Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

09 HAZİRAN 2023

08 Haziran 2023 Perşembe 19:45
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Çok şiddetli depremler, büyük bir felaket yaşadık!
Ülke olarak tarifsiz bir acı içindeyiz! 
06 Şubat 2023 saat 04:17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7.7 ve saat 13.24’te Elbistan ilçesinde 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi ve yüreklerimiz yandı. Bütün yurtta ve dış temsilciliklerde yedi gün süreyle millî yas ilan edildi. 
Depremden, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Kilis ve Malatya illerimiz etkilendi. Resmi rakamlara göre bu satırların yazıldığı an, elli bine aşkın vatandaşımız hayatını kaybetmişti ve yüz küsur bini aşkın yaralımız vardı. Neredeyse beş yüz bin vatandaşımız bölgeden tahliye edildi. 20 Şubat gecesi ise Hatay’da 6.4 ve 5.8 büyüklüğünde iki bağımsız deprem daha meydana geldi. Altı can daha hayatını kaybederken üç yüze yakın kişi de yaralandı. 
Hayatını kaybeden canlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz. 
Tek düşüncemiz yaraların bir an evvel sarılması! Gün, yardım, destek ve dayanışma günü! Nerede olursak olalım, depremzedeler için yapabilecek mutlaka bir şeyimiz olmalı! Yüreğimiz yanıyor!
Kelimeler kifayetsiz! Hal böyleyken hemen hiçbir şeyin, bizim işimiz özelinde filmlerin ve vizyonda ne olup olmadığının bir önemi kalmıyor! İnsan deprem bölgesinden uzakta, yatağında yatmaya, bir bardak çay içmeye, neredeyse nefes alıp vermeye utanıyor! 
Öte yandan film şirketleri çalışmalarına devam ediyorlar. Sinemalar açık. Her hafta yeni filmler vizyona girmeye devam ediyor. İki hafta süreyle ara verdiğimiz vizyon/film tanıtımlarına, işimiz mecburiyeti gereği 24 Şubat haftasından itibaren yeniden başladık.


SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK

Banshun / Geç Gelen Bahar
(Yönetmen: Yasujirô Ozu / 1949)

Sanshô dayû / Efendi Sanso
(Yönetmen: Kenji Mizoguchi / 1954)

Akai Satsui
(Yönetmen: Shôhei Imamura / 1964)

Shinjû: Ten no Amijima
(Yönetmen: Masahiro Shinoda / 1969)

Shônen
(Yönetmen: Nagisa Ôshima / 1969)

 

Vizyonda bu hafta (9 Haziran 2023)

İkisi yerli yapım olmak üzere toplam yedi yeni filme ev sahipliği yapıyor 9 Haziran haftası.
Prestijli festivallerden ödüllerle ayrılan Alice Diop imzalı dram ‘Saint Omer’ haftanın notlarımız arasında yer alan tek yapımı.


SAINT OMER
-Adalet ve ritüelleri-

Etkileyici belgeselleriyle tanınan Alice Diop’un ilk uzun metraj kurmaca filmi ‘Saint Omer’, Venedik Film Festivali’nden ‘Jüri Büyük Ödülü’ ve ‘Geleceğin Aslanı Ödülü’ ile ayrılmayı başarmış, adalet, hukuk ve değer yargıları üzerine içi dolu sorular sorup, zihinde bir müddet yatıya kalan incelikli bir dram!
Dört aylık hamile olan genç roman yazarı Rama, Saint-Omer şehrindeki ceza mahkemesinde, on beş aylık kızını bir plajda yükselen gelgite bırakarak öldürmekle suçlanan kendi gibi Senegalli bir göçmen olan genç anne Laurence Coly’nin duruşmasını izlemektedir. Rama, antik Yunan miti Medea’nın modern günümüz adaptasyonu üzerine bir hikâye yazmak için takip etmektedir duruşmayı fakat umduğu gibi gitmez hiçbir şey. Yargılama sürerken, sanığın söyledikleriyle tanıkların ifadeleri Rama’nın inançlarını sarsar ve kendi değer yargılarını sorgulamasına neden olur. Fransa Oscar’ları olarak bilinen César Ödüllerinde ‘en iyi ilk film’ ödülünü de elde eden yapımın başlıca rollerini, Kayije Kagame ve Guslagie Malanda üstleniyorlar. 
Ataerkil toplum düzenlerinde, toplumsal hayat ve yönetimde söz sahibi olabilmiş kadınları istemeyenler tarafından manipüle edilip, kötücül olarak işaretlenen Medea’nın kaderini günümüzde süren Alice Diop, sinema dahil sanatın hemen her dalında çokça kullanılmış antik mit üzerinden adalet, hak, hukuk, vicdan, değer yargıları, annelik ve şefkat gibi çok önemli kavramları sorguluyor. Dürüst ve net yatırıyor masaya durumu. Göçmenlerin izolasyonu üzerine satırbaşları açmayı ihmal etmeyen feminist dram, politik, sosyolojik ve psikolojik derinliklere de sahip. (3,5 / 5) 

Haftanın diğer yenilerine bakacak olursak…
‘Transformers: Rise of the Beasts / Transformers: Canavarların Yükselişi’, aksiyonu yüksek bilimkurgu maceranın yeni halkası. Dünya’da süren Otobotlarla Decepticonlar arasındaki savaşta yeni bir Transformers türü olan ve evrene yeni dahil edilen Maximal’lerle tanışıyoruz. Steven Caple Jr.’un yönettiği tempolu yapımda karakterlere ses veren ünlü isimler arasında Michelle Yeoh, Peter Dinklage ve Ron Perlman yer alıyorlar.
‘Hereditary / Ayin’ ve Midsommar / Ritüel gibi türe derinlikler katan sıkı filmlerle tanıdığımız yaman yaratıcı Ari Aster’in yazıp yönettiği korku-komedi ‘Beau is Afraid / Korkuyorum’, kafkaesk bir öykü. Annesinin ani ölümünün ardından en karanlık ve derin korkularıyla yüzleşen karakterin öyküsünde başrolü Joaquin Phoenix üstleniyor. Amy Ryan, Nathan Lane, Denis Ménpchet ve Parker Posey, oyuncu kadrosunda yer alan diğer önemli isimler. 
Fransa-Belçika ortak yapımı animasyon ‘Around the World in 80 Days / 80 Günde Devri Alem’, Jules Verne’in ünlü romanının yeni beyazperde uyarlaması. Kurnaz ve sakar bir kurbağa olan Phileas bir gün herkesi karşısına alarak 80 günde dünyayı gezerek bir rekor kıracağını iddia eder. Phileas’ın bu iddiayla yola çıkacağını duyan ve hayali hep dünyayı keşfetmek olan küçük maymun Passepartout da onun peşine takılır. İkili yolculukları boyunca ormanlardan, okyanuslardan, hiç bilmedikleri adalardan ve çöllerden geçerek kendilerini bitmek bilmez bir serüvenin içinde bulurlar. Yönetmen Samuel Tourneux.
Almanya-Avustralya-Belçika-Hindistan ortak yapımı animasyon ‘Mia and Me: The Hero of Centopia / Mia ve Ben: Centopia’nın Kahramanı’, genç Mia’nın Unicornların fantastik dünyası Centopia’ya açılan kapılardan geçerek bu diyarda yaşadığı macerayı konu alıyor.
‘Maske: Nezaketle Tebessüm’, gençlik yılları travmalarla geçen Barış’ın yaşadıklarını atlatamayıp yaşama devam etmek için çeşitli ‘kandırma’ yöntemleri bulmasına tanık oluyoruz. Barış çeşitli meslekler yapmaya çalışır ve başını sürekli belaya sokar. Yaşadığı bu trajikomik olaylar, aslında geçmişinde gerçekleşen ağır travmaların bir yansıması olarak düşünülür. Oluşan bu durumun altında ise daha büyük gizemler ve sürükleyici bir hikâye vardır. Berker Berki’nin yönettiği gizemli dramda başlıca rolleri Kaan Turgut, Nilay Deniz, Mert Turak, Hakan Vanlı ve Altan Erkekli üstleniyorlar. 
Maddi zorlukların üstesinden gelemeyen ve eşi tarafından yaşadıkları hayatın tek suçlusu olarak görülen Cengiz, bir definenin peşine düşerek başına daha büyük işler açar. Berk Aygül’ün yönettiği korku türündeki ‘İblis: Karanlığın Sahibi 2’de başrolleri Savaş Özkul, Öznur Kütük ve Gizem Akgün paylaşıyorlar. 
İçinizde yaşayan sineamdan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!
İyi seyirler herkese!

   

TARİHTE BU HAFTA
Altı yıl öncesine, 2017 yılına gidiyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!


Vizyonda bu hafta (9 Haziran 2017)
İkinci kez vizyon gören ‘Surf’s Up 2: WaveMania / Neşeli Dalgalar: Dalgamanya’yı da eklersek; on yeni film merhaba diyor bu hafta! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini kesinlikle bırakmayın. İyi seyirler herkese.


MUMYA
-Malzemesi iyi fakat lezzeti yavan!-

Yaz sezonu filmleri perdeye uğramaya başladı bile! Tom Cruise’un başrolünde yer aldığı ‘Mumya / The Mummy’ bunlardan biri. Fantastik bir avantür olmasının yanı sıra, aksiyondan gerilime, korkudan romantizme uzanan geniş bir yelpazede salınan tipik bir tür kırması, popüler yapım! 
Usta yönetmen Sidney Lumet’nin kızı Jenny Lumet, Alex Kurtzman ve John Spaihts’in, film için yazdıkları öyküyü, Dylan Kussman’la beraber iki usta sinemacı, David Koepp ve Christopher McQuarrie uyarlamışlar perdeye. Yönetmen koltuğunda ise, ana kartviziti yapımcı olan Alex Kurtzman oturuyor.
Özel efektlerle beslenen iddialı bir yaz filmi ‘Mumya’. Çölün derinliklerinde gömülü acımasız prenses Ahmanet, günümüzde uyandırıldığında, insanlığa düşman kötülüklerini de beraberinde getirir. Tom Cruise’un rol arkadaşları, usta aktör Russell Crowe ve iki güzel aktris; İngiliz Annabelle Wallis ile en son ‘Star Trek Sonsuzluk / Star Trek Beyond’ filminde izlediğimiz ’Cezayir asıllı Sofia Boutella. Ben Seresin imzalı görüntü yönetimi, gelişmiş bilgisayar efektleri, cazip oyuncu kadrosu ve emek harcanmış yapım tasarımı, filmin; yavan bir tür çorbası haline gelmesini önleyememiş. Yine de; rahatlıkla izlenen popüler avantürleri özlemiş olanların ilgisini çekecektir! (2) 


KEDİ
-Kedidir, kedi-

Türkiye-ABD ortak yapımı belgesel, İstanbul sokaklarında özgürce yaşayan kediler üzerine. Ceyda Torun imzalı belgesel, İstanbul’un hemen her yerinde gezinen yüzbinlerce kedinin, kozmopolit şehrin zengin yapısına ayrı bir zenginlik kattığını işaret ediyor. 
Barış Manço, Erkin Koray, Mavi Işıklar, Mazhar Fuat Özkan gibi önemli yorumcu ve grupların ünlü şarkılarından oluşan soundtrack’in eşlik ettiği kedi manzaraları, ünlü, ünsüz kedi severlerin, kediler ve onların dünyaları hakkındaki görüşlerine başvuruyor.
Bazı kedilerin ve onlara bakıp kollayan kedicilerin perdeye yansıdığı belgesel, temiz çekilmiş, sevimli, sıcak fakat bütün bunların yanı sıra, kedilerin gizemli varoluşlarına ters düşer biçimde; fazla girift ve derinlikli olmayan düz bir yapım. Ben Hopkins’in yönettiği 2015 tarihli ‘Hasret’ adlı dokümanter dramın bir bölümünde yer alan şehrin koruyucu ve gizemli melekleri olarak adlandırılan ‘kediler’, sanki bu; kimilerine göre dünya dışından gezegene düşen yaratıklara ve içlerinde barındıkları eski, köhne şehre dair daha derin, incelikli, etkileyici ve kalıcı tespitler yapmıştı… Belki de bu noktaya takılmamak lazım öte yandan. Belgesel, başka bir ‘durum’ ve yaratılış üzerinden daha popüler, basit ve sıcak bir bakış yakalamak için çekilmiş gibi duruyor. Ezcümle, keyifle izletiyor kendini. (3 / 5)


DOKUZUNCU HAYAT
-Hitchcock ‘suspense’ine saygı-

Liz Jensen’in aynı adlı romanından, Anthony Minghella’nın aktör oğlu Max Minghella tarafından yazılan uyarlamayı, ‘Haute Tension’ filmiyle çıkıp yapıp ses getirmiş Fransız sinemacı Alexandra Aja yönetmiş. Gizemli gerilim ‘The 9th Life of Louis Drax / Dokuzuncu Hayat’ın başrollerinde ise Jamie Dornan ile Sarah Gadon’u izliyoruz. Genç aktör Aiden Longworth’un yanı sıra Aaron Paul ve usta aktör Oliver Platt, kadronun öne çıkan diğer isimleri oluyorlar.
Louis Drax adlı çocuk, ölüm tehlikesi yüksek kazalara meyillidir. Geride bıraktığı sekiz yılda, ezilmiş, zehirlenme, elektrik akımına kapılma gibi sekiz büyük kaza atlatmış , ancak gizemli bir nedenle hepsinden canlı çıkmayı başarmıştır. Ne ailesi ne de psikiyatristi, küçük çocuğun yaşamında yatan gizemin köklerine inememektedirler. Louis yaşadığı en büyük kazayı ise dokuzuncu doğum günü sırasında annesi ve babası ile birlikteyken yaşar! Bir uçurumdan, aşağıya, buz gibi soğuk denize düşen Louis, hastaneye ulaşamadan ölür. Bu onun son kazası gibi görünmektedir. Morgda geçirdiği iki saatin ardından, Louis açıklanamayan bir şekilde hareket etmeye başlar. Ünlü çocuk nöroloğu Dr. Allan Pascal, Louis’nin gizemini çözmeye kararlıdır. Ancak doktorun, çocuğun annesiyle yakınlaşması, ortadaki soruları daha da arttırır.
Vahşet yüklü korku-gerilimlerin yetenekli ismi Alexandra Aja, bu kez ustalarından Hitchcock’a selam duruyor adeta! Dev sinemacının son derece incelikli yarattığı ‘suspense’ durumu, o derece özel ve zarif olmasa da, ilgiyle izletiyor kendini. Hafif zorlama senaryo, oyuncu kadrosunun dengeli oyunuyla sırıtmıyor. Beylik tabirle, türün meraklıları için keyifli dakikalar vaat edebilir! (3,5 / 5)


VAMPİR CEHENNEMİ: İSTİLA
-‘Eski usul’ bir devam filmi!

Nick Damici ve Jim Mickle tarafından kaleme alınan, Jim Mickle’ın yönetip, Nick Damici’nin başrolü üstendiği bilimkurgu ve korku harmanlı dram 2010’da ‘Vampir Cehennemi / Stake Land’ adıyla çıkmıştı karşımıza. Bir salgın. Vampir-zombi kırması yaratıklar ve yaşanacak bir yer bulmak umuduyla yollara düşen bir avuç insan. Bütün Amerika’yı etkilemiş salgın, ekonomik ve siyasi felakete yol açmış. Bildiğimiz ‘medeniyetten’ söz etmek imkânsız. Kanun ve otorite boşluğunda ‘kardeşlik’ adlı tarikatın insafına kalmış insanlığın kaderi. O güne dek, bütün kaygılardan uzakta, sıradan bir genç olarak yaşayan Martin ve sadece ‘Mister’ olarak çağrılan karizmatik vampir avcısı, ‘yeni cennet’ olarak adlandırılan ve Kanada sınırında olduğu öne sürülen kurtuluş bölgesine ulaşabilmek için zorlu ve korku dolu bir yolculuğa çıkıyorlardı.
Post-apokaliptik bağımsız korku öyküsünün mimarları Jim Mickle ve Nick Damici’yi 2006 tarihli ‘Mulberry Street’ filminden tanıyorduk. Yeni yetme bir oğlanın büyüme hikâyesiydi diğer yandan ‘Stake Land’! Tecrübeli vampir avcısıyla, kendisine emanet edilen genç adamın dostluğu ve dehşet dolu yolculukta karşılarına çıkan farklı karakterler. Bağırmadan, fazla şıklığa kaçmadan düşündürüp, ürkütüyordu karanlık film. Sosyopolitik altyapısı vardı öykünün. Bir tavrı, bakışı; en önemlisi ruhu vardı. Steinbeck ve Faulkner metinleriyle içli dışlıydı sanki. Hatta John Berger’in kırsal anlatıları çıkıyordu karşımıza, kahramanlarımız ülkeyi arşınladıkça. Yaşadığımız ve sona gelip dayandığını düşündüğümüz gezegenin distopik haritasıydı adeta perdeye yansıyan. Kanın ve çıkışsızlığın kokusuydu!
Distopik macera, devam filmiyle sürüyor! Senaryo, aynı zamanda ‘Mister’ karakterini canlandıran Nick Damici imzalı yine. Yönetmen koltuğunda ise iki isim var bu kez. Dan Berk ve Robert Olsen imzalı filmin başrollerini, aynı ilk filmde olduğu gibi; Nick Damici ile Connor Paolo üstleniyorlar. ‘Yeni Cennet’ adlı kurtarılmış bölgedeki evi ve ailesi vampirler tarafından yok edilen Martin, tek başına intikam peşine düşer. Bu zorlu savaşı kazanabilmesi için tek çaresi, eski akıl hocası ve efsanevi vampir avcısı Mister’ı bulmaktır.
Medeniyetin yok olduğu ve her ne olursa olsun hayatta kalmak için mücadele edilen dünyadaki çıkışsız durum, aynı ilk filmde olduğu gibi fakat bu kez biraz daha yavan ve düz. Artık gına getiren zombi-vampir ekibi de cabası! Fakat bu mevcut durum, sıkmıyor insanı, aksine; eski usul, bildik western kalıpları içine, dostluk, fedakarlık, sevgi gibi artık günümüzde ötelenmiş olan değerleri yerleştiren film, insanlığını yitirme aşamasında ‘insan’ olmak üzerine yine kapkara bir satırbaşı yapıyor. Özellikle ilk filmi sevenler izlemeli. (2,5 / 5)

Christian Zübert imzası taşıyan Almanya-Yunanistan ortak yapımı dram ‘Ein Atem / Bir Nefes’, ABD-Güney Kore-Hindistan ortak yapımı animasyon ‘The Swan Princess: Royally Undercover / Prenses ve Kurbağa: Ajanlar İş Başında’ ile birlikte üç yerli yapım; Erdoğan Koç’un yönettiği aşk öyküsü ‘Çünkü Onu Çok Sevdim’, yönetmenliğini Can Varol’un üstlendiği gerilim aksiyon ‘11’ ve BKM’nin yapımcılığını üstlendiği Burak Aksak imzası taşıyan komedi ‘Dede Korkut Hikayeleri: Salur Kazan- Zoraki Kahraman’, haftanın; notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler!

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar