13 EYLÜL 2024
Eylül 13’ü gösteriyor takvim!
Mehmet Rauf durumları… Güzün hüznü her yerde. Henüz yapraklar tam sarı sarı değil ama yakındır… Ayrılıklar, alışkanlıklar, hasretler, hüzünler, düşler… Şarkıların, resmin ve şiirin olduğu kadar sinemanın da çok sevdiği bir ay Eylül! Ingmar Bergman’ın, Woody Allen’ın favori ayındayız! Ay içinde film festivalleri var. Bu yıl 31. kez düzenlenecek olan Uluslararası Adana Altın Koza örneğin!
Vizyon filmlerinin tanıtımı ve artık sizin de ilgiyle takip ettiğiniz ‘Sinema Tarihinden 5 Klasik’ ‘Hafta Sonu Aile Sineması’ ve ‘Tarihte Bu Hafta’ bölümleri dışında, haftalardır artık tarihte ve anılarda kalmış bir Kadıköy sinemasını anımsatıyorum sizlere.
Devam ediyoruz!
İstanbul’un orta yeri sinemadır ya; Kadıköy’ün her köşesi sinematografiktir! Saint Joseph’in duvarı, Kadıköy Anadolu’nun denize inen yolu, Çarşı’nın balıkçıları, Kalamış’ın ağaçları, Kızıltoprak’ın rüzgârı, Moda’nın iskelesi, okulları, çeşmeleri, kiliseleri, köşkleri, çayırları, eczaneleri, lokantaları, meyhaneleri, kulüpleri, lokalleri, esnafları, doktorları, yazarları, şairleri, spor kulüpleri, hamamları, tramvayları, kedileri, köpekleri, renkli simaları ve elbet sinemaları… Kadıköy, günümüzde olduğu gibi eskiden de kültür ve sanata ev sahipliği yapıyordu. Beyoğlu ve Şehzadebaşı gibi Kadıköy de sinema salonlarının merkez semtlerinden biriydi. Bahariye Caddesi ve civarından Bostancı’ya dek uzanan bölgede çok sayıda kışlık kapalı salonlar ve yazlık bahçe sinemaları vardı. Çok azı günümüze kadar varlığını sürdürmeyi başarırken birçoğu yıkıldı, yok oldu, dönüşüme uğradı ve isimleri unutulmaya yüz tuttu.
Bu hafta sırada Kadıköy Sineması var!
KADIKÖY SİNEMASI
2 Nisan 1964’te tiyatro salonu olarak inşa edilen yapı, aynı yıl İtalya’da bir tasarım ödülüne de layık görüldü. Mimari projesi Melih Koray’a ait olan bina, Arslan Ekşioğlu tarafından yaptırıldı. Maddi sorunlar nedeniyle el değiştiren mülkiyet, 1968 yılında Erol Kocadağ’a geçti. Kocadağ, salonun işletmesini 1988’e kadar bizzat sürdürdü. O tarihten itibaren çeşitli kiracıların devraldığı salon, 2018 itibariyle yeniden aile tarafından işletilmeye başlandı. Funda Kocadağ ve oğlu Erol Kocadağ, sinemayı yaşatmak için mücadele veriyorlar. Kadıköy Sineması, 319 kişi kapasiteli ve bir istiridye kabuğu şeklindeki ana salonuyla iyi filmlere yakışan ortamı, sinema izleyicisine sunmaya devam ediyor.
SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
Patton / General Patton
(Yönetmn: Franklin J. Schaffner / 1970)
The French Connection / Kanunun Kuvveti
(Yönetmen: William Friedkin / 1971)
The Conversation / Konuşma
(Yönetmen: Francis Ford Coppola / 1974)
Network / Şebeke
(Yönetmen: Sidney Lumet / 1976)
Blow Out / Patlama
(Yönetmen: Brian De Palma / 1981)
HAFTA SONU AİLE SİNEMASI
ANNE VE BABA İÇİN
The Color Purple / Mor Yıllar
(Yönetmen: Steven Spielberg / 1985)
Fried Green Tomatoes / Kızarmış Yeşil Domatesler
(Yönetmen: Jon Avnet / 1991)
Leaving Las Vegas / Elveda Las Vegas
(Yönetmen: Mike Figgis / 1995)
ÇOCUKLAR İÇİN
Zootopia / Zootropolis: Hayvanlar Şehri
(Yönetmen: Byron Howard, Rich Moore, Jared Bush /2016)
Soul
(Yönetmen: Pete Docter, Kemp Powers / 2020)
Encanto / Enkanto: Sihirli Dünya
(Yönetmen: Jared Bush, Byron Howard, Charise Castro Smith / 2021)
Vizyonda bu hafta (13 Eylül 2024)
Dördü yerli yapım olmak üzere toplam on bir yeni film vizyona merhaba diyor 13 Eylül haftasında! Özellikle genç izleyiciye seslenen, popüler fantastik ve romantik yapım ‘Twilight / Alacakaranlık’ serisinin üç filmi yıllar sonra yeniden vizyonda!
Şehir dışında bulunduğumdan ve kimi filmler adına düzenlenen basın gösterimlerine katılamadığımdan dolayı 13 Eylül haftasının filmlerine yapım notlarıyla değineceğim.
Stephenie Meyer’in aynı adlı çok satan roman serisinden beyazperdeye uyarlanan ‘Twilight / Alacakaranlık’, özellikle genç izleyicilerin büyük beğenisini kazanmış, popüler bir seriye dönüşmüştü. Catherine Hardwicke’in yönettiği ilk film 2008’de yansıdı perdeye. Kristen Stewart ve Robert Pattinson’un sönmemek üzere parladıkları fantastik ve romantik öykü, vampir ve kurt adam arasında kalan bir genç kızın hikayesiydi. Klasik Romeo-Juliet hikayesi, karanlık ve fantastik oluşlarla yeni bir açılım buluyordu perdede. Taylor Lautner, Anna Kendrick ve Billy Burke, serinin öne çıkan diğer oyuncularıydı. 2009’da Chrisr Weitz’in yönetmen koltuğunda oturduğu serinin ikinci filmi ‘The Twilight Saga: New Moon / Alacakaranlık Efsanesi: Yeni Ay’, 2010’da ise bu kez yönetmenliğini David Slade’in üstlendiği üçüncü film ‘The Twilight Saga: Eclipse / Alacakaranlık Efsanesi: Tutulma’ çıkageldi. Bella Swan ile Edward Cullen aşkı etrafında dönen vampir-kurt adam-insan üçgeninde süren maceralar devam da etti. Bu hafta on altı yıl önce başlayan efsanevi serüven yeniden beyazperdeye yansıyor. Üç bölümü bir arada seyredecek olan yeni nesil, bakalım nasıl tepki verecek?
Başrolünde James McAvoy’u izleyeceğimiz, ilk yönetmenlik denemesi 2008 tarihli ‘Eden Lake / Kan Gölü’ ile korku-gerilim türünde rüştünü ispatlayan İngiliz sinemacı James Watkins imzalı ‘Speak No Evil / Sakın Ses Çıkarma’, psikolojik unsurlar içeren bir korku-gerilim. Amerikalı bir aile, tatilde arkadaş oldukları büyüleyici bir İngiliz ailenin cennet gibi malikânesinde hafta sonunu geçirmek üzere davet edildiğinde, rüya gibi başlayan tatil kısa sürede içinden çıkılması neredeyse imkânsız bir kâbusa dönüşür. Mackenzie Davis, Scoot McNairy ve Aisling Franciosi, oyuncu kadrosunun öne çıkan diğer isimleri.
Fantastik dram ‘Tuesday / Ayrılış’, Daina Oniunas-Pusic’in yazıp yönettiği ilk uzun metraj kurmacası. Şaşırtıcı derecede konuşan bir kuş biçiminde gelen ölüm ile yüzleşmek zorunda olan bir anne ve kızının hikâyesi. Tuesday, ölmek üzere olan bir gençtir. O, annesi Zora’ya yakın olmak ve dünyadaki bir papağanın bedenine bürünen ‘ölüm’ ile arkadaş olmak ister. Julia Louis-Dreyfus ve Lola Petticrew başrolleri üstleniyorlar.
Çin yapımı fantastik tatlar içeren animasyon ‘Luo Fan Chen / Into the Mortal World’, Ding Zhong tarafından yönetilmiş. Jinfeng’in annesi haksız yere bir suçla itham edilmiş ve ilahi dünyadan sürgün edilmiştir. Annesinin adını temize çıkarmaya kararlı olan Jinfeng, annesinin günahları için kefaret olarak yirmi sekiz konaklama ruhunu toplamak için tehlikeli bir göreve çıkarak ölümlü dünyaya iner. Yolculuğu boyunca Jinfeng, geçmişi gizemli, neşeli ve sevimli bir kız olan Fanning ile karşılaşır. Yolları kesişir ve birlikte tehlike ve entrikalarla dolu bir maceraya atılırlar.
Vasiliy Rovenskiy’nin yazıp yönettiği animasyon ‘Velikolepnaya pyaterka / Köpekler Firarda’, Rusya yapımı. Yanlışlıkla girdiği tiyatroda tanıştığı yeni arkadaşlarıyla bir serüvene atılan sokak köpeği Samson’un öyküsü.
Bilal Kalyoncu’nun yönetmen koltuğunda oturduğu ‘Koparan Kardeşler’, mevtaların kabir bakım işleri üzerine esnaflık yapan kardeşlerin mizahi öyküsü. Önder Açıkbaş ve İnal Ulaş Torun ve Savaş Satış’a, Cansın Çekili ve Umut Özkan eşlik ediyorlar.
‘Cin Daveti’, Mustafa Beni Filik’in yazıp yönettiği bir korku örneği. Üniversite öğrencisi olan Murat ve kız arkadaşı Ece birlikte yaşamaktadır. Ece son zamanlarda tuhaf rüyalar görmektedir. Psikolojisi iyice bozulmuştur. Bir akşam Murat’ın arkadaşı Oğuz gelir ve birlikte evde oturup bir şeyler içerler. Yatağında uyuyan Ece aniden uyanır ve yine aynı rüyayı gördüğünü söyler. Bunun üzerine Murat ve Oğuz, Ece’nin rüyasını araştırmaya başlar. Simge Olcay Şener, Akmyrat Aylyyev, Musa Öztep ve Halim Solmaz, oyuncu kadrosunu oluşturan isimler.
Recep Akdağ’ın yönettiği ‘Giderayak’, komedi türünde. Zengin bir iş insanı, oğlu için yerel bir televizyon kanalı kurar. Kâmil Mucit, kanala genel yayın yönetmeni olarak atanır. Kâmil Mucit, işinde başarılı olmak için çabalarken kendisini türlü komik olayların içerisinde bulur. Ayhan Taş, Orçun Kaptan, İrfan Kangı, Bora Duran ve Hazım Körmükçü, filmin oyuncu kadrosunu oluşturuyorlar.
İman Tahsin’in yönettiği korku türündeki ‘İzliyorlar’, karanlığı izleyen üç insanın farklı öykülerini anlatıyor. Orhan, annesini ölümden geri getirmek için yeraltındaki ölü diriltme enstitüsüne başvurur. Ayşe, kızına bir kedi sahiplenir ve önceki sahibinin tavsiyesine rağmen kedinin adını değiştirmez. Doktor Oktay ve eşi, dilekleri gerçekleştiren bir toz keşfederler. Oyuncu kadrosunda yer alan isimelerse Mehmet Polat, Burcu Almeman, Gökçe Özyol, Ekim Yusuf Mağden, Gülay Özdem ve Buket Kurtez İncigöz.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!
İyi seyirler herkese!
TARİHTE BU HAFTA
On bir ve beş yıl öncesine, 2013 ve 2019 yıllarına dönüyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!
Vizyonda bu hafta (13 Eylül 2013)
Yedi yeni yapıma merhaba diyen 13 Eylül haftasının, izleme şansı bulamadığımız filmleri, üç boyutlu animasyon ‘Turbo’ ile iki yerli yapım, korku türündeki ‘Şeytan-ı Racim’ ve romantik aşk filmi ‘Neva’. Hemen her türü kapsayan yeni vizyonun diğer dört filmi ise notlarımız arasında. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana sıkı sıkıya sarılmayı ihmal etmeyin sakın. Herkese iyi seyirler!
PIRILTILI HAYATLAR
Sofia Coppola, beşinci uzun metrajında, yine uğraştığı ve didiklediği meselelerle buluşturuyor bizleri. Ün, şöhret, kapitalizm ve aldatıcı, yalancı bir kalabalığın arasında yok olup giden küçük insan ve hızla artan insan deformizmi. Küçük, sıradan insana ait bu son sürat deformasyonu, yine çıldırmış bir kapitalizm fonunda, hastalıklı, arızalı bir toplum analiziyle yansıtıyor perdeye. Ün ve maddiyat takıntılı genç kuşağın, ‘sistem’ kurbanlarının acıklı hali. Sosyeteden, Hollywood figürlerinden çalarak onlar gibi olmak! Sosyal elitlerin, sosyete ikonlarının ve popüler Hollywood figürlerinin Los Angeles’taki evlerinden milyonlarca dolarlık eşya çalan bir grup gencin yaşanmış öyküsü. İbretlik bir toplumsal hikaye, gençlerin ve ailelerinin, geniş bir sınıfın röntgeni işin aslı. Nancy Jo Sales’in 2010 Mart ayında Vanity Fair’de yayımlanan ‘The Suspects Wore Louboutins’ başlıklı makalesinden yine Coppola tarafından uyarlanmış perdeye düşündürücü dram. Pairs Hilton, Lindsay Lohan, Orlando Bloom, Megan Fox ve daha pek çok sayıda ünlünün evlerine gizlice girip, onlara ait değerli eşyaları çalan gençler. Ünü, şöhreti ve markaları takıntılı hale getiren hırsız gençlerin hikayesi, sarsıcı. ‘Harry Potter’ serisinin ‘Harmonie’si Emma Watson’a yine yetenekli bir grup genç oyuncu eşlik ediyor. Duyarsız, ilgisiz aileler, kolay para, marka, uyuşturucu ve geniş bir boşlukta kaybolmuş, kimliksiz gençler ve bilinçsiz bir toplum röntgeni son tahlilde Sofia Coppola’nın, Cannes Film Festivali’nin ‘belirli bir bakış bölümünde’ gösterilen yeni filmi. (3 / 5)
BU NASIL AİLE!
Küçük çaplı bir uyuşturucu satıcısı, bir striptizci, sokaklarda yaşayan, evinden kaçmış genç bir kız ve ailesinin ilgilenmediği sorunlu ve bakir delikanlı, birkaç günlüğüne bir araya gelip ‘bir aileymiş’ gibi davranmak üzere ‘şık’ bir karavanla yola düşerler. Tedarikçisine borçlanan kahramanımızın mecbur kaldığı bu plan, Meksika’dan ABD’ye sokulacak, hatırı sayılı miktarda uyuşturucu sevkiyatını kapsamaktadır. Hınzır ve muzır mizahla yüklü hoş komedi, aile kurumuna ve kurumun kıdemli memurlarına sözünü esirgemiyor! Son tahlilde ise, beraber kalmayı, sevgiyi, dostluğu ve dayanışmayı kutsuyor! Sıkı komedi ‘Wedding Crashers / Davetsiz Çapkınlar’ın yazarları Bob Fisher ile Steve Faber’in öykülerinden uyarlanan edepsiz komediyi, Rawson Marshall Thurber yönetmiş. Amerikan komedilerinin yetkin isimlerinden Jason Sudeikis ve striptiz performansıyla sürpriz yaratan Jennifer Aniston’un başrolleri paylaştığı filmde, diğer önemli rolleri, Emma Roberts, Will Poulter, ‘The Hangover / Felekten Bir Gece’ serisinin ‘Stu’su Ed Helms, Tomer Sisley, Nick Offerman ve Kathryn Hahn üstleniyorlar. ‘Sevimli Aile / National Lampoon’s’ serisinin ‘içine şeytan kaçmış biçimi’, olarak nitelendirilebilecek yapım, içten kahkahalar attırmayı ve hedefi tutturmayı başarıyor. (3 / 5)
ARINMA GECESİ
Yakın gelecekte ABD’deyiz. Suç oranı tarihin en düşük resmi rakamlarında. Ekonomik göstergeler sürekli artı vermekte. Devlet, suçu sadece geceleri, 12 saatlik süreyle resmi kılıyor. Polis aranamıyor, hastaneler hasta kabul etmiyor. Hiçbir resmi güvenlik yok ortada ve herkes kendi güvenliğini sağlamak zorunda. Üst-orta sınıftan bir aile de güvenlikli evlerinde geceyi geçirmek üzereyken, hesapta olmayan ayrıntılar, evdeki huzurlu geceyi bir kabusa çeviriyor. Bir grup saldırgan, evi istila etmek üzere ablukaya alıyorlar. Senarist kimliğiyle tanınan James DeMonaco’nun yazıp yönettiği korku-gerilim, bilimkurgudan da nasiplenmiş. Başrolde, Ethan Hawke var. Lena Headey, Rhys Wakefield ve Edwin Hodge, diğer önemli rolleri üstleniyorlar. Zeki ve parlak fikre sahip, iyi açılan fakat yürütme aşamasında sorunlar yaşayan yapım, bir şekilde izletiyor kendini. (2,5 / 5)
KARANLIK ŞERİT - MÖBIUS
Fransız yapımı, gerilim yüklü gizli ajan filmlerinin, romantizmle sıkı flörtü olarak nitelenebilir en başta! Sinemaya seksenli yılların başında adım atan, Cannes’de ‘altın palmiye’ için yarışan, Fransız Oscar’ları olarak bilinen César’ı kazanan ve Venedik’ten biri FIPRESCI olmak üzere iki ödülle ayrılan sinemacı, yazıp yönettiği casusluk dramıyla, epey bir aradan sonra, yeniden ‘perde’ demiş. Başrolleri, Oscar’lı Jean Dujardin ve özellikle ‘Quand j'étais chanteur / Şantör’le hemen herkesi kendisine aşık eden Cécile De France paylaşıyorlar. Tim Roth, kadronun artı değeri. Rus gizli servisince, Monako’ya, bir Rus iş adamını izlemek için gönderilen Moïse, hedefine; parlak finansçı Alice’i kullanarak ulaşmayı planlar. Ama işin içine duygular ve güç savaşları girince, bilinen her şey şekil değiştirir. Kısmen başarılı ajan filmi, duygusal yana ağırlık vererek dengede kalıyor. Eksi yönleri, terazinin diğer kefesinde. (2,5 / 5)
Vizyonda bu hafta (13 Eylül 2019)
Ortak yapım olan ‘Kız Kardeşler’i de sayarsak, ikisi yerli; toplam dokuz yeni film merhaba diyor vizyona. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.
KIZ KARDEŞLER
-Çaresizlik mektubu-
Yoksulluğun, çıkışsızlığın, çaresizliğin resmi duruyor perdede! Emin Alper, ‘Tepenin Ardı’ ve ‘Abluka’dan sonra üçüncü uzun metrajında, karların yolları kapadığı bir doğu köyünde yaşanan hüzünlü ve gerçekçi bir imkânsızlık öyküsü teyellemiş perdeye. Dünya galası, Altın Ayı için yarıştığı 69. Berlin Film Festivali’nde gerçekleşen dramın senaryosu yine Emin Alper imzası taşıyor.
Annelerinin ölümünün ardından köylerindeki küçük ‘ev’lerinden çıkarak, başka ailelerin yanına besleme olarak verilen farklı yaşlardaki üç kız kardeşin, Reyhan, Nurhan ve Havva’nın yıllar sonra köylerine geri dönmeleri, birbirleriyle ve hayatla yüzleşmeleri yer alıyor hikâyenin odağında. Baba ocağına geri dönen üç kız kardeş, babaları ve köyden dışarı çıkamamış diğerleriyle birlikte, yürek yakan bir resmin figürleri olurlar.
38. İstanbul Film Festivali’nden ‘En İyi Film’e verilen ‘Altın Lale’ ile dönmeyi başaran yapım; ‘En İyi Yönetmen’, üç oyuncusuna birden verilen ‘En İyi Kadın Oyuncu’, ‘En İyi Özgün Müzik’ ve FIPRESCI ödüllerini de elde etmişti. Üç kız kardeşi canlandıran Cemre Ebüzziya, Ece Yüksel, Helin Kandemir’e, Kayhan Açıkgöz, Müfit Kayacan, Kubilay Tunçer ve Hilmi Özçelik’in eşlik ettiği yapım, oyuncu performansları bakımından unutulmayacak anlar vaat ediyor. Başta Giorgos Papaioannou ve Nikos Papaioannou imzalı özgün müzik olmak üzere, Emre Erkmen’in kamerasından, Çiçek Kahraman’ın titiz kurgusuna dek hemen her detay üzerine çok çalışılmış. Emin Alper, üçüncü uzun metrajında kendi çıtasını oldukça yukarı çıkarıp, en iyi filmini çekmiş! Henüz öykünün başında, izleyici koltuğundan kötü kötü baktığınız baba ile kızların çaresizliği ne kadar aynı oysaki! Yarı deli adamın, taklacı kadının, muhtarın, hatta kasaba doktoru Necati’nin çıkışsızlığına ne demeli… Zorlu, yoksul, imkânsızlığın atomlarından oluşmuş bir coğrafyanın, hücre çekirdeğinde yer alan dağ köyüne hapsolmuş insanlar… Düşleri, dertleri, tutkuları, fantezileri, ufacık insancıl istekleriyle yapayalnız, izole, hemen her şeyden yoksun bireyler. Yaşamak ve birlikte kalabilmek adına bazı anlar mizahı elden bırakmamaya çalışan küçük kahramanlar onlar! Yüzbinlerce benzeri olan öykü kahramanları, bir çaresizlik mektubunun satırları oluyorlar perdeye yazılan… Gayet iyi film Alper’inki. Yürekli. İzleyiniz mutlaka! (3,5 / 5)
Berlin Film Festivali’nden ‘Altın Ayı’ ile dönmeyi başaran İsrailli yönetmen Nadav Lapid imzalı derinlikli dram ‘Synonymes / Eş Anşamlılar’, Diane Kruger’i başrolde izleyeceğimiz Yuval Adler’in yönettiği gerilimli öykü ‘The Operative / Casus’, Mike Gan’ın ilk uzun metraj yönetmenlik denemesi olan hareketli gerilim ‘Burn / Cehennem Gecesi’, Juliane Block imzalı Almanya’dan çıkagelen bir diğer gerilim ‘3 Lives / Ölümcül Temas’, yönetmenliğini Alfonso Gomez-Rejon’un üstlendiği, Benedict Cumberbatch, Nicholas Hoult ve Michael Shannon’u bir araya getiren biyografik dram ‘The Current War / Elektrik Savaşları’, özellikle küçük izleyicilere seslenen iki animasyon; ‘Funny Pets 2 / Sevimli Evcil Hayvanlar’ ve ‘Benjamin the Elephant / Arkadaşım Benjamin’in yanı sıra haftanın ikinci yerli yapımı olan, Onur Aldoğan’ın yazıp yönettiği korku öyküsü ‘Cin Azabı’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese!
MURAT ERŞAHİN