07 TEMMUZ 2023
Çok şiddetli depremler, büyük bir felaket yaşadık!
Ülke olarak tarifsiz bir acı içindeyiz!
06 Şubat 2023 saat 04:17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 7.7 ve saat 13.24’te Elbistan ilçesinde 7.6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi ve yüreklerimiz yandı. Bütün yurtta ve dış temsilciliklerde yedi gün süreyle millî yas ilan edildi.
Depremden, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Kilis ve Malatya illerimiz etkilendi. Resmi rakamlara göre bu satırların yazıldığı an, elli bine aşkın vatandaşımız hayatını kaybetmişti ve yüz küsur bini aşkın yaralımız vardı. Neredeyse beş yüz bin vatandaşımız bölgeden tahliye edildi. 20 Şubat gecesi ise Hatay’da 6.4 ve 5.8 büyüklüğünde iki bağımsız deprem daha meydana geldi. Altı can daha hayatını kaybederken üç yüze yakın kişi de yaralandı.
Hayatını kaybeden canlarımıza rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Tek düşüncemiz yaraların bir an evvel sarılması! Gün, yardım, destek ve dayanışma günü! Nerede olursak olalım, depremzedeler için yapabilecek mutlaka bir şeyimiz olmalı! Yüreğimiz yanıyor!
Kelimeler kifayetsiz! Hal böyleyken hemen hiçbir şeyin, bizim işimiz özelinde filmlerin ve vizyonda ne olup olmadığının bir önemi kalmıyor! İnsan deprem bölgesinden uzakta, yatağında yatmaya, bir bardak çay içmeye, neredeyse nefes alıp vermeye utanıyor!
Öte yandan film şirketleri çalışmalarına devam ediyorlar. Sinemalar açık. Her hafta yeni filmler vizyona girmeye devam ediyor. İki hafta süreyle ara verdiğimiz vizyon/film tanıtımlarına, işimiz mecburiyeti gereği 24 Şubat haftasından itibaren yeniden başladık.
SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
My Dinner with Andre
(Yönetmen: Louis Malle / 1981)
Blow Out / Patlama
(Yönetmen: Brian De Palma / 1981)
Possession
(Yönetmen: Andrzej Zulawski / 1981)
Videodrome
(Yönetmen: David Cronenberg / 1983)
After Hours / Geç Saatler
(Yönetmen: Martin Scorsese / 1985)
Sadece biri yerli yapım olmak üzere toplam sekiz yeni filme ev sahipliği yapıyor Temmuz ayının ilk vizyon haftası.
Haftanın iki yeni filmi notlarımız arasında! Fatih Akın imzalı sürükleyici suç biyografisi ’Rheingold / Ren Altını’ ve 2010 yılında James Wan ve Leigh Whannel’in yaratıkları popüler korku serisi ‘Insidious / Ruhlar Bölgesi’nin beşinci filmi olan ‘Insidious: The Red Door / Ruhlar Bölgesi: Kırmızı Kapı’.
REN ALTINI
-Suç, kimlik, müzik!-
Fatih Akın’ın onuncu ve şimdilik son filmi, gerçek bir karakterin öyküsü. Biyografik suç dramı, Kürt asıllı bir Alman gangsta-rapçi Giwar Hajabi’nin, nam-ı diğer Xatar’ın şaşırtıcı hikâyesi. Hajabi’nin otobiyografik romanı ‘Alles oder Nix / Ya Hep Ya Hiç’ten uyarlanmış’ sürükleyici yapım. Uyarlamada imzası olan iki isim ise Fatih Akın ve bizzat Giwar Hajabi! Alman aktör ve müzisyen Emilio Sakraya’nın başrolü üstlendiği yapımda diğer önemli rolleri, Mona Pirzad, Julia Goldberg, Sogol Faghani, Karim Güneş, Doğa Gürer, Kazım Demirbaş, Samir Jebrelli, Hussein Eliraqui, Arman Kashani, Minú Köchermann ve usta aktör/yönetmen Uğur Yücel üstleniyorlar. Emilio Sakraya’nın performansının oldukça üst düzey olduğunu söylemek gerek!
Ülkemiz izleyicisiyle ilk kez 42. İstanbul Film Festivali bünyesinde buluşan yapım, Xatar karakterinin kanunsuz ve zorlu gettolardan, müzik listelerinin en tepesine uzanan ilginç yolculuğunu yansıtıyor perdeye. 1980’lerin sonunda ailesiyle birlikte Irak’tan Almanya’ya göç eden Xatar, Irak’taki cehennem gibi bir hapishaneden çıkıp, Almanya’da küçük bir suçludan hızla büyük bir uyuşturucu satıcısı düzeyine yükselir. Sevkiyatlardan birinde, hesapta olmayan ciddi bir problem çıkınca, uyuşturucu çetesine olan borcunu sıfırlamak için devasa bir altın soygunu planlar kahramanımız. Her şey bir şekilde ilerlerken, Xatar’ın yüreğinde yatan müzik tutkusu, bambaşka bir hayatla yüzleşmesine neden olacaktır.
Müzikle kazanılmış ün ve başarının gerisinde yatan suç geçmişi, belki de dünyanın en güçlü karakterlerinden biri olan annesi, yine bir müzik dehası olan sorumsuz babası, acılı coğrafya, kader, kısmet, yakın dostları, çevresi, göçmenler, yasadışı dünyanın yazılmamış katı kuralları, raconlar ve son derece sürükleyici bir suç dramı… Fatih Akın’ın birlikte çalıştığı görüntü yönetmeni Rainer Klausmann’ın birinci sınıf kamerası, Andrew Bird’in titiz kurgusu, Ralf Kemper’in orijinal müziği ve sıkı soundtrack’ın eşlik ettiği tempolu öykü, ilk sahnesinden masalsı finaline dek ilgi ve keyifle izletiyor kendini. Bir önceki uzun metrajı, 2019 tarihli ürkütücü suç dramı ‘Der Goldene Handschuh / Altın Eldiven’ ile birlikte Fatih Akın’ın eski parlak günlerine döndüğünün müjdesi aynı zamanda ‘Ren Altını’! (4 / 5)
RUHLAR BÖLGESİ: KIRMIZI KAPI
-Kapının ardındalar!-
Slasher türünün önemli duraklarından ‘Saw / Testere’nin başarısının ardından James Wan’ın yönetip, Leigh Whannell’ın kaleme aldığı ve ikilinin gişede seslerini yeniden yükselttikleri korku serilerinin beşinci filmi karşımızda. İlk olarak 2010’da perdeye yansıyan korku öyküsü ‘Insidious / Ruhlar Bölgesi’, bir ailenin başına musallat olan kötü ruhlarla ilgiliydi. 2013’de, ikinci bölüm çıkageldi. 2015’de üçüncüsü, 2018’de ise dördüncü bölüm! Astral seyahatler, medyumlar, kötü ruhlar ve lanetler arasında, hayatta ve bildiğimiz dünyada kalma mücadelesini izledik. 2018 tarihli dördüncü film, moda tabiriyle bir ‘prequel / izleyiciyi hikâyenin başlangıcına veya başlarına doğru götüren öykü’- ön bölüm idi. Bu kez tanıdık simalar eşliğinde geçmişe ait olan kötü ruhların musallat olduğu genç bir üniversite öğrencisinin, ressam adayının öyküsünü izliyoruz.
Lamberts ailesinin genç ferdi Dalton ve babası Josh, peşlerindeki iblislerle amansız bir mücadele veriyorlar yeni filmde! Ailenin karanlık geçmişi, bir dizi yeni ve korkunç olaylarla Lamberts’leri takip etmektedir. Baba-oğul, geçmişle yüzleşerek kırmızı kapının ardında gizlenen ‘öte’nin her zamankinden daha derinine ineceklerdir! Bu kez yönetmen koltuğunda serinin baş aktörü ve ana kahramanlarından Patrick Wilson oturuyor. Usta aktörün ilk yönetmenlik deneyiminde orjinal öyküyü imzalayan isimse serinin yaratıcılarından Leigh Whannell. Türün sıkı isimlerinden Scott Teems ise senaryoyu kaleme almış. Patrick Wilson’a eşlik eden oyuncu kadrosunda ise Ty Simpkins, Rose Byrne, Sinclair Daniel, Hiam Abbass ve kadrolu emektar isim Lin Shaye yer alıyorlar.
Serinin kahramanı medyum Elise Rainier bu kez misafir olarak renk katıyor öyküye! ‘Medyum’ Elise ve ‘medyumcuk’ ekibi, dışardan bakıyorlar bu kez baba-oğul öyküsüne! ‘Evlerden ırak olsun’ diyeceğimiz kötücül ruhlarla mücadele öyküsü, bildik şablonların ve atmosferin ötesine geçip, türe katkı sağlamasa da, şok sıçramalarının fazlalığı ve ürkütücü gölge oyunlarıyla bir şekilde izletiyor kendini fakat tuhaf bir aynılık, zihinde kekremsi bir tatla ayrılıyorsunuz salondan. Türün ve serinin hayranları içinse mesele yok! (2,5 / 5)
Haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenilerine bakacak olursak…
Altın Ayı için yarıştığı Berlin’de Hélène Louvart ile En İyi Görüntü Yönetimi dalında ‘Gümüş Ayı’ elde eden Fransa-İtalya-Belçika-Polonya ortak yapımı ‘Disco Boy’, Giacomo Abbruzzese imzalı. Belaruslu Aleksei, Fransız pasaportu alabilmek amacıyla Fransız Yabancı Lejyonu’na yazılmak üzere hiçbir belgesi olmadan Avrupa’yı boydan boya geçer. Nijer Deltası’nda, çevre isyancısı Jomo, köyünün tehdit eden petrol şirketlerine karşı savaşırken kız kardeşi Udoka da kaçma hayalleri kurar ve bir komando olan Aleksei, bu bölgede görevlendirilir. Başlıca rolleri Franz Rogowski, Morr Ndiaye, Laetitia Ky ve Leon Lucev üstleniyorlar.
‘Once Upon A Time in Ukraine / Yenilmez Üçler’, Roman Perfilyev’in yazıp yönettiği Ukrayna yapımı bir aksiyon komedi. Tempolu avantür, Tarantino / Sergio Leone stili bir öykü! Bir samuray, efendisini Ukrayna kırsalında adil olmayan bir düello sırasında öldüren Yoshi Harimoto adlı Japon köle tüccarının izini sürmektedir. Amacı ele geçirilmiş efendisinin kılıcını geri alabilmek ve onurunu kurtarabilmektir. Tutsak tutuldukları yerde, kız arkadaşını köle olarak elinde tutan yerel bir toprak sahibiyle hesaplaşmaya çalışan, fakir bir köylüyle tanışır. İkisinin de yolu Yahudi bir silah satıcısıyla kesişir. Bu Yahudi, küçük erkek kardeşini öldüren Bohdan Chuba adlı Kazaklar’dan oluşan haydut takım reisinin peşine düşmüş ve intikam almak istemektedir. Birbirleriyle uyumsuz bu intikam üçgeni, onur ve aşk için farklılıklarını bir kenara bırakıp birbirlerine güvenmeyi öğrenmelidir.
Çin-ABD ortak yapımı aksiyon ‘Hidden Strike / Ölümcül Çarpışma’, Scott Waugh tarafından yönetilmiş. Başrolleri Jackie Chan ve John Cena paylaşıyorlar. İki eski özel kuvvetler askeri, bir grup sivile Bağdat’ın ‘Ölüm Otoyolu’ boyunca eşlik ederek, onları Yeşil Bölge’nin güvenliğine götürmek için amansız bir mücadele vereceklerdir.
Hugo Gélin’in yazıp yönettiği Fransa-Belçika-Güney Kore ortak yapımı ‘Mon Inconnue / İkinci Bakışta Aşk’, bir süredir ihmal ettiği eşi Olivia’nın kendisini tanımadığı alternatif bir yaşama uyanan Raphael’in, Olivia’nın kalbini yeni baştan kazanmaya çalışmasını konu alıyor. Joséphine Japy ve François Civil, başrolleri üstleniyorlar.
Elena Galdobina’nın yönettiği Rusya yapımı animasyon ‘Barkers: Mind the Cats! / Bonibomlar: Kediler Peşimizde’, özellikle küçük yaştaki izleyiciye sesleniyor. Beş çocuğu olan sevimli bir köpek ailesi yaz tatili için dedelerini ziyarete kır evine giderler ve orada karşılaştıkları sevimli kediler ile çeşitli maceralar yaşarlar, bu maceraların sonunda ise kedileri büyük bir sürpriz bekliyordur.
Yerli animasyon ‘Kaptan Pengu ve Arkadaşları3: Buz Mandası Efsanesi’, Kaptan Pengu serisinin yeni halkası. Mandarin ve Mandalina birbirlerini yanlış anlayarak hayal kırıklığına uğrarlar. Mandalina kendini kanıtlamak isterken Mandarin ile birlikte buz dağlarının arkasına gizlenmiş, gizli güçleri olan bir istiridyenin arandığı efsanevi Buz Mandası’nı bulmak için yola çıkarlar. Onları bulamayan Kaptan Pengu, Misket, Zeze, Gugu, Pegu, Mirmir arkadaşları için endişelenirler. Onları kurtarmak için Kuzey Kutbu’na doğru yola çıkarlar. Kaptan Pengu ve Arkadaşları Yolculuk esnasında fırtınalı denizleri, buz dağlarını ve tehlikeli mercanları aşarlar. Bu zorlu macera da aynı zamanda dostluk, cesaret ve azim sınanacaktır!
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!
İyi seyirler herkese!
TARİHTE BU HAFTA
Altı yıl öncesine, 2017 yılına gidiyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!
Vizyonda bu hafta (7 Temmuz 2017)
İkisi yerli, sekiz yeni yapım merhaba diyor bu hafta! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini kesinlikle bırakmayın. Herkese iyi seyirler.
MINE
-Bir adım daha atmak üzerine-
ABD-İtalya-İspanya ortak yapımı gerilim, savaş ortamında geçiyor! Çölün ortasında iki kişilik bir suikast timi, terörist oldukları söylenen bir grubu yok etmek üzereyken tespit edilirler. Yaklaşmakta olan fırtınaya rağmen, çöle kaçmaktan başka çareleri yoktur. Hesaba katmadıkları şey ise; kumların altına kilometrelerce gizlenmiş mayınlardır. Askerlerden biri mayına basarak hayatını yitirdiğinde tek başına kalan arkadaşı, bir diğer mayının üstüne bastığını fark eder. Kurtarılması için elli iki saate gerek vardır ve kahramanımız zorlu koşullar altında tek ayağı mayının üzerinde, ölümle bir meydan savaşına girer.
İki İtalyan yönetmenin; Fabio Guaglione ile Fabio Resinaro’nun birlikte yazıp yönettikleri gerilim dozu yüksek yapımda başrolü, son dönemin aranan aktörlerinden Arnie Hammer üstlenmiş. Geçmişin acı dolu anılarıyla hesaplaşma ve korkularını yenip, ‘o son adımı’ atabilme gücü üzerine bir söylemi var öykünün. İki yönetmenin ilk uzun metrajları, çölde geçen tek mekan ve az karaktere rağmen, boyutlu bir hikayeye evrilmiş. Pişmanlıklar, suçlar, korku, acı ve cesaret. Çok orijinal değilse de, ilginç olarak niteleyebileceğimiz ilk film, izletiyor kendini. (2,5 / 5)
THE BYE BYE MAN
-Aklına bile getirme, adını söyleme!-
Üç üniversiteli arkadaş, kampüsün eski evlerinden birinde şeytani bir güçle yüzleşirler. Doğaüstü karabasan, adı dile geldiğinde, etrafa dehşet salmak üzere, yaşayanlara musallat olmaktadır. Stacy Title’ın yönettiği korku-gerilim, tür sinemasına yeni bir korku karakteri armağan ediyor işin aslı!
Robert Damon Schneck’in ‘The Bridge to Body Island’ adlı eserinden, Jonathan Penner’ın beyazperdeye uyguladığı ürkütücü filmde başlıca rolleri, Douglas Smith, Lucien Laviscount ve Cressida Bonas üstleniyorlar. Hemen her karaktere bürünen tecrübeli isim Doug Jones, ‘The Bye Bye Man’ olarak çıkıyor karşımıza. Filmin sürprizleri ise; usta aktris Faye Dunaway, Carrie-Anne Moss ve son dönem korku sineması oyuncusu, senaristi ve yönetmeni olan Avustralyalı Leigh Whannell. Bazı anları hakiki anlamda ürkütse de, elde değil; tuhaf bir aynılık ve tekrar duygusu çöküp oturuyor zihne. Çok izlediğimiz ‘eski’ anları, başka ve yeni bir korku karakteri eşliğinde izlediğimizi ayrımsıyoruz. (2 / 5)
Genç İngiliz aktör Tom Holland’ı ‘Spider-Man / Peter Parker’ rolünde izleyeceğimiz, Marvel evreninin ünlü sakinlerinden ‘Örümcek-Adam’ın yeni macerası ‘Spider-Man: Homecoming / Örümcek-Adam: Eve Dönüş’, Sérgio Machado imzalı Brezilya yapımı dram ‘Heliopolis / Keman Öğretmeni’, üç ayrı nesilden üç usta aktrisi bir araya getiren; Susan Sarandon, Naomi Watts ve Elle Fanning’li duygusal dram ‘3 Generations / 3 Nesil’, Kanada-Güney Kore ortak yapımı avantür animasyon ‘Spark: A Space Tail / Spark: Bir Uzay Serüveni’ ve iki yerli yapım, Türkiye’den çıkma ve Türkiye’de bulunan yabani atları konu alan çizgi film ‘Doru’ ile birlikte Ali Kemal Çınar’ın yazıp yönettiği; Ankara Film Festivali’nde büyük ödülü alan fantastik komedi ‘Genco’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese.
MURAT ERŞAHİN