09 EYLÜL 2022
Dünya genelinde altı milyondan fazla, ülkemizde yüz binin üzerinde can kaybına yol açan Koronavirüs (COVID-19) belasından, aşılarımızı olarak, sosyal mesafelerimizi koruyarak, hijyen kurallarına sıkı sıkıya uyarak, maskelerimizi kapalı alanlarda ve toplu taşıma araçlarında çıkartmamaya çalışarak korunmaya devam ediyoruz. Umuyoruz çok yakında bu beladan kurtulacağız tamamen!
Tarih 2 Temmuz 2021’i gösterdiğinde sinema salonları yine izleyicileri ağırlamaya başlıyor; perdeler umduğumuz o ki, bir daha kapanmamak üzere açılıyordu! Sinemalar açılmadan önce her hafta, naçizane iyi filmler ve diziler önerdim sizlere! 2020 Mart ayından bu güne, artık hayatta olmayan canım ‘Sinema’ dergisindeki ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ adlı köşemde, geçmiş sayılarda yayınlanmış eski yazılarımı paylaştım. 5 Mart 2021’den itibarense, sinema salonları perdelerini açana dek, her yeni hafta, o tarihe ait eski ‘sinemadan çıkmış insan / vizyonda bu hafta köşeleri’ni sizlerle buluşturdum. Sizlere her hafta sinema tarihinden 5 klasik film önerdiğim ‘Önce Tavsiyeler’ adlı bölüm ve geçmiş vizyon haftalarını anımsadığımız ‘Tarihte Bu Hafta’ adlı bölümler devam edecek!
Önce sağlık; gerisi hikâye! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Kurda kuşa yem olmayın bir de!
ÖNCE TAVSİYELER…
SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
La Vaquilla
(Yönetmen: Luis Garcia Berlanga / 1985)
Peppermint Frappé
(Yönetmen: Carlos Saura / 1966)
Calle Mayor
(Yönetmen: Juan Antonio Bardem / 1956)
Surcos
(Yönetmen: José Antonio Nieves Conde / 1951)
El Crack
(Yönetmen: José Luis Garci / 1981)
Vizyonda bu hafta (9 Eylül 2022)
Üçü yerli yapım olmak üzere toplam sekiz yeni filme ev sahipliği yapıyor 9 Eylül haftası!
Güney Kore yapımı gerilimli aksiyon ‘Bisang seoneon / Acil İniş’, yaman auteur Laurent Cantet’nin yeni filmi ‘Arthur Rambo’ ve tanıdık ürkütücü öykünün ‘prequel/öncesi’ olan korku-gerilim türündeki ‘Orphan: First Kill / Evdeki Düşman: Başlangıç’, haftanın notlarımız arasında yer alan yenileri!
ARTHUR RAMBO
-Seçkinler medeniyetinde öteki olmak!-
Dünya prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yapan ‘Arthur Rambo’, yürek söken sosyal ve politik bir dram! 2008 tarihli ‘Entre les Murs / Sınıf’ ile Cannes’de Altın Palmiye kazanan, ‘Resource Humanies / İnsan Kaynakları’, ‘L’emploi du Temps / İş Yok Zaman Çok’ ve ‘Vers le Sud / Güneye Doğru’ gibi diğer sıkı filmleriyle de zihinlerde birer oda edinen yaman sinemacı Laurent Cantet imzalı yapım, çağdaş batı toplumunda öteki olmak, yazılı ve sözlü kuralların dışında çıktığında düştüğün konum ve sözde medeniyet üzerine çarpıcı bir anlatı!
Genç ve başarılı yazar Karim D.’nin, genel bakış anlamında ‘nefret dolu’ sosyal medya gönderilerinin ortaya çıkmasından sonra toplum önünde düştüğü durum… ‘Ben zeki ve bilgeyim. Şiiri ve siyaseti bilirim. Kendimi sosyal bir yeraltı dünyasından yükselterek, Parisli sivri bir yazar olarak görünür bir konuma getirdim. Bir roman yayınladım ama aynı zamanda 140 karakterlik metinlerle sosyal medyada yazıyorum. Bunu yaptığımda da hedefimi gözünden vuruyorum. İşte bu yüzden hepsi beni silmek istiyor!’ diyor sosyal medyadaki adıyla Arthur Rambo!
Rabah Naif Oufella’nın başrolü üstlendiği eleştirel dram, ikiyüzlü çağdaş beyaz adam medeniyetinin ve günümüz konfor dünyasının çıkarlarına ters düştüğünüzde yok edilebilirliğinizi şeffaf bir şekilde masaya yatırıyor! Karim’in erkek kardeşi Farid’ian finaldeki sözleri ne de güzel özetliyor her şeyi… Beyaz adamın konforlu dünyasından, peri masalından kovulan ötekinin gerçeği… Hangi kültürel ve sosyal statüde olursa olsun, ‘düşüp, ötekileştirildikten sonra çareyi, belki de kaçmakta, uzaklaşmakta, baba evine dönmekte bulan küçük, korunaksız insanın trajedisi. Yaşadığımız gerçekliğe cesur bir tanıklık! Bildiğimiz medeniyetin röntgeni, hatta ‘MR’ çekimi Laurent Cantet’in yeni filmi. Kaçırmayın! (4 / 5)
ACİL İNİŞ
-Kabin ekibi yerlerinize!-
Han Jae-rim’in yazıp yönettiği Güney Kore yapımı gerilimi yüksek aksiyon; pandemi dönemi filmlerinden biri! Derisinin altına sakladığı son derece tehlikeli ve hızlı bulaşan bir virüsle, kalabalık bir uçuşa bilet alan adam, biyolojik terör rüzgârı estirecek ve yarattığı acil durum ile sadece hava trafiğini değil, bütün ülkeyi birbirine katacaktır!
‘Bisang seoneon’ orijinal adındaki filmin başrollerini, uluslararası üne sahip iki aktör; Song Kang-ho ve Lee Byung-hun üstlenmişler. Felaket türünün hemen her bildik detayını kullanan yapım, konvansiyonel sinema adına ülkesinden çıkmış iyi bir örnek! Ürpertici korku-gerilim öğelerini öyküsüne iyi yediren film, teknik açıdan da iyi kotarılmış. Orijinal müzik de akılda kalıcı. Sadece fazla tanıdık bir doku egemen genel atmosfere! ‘Airport / Havaalanı’ serilerinin modern/çağdaş haliyle, küçük bir ‘Se7en / Yedi’ buluşması duruyor perdede. Öyküye başarıyla yediren kavramlar ise; kahramanlık, fedakârlık, intikam, görev, bencillik, pişmanlık ve dayanışma… Özellikle gerilim dendiğinde bir marka haline gelen Güney Kore örneği, güvenli klişeler içeren çok aşina bir lezzet sunsa da, iki saat yirmi dakikalık uzun süresini hissettirmeden, ilgiyle izletiyor kendini. (3 / 5)
EVDEKİ DÜŞMAN: BAŞLANGIÇ
-Evdeki hesap!-
Bu hafta salonlara misafir olan ‘Orphan: First Kill / Evdeki Düşman: Başlangıç’, 2009 yapımı ‘Orphan / Evdeki Düşman’ adlı orijinal filmin ‘prequel-öncesi’ niteliği taşıyor. 2009 tarihli filmi hatırlayalım öncelikle! ABD-Kanada-Almanya-Fransa ortak yapımı korku gerilim İspanyol yönetmen Jaume Collet-Serra imzalıydı. Korku-gerilim ve aksiyon türlerini aha çok tercih eden yönetmen Collet-Serra’yı 2005 tarihli ‘Mumya Evi / House of Wax’, 2007 yapımı ‘Goal II’, ‘Unknown / Kimliksiz’ (2011), ‘Non-Stop’ (2014), ‘Run All Night / Gece Takibi’ (2015), The ‘Shallows / Karanlık Sular’ (2016), ‘The Commuter / Yolcu’ (2018), ‘Jungle Cruise’ adlı sürükleyici tür filmlerinden tanıyoruz. Başrollerini Vera Farmiga ve Peter Sarsgaard’ın paylaştıkları gizemli öykü, 1997 doğumlu aktris Isabelle Fuhrman’ı izleyiciyle tanıştırıyor ve genç oyuncu, ‘Esther’ rolünde epey başarı elde ediyordu. Türün önemli filmlerinden 1976 yapımı kült eser ‘The Omen / Kehanet’in izinden giden yapımda olaylar, çocuklarını kaybetmiş bir çiftin, hayatlarına yeni bir anlam katmak ve acılarını hafifletmek adına bir yetimhaneden küçük bir kız çocuk evlat edinmesiyle gelişiyordu. Eve geldikten sonra, masum ve sevecen olmadığını gösteren Esther’le birlikte çift kâbus dolu günler geçirmeye başlıyor ve korku perdeden koltuğa geçiyordu. Gerilim dozu yüksek, ürkütücü ve sürprizli öykü, öncüllerinin açtığı güvenli yolda sendelemeden yürümeyi başarıyor, gişede yüzleri güldürüyordu.
On üç yıl sonra bir ‘prequel’le yeniden izleyici ile buluşan Esther karakteri, Estonya’da kapatıldığı yüksek korumalı akıl hastanesinden kaçarak, soluğu ABD’de alıyor; varlıklı bir ailenin kaybolan çocuğunun yerine geçiyor ve dehşet sürüyor. Bu kez izleyiciyi bekleyen bambaşka bir sürpriz olduğunu da belirtmeden geçmeyelim! ‘Devil Inside / İçimdeki Şeytan’, ‘The Boy / Lanetli Çocuk’, ‘The Boy II / Lanetli Çocuk 2’ filmleriyle anımsayacağınız gizemli korku-gerilimlerle kariyer inşa eden William Brent Bell’in yönettiği yapımda ‘anti-kahraman yıldızımız’ Isabelle Fuhrman’a, yeni macerasında Julia Stiles, Rossif Sutherland, Matthew Finlan ve Hiro Kanagawa eşlik ediyorlar.
Sinema tarihindeki sağlam tür referanslarıyla ilerleyen ürkütücü öykünün farklı ters köşelere sahip olması elini güçlendiriyor. Karim Hussain imzalı titiz görüntü yönetimi de artı değer katıyor filme! (3 / 5)
Haftanın notlarımızda yer almayan diğer yenilerine bakacak olursak…
2018’de ülkemizde de yayınlanan Delia Owens’ın çok satan romanından perdeye uyarlanan gizemli gerilim ‘Where the Crawdads Sing / Kya’nın Şarkı Söylediği Yer’, Olivia Newman imzası taşıyor. Henüz çocukken ailesiz kalmasına rağmen Kuzey Karolina’da bataklık bölgesi yakınında kendi başına büyümeyi başaran genç Kya, tanıdığı bir erkeğin katil zanlısı olarak gösterilir. Daisy Edgar-Jones’u başrolde izleyeceğimiz yapımda diğer önemli rolleri, Taylor John Smith, Harris Dickinson ve usta aktör David Strathairn üstleniyorlar.
‘Die Häschenschule - Der große Eierklau / Tavşan Okulu: Çılgın Yumurtalar’ adlı Almanya yapımı animasyonu Ute von Münchow-Pohl yönetmiş. Afacan şehir tavşanı Leo, Bahar Bayramı’ndan sonsuza dek kurtulmak istediği için tilkilerle işbirliği yapar. Maceracı tavşanlar Max, Emmy ve onların arkadaşları onu durdurmayı başarabilecekler midir? Kahramanlarımız, bilge öğretmenleri Bayan Hermione’nin yardımıyla gizemli bir dövüş tekniğinde ustalaşmayı öğrenmek zorunda kalacaklar ve bu maceralı yolculukta bir tilkiye bile güvenmenin ne demek olduğunu öğreneceklerdir.
Ahmet Kapucu’nun yönettiği komedi aksiyon ‘Ah Be Birader’, yolları bir şekilde kesişen zıt iki karakter Orhan ve Ali’nin öyküsü. Ufuk Özkan ve Anıl İlter’e, Serkan Kuru, Sevcan Yaşar, Ersin Olgaç, Çetin Altay ve Muzaffer Aksoy eşlik ediyorlar.
Adem Uğur’un yazıp yönettiği ‘Annis Ölüm Gecesi’, arkeolog Canan’ın bir kazı sırasında bulduğu yüzüğü takmasıyla birlikte gelişen ürpertici olayları konu alıyor. Korku örneğinde rol alan isimler Meral Kaplan, Selçuk Kılıç, Korkmaz Polat, Hülya Diken ve Mehmet Uğur.
‘Hafir: Karanlık Mezar’, Kemal Danacı ve Sedat Ergen’in birlikte yönettikleri haftanın bir diğer yerli korkusu! Çalıştığı madencilik şirketi tarafından toprak numunesi almak üzere İstanbul’dan Zonguldak’a gönderilen Nadir’in burada başından geçen ürpertici olaylar. Erol Sertel, Duhan Çetin, Sedat Ergen ve Mehmet Ali Danacı, filmin oyuncuları.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!
İyi seyirler herkese!
TARİHTE BU HAFTA
Altı yıl önceye, 2016 yılına gidiyor; tarihte bu haftayı anımsıyoruz.
Vizyonda bu hafta (9 Eylül 2016)
Yeni haftanın beraberinde getirdiği film sayısı yedi. Ünlü klasik Ben-Hur’un yeni çevirimi ve iki yerli yapımın yanın sıra, hemen her türe sesleniyor 9 Eylül vizyonu. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. Herkese iyi seyirler.
BEN-HUR
Yedinci sanatın klasiklerini, yeni nesil için ‘hafifletip’ yeniden perdeye yansıtmak günümüzün moda işlerinden. Lew Wallace’ın romanından usta sinemacı William Wyler’ın nerdeyse ‘kusursuz’ yönetimiyle 1959’da uyarlanan 11 Oscar’lı ‘Ben-Hur’ yeni çevirimiyle karşımızda. Charlton Heston’un orijinal ‘Judah Ben-Hur’ performansı, John Huston’un torunu Jack Huston’un omuzlarına çökmüş. Huston, bu zorlu performansın hakkını vermeye çalışmış, hatta filmin belki de en ‘sırıtmayan’ tarafı baş oyuncusu fakat geriye kalan her şey, sadece orijinal filmi tekrar izleme isteği uyandırıyor insanda elde değil! Haksız bir ihanetle suçlanan Judah Ben-Hur’un ve bütün bir dönemin epik hikayesi duruyor perdede. Roma ordusunun subayı olan üvey kardeşi Messala ile Judah’ın arasındaki eşsiz dostluk bağının bozulması ve artık düşman olan iki insan. Elinden hemen her şeyi alınan Judah, köleliğe mahkum edilir. Vatanına döndüğü zaman işleri yoluna koymaktır amacı. ‘Gece Nöbeti’ ve ‘Gündüz Nöbeti’ adlı filmleriyle ismini duyurup, Hollywood’a terfi eden Kazakistanlı Timur Bekmambetov’un yönettiği yeni ‘Ben-Hur’, deniz kazası ve finaldeki ünlü atlı araba yarışı sahnelerindeki başarılı çekimlerin ötesinde pek tat vermiyor. Öyküsünde yer alan Hristiyan miti ve tarihi ağırlıklı dinsel ve ahlaki yanlar, dünyanın gidişine ve ‘insani’ değişimin gerekliliği üzerine esere bağlı bir satır başı yapmayı unutmasa da, görkemli orijinal filmin yanında oldukça ‘tatsız’ kalmış yeni uyarlama. ‘Messala’ rolünde Toby Kebbell, usta aktör Morgan Freeman ve ‘Hz. İs’a rolünde Brezilyalı aktör Rodrigo Santoro, Jack Huston’a eşlik ediyorlar. Oyuncumuz Haluk Bilginer’in de kadroda küçük bir rolü olduğunu belirtmeden geçmeyelim. (2 / 5)
LANETLİ MESAJ
Almanya’dan çıkagelen korku-gerilim, ‘facebook’ kaynaklı bir lanetin yol açtığı vahşeti öykülüyor. Sosyal medyadan hayata akan doğaüstü dehşet dalgasını, oyuncu kökenli Simon Verhoeven sinemalaştırmış. Üniversitenin popüler kızlarından biri olan Laura, okulun dışlanmış öğrencilerinden Marina’nın facebook’tan gelen arkadaşlık teklifini kabul eder ve önünde geçemeyeceği bir lanetin başlangıç fitilini ateşler. Korku-gerilim kolajı, birçok popüler tür örneğinden tanıdık gelişmelerle sürerken, ezber edilen bir yol haritası çiziyor adeta. Avustralyalı aktris Alycia Debnam-Carey ve Güney Afrikalı Liesl Ahlers’i izleyeceğimiz korku gerilim örneği, derine açılmadan, kıyıda dolanmayı tercih ediyor. (2 / 5)
TOZ OL
Aksiyon ve dövüş sanatları filmlerinin sevimli ismi Jackie Chan, bu kez ortak olarak Jackass ekibinden Johnny Knoxville’i seçmiş kendine. Kağıt üzerinde uyumlu bir kimya olarak duran komedi-aksiyonu yöneten isimse üst üste çektiği başarılı ve tempolu aksiyonlarla Hollywood’un özellikle bir dönem aranan ismi olmuş Finlandiyalı Renny Harlin. Bu üç ismin ‘garantili’ görünümü maalesef beklenen etkiyi yaratmamış perdede. Hong Kong’lu dedektif ile Amerikalı kumarbazın ortaklıkları sıradan bir seyirliğin üzerine çıkamıyor. Çin mafyasına karşı omuz omuza veren iki ortak, acımasız bir kumpasla baş etmeye çalışırlarken, mizahı da unutmuyorlar tabii ama vaat edilen ‘tempo’ ve ‘komedi’ bir türlü sinmiyor içe. Latin kökenli Eve Torres ve sempatik Çinli aktris Bingbing Fan, filmin ‘hoş’ detayları. (2 / 5)
Usta sinemacı Clint Eastwood’un otuz beşinci kez yönetmen koltuğuna oturduğu ve başrolünü Tom Hanks’in üstlendiği Biyografik dram ‘Sully’, Ira Sachs’ın yazıp yönettiği incelikli aile dramı ‘Little Men / Küçük Adamlar’ ve iki yerli yapım; korku-gerilim örneği ‘Azem 4: Alacakaranlık’ ile romantik komedi türündeki ‘El Değmemiş Aşk’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese!
MURAT ERŞAHİN