14-16 ARALIK 2016
Yeni vizyon, 14 Aralık Çarşamba tek filmle; ‘Rouge One: Bir Star Wars Hikayesi’ ile açılıyor. 16 Aralık Cuma ise, beşi yerli, altı yeni film dahil oluyor vizyona. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini kesinlikle bırakmayın. Herkese iyi seyirler.
ROUGE ONE: BİR STAR WARS HİKAYESİ
(14 Aralık Çarşamba)
Star Wars efsanesi, incelikli ve kapsamlı bir ara öyküyle sürüyor. ‘Yıldız Savaşları’nın dördüncü filmi de denilebilir, iki üçlemeyi birbirine bağlayan ara film için. Bir isyan umut üzerine kurulabilir diyor Gareth Edwards imzalı toplamda sekizinci George Lucas yaratısı! 1977 tarihli ‘Yıldız Savaşları’nın favori filmleri arasında söyleyen Edwards’ı, ilk uzun metrajı Monsters / İstila’ ve 20142te çektiği Godzilla ile tanıyor, ‘iyi biliyoruz’! Karanlık atmosferlerde duyguyu ihmal etmeden anlattığı gerilimli öykülerle sıkı bir sinemacı olduğunu kanıtlayan Edwards, kendi efsanelerinden George Lucas’ın yarattığı sinema tarihinin önemli epik serilerinden biri olan yapıma bir ‘ara öykü’ çekerek, müthiş bir sorumluluk almış. Başarılı atmosferiyle kişilik sahibi diyebileceğimiz yeni öykü, karanlık özü, titizlikle yaratılmış karakterleri, retro yapısı ve üçlemeler arasında önemli bir ileti kuran öyküsüyle alkışa değer. Teknik kadroyu ve ‘cast’ ekibini de ayrıca kutlamak gerek. John Knoll ve Gary Whitta’nın yazdıkları öyküyü, aynı zamanda yönetmen kimliğiyle tanıdığımız usta senarist Tony Gilroy ile senarist-yönetmen-yapımcı kimliğiyle bize yabancı olmayan bir diğer usta Chris Weits uyarlamışlar. Bir grup isyancı, imparatorluğun amiral üssü veya imha gücü olan ‘ölüm yıldızı’nın planlarını çalmak üzere harekete geçerler. Hemen her karakterin altından başarıyla kalkan İngiliz aktris Felicity Jones’a, Meksikalı yetenekli aktör Diego Luna eşlik ederken, Alan Tudyk, Donnie Yen, Wen Jiang, Riz Ahmed, Ben Mendelsohn, Forest Whitaker, Mads Mikkelsen gibi uluslararası usta isimler, zengin oyuncu kadrosunu oluşturuyorlar. 1977 tarihli filmin kötü adamlarından Grand Moff Darkin’i canlandıran usta aktör Peter Cushing (1913-1994), bilgisayarda yaratılmış etten kemikten bir oyuncu olarak yine perdede. Filmin belki de en keyifli sürprizi bu. Darth Vader’i de ‘bonus’ olarak bize armağan eden yeni yapım, başarılı teknik kadrosu ve yönetmen Edwards’ın ana öyküde yatan retro ruhu koruyup kollamasıyla önem arz ediyor. Özetle, bildik öyküye umut ileten ara film, sağlam bir köprü vazifesi görmüş! (3,5 / 5)
TEREDDÜT
Birbirlerinden farklı iki kadının, Şehnaz ve Elmas’ın yolları kesiştiğinde, hayatlarındaki acı gerçekler ortaya çıkar. Bir sahil kasabasında, Sakarya’ya bağlı Karasu’da psikiyatr olarak görev yapan Şehnaz, hafta sonları İstanbul’da kalburüstü bir sosyal statüye sahip, fazlasıyla bencil eşi Cem’le yaşadıkları eve gitmektedir. Beraberliklerinin derininde yatan mutsuzluk, tatminsiz bir cinsellik ve anlamsız bir varoluş halidir Şehnaz için. Elmas ise bir çocuk gelin olarak, her akşam isteği dışında, bir köle olarak kocasına hizmet vermekte ve hasta kayınvalidesinin bakımını sağlamaktadır. Çocukluğunu çoktan unutmuş genç kız, fena halde sıkışıp kaldığı hayattan, fırtınalı bir gecenin sabahında dehşet dolu bir olayla sıyrılır ve iki kadın tesadüf eseri bir araya gelip, hayatlarının sorunlarıyla yüzleşirler. Yeşim Ustaoğlu’nun yeni filminin öyküsü bu kısaca. Toplumun modern ve tutucu kesimlerinden farklı sosyal- ekonomik-kültürel sınıflardan iki kadının bedenleri ve ruhları üzerinden kadın olma ve özgürleşme halleri. Yeşim Ustaoğlu’nun yazıp yönettiği dramda, Funda Eryiğit, Ecem Uzun, Mehmet Kurtuluş, Okan Yalabık, Serkan Keskin ve Sema Poyraz rol alıyorlar. Türkiye-Almanya-Fransa-Polonya ortak yapımın teknik işçiliği titiz ve başarılı. Aynı başarı, meseleye yaklaşım ve işleyişte kendini gösterememiş maalesef. Öncelikle, iki kadının kesiştiği ve eşitlendiği savunulan hikayelerinin, en ufak bir benzerliği bulunmamakta. Biri, memleketin kanayan yaralarından biri olan çocuk gelin. Diğeri, bambaşka bir sosyal, ekonomik ve kültürel sınıftan. Sadece haz alamadığı sevgisiz bir ilişkisi olması sebebiyle, bedeni esir alınmış biçiminde yansımış perdeye. İki kadının durumu arasında uçurum var. Biri, ailesi tarafından adeta satılmış, henüz bir çocukken, haberi bile olmaksızın bir adamla evlendirilmiş ve adeta her akşam tecavüze uğrayan bir mağdur. Her anlamda bir köle o. Psikiyatr olarak karşısına çıkan diğeri ise, istediği zaman aradığı hazzı ve özgürlüğü ‘başka beden veya yerde bulan’ çok daha şanslı biri. Bu zorlama kadın olma durumu bakışı, bir hayli haksızlık ve ‘odaktan kaymayla’ yüklü. Bedenler ve ruhlar üzerinden, tamamen eşitsiz ve adil olmayan yaşayışlar, aynı potada yer alan ve ‘kurban’ olarak gösterilen kadınların hikayeleriyle duruyor perdede. İnandırıcılık, memleket gerçeklerinin çok gerisinde. Cem gibi veya Elmas’ın kocası ve kayınvalidesi gibi ‘karikatür’ karakterler, haddinden fazla karikatür olarak yer almış öyküde. Yaşamı idame, yaşama derdi ile haz-beden özgürlüğü arasında uçurum var ve olmalı. Kadın bedeninin sahibi kadının ta kendisi tabii ki. Keşke farklı ve sahici bir öyküde, daha inandırıcı bir ruh hali ile yaratılsaymış film. Bu arada Yeşim Ustaoğlu, yine fırtınalar, kara kış ve karanlık gökyüzü altında anlatmayı sürdürüyor hikayelerini. Hiç mi güneş çıkmıyor memlekette diye düşünüyor insan; güneş altında hakikilik, etkileyicilik sağlanamıyor mu yoksa? Güneş ışını, sosyal gerçekçiliğe dokunuyor mu? Bu ve buna benzer sorularla terk ederken salonu, önemli bir fırsatın kaçtığını düşünüyor insan. ‘Tereddütsüz’ söyleyebilirim ki, öykünün odağında ciddi kaymalar var. (2 / 5)
APTALLAR ÇETESİ
‘Napoleon Dynamite’ ve ‘Nacho Libre’ adlı zıpır komedilerin ‘hınzır’ yönetmeni Jared Hess, ABD tarihindeki gerçek bir soygundan yola çıkarak, kendine özgü avantür bir komediye imza atmış yine. Bol karakterli, hafif ‘tuvalet mizahlı’ soygun öyküsü, beğenip, hoşlandığı kadınla kuracağı yeni gelecek için, görev yaptığı zırhlı para aracını soyan David’in ve etrafındakilerin ‘gırgır’ öyküsünü yansıtıyor perdeye. Lokal değinilerin de araya serpiştirildiği komedi, kaba saba espriler içerse de kaba değil her şeyden evvel! Samimi, sıcak ve durum mizahına dayanan ‘gag’larla süslü. Usta komedyen Zach Galifianakis’e, Kristen Wiig ve filmin belki de en başarılı ismi olan Kate McKinnon’un yanı sıra, Owen Wilson ile Jason Sudeikis gibi usta isimler eşlik ediyorlar. Hayallerini süsleyen macera aşkını, gerçek bir soygunda gidermeye çalışan karakterin çıkış noktası, sahicilik katıyor; absürd gibi gözüken ‘gerçek’ öyküye. Perdedeki yapıma fazla önem yüklemeden gülüyor ve çıkıyorsunuz salondan. (2,5 / 5) MURAT ERŞAHİN