10 ARALIK 2010
Bu hafta vizyon gören iki film de notlarımız arasında. Fransız filmi ´´Anthony Zimmer´´in Hollywood versiyonu ´´Turist´´te iki büyük yıldızı izleyeceğiz. Angelina Jolie ve Johnny Depp. Özellikle çocuklara seslenen fantastik edebiyat eseri ´´Narnia Günlükleri´´nin beyazperdedeki üçüncü macerası ise üç boyutlu… Herkese iyi seyirler!
TURİST
Jérôme Salle´nin yazıp yönettiği 2005 yapımı Fransız filmi ´´Anthony Zimmer´´, ince nüanslar içeren, zeki bir romantik polisiye örneğiydi. Başrollerini Sophie Marceau ve Yvan Attal´ın üstlendikleri film, bazı meslektaşlarım tarafından da çok sevilmişti üstelik. Hollywood, bu kez elini ´´Anthony Zimmer´´e atmış ve yeniden çevrimin yetkisini, Alman yönetmen Floran Henckel von Donnersmarck´a vermiş. Oxford Üniversitesi´nde felsefe okumuş, 2006´da yazıp yönettiği ´´Başkalarının Hayatı / The Lives of Others´´ ile gönlümüzde taht kurup aniden ´üstat´ mertebesine yükselmiş bir sinemacı için şaşırtıcı bir iş ´´Turist´´. İşin olmamışlığı ve kötülüğü şaşırtıyor insanı. Hoş, Avrupa´yı, ülkesini terk edip, Hollywood stüdyolarının görkemli kapısından içeri giren pek çoklarına olduğu gibi yeni dünyanın havası Donnersmarck´a da iyi gelmemiş. İzlediğimiz yeniden çevirim gerçekten çok kötü. Büyüsünü tamamen iki yıldız başrol oyuncusu Angelina Jolie ve Johnny Depp´in sırtına yükleyen film, yavan mı yavan, sıkıcı mı sıkıcı… Orijinal filmden herhangi bir hoşluk perdeye yansımamış. Jolie ve Depp´in oturmayan, birbirini tamamlamayan kimyaları, filmi daha da soğuk ve sevimsiz kılıyor. Olmayan romantizm, komik durumlara düşüyor. Bütün hoşluk ve albeni, tekdüze bir tekrara ve soğuk bir pelikül karesine dönüşüyor. Yetenekli İngiliz aktör Paul Bettany, filmin en çok çırpınan ismi. Usta görüntü yönetmeni John Seale de elinden geleni yapmış. Ama öykü ve atmosfer, insanı filme fon olan güzelim Venedik´ten bile soğutuyor. Yazık olmuş denebilecek bir deneyim. Alman yönetmen içinse görkemli bir düşüş.
NARNİA GÜNLÜKLERİ: ŞAFAK YILDIZI´NIN YOLCULUĞU
1898-1963 yılları arasında yaşamış C.S.Lewis´in 1950´lerde yayınlanmış ve 29 farklı dile çevrilip, dünyadaki satış rakamı 100 milyonu aşmış 7 kitaplık klasik eseri ´´The Chronicles of Narnia / Narnia Günlükleri´´ üçüncü filmle sürdürüyor beyazperde macerasını. ´´Yüzüklerin Efendisi´´ ve ´´Harry Potter´´ serilerine ilham kaynağı olan ünlü eser, yalnızca çocuklar için değil, fikrimce yetişkinler için de cazip ve leziz bir edebiyat klasiği. İlk filmde, İkinci Dünya Savaşı´nın karanlık günlerinde aileleri dağılan ve zor günler geçiren Pevensie kardeşler, gönderildikleri uzak akrabaları olan yaşlı profesörün evinde keşfettikleri bir elbise dolabı-gardrop sayesinde yeni ve masalsı bir dünyaya adım atıyorlar ve Narnia ülkesinde iyilik ile kötülüğün amansız savaşının tam ortasında insana ve hayata ait değerleri keşfediyorlardı. Kardeşlik, dostluk ve birliktelik üzerine, cesur bir masaldı izlediğimiz. Kötü, karanlık bir dünyada, savaşlar ve haksızlıklar içinde bile olsak, umudun hiçbir zaman kaybedilmemesi ve iyiliğin her zaman kötülüğü yenebileceği üzerine bir öyküydü Narnia Günlükleri. Filmi, sevimli animasyon ´´Shrek´´in yaratıcısı Andrew Adamson yönetmişti. Serinin ikinci bölümünde Pevensie kardeşlerin dünya zamanıyla aynı, Narnia ülkesi zamanıyla 1300 yıl sonraki maceraları, ilk filme oranla daha karanlık bir öyküyü perdeye taşıyordu. Göz kamaştırıcı, görkemli yapım tasarımıyla ilk filmden daha geniş bir kitleye seslenmeye çalışan yapım bunu kısmen başarıyor ama yine de orijinal filmin büyüsü, duygusu ve naifliği serinin ikinci bölümünde kendini göstermiyordu. Bu kez karşımızda üçüncü halka var: Şafak Yıldızı´nın Yolculuğu… Aynı zamanda serinin ilk üç boyutlu filmi olan yapımda yönetmen koltuğu, usta bir isme Michael Apted´a emanet edilmiş. ´´Madencinin Kızı´´, ´´Sisteki Goriller´´, ´´Nell, ´´Gorky Park´´ ve James Bond serisinin Pierce Brosnan´lı halkalarından ´´Dünya Yetmez´´ filmleriyle tanınan usta İngiliz, gerçekten seriye büyülü bir dokunuşla farklı bir dinamizm kazandırmış. Perdede duran film, serinin ilk iki bölümünü izlemiş olmayı gerektirmiyor. Son derece keyifli bir avantür var karşımızda. İngiliz kökenli öykü, bütün dünyadaki çocuklara seslenecek denli evrensel ele alınmış. Pevensie kardeşlerden Lucy ve Edmond, sevimsiz kuzenleri Eustace ile birlikte kendilerini yeniden büyülü Narnia evreninde buluyorlar. Kahramanlarımız, Prens Kaspiyan ve gemisi Şafak Yıldızı ile birlikte Gümüş Denizi´nin ötesindeki adalara doğru nefes kesici bir yolculuğa çıkıyorlar. İkinci bölümün yavanlığını tamamen unutturan üç boyutlu yeni film, Narnia´nın beyazperdedeki yeni maceralarını nasıl etkileyecek; hep birlikte göreceğiz.
MURAT ERŞAHİN