Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

12 TEMMUZ 2019

11 Temmuz 2019 Perşembe 20:51
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

İkisi yerli yapım olmak üzere toplam on film merhaba diyor yeni vizyona! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. Herkese iyi seyirler.

 

AMERİKAN SOYGUNU

-Hep hayal kırıklığı yüzünden!-

‘Bu film gerçek olaylardan uyarlanmamıştır, gerçek olayların ta kendisidir!’ ibaresiyle başlıyor biyografik suç dramı. ABD tarihinin en önemli sanat hırsızlıklarından birini konu alıyor gerçek öykü. İngiliz belgeselci Bart Layton’un yazıp yönettiği ilk uzun metraj kurmacası, İngiltere-ABD ortak yapımı! Her üniversite öğrencisi gibi sıradan hayatlar süren dört genç, onlara pompalanan ‘Amerikan Rüyası’nı yaşanır kılmak ve karşılarına çıkan tekdüze kabullenişe karşı durmak adına şaşırtıcı bir soygun planı yaparlar. Okulun kütüphanesinde korunan on iki milyon dolarlık koleksiyon kitaplarını çalıp, satacaklardır!

Soygun yapmış dört karakteri canlandıran oyuncular ve soygunu yapan hakiki dört genç, hınzır kurguda beraber naklediyorlar olayı! Belgesele göz kırpan yapısıyla Amerikan toplumuna ve değerlerine uçan tekme bir saldırı orijinal adıyla ‘American Animals’. Barry Keoghan, Evan Peters, Blake Jenner ve Jared Abrahamson’a gerçekten soyguna karışmış dört isim; Spencer Reinhard, Warren Lipka, Eric Borsuk ve Chas Allen eşlik ediyorlar.

Filmin kilit sahnelerinden birinde, okulda spor bursuyla okuyan Warren Lipka’ya sıradan bir nutuk adan öğretmenine; ‘Hayal kırıklığı… Etraftaki her şey hayal kırıklığı, siz de öylesiniz’ der genç adam! Derin Amerika’ya, sıradan vatandaşa sunulup, pompalanan sadece hayal kırıklığıdır ve film ardı arkası kesilmeyen sistematik saldırısını finale dek taşır. Ole Bratt Birkeland’ın kamerası ile Nick Fenton, Chris Gill ve Julian Hart’tan oluşan yaman kurgu ekibinin titiz çalışmasına dikkat çekmek gerek! The Doors’dan, Leonard Cohen’e, At the Gates’ten, The Swinging Blues Jeans’e uzanan enfes bir soundtrack’ı var filmin ayrıca. Sezonun çarpıcı sürprizlerinden biri! (3,5 / 5)

 

COLETTE

-Umudu özgür kılmak-

Kadının özgürleşme, zincirlerini kırma savaşındaki en önemli figürlerden biri olan Fransız oyun yazarı Sidonie-Gabrielle Colette’in (1873-1954) biyografisi.

Colette, Güney Fransa’da bir taşra kasabasında dünyaya geldi. Ordudan emekli babası ve renkli bir kişiliğe sahip annesinin etkisiyle, taşra yaşamının sıkıcılığından uzakta büyüdü. 1893 yılında, Willy olarak bilinen yazar ve müzik eleştirmeni Henri Gauthier-Villars’la evlendi. Çektikleri para sıkıntısı ve eşinin baskısı onu yazar olmaya yöneltti. Boşanmasından sonra Paris’te kabare artistliği ve dansözlük yaptı. Gazeteci Henri de Jouvenel’le evlendi. 1913-1923 yılları arasında tiyatro eleştirileri yazdı. İkinci kocasından da ayrılarak yazar Maurice Goudeket’yle evlendi. Ülkemizde 1945’te ‘Duygusal Sürgün’, ‘Dişi Kedi’ ve ‘Cicim’ adlı romanlarıyla tanınan Colette, eserlerinde ağırlıklı olarak etik kıskacından kurtarılmış cinselliği, kadın bedenini ve arzularını irdeledi. Kahramanlarının hemen tümü, içgüdüleri ve duygularıyla davranan kişilerdi. Yapıtlarında kolay anlaşılır bir dil ve ustaca yazılmış diyaloglar kullandı. 1944 yılında ise en başarılı sayılan romanı sayılan ‘Gigi’yi yayımladı Collette. Parisli koket bir genç kızın öyküsünü anlatan ‘Gigi’ büyük bir başarı elde etmiş, daha sonra filmi çekilip, Broadway’de defalarca müzikal olarak sahnelenmiştir 1945’te, 72 yaşında, Fransa’nın en önemli edebiyat kurumlarından biri olan Académie Goncourt’un ilk kadın üyesi oldu. 1954’te 81 yaşındayken öldüğünde cenazesi büyük bir devlet töreniyle kaldırıldı.

Kadınların aşk acılarını, kadınlar arası aşkı, kadın cinselliğini romanlarına taşıyan Colette entelektüel kadın dostluğunu, lezbiyen cinselliğinin temelinde bulunan aşkı açık bir dille anlatmış ve bu konulardaki yazınların önünü açmıştır. Colette’in romanlarına konu olan kadınlar çalışarak kendi geçimlerini sağlayan, kız kıza içki içebilen, tek başına olmaktan sıkılmayan kadınlardır. Bu kadınları emekçi, yoksul ve acılı kadınlar olarak tasvir eder Colette. Çizdiği bu özgür kadın figürleriyle istediği konulara rahatlıkla değinebilmiş, bu sayede pek çok feminist kadına öncü olabilmiştir. Skandallar Kraliçesi taşralı bir genç kız olarak başladığı sanat hayatını modern zaman kadınlarının aşk ve cinsellikle ilgili sorunlarına ışık tutacak eserlerle dolduran Colette, on dokuzuncu yüzyıldan, yirminci yüzyıla bir köprü görevi görerek, çağdaş romancılar için de bir ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.

İngiliz sinemacı Wash Westmoreland’in yönettiği biyografik dramda ‘Colette’i, Keira Knightley canlandırıyor. Başta yazarın ilk eşi ‘Willy’ rolünde başarılı bir performans sergileyen Dominic West olmak üzere, Fiona Shaw ve Al Weaver oyuncu kadrosunun öne çıkan diğer isimleri olarak dikkat çekiyorlar. Film, Colette’in yazarlığa adım atmasına vesile olan ilk eşi Willy ile olan tuhaf ilişkisinden ivme almış. Bencil, serseri ruhlu ve kötücül Willy, en az Colette kadar yer alıyor öyküde! Dönemin bohem yaşantısı, cinsellik, özgürlük, tercihler ve edebiyat-hayat ilişkisi. Buna karşılık belirli bir sihri, kıvraklığı ve yol haritası yok filmin. Dağınık anlatı, meselenin içine atamıyor izleyiciyi. Yine de bilgi verici ve ilginç. (2,5 / 5)

 

ÖLÜMCÜL SULAR

-Evde timsah var!-

Florida’yı vuran büyük kasırga sonrası oluşan sel felaketinde, evlerinin bodrumunda yaralı babasıyla mahsur kalan yüzücü Haley Keller, evi basan timsahlara karşı müthiş bir mücadele verecektir!

Doğadan gelen felaket filmlerini, canavar hayvan temalı korku unsuruyla harmanlayan demode bir yapım, Alexandra Aja imzalı ‘Crawl’. Korku gerilimin başarılı Fransız ismi, bu kez çok başarılı değil! Yani film, çoğu tek mekânda yaşanan yoğun gerilimle izlettiriyor, hatta koltukta birkaç kez sıçratıyor izleyiciyi fakat o finalde oluşan ‘tatmin’ duygusu eksik kalıyor. Başrolü üstlenen İngiliz aktris Kaya Scodelario iyi! Kanadalı usta karakter oyuncusu Barry Pepper, ‘bundan böyle ‘baba’ rollerinde karşınıza çıkacağım’ı ilan etmiş! Shawn ve Michael Rasmussen’in kalem aldıkları senaryo, bir hayli düz ve fazla cinlik içermiyor. Yine de türün meraklıları ve yaz sezonunda ürkmek isteyen izleyici için hoş olabilir. National Geographic Wild izleyicileri içinse tekdüze! Son tahlilde şu önemli noktayı da belirtmek lazım. Amerikan rüyası, müreffeh toplum filan yerinde dursun! Ne coğrafyaymış, ne fırtınaymış kardeşim; el âlemin evini timsah basıyor, timsah! Bizde en fazla hamam böceği, bilemedin fare çıkar karşına! (2,5 / 5)

 

ÖLÜ ADAM

-Ölü adamla yolculuk!-

Yedinci sanatın ustalarından Jim Jarmusch’un yıllar önce izlediğimiz klasiklerinden biri daha yıllar sonra perdede! 1995 tarihli fantastik soslu western dramı ‘Dead Man’de Jarmusch, bütün western kalıplarına fiilen saldırarak, varoluşçuluğu, anlam ve anlam arayışı perdeye yansıtmış adeta. ‘Kimse bir efsane haline gelmeden hayatta kalamaz’ diyor hınzır anlatı! Adı ünlü şairle karıştırılabilecek William Blake, ailesini yeni kaybetmiştir. Cleveland’tan, vahşi batıya uzanan bilinmeze doğru yola çıkar. Ölümler, değişimler ve her şey yolda sürer…

Başrolü üstlenen Johnny Depp’e, ‘Kızılderili Hiç kimse’ karakteriyle Garry Farmer eşlik ederken, Jarmusch’un başucu isimlerinden müzisyen Iggy Pop, Crispin Glover, Michael Wincott, Lance Henriksen, Jared Harris, Billy Bob Thornton, Alfred Molina ile artık hayatta olmayan iki dev oyuncu, John Hurt ve Robert Mitchum, ‘müthiş’ kadroyu oluşturuyorlar. Steve Buscemi ise kadronun sürpriz ismi! Dev müzisyen Neil Young’ın orijinal müziği ve efsane görüntü yönetmeni Robby Müller’in kamerası, filmin birçok artı değerinden zihne ilk anda takılanlar!

Cannes’de Altın Palmiye adayı olmuş, yirmi dört yıl önceki ‘ayrıksı’ Jarmusch klasiğini vizyonda, beyazperdede izlemek heyecan verici olacaktır! (4 / 5)

Fransa-Belçika ortak yapımı, başlıca rollerini Gerard Depardieu, Sandrine Kiberlain ve Daniel Auteuil’in paylaştıkları romantik komedi ‘Amoureux de ma femme / Arkadaşımın Aşkı’, başrolünde Sylvester Stallone’nin yer aldığı aksiyon serisinin üçüncü filmi olan ‘Escape Plan: The Extractors / Kaçış Planı 3’, Fransız yapımı animasyon ‘Terra Willy: Planète inconnue / Astronot Willy: Macera Gezegeni’, Azerbaycan’dan çıkagelen aksiyon-korku ‘Aporia / Kıyamet Deneyi’ ve iki yerli yapım; İlker Tunçay’ın yönettiği korku türündeki ‘Cin Deresi: Müsfer’ ile yönetmenliğini M. Hakan Kurşun’un üstlendiği ‘Yuvaya Dönüş’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese! MURAT ERŞAHİN

 



Diğer Yazılar