13 EKİM 2017
Dördü yerli, toplam yedi yeni yapım merhaba diyor bu hafta vizyona! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.
MUTLU SON
-Şiirimiz karadır abiler!-
İzleyicisine ‘huzursuz seyirler’ dileyen ‘rahatsız’ auteur Michael Haneke, beyazperde için çektiği on ikinci ve şimdilik son uzun metrajında, yine bildik dertlerini, yine büyük bir ustalıkla yansıtıyor perdeye. Steril Avrupa’nın iki yüzlü riyakarlığını, faşizan yanını, üst-orta sınıfların suratına şamar şeklinde vuran yaratıcı auteur, bu kez Fransa’nın kuzeyine, Calais’de yaşayan, zengin bir aristokat aileyi mercek altına alıyor. Rahat ve müreffeh bir hayat süren Laurent ailesi, en küçük üyesinin kışkırtıcı kararlılığıyla çözülmeye başlar.
Problemli ‘mutsuz’ aileler, suçluluk duygusu, faşizan eğilimler, acı geçmiş gibi kavramların yanı sıra, kıta Avrupası’nın kanayan sorunlarından olan göçmen problemi perdeye, Haneke sinemasının alametifarikaları olarak yansıyorlar. Dev oyuncular Isanelle Huppert ve Jean-Louis Trintignant’a, aktör-yönetmen-senarist Mathieu Kassovitz, usta İngiliz oyuncu Toby Jones, Alman aktör Franz Rogoswski ve genç yetenek Fantine Harduin eşlik ediyorlar. Her oyuncu, parlak bütünü oluştururken, bireysel ışınlar saçıyorlar.
Cannes’de Altın Palmiye adayı olan zeki dram, Haneke’nin, 2012 tarihli bir önceki filmi ‘Amour / Aşk’a birebir göndermeler yaparken, ustanın bildik yol haritasından farklı kolajlar da içeriyor. İğneleyici durum tahlili, Haneke’nin öfke oklarından nasibini almayan pek bir şey bırakmıyor yine ortada. Hemen her oluş ve gerçeğe son derece egemen yönetim, bir parça tekrarı hoş görürsek, ilgiye aday tabii ki! (3,5 / 5)
TAŞ
-Sembolik, politik, distopik ve yetkin-
‘İki Dil Bir Bavul’, ‘Başgan’ adlı belgeselleri ve ‘Babamın Sesi’ adlı kurmacası ile tanıdığımız Orhan Eskiköy, yeni uzun metraj kurmacasında, inanca, sıkışmış bireye ve otoriteye dair içi dolu sorular soruyor.
Selim, kendisini kaldığı devlet yurduna götürmek isteyen Memur adında birinden kaçarken az sayıda nüfusun yaşadığı köyün herhangi bir evinin önünde yorgunluktan bayılır. Emete, kapıda yatan kişinin, yıllar önce kaybolan oğlu Hasan olduğunu düşünür. Bundan öyle emindir ki, kocasıyla kızını da buna inandırır. Selim’in ansızın kapılarında belirmesi, evdekilerin hayatının tamamen değişmesine neden olacaktır. Memur ise hâlâ genç adamın peşindedir ve üstelik köylüler üzerinde de derin bir baskı kurmuştur.
Otorite, birey, inanç, korkular, tabular, yaratılış, doğa ve devinim üzerine içi dolu sorular sorma gayretindeki film, Bela Tarr sinemasına yakın duran son derece titiz sineması ve ciddi meseleleri ile dikkat çekiyor. Türksoy Gölebeyi’nin enfes kamerası, siyah beyaz anlatıya zenginlik katmış. Orhan Eskiköy’ün yazıp yönettiği dram, galasını yaptığı 36. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Altın Lale Yarışması’nın ardından, geçtiğimiz günlerde 24. Adana Film Festivali’nin Ulusal Yarışması’nda da yer almıştı. Festivalden, Ahmet Varlı’nın kazandığı ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ ödülü ile ayrılan distopik tatlar içeren özenli filmin oyuncu kadrosunda Varlı’nın yanı sıra, Muhammet Uzuner, Jale Arıkan, Beste Kökdemir de çok güçlü performanslar sergiliyorlar.
Sembolik bir anlatının, gerçeküstü lezzetlerle incelikli bir politik ve sosyolojik drama yedirildiği yapım, birçok disiplinden beslenen, sineması son derece düşünülerek tasarlanmış, yılın en iyi yerli filmlerinden biri kuşkusuz. Kayıtsız kalmayın sakın! (3,5 / 5)
ÖLÜM GÜNÜN KUTLU OLSUN
-Uyan, öl, uyan-
Bencil, şımarık, kendini beğenmiş, genç ve güzel üniversite öğrencisi Tree, öldürüldüğü günü, ertesi sabah uyandığında bütün detaylarıyla yeniden yaşamaktadır. Kendi katilini bulmak için defalarca ölmesi gereklidir belki de!
Tuhaf ve gizemli bir ‘dejavu’yu perdeye yansıtıyor özellikle yeni yetmelere ve gençlere seslenen korku-gerilim. İçine mizah dozu da serpilmiş yapım, Christopher Landon imzalı. Başrolü, Jessica Rothe üstlenmiş. Rol arkadaşları ise Israel Broussard, Charles Aitken ve usta aktör Matthew Modine’in kızı Ruby Modine. Kendi katilinin kim olduğunu her gün yeni baştan cinayete kurban giderek araştıran kurban, sonunda; iyi insan olmayı seçiyor ve bütün kötü huylarından arınarak mutlu oluyor. Bir tutam muhafazakar ve ahlaki bakış içeren gençlik gerilimi, günümüz gençlerinin kültürel ‘boşuklarıyla’ da dalgasını geçiyor öte yandan.
Başrol oyuncusu Jessica Rothe, hem masum, hem de feleğin çemberinden geçmiş kız yüzünü gayet iyi kullanıyor. Tür filmlerinde aranılan bir aktris olmasının kaçınılmazlığını anımsatalım. Son tahlilde gençler ve türün hayranları için izlemesi hoş bir eğlencelik. Uçucu ama keyifli. (2,5 / 5)
CİNGÖZ RECAİ
-Popülist bir oldubitti-
Özellikle ‘Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’ adlı romanıyla tanınan Cumhuriyet döneminin usta kalemi Peyami Safa’nın (1899-1961) yarattığı hırsız-polis serisinin ünlü karakteri, Arsen Lüpen’in Türkiye şubesi olan kibar hırsız ‘Cingöz Recai’, yaratıcı yönetmen Onur Ünlü’nün dokunuşuyla yeniden beyazperdede.
Yoksuldan çalmayan, adaletsizliğe tahammülü olmayan ve havada kazanıp tavada yiyenin düşmanı olan kitap kahramanı kibar hırsız Cingöz Recai ve sürekli onun peşinde olup, onu yakalamayı kendisine iş edinmiş, çalışkan polis müfettişi Mehmet Rıza’nın maceraları, Peyami Safa’nın güçlü kalemiyle toplumsal bir beğeni kazanmıştı. Beyazperdeye de yansıdı polisiye seri. Hem de iki kez. İlk olarak 1954 yılında Metin Erksan usta yönetti Cingöz Recai’yi. Ünlü karakteri Turan Seyfioğlu canlandırırken, ona; Neriman Köksal ve Avni Dilligil eşlik ettiler. Filmde, Fikret Hakan, Kenan Pars, Nubar Terziyan, Kadir Savun, Belkis Dilligil ve Pola Morelli de rol almışlardı. 1969 yılında ise Safa Önal’ın yönettiği ve Cingöz Recai’yi Ayhan Işık’ın canlandırdığı aynı adlı filmde Sema Özcan eşlik ediyordu taçsız krala!
Yeni çevirimin senaryosunu Pınar Bulut ve Kerem Deren birlikte kaleme almışlar. Ekibiyle birlikte, bir teknoloji dehasını soymak için harekete geçen Cingöz Recai, kimsenin bilmediği gerçek hedefine ulaşmak adına, karanlık bir çeteye dahil olmayı ihmal etmez. Yıllardır peşinde olduğu ‘Hayalet’e yaklaşırken gönlünü kaptırdığı gizemli güzel Göze ve onu takip etmekten asla vazgeçmeyen Baş Komiser Mehmet Rıza da maceranın tam ortasındadırlar. Cingöz Recai karakterini, Kenan İmirzalıoğlu canlandırmış. Meryem Uzerli, Haluk Bilginer, Musa Uzunlar, Fatih Artman, Algı Eke, Serkan Keskin ve Hakan Boyav filmin oyuncu kadrosunun diğer önemli isimleri. İmirzalıoğlu, Uzerli ve Bilginer ve biraz Artman dışında bütün karakterler dolgu malzemesi olarak kullanılmış öyküde.
Eserlerinde insan ruhunun labirentlerinde, derininde, en karanlık yerlerinde gezinen, gerçek olanın yalınlığıyla ilgilenen ve yalnızlık gibi somut bir gerçeğe sokulan; psikolojiyi, edebiyata katan usta yazarın evreninde farklı ve ‘başka’ bir karakter geçidi anlamına gelse de, Cingöz Recai’nin içinde toplumsal kodlar ve genel anlamda bir panorama yer alır. Mütevazılık, kibirden uzak bir sadelik, olgunluk, babayani bir oturmuşluk, eski adamlık, dürüstlük, alicenaplık taşar Cingöz Recai’den. Hatta kahramanının da dediği gibi; ‘gerçek basit ve sadedir. Onu biz büyütür, biz süsleriz’!
Bu gerçek fazlasıyla süslenmiş Onur Ünlü filminde. Ürün yerleştirme yapılmış Cingöz Recai evreninde düpedüz. Filmin teknolojik altyapısını ve sanırım sponsorluğunu üstlenen şirket örneğin. Popülist ve milliyetçi söylem, eserin ruhunu tamamen zedelemiş. Lümpen oluşlara değinmek bile istemiyor insan. Oldubittiye kurban gidivermiş eser. Her şeyin alelade olduğu günümüz kültürel dünyasında Onur Ünlü gibi ‘sıkı yaratıcılıklarla’ bizi heyecanlandırıp, sevindiren bir yönetmenin böyle güzel bir malzemeyi heba etmesi son derece üzücü. Ticari bir deneme deyip geçmek gerek belki de ve Ünlü’den ‘Polis’ gibi, ‘Beş Şehir’ gibi, ‘Sen Aydınlatırsın Geceyi’ gibi, ‘İtirazım Var’ gibi, içi dolu filmler beklemek. (1 / 5)
Özellikle küçük izleyiciye seslenen ve çevresinde çok sevilen sevimli ateş böceğinin öyküsü olan Çin yapımı animasyon ‘Lighting Dindin / Büyülü Kanatlar’ ve iki yerli yapım; Yasemin Erkul Türkmenli’nin yönettiği, başrolleri Tuvana Türkay ile Seçkin Özdemir’in paylaştıkları romantik dram ‘Bir Nefes Yeter’ ve yönetmenliğini Ali Demirel’in üstlendiği komedi türündeki ‘Kayseri Aslanı: Çin İşi’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese. MURAT ERŞAHİN