Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

10 TEMMUZ 2015

09 Temmuz 2015 Perşembe 21:05
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Vizyonda bu hafta (10 Temmuz 2015)

Yeni haftanın beraberinde getirdiği yeni film sayısı yedi. Michael Douglas’lı gerilim ‘Beyond the Reach / Tehlikeli Oyun’ ve iki yerli yapım; yönetmenliğini Aclan Büyüktürkoğlu’nun üstlendiği dram ‘Antikacı’ ile Alper Mestçi imzası taşıyan korku-gerilim denemesi ‘Siccin 2’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

YÜZÜNDEKİ SIR
Ustalık mertebesinde gösterebileceğimiz Alman sinemacı Christian Petzold’un yeni filmi, çeşitli festivallerden ödüllerle dönmüş, etkileyici bir dram. Yönetmenin 2012 tarihli biblo filmi ‘Barbara’ etkisinde olmasa da, yine yürekte kendine has bir yer edinmeyi başarıyor. II. Dünya Savaşı sonrası Berlin’i bir nevi kara film setine dönüştüren yapım, aşk ve acı üzerine paragraflar açıyor. Savaştan önce iyi bir şarkıcı olan Nelly, toplama kampından kurtulmayı başarmıştır ama gördüğü işkenceler, yüzünü tanınmayacak hale getirmiştir. Zorunlu olarak geçirdiği estetik ameliyat sonrasında, eski haline benzer bir görünme bürünür. Bir an evvel görmek için can attığı tek kişi ise kocası Johnny’dir. Johnny ile karşılaştıklarında, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı ortadadır. Savaş sonrası Berlin’inde geçen bir yalnızlık ve duygu resitali. Aşk, yalanlar, fedakarlıklar, dönüşüm, uyum, devam etme zorunluluğu, romantizm ve acıtan gerçekler. Hubert Monteilhet’in ‘Le Retour des cendres’ adlı romanından Harun Farocki ve Chriatian Petzold tarafından perdeye uyarlanan dramda, usta aktris Nina Hoss, döktürmeye; ‘Barbara’ da kaldığı yerden devam ediyor. ‘Barbara’ kadrosundan Ronald Zehrfeld ve Nina Kunzendorf, filmin öne çıkan diğer oyuncuları. Yalın, küçük ama kendini bağırmadan duyuran, iyi yazılmış ve iyi çekilmiş zarif filmi ıskalamayın. (3,5 / 5)

A MOST VIOLENT YEAR
‘Margin Call / Oyunun Sonu’ ve ‘All Is Lost / Sona Doğru’ gibi nitelikli filmleriyle dikkat çeken kalburüstü sinemacı J. C. Chandor’un yazıp yönettiği yeni filmi, 1981’in New York’unda geçen politik göndermelere sahip bir suç dramı. Çeşitli festivallerden on ödül kazanmış yapım, ülkemiz izleyicisiyle ilk kez 34. İstanbul Film Festivali’nde buluşmuştu. Ayak bastığı ‘hayaller kıtasında’ kendine özel bir yer edinmek isteyen hırslı göçmen Abel Morales, ABD ekonomisini ayakta tutan binlercesinden biri haline gelir. Güzel bir eşi, büyük bir evi ve sadık çalışanları vardır. Ancak 80’li yılların başında hızla yükselen ‘şiddet’, kapitalizmin can damarı olan serbest piyasayı etkisi altına almış durumdadır. Kâr peşinde koşan irili ufaklı iş adamları arasında büyük bir rekabet mevcuttur. Abel’in mazot ve benzin taşıyan kamyonları saldırılara uğradıkça, acilen bir önlem alması gerektiğinin farkındadır; tek derdi, rekabetçi ekonomide, ‘dokunulmadan yoluna devam etmek’ olan genç girişimci. Kapitalizme ‘bir şekilde’ ayak uydurma hikayesi, her şeyi kılıfına uydurarak ayakta kalmaya çalışan makyavelist müteşebbis portresini başarıyla çizmiş. Sistem, küçük insanın trajedisi, oyunun kuralları, kapitalist ahlak ve insanı ‘sıfırlayan’ ürkünç canavar. Oscar Isaac’in başrolde döktürdüğü yapımda, Jessica Chastain de şahane! Albert Brooks, Elyes Gabel, David Oyelowo ve Alessandro Nivola, zengin kadronun dikkat çeken isimleri. Yaz sezonunun içi dopdolu filmlerinden biri daha! (3,5 / 5)

SELFLESS
Son derece varlıklı ve nüfuzlu, güç peşinde koşarken, hayatı ve en yakınlarını fena halde ıskalamış iş adamı Damian, yakalandığı amansız kanserin, vücudunu hızla tüketmekte olduğu gerçeğiyle yüzleşince, gizli ve radikal bir tedavi yöntemini kabul eder. Bilinci, laboratuvarda yaratıldığı söylenen, genç ve sağlıklı bir adamın bedenine aktarılacaktır. Operasyonun ardından, başta her şey kusursuz görünmektedir. Fakat yeni bedeniyle gördüğü halüsinasyonlar, işin içinde kötü kokuların olduğu gerçeğini ortaya çıkarır. İlk uzun metrajı ‘The Cell / Hücre’ ve ardından çektiği ‘The Fall / Düşüş’ ile bir hayran kitlesi kazanan Tarsem Singh, sonraki filmleri ‘Immortals / Ölümsüzler: Tanrıların Savaşı’ ve ‘Mirror Mirror / Pamuk Prensesin Maceraları’ filmleriyle aynı başarıyı elde edememişti. Katalan sinemacılar David ve Àlex Pastor’un senaryosunu yazdığı gizemli bilimkurgu gerilimin başrolünde Ryan Reynolds yer alıyor. Usta aktör Ben Kingsley ile birlikte, Matthew Goode ve Natalie Martinez, Singh’in yeni filminde oyuncu kadrosunun önemli isimleri olarak dikkat çekiyorlar. Ortada, farklı ve orijinal bir şey olmasa da, hoş bir yapım olarak niteleyebiliriz; yaratı ve ölümsüzlük meselelerini kaşıyan tempolu seyirliği. (3 / 5)

AYI TEDDY 2
Popüler TV dizisi ‘Family Guy’ın yaratıcısı Seth MacFarlane’in ilk sinema filmi, yetişkinlere seslenen ‘oyuncak ayılı’ bir dostluk ve aşk öyküsüydü… İlk filmi hatırlayalım: Küçükken hiç arkadaşı olmayan John, Noel gecesi uykuya dalmadan önce bir dilek diler. Oyuncak ayısı Ted’in canlanıp, en iyi arkadaşı olmasını dilemiştir John ve birçoklarına göre; bir çocuğun dileği, gezegenin en güçlü silahıdır. Ertesi sabah uyandığında ayısının canlandığını görür John. Ted, artık bütün ülkenin tanıdığı mucize bir oyuncak ayıdır. Yıllar geçer. John ve Ted birlikte büyürler. Ted, yıllar içinde, ağzı bozuk, muzip, alaycı bir arkadaşa dönüşür ve John vaktinin nerdeyse her anını onunla geçirmektedir. John’un kız arkadaşı Lori durumdan memnuniyetsizdir ve John’un kısa sürede zor bir tercih yapması gerekmektedir. Başrolü Mark Wahlberg’ün üstlendiği komedide güzel aktris Mila Kunis’de rol alıyordu. Hareket yakalama tekniğiyle yaratılan Ted’i ise filmin yönetmeni Seth MacFarlene seslendirmişti. Gerçekten güldüren muzip esprileri, 80’lere direkt göndermeler yapan öyküsü ve ayı Ted’in sevimli haliyle çok ‘kafa’ bir seyirlikti ‘Ayı Teddy’. Dostluk, aşk, fedakârlık, sözlerin önemi, bir ömür birlikte kalmak üzerine matrak, iç ısıtan, edepsiz, zeki seyirlik, devam filmiyle karşımızda şimdi. Tami-Lynn ile evlenen Ted, evlilik kurumunun yeknesaklığını fark edince, bir çocuğun her ikisi için de mutluluk getireceğini düşünerek, gerekli girişimleri yapar. İlk önce; bir eşya değil; bir insan, bir birey olduğunu kanıtlaması gerekecektir. Hukuki süreci başlatan Ted ve kankası John’u, beklenmedik gelişmeler karşılar. ‘Büyümemiş erkekler’ üzerine kurulu absürd ve edepsiz mizah bütün hızıyla sürüyor. Ancak, ilk filmin orijinalliği ve cin fikri, bu kez biraz törpülenmiş; edepsiz mizah ise daha çok öne çıkıyor. İçten güleceğiniz, keyifli vakit geçirten ikinci film, Ted’in hayranları için kaçırılmaz öte yandan! (2,5 / 5) MURAT ERŞAHİN




Diğer Yazılar