14 ARALIK 2012
Beş filmlik yeni haftanın iki yerlisi, notlarımız arasında yer almıyor. İki film de komedi türünde. Biray Dalkıran imzalı “Bana Bir Soygun Yaz” ve Metin Koç, Ulaş Zeybek ikilisinin yönettiği “Laz Vampir Tirakula”. Bu hafta bol seçenekli ve zengin diğer yandan! Eski dostları karşımıza çıkaran ve merakla beklenen serinin ilk halkası “Hobbit: Beklenmedik Yolculuk”, bol ödüllü yerli yapım “Tepenin Ardı” ve Penélope Cruz’la birlikte kamera karşısına geçip, bir İtalya-İspanya ortak yapımında rol alan Saadet Işıl Aksoy’lu dram “Sen Dünyaya Gelmeden”. Sokakların, sinemadan çıkmış insanlarla dolup taşacağı, sinemadan çıkmayanların sokaklara çıkamayacağı ‘film gibi günler’ dileğiyle! Herkese iyi seyirler!
TEPENİN ARDI
İlk gösteriminin gerçekleştiği Berlin Film Festivali’nden iki ödülle dönen, İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale kazanan ve daha birçok festivalden heykelcikle ayrılan sarsıcı dram, senarist-yönetmeni Emin Alper’in ilk uzun metrajı. Geçtiğimiz Mayıs ayında yitirdiğimiz Seyfi Teoman’ın yapımcıları arasında olduğu “Tepenin Ardı”, kırsalda, etrafı tepeler, tarlalar ve boşlukla çevrili olan bir kır evinde geçiyor. Çocuklarıyla birlikte babasının doğanın tam ortasındaki kır evine gelen bir adam. Dedenin yanında çalışanlar. Görünürde ilkin her şey dingin, pastoral bir öykü izleyeceğiz sanki. Ama kısa süre sonra, diğerleri, ‘ötekiler’, giriyor devreye. Yörükler. Hiç görmediğimiz ama diyaloglardan, bir düşman olarak algıladığımız yabancılar. Düşman yaratmak, ötekileştirmek, savaşmak, erkeklik halleri, kan dökmek, çıkışsızlığa ve çözümsüzlüğe hapsolmak… Son derece alegorik bir dram duruyor perdede. Türkiye’nin siyasi ve sosyal alegorisi. İyi yazılmış, iyi yönetilmiş enfes oynanmış yapımın oyuncu kadrosunda Tamer Levent, Reha Özcan, Mehmet Özgür ve Berk Hakman yer alıyorlar. Tespitleri ve eleştirisiyle son derece güçlü, meselesine tamamen hakim, söyleyeceğini nasıl söylediğini de gayet iyi bilen, son dönem sinemamızın yüz akı filmlerinden olan yapımı kesinlikle ama kesinlikle ıskalamayın. İçimizde yarattığımız nefreti yıkamadığımız, kötücül yanımızı tedavi edemediğimiz, evrene barışçıl bakamadığımız ve insanı kemiren bütün bu hastalıklı marazları kendi kendimize itiraf edemediğimiz takdirde, asla iyileşemeyeceğimizin altını çizen ‘insan’ bir film “Tepenin Ardı” . (3,5 / 5)
HOBBİT: BEKLENMEDİK YOLCULUK
Ne demeli… Yine J. R. R. Tolkien, yine Peter Jackson, yine ‘Orta Dünya’ ve yine bir üçleme! İlk halkada, büyük karizma Gandalf ve 13 cüce savaşçıya, ‘Orta Dünya’nın kaderini etkilemesi muhtemel macerada, sevimli Hobbit Bilbo Baggins eşlik ediyor! Bilbo’nun henüz çaylak hali perdedeki ve birçok tanıdık sima. Tolkien’in Hobbit adlı romanından perdeye uyarlanan filmin senaristleri arasında Guillermo del Toro’da var bu kez. Değişen bir şey yok. Fantastik macera, titiz sanat yönetimi ile öne çıkıyor. “Yüzüklerin Efendisi” kadar uzun ve kapsamlı bir eser olmasa da, “Hobbit”in de beyazperdeyi bir üçleme olarak ziyaret edecek olması, serinin ve türün fanatiklerini çok memnun etmiş durumda. Üstelik geçiştirilmiş, eğreti duran pek bir şey yok ortada. Sadece gerçekten, biraz daha kısa olabilirmiş diye geçiriyor insan içinden ama yanında oturanın bir Tolkien/Jackson fanatiği olduğunu bilerek sadece içinden geçiriyor! Bu arada yeni üçlemenin ilk filmi, Bilbo Baggins kadar Gandalf için çekilmiş sanki. Seyretmekten sıkılmıyorsunuz üstadı! Filmi de öyle. (3 / 5)
SEN DÜNYAYA GELMEDEN
Çocuğunu tek başına büyütmüş bir anne olan Gemma, artık bir delikanlı olan oğlu Pietro ile birlikte Saraybosna’ya gelir. Pietro, 16 yıl önceki savaş sırasında, Saraybosna’da doğmuştur. Fotoğrafçı olan babası Diego ise, şehirde kalmış ve hayatını kaybetmiştir. Hiç görmediği babası, kendi varoluşu ve hayatın can acıtan gerçekleri hakkında birçok şey öğrenecek, dünyaya geldiği acı fışkıran topraklardan, büyüdüğü İtalya’ya ‘olgunlaşmış’ olarak dönecektir Pietro. Geniş kitlelerce aktör kimliğiyle tanınan Sergio Castellito’nun dördüncü yönetmenlik denemesi, sarsıcı bir dram. İtalyan sinemacının, oyuncu kadrosunda da yer aldığı yapımın sürprizi, kadronun dört önemli oyuncusundan birinin, Saadet Işıl Aksoy olması. Uzun süredir yurt dışında oyunculuk derslerine devam eden başarılı ve güzel aktrisi, Semih Kaplanoğlu’nun bol ödüllü filmi “Yumurta” ile keşfetmiştik. 2009’da Bulgar sinemacı Kalman Kalev’in “Şark Oyunları / Iztochni Piesi” adlı filminde, hemen ardından aynı yıl, İlksen Başarır’ın “Başka Dilde Aşk” adlı yapımlarında rol alan Aksoy, bu kez İtalya-İspanya ortak yapımında, uluslararası bir yıldız olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini kanıtlıyor. Aksoy’un rol arkadaşları ise beyazperdenin yıldızlarından Penélope Cruz, ile Sean Penn imzalı enfes dram “Özgürlük Yolu / Into the Wild”ın bol ödüllü aktörü Emile Hirsch. Yugoslavya’nın parçalandığı kanlı savaş, Saraybosna’da yaşanan büyük trajedi ve tonla acının ortasında ‘inadına’ süren hayat. Bir aşk, savaş, sevgi, dostluk, dünya hali öyküsü orijinal adıyla “Venuto Al Mondo”. Yönetmen Castellito’nun eşi olan aktris/yazar Margaret Mazzantini’nin aynı adlı romanından perdeye uyarlanan elem yüklü dramda, Bosnalı aktör Adnan Haskoviç, kadronun en iyisi olarak öne çıkıyor. Efsane figür Jane Birkin’de konuk oyuncu olarak renk katmış filme. (2,5 / 5)
MURAT ERŞAHİN