arasına katabilecek bir yapım olsa da, suç sinemasının bugüne dek yapılmış birçok benzer ve ‘görkemli’ örnekleri arasında, yavan ve aynı kalıyor film, elde değil! İlk beş dakikada tanımakta çok zorlandığınız müthiş aktör Johnny Depp’e, Benedict Cumberbatch, Joel Edgerton, Kevin Bacon, Peter Sarsgaard, Rory Cochrane, David Harbour, Adam Scott, Dakota Johnson, Juno Temple, Julianne Nicholson gibi güçlü isimlerden kurulu zengin bir kadro eşlik ediyor. Türe ait izlediğimiz onlarca müthiş yapıma oranla, sürprizsiz tekdüzeliği ve etkisi düşük ‘aynılık’ yüklü gidişatı, zihninizden törpülerseniz, geride kalan; dönemin sosyo-politik ortamı, suç coğrafyasının acılı engebeleri, aile, dostluk kavramları ve tedirgin edici bir gerçeklik hissi oluyor. (3,5 / 5) MURAT ERŞAHİN