08 NİSAN 2022
Dünya genelinde altı milyondan fazla, ülkemizde yüz binin üzerinde can kaybına yol açan Koronavirüs (COVID-19) belasından, aşılarımızı olarak, sosyal mesafelerimizi koruyarak, hijyen kurallarına sıkı sıkıya uyarak, maskelerimizi kapalı alanlarda ve toplu taşıma araçlarında çıkartmamaya çalışarak korunmaya devam ediyoruz. Umuyoruz yakında bu beladan kurtulacağız tamamen!
Tarih 2 Temmuz 2021’i gösterdiğinde sinema salonları yine izleyicileri ağırlamaya başlıyor; perdeler, umuyoruz bir daha kapanmamak üzere açılıyordu! Sinemalar açılmadan önce her hafta, naçizane iyi filmler ve diziler önerdim sizlere! 2020 Mart ayından bu güne, artık hayatta olmayan canım ‘Sinema’ dergisindeki ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ adlı köşemde, geçmiş sayılarda yayınlanmış eski yazılarımı paylaştım. 5 Mart 2021’den itibarense, sinema salonları perdelerini açana dek, her yeni hafta, o tarihe ait eski ‘sinemadan çıkmış insan / vizyonda bu hafta köşeleri’ni sizlerle buluşturdum. Sizlere her hafta sinema tarihinden 5 klasik film önerdiğim ‘Önce Tavsiyeler’ adlı bölüm ve geçmiş vizyon haftalarını anımsadığımız ‘Tarihte Bu Hafta’ adlı bölümler devam edecek!
Önce sağlık; gerisi hikâye! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Kurda kuşa yem olmayın bir de!
ÖNCE TAVSİYELER…
SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
En kvinnas ansikte
(Yönetmen: Gustaf Molander / 1938)
Non credo più all’amore / Korku
(Yönetmen: Roberto Rossellini / 1954)
Yama no oto
(Yönetmen: Mikio Naruse / 1954)
Les favoris de la lune
(Yönetmen: Otar Iosseliani / 1984)
O melissokomos / Arıcı
(Yönetmen: Theo Angelopoulos / 1986)
Vizyonda bu hafta (8 Nisan 2022)
Altısı yerli yapım olmak üzere toplam on yeni film merhaba diyor bu hafta!
Dan Kwan ve Daniel Scheinert ikilisinin yazıp yönettikleri türler arasında slalom yapan ilginç yapım ‘Everything Everywhere All at Once / Her Şey Her Yerde Aynı Anda’ ve aksiyonu yüksek öykü ‘The Contractor / Komplo’, notlarımız arasında!
HER ŞEY HER YERDE AYNI ANDA
-Bir aradayız hepsi bu!-
Yaşlı babası, eski tutkusunu yitirdiği eşi ve aralarına mesafe girmiş kızıyla sorunlar yaşayan ve köhne çamaşırhane işletmesi işini mecburen sürdüren oldukça sıradan bir hayata sahip Çin asıllı Evelyn Wang bir anda çoklu evrenlerdeki benliklerine vakıf olur ve evreni kötücül taraftan kurtaracak yegâne gücün kendisi olduğunu keşfeder!
2016 tarihli fantastik komedi ‘Swiss Army Man’ ile tanıdığımız Dan Kwan ve Daniel Scheinert ikilisinin yazıp yönettikleri yine fantastik lezzetler ve aksiyon içeren çılgın komedi dram, özünde bir anne-kız ve aile ilişkileri öyküsü! Yaşadığımız o denli az mutluluk anı var ki; değerini bilmek ve sevdiklerimize sıkı sıkıya sarılmak lazım diyor film! Bazılarımıza fena halde yakışan hüznün egemenliğindeki hikâye, özenli yapım tasarımıyla dikkat çekiyor!
Usta aktris Michelle Yeoh’nun başrolü üstlendiği, bir diğer usta yıldız Jamie Lee Curtis, Ke Huy Quan, emektar aktör James Hong ve kadronun belki de en iyi ismi çok yetenekli Stephanie Hsu’nun pırıl pırıl parladığı yapım, görüntü yönetmeni Larkin Seiple’nin müthiş kamerasından da güç alıyor! Deneysel Amerikalı müzik grubu Son Lux’un orijinal müziği de kayda değer!
Baş döndürücü kurgusu, aksiyona komedi ve dram motiflerini yediren fantastik hikâyesiyle, iki saat on dokuz dakikalık süresini asla hissettirmeden başlayıp sona eriyor film! Çoklu evrenler, kötücül güçler ve iyi taraf öyküsü, o denli yoğun duygular içeriyor ki, izlediğiniz şeyin aslında ne olduğunu kavradığınızda, hissiyat katsayınızın oldukça yükseldiğini fark ediyorsunuz! Bir de öyküsünü üzerine kurduğu ‘sevdiklerimiz ve sahip olduğumuz mutluluk’ kavramı, izlediğimiz şeyin ‘aile’ üzerine olduğu intibası bıraksa da, bunun yanıltıcı bir durum olduğunun da altını çizmek gerek! Evrende sahip olduklarımız, ham sevgimiz ve sevdiğimiz her kim ve ne ise onunla birlikte kalabilmek üzerine şık ve bir yanı elemle kanayan yevmiyeli karakterlerini gerçek birer kahraman kılan sevimli ve sıcak öyküyü ıskalamayın! ‘Her Şey Her Yerde Aynı Anda’ öte yandan! (4 / 5)
KOMPLO
-Kahramanlık nedir?-
Ordudan ilişiği kesilen özel kuvvetler biriminin kahraman askeri Çavuş James, borç içinde yüzmekte ve ailesini geçindirmekte zorluklar yaşamaktadır. Ona en çok dokunan da, kullanıldıktan sonra değersizce bir köşeye bırakıldığı hissidir! Kardeşi gibi gördüğü sıkı dostu ve eski silah arkadaşı Mike, parası bol bir teklif, özel bir yeraltı askeri gücü için çalışmayı önerdiğinde James fazla düşünmeden evet der ve kendini yabancı topraklarda bir başına, masumların öldürüldüğü tehlikeli bir komplonun içinde bulur!
İsveçli yönetmen Tarik Saleh’in yönettiği aksiyonu yüksek yapımın başrolünde Chris Pine’ı izliyoruz. Ben Foster, Gillian Jacobs, Eddie Marsan ve Kiefer Sutherland, kadronun diğer önemli isimleri. Pandemi öncesi Bükreş’te çekilen film, ülkemizde olduğu gibi dünyada da şimdi gösterime giriyor.
‘Uluslararası Güvenlik’ adı altında dönen kirli dolapları, kötücül komploları kurcalayan, milliyetçi eski askerleri maşa olarak kullanarak ‘pis işleri halletmeye’ çalışan gizli organizasyonları açığa çıkaran öykü, ABD özelinde kaba milliyetçiliği ve sözde vatanseverliği de sorgulamaktan geri kalmıyor. Kullanıp atılmış eski askerler, kahramanlık müessesi, kirli işlere kurban giden masumlar, geride kalanlar ve yalanlar… Orijinal bir söze, dokuya ve biçime sahip olmasa da, aksiyon ve gerilim dozunu iyi ayarlayan, her daim güncel meseleleri kaşıyan, temiz, hedefi bulan sürükleyici bir seyirlik orijinal adıyla ‘The Contractor’! Duygusal yanı da ajitasyona sapılmadan, iyi kotarılmış. (3 / 5)
Haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yeni yapımlarına bakacak olursak…
2020 tarihli animasyonla kurmacayı buluşturan macera ‘Sonic the Hedgehog / Kirpi Sonic’in devam filmi olan ‘Sonic the Hedgehog 2 / Kirpi Sonic 2’de, ilk macerasının ardından arkadaşı Tom’un yanında kalan Sonic’in, bu kez daha güçlü bir silahla geri dönen kötü karakter Dr. Robotnik ile olan yeni mücadelesini izliyoruz! Jim Carrey ve James Marsden çizgi karaktere bir kez daha eşlik ediyorlar! İlk filmde olduğu gibi yeni maceranın yönetmen koltuğunda oturan isimse yine Jeff Fowler.
Haftanın bir diğer animasyonu Danimarka’dan… ‘Drømmebyggerne / Düşler Fabrikası’, geniş bir hayal gücüne sahip olan genç Minna’nın, düşlerin nasıl yapıldığını keşfetmesiyle gelişen olayları konu ediniyor. Yönetmen koltuğunda oturan ikili ise Kim Hagen Jensen ve Tonni Zinck.
Usta yönetmen Derviş Zaim’in yazıp yönettiği ‘Flaşbellek’, Esad rejiminin ordusunda fotoğrafçı olarak görev yapan Ahmet’in, şahit olduklarını vicdanına yedirememesiyle gelişen olayları taşıyor perdeye. Aksiyon da içeren politik dramın başrolünde Ali Suliman’ı izliyoruz!
Enes Ateş’in yazıp yönettiği ‘gençlik öyküsü’ ‘Son Parti’, Lise son sınıf öğrencisi Deniz, Birsu, Katre, Savaş ve Ferman’ın, sınavlar öncesi gerçekleşecek son parti gününde yaşadıklarına odaklanıyor. Fırat Altınmeşe, Almila Ada, Nil Keser ve Ömer Frauk Çavuş, oyuncu kadrosunu oluşturan isimler.
Yönetmen koltuğunda Meta Akkuş’un oturduğu ‘Bir Dilek Tut’, fantastik tatlar içeren ve yediden yetmişe bütün izleyiciye seslenen bir yapım. Yaşadıkları yerde mutlu olan ve ailesinin aldığı İstanbul’a taşınma kararının önüne geçmeye çalışan genç Kaan ve ailesinin hikâyesi! Altan Erkekli ve Vildan Atasever, gencecik oyunculara eşlik ediyorlar.
Komedi türündeki ‘Kendinden Kaçak’, üstlerine kalan bir suç sebebiyle hapishane yolunu tutan bir grup arkadaşın, masumiyetlerini ispatlama çalışmalarını konu alıyor. Levent Türkan’ın yönettiği filmde başlıca rolleri, Atakan Özyurt, Bilal Hancı ve Fatih Yasin paylaşıyorlar.
Korku türündeki ‘Şeytanın Kitabı’, Okan Ege Ergüven imzası taşıyor. Her yıl olduğu gibi tatil için yazlıklarına giden Tamer, Yeşim ve kızları Defne’nin başlarından geçen sıra dışı olaylar… Engin Yüksel, Rüya Yürüten ve Cemre Özgül, oyuncu kadrosunda yer alan isimlerden öne çıkanlar.
Ozan Ceylan’ın yazıp yönettiği korku örneği ‘Mahluk’, Kan davası yüzünden yaşadıkları köyde ürkütücü olaylarla karşılaşan iki gencin hikâyesi. Burak Küçük, Ogan Şenyolcu, Mustafa Kavalcı ve Nazlı Çakal, oyuncu kadrosunda yer alan isimler.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!
İyi seyirler herkese.
TARİHTE BU HAFTA
On bir yıl önceye, 2011 yılına gidiyor; tarihte bu haftayı anımsıyoruz.
Vizyonda bu hafta (8 Nisan 2011)
Haftanın yeni film sayısı beş. Hepsi de notlarımız arasında. İyi seyirler!
RİO
‘Ice Age / Buz Devri’nin yaratıcılarının yeni ürünü, yine hayvanlar aleminde geçiyor ama bu kez merkez üs, buzullardan, Latin Amerika’ya Rio’nun sımsıcak coğrafyasına taşınmış. “Buz Devri”nin yönetmeni Brezilyalı Carlos Saldanha’nın memleketi Rio’yu köşe bucak bilmesi, yapıma ayrıcalık sağlamış. Henüz bebekken kaçırılıp, ABD’nin soğuk eyaleti Minnesota’ya getirilmiş, burada özgürlüğe sonsuza dek veda edip kafeste yaşamak zorunda kalmış ve bunu tamamen kanıksamış nadir bulunan mavi renkli papağan Blu ve türdeşlerinin öyküsü rengârenk ve sıcacık… Bir bilimadamı, Rio’daki dişi papağanla birleşmek üzere türünün son örneği Blu’yu daha doğrusu sahibini, kuşun tekrar ana vatanına dönmesi konusunda ikna eder. Rio’da karnaval zamanı geçireceği daha önce rüyalarında bile görmediği bir macera ve dişi papağan Jewel, Blu’yu beklemektedir. Samimi ve direkt mesajları, capcanlı atmosferi, güzel müzikleri ve sürükleyici öyküsüyle yılın iddialı animasyonlarından biri haline geliyor Rio. Her yaş için üstelik.
ŞEYTANIN OTELİ 3
Norveç’in ‘teen slasher’ türüne armağan ettiği korku-gerilim serisi ‘Şeytanın Oteli / Fritt Vilt’ üçüncü bölümüyle sürüyor. İlki 2006, ikincisi 2008 tarihli olan yapımın üçüncüsü, ilk iki filmin öncesine götürüyor bizleri. Bildik öykünün evveline; seri katilimizin çocukluğundan ilk cinayetlerini işlediği görüntülere... Serinin ‘prequel’ halkasını, ilk kez yönetmenlik koltuğuna oturan Mikkel Brænne Sandemose imzalamış. 1970’lere, hemen ardından walkman’li yıllara, 80’lere dönüyoruz. Dağ Oteli’nin kapanmasına neden olan gizem, yıllar içinde tatillerini geçirmek için bölgeye gelen bir grup gencin, geçmişin dehşet dolu gerçeğiyle karşılaşmalarıyla aydınlanıyor… Klasik mevzu, kuzey ışığının ve ‘neyi nasıl çektiğini’ gayet iyi bilen kuzey kamerasının disiplini altında geçiyor. Çok klişe sahneler, kurulan başarılı atmosferle izletiyor kendini. Gözü dönmüş katilimizin içindeki canavarı uyandıran oluşlar, psikolojik dramı da içine katan bir boyutu ekliyor gerçekten ürkütücü olan gerilime.
HER ŞEY GÜZEL OLACAK
‘Yeniden Sev Beni’ ve ‘Allegro’ filmlerinin Danimarkalı yönetmeni Christoffer Boe’nin 2010 tarihli filmi, Boe’nin bildik tarzını sürdüren, çizgisel olmayan bir anlatı izleyerek kahramanının paranoyaya kapılıp ailesini ve kendisini de tehlikeye atarak kendi hayatını mahvedişini öykülüyor. Jacob Falk, yazdığı savaş filminin senaryosunu bir türlü bitiremeyen takıntılı bir senarist ve yönetmendir. Bir gün arabasıyla Arap asıllı bir gence çarpar. Suçludur; ama durup yardım etmeden kaza yerinden kaçar. Çarptığı adam, Irak’la ilgili, Danimarka hükümetini sarsacak sırlara sahiptir oysa. İyi anlatılmış girift, katmanlı bir öykü Boe’nin filmi.
YAŞAM ŞİFRESİ
David Bowie’nin oğlu olan ve ilk uzun metrajı ‘Moon / Ay’ ile rüştünü ispatlayan Duncan Jones imzalı ‘Source Code / Yaşam Şifresi’, bilimkurguya göz kırpan ve romantizm içeren bir macera. Tür sinemasının birçok unsuruna yer veriyor içinde yani. Kendini, isteği dışında dahil olduğu bir deneyin içinde bulan koma halindeki askerin gerilimli hikâyesi. Hitchcock sinemasına derin saygılar sunan, kuantum fiziğinden romantizme dek geniş bir evrene sahip film, şüphe ve heyecan duygularını sürekli ayakta tutan başarılı bir öyküye sahip. Fakat uygulamada, öyküsü gibi zamanla yarışır, aceleci bir hali var. Jake Gyllenhaal başrolde. Güzel aktrisler Michelle Morgan ve Vera Farmiga, başarılı aktöre eşlik ediyorlar. Paralel evrenler, izafilik, aşkın metafiziği ve gizli deneyler ardında yatan ‘insan’ faktörü. Sıkılmadan izleniyor son tahlilde.
SON GECE
30. İstanbul Film Festivali’nin programında da yer alan romantik dram, İran asıllı Amerikalı senarist Massy Tadjedin’in ilk yönetmenlik denemesi. Dışarıdan kusursuz bir çift görüntüsü veren Michael ve Joanna’nın, ‘iç mekânlarında’ kopan fırtınalar. Sadakat, aşk, eski sevgililer, alışkanlığa dönüşen tutku, cinsellik, bir çiftin duygu haritası üzerinden ilişkiler… Keira Knightley ve yüksek teknolojili aksiyonlar ‘Avatar’ ile ‘Terminator Salvation’ filmlerinin hayli dışında bir rolde kaşımıza çıkan Sam Worthington’ın başrolleri paylaştığı yapımda, Eva Mendes, Fransız aktör-yönetmen Guillaume Canet ve uzun süredir perdede yüzünü görmediğimiz Griffin Dunne diğer kilit rolleri üstleniyorlar. Tuzu kuru şehirli yuppie’lerin duygusal dünyaları dışında başka bir meseleye dokunmayan buna karşılık değindiği durumların hakkını vermeye çalışan mütevazı bir yapım ‘Son Gece’.
MURAT ERŞAHİN