07 MAYIS 2010
02 Nisan 2011 Cumartesi 21:25
Haftanın film sayısı üç. Bilimkurgu-aksiyon ´´Iron Man 2´´ ve dev yazar Tolstoy´un son günlerine tanık olacağımız ´´Aşkın Son Mevsimi´´ne eşlik eden film, Türkiye-Almanya ortak yapımı ´´Takiye´´. İyi seyirler!
IRON MAN 2
´´Elf´´ ve ´´Zathura´´ filmlerinin aktör-yönetmeni Jon Favreau, 2008´de Marvel´in kahramanlarından ´´Iron Man´´i beyazperdeye taşımıştı. Marvel´in 1963´de yaratılan Stan Lee ve Jack Kirby imzalı ünlü süper kahramanı ´´Iron Man´´in ikinci filmini yine Favreau yönetmiş. İlk filmdeki gibi devam filminin oyuncu kadrosunda da yer alan Favreau, başrol oyunsusu Robert Downey Jr.´un karşısına bu kez kötü adam olarak Mickey Rourke´u çıkarıyor. Öncelikle ilk filmi hatırlayalım. Yüksek teknoloji yaratıcısı, dahi, mucit, çapkın, milyarder sanayici Tony Stark, çok güçlü ve son teknolojiye sahip müthiş silahlar üretmektedir. Günün birinde kendi ürettiği silahların doğurduğu vahşi sonuçları görünce, en ileri teknoloji ve yaratıcılıkla gerçekleştirdiği ürünlerin, insanlığın sonunu getirdiğini fark eder. Hayatta kalma mecburiyeti sonucu ürettiği zırhları kuşanıp ülkesine geri döndüğünde, ikinci kimliğini, Iron Man´i oluşturur. Etrafında dönen ve bütün gezegeni tehdit eden komployu fark ettiğinde, yanındaki tek dostu olan güzel yardımcısıyla birlikte kolları sıvar ve ´Tony Stark´ı çıkarıp üzerine bir teknoloji harikası olarak tasarladığı ´´Iron Man´´ kimliğini giyer. İkinci film, ilkinin kaldığı yerden başlıyor. Bu kez kahramanımızın düşmanı Ivan Vanko adında gizemli bir adam. Stark´a karşı dinmek bilmez bir kin besleyen Vanko, kahramanımızı kendi silahıyla vurmak için hazırlanmaktadır. Tony Stark´ın kompleksli rakibi Justin Hammer´ın desteğiyle kolları sıvar. Devam filminin yeni yüzleri ise Scarlett Johansson, Sam Rockwell ve Don Cheadle. İlk filmin savaş karşıtı, politik söylemi, ikinci filmde daha fazla aksiyon ve mizaha bırakmış yerini. Gösterişli ve sürükleyici yanı ise aynı kalmış. Şunu eklemek gerek ama. Demir adamların bütün fiyakasına rağmen, öykü naylondan.
AŞKIN SON MEVSİMİ
Güçlü bir klasik sinema örneği olduğunu düşündüğüm filmi, ilkin FIPRESCI jürisi olarak bulunduğum 19. Cottbus Film Festivali´nde, Almanya´da gerçekleşen dünya prömiyerinde izleme şansına eriştim. 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali programında da yer alan Michael Hoffman´ın yönettiği Almanya-Rusya-İngiltere ortak yapımı biyografik dram, büyük Rus yazar Tolstoy´un yaşamının son yılına odaklanıyor. Tolstoy ve kırk sekiz yıllık eşi Sofya… Dev yazar Tolstoy´un son günlerinde, en yakınlarıyla, özellikle eşiyle olan fırtınalı ilişkileri. İdealler ve gerçekler. Bütün ´can vericiliği´ ve besleyiciliğiyle aşk. Helen Mirren ve Chrsitopher Plummer´ın ustalığına James McAvoy eşlik ediyor. ´Sevmenin ve koşulsuz kabul etmenin ne olduğu´ üzerine etkileyici ve şiirsel anlar yakalayan film, aynı zamanda izleyicisini tarihin loş odalarında gezdiriyor. İki başrol oyuncusuyla Oscar ve Altın Küre´ye aday olan yapım, aşkın sarhoş edici, çileden çıkarıcı, karşı konulması imkânsız doğasını, ´tutkunun gerçek anlamının keşfine çıkaran´ insancıl bir öyküyle izah ediyor.
TAKİYE
Faizsiz kazanç söylemiyle, Müslümanların paralarını toplayıp ardından sırra kadem basan yeşil sermayeli, din odaklı şirketlerin ve mağdur insanların öyküsü. Almanya´da yaşayan gurbetçi bir ailenin dini bütün oğlu, sadece ailesinin değil, konu komşunun bin bir zorlukla kazandıkları bütün parayı, inanıp güvendiği Jimpa adlı bir şirkete kaptırır. Olayların üstüne gittikçe başına gelen facialar, içinde bulunduğu tehlikenin, İslami terörizme dek uzanan karanlık yüzünü keşfetmesine neden olacaktır. 90´larda sıklıkla gündeme gelen benzer akıbete sahip Jetpa´yı ve Jet Fadıl´ı anımsayacağımız ortak yapımı, Ben Verbong yönetmiş. Çekimleri Almanya ve Türkiye´de yapılan filmin senaryosu, aynı zamanda yapımcılar arasında bulunan eski gazeteci Kadir Sözen imzalı. Aksiyon katkılı dramda başrolü üstlenen Erhan Emre´ye, Rutkay Aziz, Ali Sürmeli ve Mahir Günşıray gibi tanıdık isimler eşlik ediyorlar. Acı bir gerçeği tespit edip, öyküsünü tanıdık, bildik olaylar üzerinden şekillendiren film, bazı anlar adı gibi ´takiye´de yapıyor. Son tahlilde, yüzünü dinin huzur veren koruyucu ve saf tarafına dönmeyi ihmal etmiyor!
MURAT ERŞAHİN
IRON MAN 2
´´Elf´´ ve ´´Zathura´´ filmlerinin aktör-yönetmeni Jon Favreau, 2008´de Marvel´in kahramanlarından ´´Iron Man´´i beyazperdeye taşımıştı. Marvel´in 1963´de yaratılan Stan Lee ve Jack Kirby imzalı ünlü süper kahramanı ´´Iron Man´´in ikinci filmini yine Favreau yönetmiş. İlk filmdeki gibi devam filminin oyuncu kadrosunda da yer alan Favreau, başrol oyunsusu Robert Downey Jr.´un karşısına bu kez kötü adam olarak Mickey Rourke´u çıkarıyor. Öncelikle ilk filmi hatırlayalım. Yüksek teknoloji yaratıcısı, dahi, mucit, çapkın, milyarder sanayici Tony Stark, çok güçlü ve son teknolojiye sahip müthiş silahlar üretmektedir. Günün birinde kendi ürettiği silahların doğurduğu vahşi sonuçları görünce, en ileri teknoloji ve yaratıcılıkla gerçekleştirdiği ürünlerin, insanlığın sonunu getirdiğini fark eder. Hayatta kalma mecburiyeti sonucu ürettiği zırhları kuşanıp ülkesine geri döndüğünde, ikinci kimliğini, Iron Man´i oluşturur. Etrafında dönen ve bütün gezegeni tehdit eden komployu fark ettiğinde, yanındaki tek dostu olan güzel yardımcısıyla birlikte kolları sıvar ve ´Tony Stark´ı çıkarıp üzerine bir teknoloji harikası olarak tasarladığı ´´Iron Man´´ kimliğini giyer. İkinci film, ilkinin kaldığı yerden başlıyor. Bu kez kahramanımızın düşmanı Ivan Vanko adında gizemli bir adam. Stark´a karşı dinmek bilmez bir kin besleyen Vanko, kahramanımızı kendi silahıyla vurmak için hazırlanmaktadır. Tony Stark´ın kompleksli rakibi Justin Hammer´ın desteğiyle kolları sıvar. Devam filminin yeni yüzleri ise Scarlett Johansson, Sam Rockwell ve Don Cheadle. İlk filmin savaş karşıtı, politik söylemi, ikinci filmde daha fazla aksiyon ve mizaha bırakmış yerini. Gösterişli ve sürükleyici yanı ise aynı kalmış. Şunu eklemek gerek ama. Demir adamların bütün fiyakasına rağmen, öykü naylondan.
AŞKIN SON MEVSİMİ
Güçlü bir klasik sinema örneği olduğunu düşündüğüm filmi, ilkin FIPRESCI jürisi olarak bulunduğum 19. Cottbus Film Festivali´nde, Almanya´da gerçekleşen dünya prömiyerinde izleme şansına eriştim. 29. Uluslararası İstanbul Film Festivali programında da yer alan Michael Hoffman´ın yönettiği Almanya-Rusya-İngiltere ortak yapımı biyografik dram, büyük Rus yazar Tolstoy´un yaşamının son yılına odaklanıyor. Tolstoy ve kırk sekiz yıllık eşi Sofya… Dev yazar Tolstoy´un son günlerinde, en yakınlarıyla, özellikle eşiyle olan fırtınalı ilişkileri. İdealler ve gerçekler. Bütün ´can vericiliği´ ve besleyiciliğiyle aşk. Helen Mirren ve Chrsitopher Plummer´ın ustalığına James McAvoy eşlik ediyor. ´Sevmenin ve koşulsuz kabul etmenin ne olduğu´ üzerine etkileyici ve şiirsel anlar yakalayan film, aynı zamanda izleyicisini tarihin loş odalarında gezdiriyor. İki başrol oyuncusuyla Oscar ve Altın Küre´ye aday olan yapım, aşkın sarhoş edici, çileden çıkarıcı, karşı konulması imkânsız doğasını, ´tutkunun gerçek anlamının keşfine çıkaran´ insancıl bir öyküyle izah ediyor.
TAKİYE
Faizsiz kazanç söylemiyle, Müslümanların paralarını toplayıp ardından sırra kadem basan yeşil sermayeli, din odaklı şirketlerin ve mağdur insanların öyküsü. Almanya´da yaşayan gurbetçi bir ailenin dini bütün oğlu, sadece ailesinin değil, konu komşunun bin bir zorlukla kazandıkları bütün parayı, inanıp güvendiği Jimpa adlı bir şirkete kaptırır. Olayların üstüne gittikçe başına gelen facialar, içinde bulunduğu tehlikenin, İslami terörizme dek uzanan karanlık yüzünü keşfetmesine neden olacaktır. 90´larda sıklıkla gündeme gelen benzer akıbete sahip Jetpa´yı ve Jet Fadıl´ı anımsayacağımız ortak yapımı, Ben Verbong yönetmiş. Çekimleri Almanya ve Türkiye´de yapılan filmin senaryosu, aynı zamanda yapımcılar arasında bulunan eski gazeteci Kadir Sözen imzalı. Aksiyon katkılı dramda başrolü üstlenen Erhan Emre´ye, Rutkay Aziz, Ali Sürmeli ve Mahir Günşıray gibi tanıdık isimler eşlik ediyorlar. Acı bir gerçeği tespit edip, öyküsünü tanıdık, bildik olaylar üzerinden şekillendiren film, bazı anlar adı gibi ´takiye´de yapıyor. Son tahlilde, yüzünü dinin huzur veren koruyucu ve saf tarafına dönmeyi ihmal etmiyor!
MURAT ERŞAHİN