Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

11 EYLÜL 2015

10 Eylül 2015 Perşembe 20:10
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Tam on üç filmlik, kalabalık bir yeni vizyona merhaba diyoruz! Beş film notlarımız arasında. Haftanın diğer yenileri ise; Joshua Oppenheimer imzalı kan donduran önemli belgesel ‘The Look of Silence / Sessizliğin Bakışı’, usta sinemacı Wim Wenders’in son filmi ‘Everything Will Be Fine / Her Şey Güzel Olacak’, başrolünde Meryl Streep’i izleyeceğimiz müzikal komedi ‘Ricki and the Flash / Sıradışı Anne’, iki animasyon; Almanya yapımı ‘Der Kleine Medicus / Küçük Kurtarıcılar’ ile Disney Channel’dan tanıdığımız üç boyutlu ‘Stand By Me Doraemon / Doraemon’ ve üç yerli yapım; Muhammet Arslan imzası taşıyan ‘Kanlı Postal’, Hasan Karacadağ imzalı korku serisinin altıncısı ‘Dabbe 6’ ve Alper Giray Urhanoğlu’nun yönettiği gerilim ‘Asimetrik’. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

MR. HOLMES VE MÜTHİŞ SIRRI
Son derece zarif bir film. ‘Gods and Monsters’, ‘Kinsey’ ve ‘Dream Girls / Rüya Kızlar’ gibi kalbur üstü filmlerin yanına, ‘The Twilight Saga: Breaking Down 1-2 / Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti 1-2’yi ekleyen ardından ‘The Fifth Estate / Wikileaks: Beşinci Kuvvet’i yöneten rafine isim Bill Condon imzalı yapım, Arthur Conan Doyle (1859-1930) tarafından yaratılan ünlü karakter Sherlock Holmes’un yaşlılığına götürüyor bizi. Terry Gilliam filmi ‘Tideland’in uyarlandığı aynı adlı romanın yazarı Mitch Cullin’in ‘A Slight Trick of the Mind’ adlı romanından perdeye uyarlamış dramın başrolünü, efsane aktör Ian McKellen üstlenmiş. 1960’lı yılların başından bugüne, kariyerini yükselen bir ivmeyle sürdüren İngiliz oyuncuya, bir başka usta isim Laura Linney eşlik ediyor. 1947’de geçiyor öykü. Ünlü dedektif Sherlock Holmes, uzun zaman önce emekli olmuş, dostu ve her şeyi Dr. Watson’dan ayrılmıştır. Sussex kasabasında bulunan evinde, arıları ve ona bakan Bayan Munro ve fedakar kadının yeni yetme oğlu Roger ile geçirmektedir günlerini. İyice yaşlanmıştır Holmes ve hafızası eskisi kadar kuvvetli değildir. Geçmişin hayaletleri ve yarım kalmış davalar, canını sıkmaktadır. Yarım olarak ayrılmak istememektedir dünyadan yaşlı adam. Bu yüzden, yeniden ‘tam’ olmak adına geçmiş ve yaşadığı gün arasında yeniden ince ama zorlu bağlantılar kurması gerekecektir. El yapımı bir biblo değerindeki ‘insancıl’ senaryoda, bütün boşluklar, son derece özenle doldurulmuş. Neyi nasıl anlattığını bilen ustalıklı yönetmenlik ve kelimeler ötesi oyunculuk performansı da işin içine girince, çok sık karşımıza çıkmayan, ‘dolu dolu’ bir film yansımış perdeye. İçimizdeki yaralar, yorucu hayatın bizi sürüklediği o tanımsız anlar, hafıza, tam olmak ve zarafet dolu bir hayat yolculuğu. Sherlock Holmes’in belirleyici özelliği olan birikimini, gerçek ve bilimden sapmayan şaşmaz mantığını dikkatini ve detaycı analizlerini, gündelik hayatın can alıcı nüanslarıyla birleştiren, sevgi, dostluk, aşk, bilgelik üzerine, yalnızlık soslu ve ‘içli’ bir öykü anlatan incelikli filmi iç cebinizde saklayabilirsiniz. (4,5 / 5)

ZİYARET
On üç ve on beş yaşlarındaki iki kardeş, annelerinin uzun zaman önce koptuğu büyükanne ve büyükbabalarının çiftlik evine bir haftalığına kalmaya giderler. Yaşlı kadın ve adamın davranışlarındaki tuhaflık kısa sürede çocukların dikkatini çekecektir. Mizah soslu korku filmi, türün usta isimlerinden M. Night Shyamalan imzası taşıyor. Shyamalan’ın çok sevildiği dönemine dönüş yolculuğu olarak adlandırılan yapım, bazı anlarıyla gerçekten ürkütücü olmayı başarıyor. Netameli aile korkusu, yaşlı insanların zaten gerektiği kadar korkutucu olması saptamasından yola çıkarak, ‘Hansel ve Gretel’ ile ‘Kırmızı Başlıklı Kız’ masallarının ruhunu, el kameralı çekim görüntüleriyle perdeye yansıtmış. Masalsı atmosfer, gerilimli bir eğlencede, Shyamalan sürprizlerini özleyenleri memnun edecek gibi. Genç oyuncular, abla rolünde Olivia DeJonge ve özellikle erkek kardeş rolünde Ed Oxenbould gayet iyiler. Erkek kardeşin, küfürlü kafiyeler yerine, rap denemelerinin sonuna, kadın pop yıldızlarının ismini yerleştirmesi, korkunun omuz başındaki mizahi dozu, kahkahaya dönüştürmüş. Tecrübeli oyuncular Deanna Duagan ile Peter McRobbie’ye, anne rolünde son dönemde sıklıkla karşımıza çıkan yetenekli aktris Kathryn Hahn eşlik ediyor. Tecrübeli Fransız görüntü yönetmeni Maryse Alberti’nin birinci sınıf kamerası, çok şey katmış öyküye. El kameralı çekim görüntülerinin ise, büyük resimde çok şeyi değiştirmediğini söylemek gerek. Biçim planlamasının, öyküye ivme sağladığını söylemek yanlış olur. Yapım tasarımının mütevazi ama iyi planlanmış sanat yönetimi detayları ise incelikli. (3 / 5)

İLİŞKİ DURUMU: KAÇAMAK
Screwball mizahını, günümüz modern komedi atmosferine taşıyan yapım, 70’lerin yeni Hollywood sineması öncülerinden Peter Bogdanovich imzalı. ‘The Last Picture Show / Son Gösteri’, ‘What’s Up, Doc? / Aşka Vakit Yok’ ve ‘Paper Moon’ gibi klasiklerin usta yaratıcısı, zeki diyaloglara sahip, incelikli bir komediyle karşımızda yeniden. Evli, çocuklu ve son derece çapkın, uslanmaz bir romantik olan Broadway yönetmeni, eskort kız olarak çalışan Isabella’dan etkilenir ve daha önce bir çok kez yaptığı gibi, özel bir gece geçirdiği bu sevimli kıza yardım etmeye karar verir. Oyunculuk hayallerini, gerçeğe dönüştüren genç kadın, çevresinde aniden gelişen zincirleme bir etkileşime sebep olacaktır. Vodvil’e göz kırpan yapı, Woody Allen sinemasından da tatlar barındırıyor. Yıldızı hızla parlayan İngiliz aktris Imogen Poots ve Owen Wilson’a, bir dizi usta isim; Jennifer Aniston, Rhys Ifans, Kathryn Hahn, Cybill Shepherd, Austin Pendleton eşlik ederlerken, Quentin Tarantino ve Michael Shannon gibi isimler, sürpriz misafirler olarak yer alıyorlar zengin kadroda. Yerinde ve dozunda bir mizahın, ince eleştirilerle hatırı sayılır bir hoşluk yarattığı film, sadece Bogdanovich ismi hatırına bile rahatlıkla izlenebilir. (3 / 5)

GECE BİTMEDEN
Bir gece içinde New York’ta geçiyor öykü. Günün yorgunluğu, yerini geceye bırakmaktadır. Tren istasyonunda klarnetini çalan ve ertesi gün katılacağı seçme için heyecanlı olan Nick ile Boston’a, onu evine götürecek olan son treni kaçıran Brooke, ‘birbirlerine’ rastlarlar! Çantasını çaldıran ve cep telefonu kırılan genç kadın, eve; kocasından önce varmanın tedirginliği içindeyken, otele verecek parası olmayan Nick’le birlikte, New York’un soğuk gecesini paylaşır. İki yabancı, aradıkları ‘şeyin’ hemen yanı başlarında olduğu gerçeğini keşfedecekleri bir gece geçireceklerdir. Korkular, şüpheler, kararlar, mutluluk, mutsuzluk, zayıflıklar, yanı başımızdan akıp giden hayat. Bir gece, bütün hayatını değiştirebilir klasik sloganının içini, romantik ve içten bir duygusallıkla doldurmayı başaran filmi, başrolü de üstlenen Chris Evans yönetmiş. ‘Rain Man / Yağmur Adam’ ile en iyi orijinal senaryo Oscar’ını elde etmiş Ronald Bass ve Jen Smolka’nın öykülerini perdeye aktaran Evans, ilk yönetmenlik deneyiminde sınıfı geçmeyi başarmış. Marvel’in ünlü kahramanı Kaptan Amerika olarak tanıdığımız Chris Evans’ın sürprizine eşlik eden isim ise İngiliz aktris Alice Eve. ‘Lost ın Translation / Bir Konuşabilse’ tadı ve dokusundaki öykü, Neil Simon oyunlarından, Richard Linklater klasiği ‘Before Sunrise / Gün Doğmadan’a uzanan bir düzlemi düşürüyor akla. Buruk ama umutlu haliyle, sahici bir romantizm etkisi bırakıyor bünyede. Chris Evans’ı, böyle sürpriz projelerde özellikle yönetmen olarak daha fazla görmek ümidiyle. (3 / 5)

FİRAK
Birbirlerine bağlı ağabey kardeş, Orhan ile Ali, insanlardan uzakta, bir dağın tepesinde yaşamaktadırlar. Odun kömürü elde etme işi olan torlukçulukla geçinmektedir iki kardeş. Ali, Bahar’la evlenip, eve gelin getirince, var olan düzen bozulur. Orhan ve Bahar arasında başlayan etkileşim, geleneklere ve taşranın rutinine ters düşünce, mutlu birliktelik, üç kişi için de tuhaf ve netameli bir hal alacaktır. Geçmişe dönüşlerle anlatılan hikaye, filmin yönetmeni Halil Özer’in imzasını taşıyor. Başlıca rollerini, Canan Atalay, Oktay Gürsoy ve Barış Gönenen’in paylaştıkları dram, geçtiğimiz 21. Adana Altın Koza Film Festivali’nde Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması kapsamında izleyici ile buluşmuş ve dünya prömiyerini gerçekleştirmişti. Kim Ki-duk evreni ve Oshima sinemasına, genel anlamda Uzak Doğu esintisine gülümseyen film, farklı senaryosu ve yaklaşımına rağmen, yaşadığı atmosfer ve tempo problemiyle, çok ilginç ve derinlikli olabilecekken, vasat sulara bırakıyor kendini. Yine de sadece gişe niyetiyle çekilmiş popüler yapımlardan ruh olarak ayrılan, cesur bir deneme ‘Firak’ (2 / 5) MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar