Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

07 HAZİRAN 2024

06 Haziran 2024 Perşembe 20:58
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Resmi olarak yaz mevsiminin ilk vizyon haftasındayız!
Filmler hız kesmiyor. Yaz sıcağında serin salonlar sizi bekliyor; yeni düş ülkelere seyahate çıkmak için…

‘Sen bir karanfilsin, delisin
İçlisin de bükersin hemen boynunu
Mendilimin içindeki kirazdır
Mendilimin içi kiraz
Bilmem ki, ne desem, yaz mutluluğu.’ diyor Edip Cansever…

İyi yazlar hepinize!

 

SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
To Kill a Mockingbird / Bülbülü Öldürmek
(Yönetmen: Robert Mulligan / 1962)

The Sting / Belalılar
(Yönetmen: George Roy Hill / 1973)

The Conversation / Konuşma
(Yönetmen: Francis Ford Coppola / 1974)

Chinatown / Çin Mahallesi
(Yönetmen: Roman Polanski / 1974)

The Deer Hunter / Avcı
(Yönetmen: Michael Cimino / 1978)

 


HAFTA SONU AİLE SİNEMASI

ANNE VE BABA İÇİN
Ordinary People / Sıradan İnsanlar
(Yönetmen: Robert Redford / 1980)

Kramer vs. Kramer / Kramer Kramer’e Karşı
(Yönetmen: Robert Benton / 1979)

Driving Miss Daisy / Bayan Daisy ve Şoförü
(Yönetmen: Bruce Beresford / 1989)


ÇOCUKLAR İÇİN
Frozen / Karlar Ülkesi
(Yönetmen: Chris Buck, Jennifer Lee / 2013)

Zootopia / Zootropolis: Hayvanlar Şehri
(Yönetmen: Byron Howard, Rich Moore, Jared Bush / 2016)

Soul
(Yönetmen: Pete Docter, Kemp Powers / 2020)

 


Vizyonda bu hafta (7 Haziran 2024)
Dördü yerli yapım olmak üzere toplam on bir yeni filmlik kalabalık bir haftaya ev sahipliği yapıyor yaz ayının ilk vizyonu!
Haftanın notlarımız arasında geniş olarak yer alan tek yapımı Richard Linklater imzası taşıyan ‘Hit Man’.


HIT MAN
-İtina ile cinayet işlenir!-

‘Before Sunrise - Before Sunset - Before Midnight’ üçlemesi ile yüreklere yerleşen, ‘Boyhood / Çocukluk’ ile yeniden kendini anımsatan usta yönetmen Richard Linklater, yeni filminde bir suç öyküsüne bolca mizah eklemiş. Ülkemizde izleyici ilk kez 43. İstanbul Film Festivali’nin ‘açılış filmi’ olarak buluşan yapım, romantik komedi türüne de göz kırpıyor. Şehrin polis teşkilatında, emniyet adına ek iş yapan bir üniversite profesörü olan Gary Johnson, gizli görev için sahte bir tetikçi kılığına girdiği gün hayatı değişir. ‘Kiralık Katil’ hizmetinden yararlanmak isteyen Madison’la tanıştığında, aralarındaki çekim ikisini de tehlikeli ve şüpheli durumlara sürükler. Başrolü üstlenen Glenn Powell’a, Porto Riko’lu anne ve Guatemala’lı babanın aktris kızı Adrina Arjona eşlik ediyor. Retta, Austin Amelio, Molly Bernard, Kagga Jayson ve Mike Markoff, oyuncu kadrosunun öne çıkan diğer isimleri.
Dünya prömiyerini, Venedik Film Festivali’nde yarışma dışı yapan ve gizemli bir kiralık katili öyküsünün odağına koyan film, aksiyon da içeriyor. New Orleans’ın en gözde kiralık katili ile tanışıyoruz. Müşterilerinin bilmediği önemli ayrıntı ise, Gary’nin bir sivil polis olduğu gerçeği! Çaresiz bir kadını korumak amacıyla yönergeleri hiçe sayan Gary, aniden sahte kimliğini ‘fazlasıyla’ benimsediğini ve kolaylıkla âşık oluveren bir suç makinesine dönüştüğünü fark eder. Glen Powell, filmin senaryosunu gazetede gördüğü gerçek bir haberden yola çıkan Richard Linklater ile birlikte kaleme almış. ‘Film birçok şeye heves ediyor; komedi, kara film, gerilim, psikolojik inceleme gibi’ demiş, hemen her türün altından kolaylıkla kalkabilen Richard Linklater. Suç dünyasına mizahı bol ve incelikli biçimde yaklaşan tür kırması, suçumuz ‘romantizm’ diyor. (3 / 5)


Haftanın diğer yeni filmlerine bakacak olursak…
Miami’nin artık yaşını almış olan uçarı polis ikilisinin bu kez yapılan bir tezgah sonucu kaçak konumuna düşmelerine tanık oluyoruz. Yüzbaşı Howard haksız yere uyuşturucuyla ilgili suçlarla itham edilir. Bu durum üzerine ‘Bad Boys’ onun adını temize çıkarmak için harekete geçer. Araştırmalarını ilerletip, gerçeğe adım adım yaklaşan Mike ve Marcus, bu sırada büyük bir iftira ile karşı karşıya kalır. Artık ikili başlarına ödül konulan kaçaklardır. Polis tarafından takip edilen, kartellerin hedefindeki Mike ve Marcus, davayı çözmek için kanunların dışına çıkmalı ve kendi kurallarına göre mücadele etmelidirler. Mizahı yüksek aksiyon serisinin yeni halkası ‘Bad Boys: Ride or Die / Bad Boys: Ya Hep Ya Hiç’, Will Smith ve Martin Lawrence’ı yeniden bir araya getiriyor! Yönetmen koltuğunda oturan ikili ise Adil Er Arbi ve Bilall Fallah.
Usta yönetmen M. Night Shyamalan’ın kızı Ishana Shyamalan’ın yönettiği gizemli ve fantastik korku ‘The Watchers / Gözcüler’, Ishana’nın, ‘babasının kızı’ olduğunun kanıtı. Otuzlu yaşlarına yaklaşmakta olan genç ve yetenekli sanatçı Mina’nın İrlanda’nın batısındaki geniş ve el değmemiş bir ormanda mahsur kalması öykünün odağında! Bir sığınak bulan Mina, bilmeden her gece gizemli yaratıklar tarafından izlenen ve takip edilen üç yabancıyla birlikte kapana kısılır ve gerilim dolu dakikalar başlar. Başrolü üstlenen Dakota Faning’e eşlik eden isimler, Olwen Fouéré, Georgina Campbell, Siobhan Hewlett, Hannah Howland ve Shane O’Regan. Baba Shyamalan ise yapımcılar arasında!
ABD-İngiltere-Bulgaristan ortak yapımı korku filmi ‘The Offering / Adak’, aktörlükten gelip, yönetmen koltuğuna oturan Oliver Park. Borçlarını ödemek için türlü planlar yapan bir adamın ve ailesinin başına gelen ürkütücü olaylar… Cenaze Evi hizmeti veren babasının yanına eşiyle birlikte giden Arthur, kendi borçlarından kurtulmak için gizlice evi ipotek ettirmeye çalışır. Hamile olan eşi Claire ve babası Saul’un ise hiçbir şeyden haberi yoktur. Ziyaretleri sırasında bedeninde kötü bir ruh saklanmış olan bir adamın defin işlemlerini Arthur üstlenir. Farkında olmadan iblisi serbest bırakır. Geri dönüşü olmayan sıra dışı ve korkunç olaylar herkesi etkisi altına alır. Ölümle yaşam arasında nefes kesici ve korku dolu deneyimler yaşamaya başlayan aile, kısa süre sonra iblisin bebeğin peşinde olduğunu fark ederler. Nick Blood, Emily Wiseman, Paul Kaye ve Allan Corduner, oyuncu kadrosunda yer alan isimler.
Jade Halley Bartlett’ın, senaryosunu yazdığı ve yönettiği ilk sinema filmi ‘Miller’s Girl / Miller’in Favorisi’nin yapımcıları arasında yetenekli aktör Seth Rogen’da yer alıyor. Yaratıcı yazım dersi veren öğretmen ve yetenekli öğrencisi arasındaki ilişki… Başrolü üstlenen İngiliz aktör Martin Freeman’a, Jenna Ortega eşlik ediyor.
‘Gekijôban Haikyû!! Gomi Suteba no Kessen / Haikyu!! The Dumpster Battle’, Susumu Mitsunaka imzalı bir Japon animesi. Popüler bir voleybol animesinden uyarlanan yapım, voleybolda ustalaşmış iki rakibin birleşip diğer bir takıma karşı verdiği mücadeleyi öykülüyor.
Avustralya yapımı animasyon ‘Combat Wombat’, Ricard Cussó imzalı. Maggie, güçlü karakteriyle tanınan bir kadındır ve kocasının ortadan kaybolmasından bu yana çocuklarını tek başına büyütmüştür. Bir gün, herkesin önünde, genç şeker planörü Sweetie’yi kurtarır ve kasabanın yeni süper kahramanı Combat Wombat olur. Süper kahraman olmasından bir süre sonra Maggie, kocasının yokluğunun nedeninin gizemli bir sahte süper kahraman komplosu olabileceğini keşfeder. Kocasının peşine düşen Maggie, kendisini zorlu bir maceranın içerisinde bulacaktır.
‘An’, Mustafa Uğur Yağcıoğlu’nun senaryosunu yazıp, yönettiği yerli bir bilimkurgu denemesi. Nöroloji doktoru olan Çağrı'nın, epilepsi hastaları üzerinde yaptığı araştırma sırasında keşfettiği bir anomaliyi kanıtlamaya çalışmasının öyküsü. Doktor Çağrı, nöroloji uzmanıdır. Epilepsi hastalığını iyileştirmek için çalışmalar yapmak üzere bir şirketten fon alır. Araştırmalarında Epilepsi nöbeti esnasında hastalarının mekân odaklı zaman kırılması yaşadığını keşfeder. Elindeki fonu, zamanın lineer akmadığını ispatlamak için kullanmak isteyecektir. Anıl Altınöz, Tuğba Dokuzlar, Zeynep Anıl, Felicia Sağnak, Latif Koru ve Sevda Yeliz Nar, oyuncu kadrosunu oluşturan isimler.
Anastasiya Budakva’nın yönetmen koltuğunda oturduğu korku denemesi ‘3. Gece Habis’, Depremden sonra ailesi ile İstanbul’a yerleşen Defne’nin yaşadığı kâbus dolu günleri öykülüyor. Defne ve ailesi depremden sonra İstanbul’a yerleşmiştir. Defne için bir anda kâbus dolu günler başlar. Defne ailesinden şüphe eder ancak elinde hiçbir bilgi yoktur. İlk ve ikinci gece korku dolu geçer. Üçüncü gecenin sabahında ise üzerindeki musallatı öğrenir. Ama öğrendiği şey sadece musallat değildir. Habis cinlerinin onun için geleceği üçüncü gecedir. Başlıca rolleri, Bahar Tutkum Ertok, Elif Özçelik, Ozan Özdemir, Jale Ak, Kaan Akkoç, Tijen Tepeli ve Fatma Önal üstleniyorlar.
Senaryosunu Şiar Zaim’in yazdığı ve yönetmen koltuğunu oturduğu ‘Sihirli Ormana Yolculuk’, yediden yetmişe bütün aile üyelerine seslenen bir avantür. Gizemli ve sihirli bir ormanda bir hazinenin peşine düşen beş arkadaşın yaşadıkları serüvene tanıklık ediyoruz. Küçük bir kasaba, gizemli bir ormanla çevrilidir. Ancak, bu orman sıradan bir orman değildir; içinde sihir dolu bir dünya gizlidir. Hikâye, cadı Beyaz’ın lanetlenmiş bir elması çalması ve bu yüzden çirkin bir cadıya dönüşmesiyle başlar. Beyaz, eski güzelliğine ve gücüne geri dönmek için elmasın izini sürerken, ona arkadaşları ve rehberleri Can eşlik eder. Ancak, sihirli ormandan kurtulmanın tek yolu, elması bulup ait olduğu yere geri bırakmaktır. Nihat Demirel, Birgül Akyar Demirel, Alper Kemal Alp, Nisa Yılmaz, Ceyhun Baş ve Ceylin Söğüt, filmin oyuncu kadrosunda yer alan isimler.
Erman Er’in yazıp yönettiği ‘Teorem’, başlıca rollerini Sadi Celil Cengiz, Gencer Güvercin, Doğa Yavuz ve Ayhan Taş’ın üstlendikleri bir dram. Bir gün aniden, eşi ve annesi dahil hayatındaki hiç kimse tarafından tanınmayan ve bu duruma anlam veremeyen Cem’in öyküsü. Başarılı bir motosiklet yarışçısı olan Cem, eşi Özlem ve oğlu Efe ile mutlu bir hayat sürerken bir anda her şey alt üst olur.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!

İyi seyirler herkese!

 

 

TARİHTE BU HAFTA
On bir yıl öncesine, 2013 yılına dönüyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!


Vizyonda bu hafta (7 Haziran 2013)
Haftanın film sayısı sekiz. Notlarımızda yer almayan filmler ise, Stallone’li aksiyon ‘İntikam Kurşunu / Bullet to the Head’, İspanyol yapımı gerilim ‘Paranoyak / La Senda’ ile iki yerli yapım. Tarihi savaş filmi ‘Sarı Siyah’ ile Murat Şeker’in yönettiği aile komedisi ‘Arkadaşım Max’. İçinizde yaşayan ‘sinemadan çıkmış insanla’ birlikte, sokaklarda, caddelerde, parklarda ıslık çalarak dolaşın. Herkese iyi seyirler!

 

STAR TREK: BİLİNMEZE DOĞRU
1966’da Gene Roddenberry tarafından yaratılmış, bütün dünyada bir fenomen halini almış efsane TV dizisinin, J.J. Abrams imzalı beyazperde versiyonu, ülkemizde 2009 Mayıs ayında vizyon görmüştü. 70’lerin ortasından itibaren ülkemizde de vazgeçilmez bir alışkanlığa dönüşmüş olan 43 yıllık miras ‘Uzay Yolu’, Abrams tarafından modernize edilmiş, zaman geriye sarılmış; kahramanlarımızın, Kaptan Kirk’ün, Mr. Spock’ın, Doktor McCoy’un ve diğerlerinin öyküsü, yani seyir defteri, en başından anlatılmıştı. Tanıyıp bildiğimiz bütün Uzay Yolu ekibinin gençlikleri ve efsane gemileri Atılgan ile çıktıkları serüvenlerin öncesi, ilk filmin öyküsünü oluşturuyordu. Bu yönüyle modern bir prequel olan yapımda Kaptan Kirk’ün, Mr. Spock’un, Doktor McCoy’un, çekici Teğmen Uhura’nın, Teğmen Sulu’nun, ışınlama görevlisi mühendis Scotty’nin, Rus asıllı taktik subayı Chekov’un ortaya çıkma, birbirlerini tanıma ve efsanenin başlangıcına gelene dek yaşadıklarını izlemiştik. Dizinin yıldızları William Shatner, Leonard Nimoy ve diğerleri, yerlerini çok yetenekli genç isimlere bırakmışlardı. Kaptan Kirk rolünü Chris Pine üstlenirken, Mr. Spock’a Zachary Quinto hayat vermişti. Anton Yelchin, Karl Urban, Zoe Saldana, John Cho ve ünlü İngiliz Simon Pegg, eski kahramanlarımızın yeni yüzleri olmuşlardı. Kaptan’ın seyir defterini yıllar sonra yeniden aralamak, büyük nostaljiyi yaşamak ve ‘bütün o eski şeyler gibi güzel’ görünen yeni uyarlamayı keşfetmek gayet hoştu tabii. ‘En İyi Makyaj’ dalında Oscar sahibi ilk film, bir seriye dönüştüğünün kanıtı olan yeni macerasıyla karşımızda. Bilimkurguya, bolca aksiyon ekleyen yapım, ekibin ezeli düşmanı Khan’ı çıkarıyor karşımıza. Uzay Yolu evreninin tanıdık kötüsü, azılı bir terörist olarak, elinden gelen bütün kötülükleri yapmak üzere kolları sıvıyor ve tabii karşısında; Kaptan Kirk ve arkadaşlarını buluyor. Kadronun yeni ismi ‘Khan’ı, İngiliz aktör Benedict Cumberbatch canlandırıyor. Bilgisayar efektleri, görselliği, makyajı, temposu yerli yerinde olan film, içerik anlamında epey boş gözüküyor. Seriyse seri, eyvallah diyor insan ama ya hikâye? İki saatten fazla süresiyle, keçiboynuzu tadında bir iş olmuş yeni film. ‘Kötü denemez ama nerede Uzay Yolu dokusu, ruhu’ diyor içinizde yaşayan, Uzay Yolu müdavimi çocuk. (2,5 / 5)

 

BABADAN OĞULA
Galasını, 32. İstanbul Film Festivali’nde yapan etkileyici film, 2010 tarihli romantik dram ‘Aşk ve Küller / Blue Valentine’in yönetmeni Derek Cianfrance imzalı. Başrolde yine Ryan Gosling var. Eva Mendes ve Bradley Cooper, kadronun diğer yıldız isimleri. Temeline aile, baba-oğul öyküsünü yerleştiriyor orijinal adıyla ‘The Place Beyond The Pines’. Farklı dönemler, zaman aralıkları içinde yaşanan ‘aynı hikâyeler’! Erkek doğası üzerinden, vicdan, sorumluluk, kahramanlık, korkaklık, cesaret, günahlar, intikam, suçluluk, ceza ve çözümsüzlük. İki ana karakter ve çocukları. Profesyonel bir motosikletçi, bir oğlu olduğunu öğrendikten sonra, sadece ona daha iyi bir hayat sağlayabilmek adına, soygunlar yapmaya başlar. Bir soygun sonrası, yolu çaylak bir polis memuru ile kesişir ve o an, her iki adamın da hayatları tamamen değişir. On beş yıl geçer ve iki adamın oğlu tesadüfen karşılaşırlar. Gittikçe artan bir gerilim içeren, öyküdeki insancıl yana dikkat çekme gayretindeki sürprizli film, bir o kadar hüzünlü. (3 / 5)

 

SAKSI OLMANIN FAYDALARI
‘Hırpalayıcı bir süreçtir büyümek’ diyor film. Dokunaklı ve romantik yapım, muzip bir mizah duygusu da içeriyor. ‘Yanımızda olmasalar bile, hayatımız boyunca birlikte olduğumuz dostlar’ üzerine, Stephen Chobsky’nin kendi çok satan romanından bizzat perdeye uyarlayıp yönettiği duygusal dram. Orijinal adı, ‘The Perks of Being a Wallflower’ olan yapımın başlıca rollerini, Logan Lerman, Ezra Miller ve Emma Watson paylaşıyorlar. Ergenliğin ruhu altüst eden bıçak sırtı gel-gitleri, kimlik problemleri, dostluk, cinsellik, aşk, aile, seçimlerimiz ve diğer şeyler üzerine samimi bir anlatı. Gerçek dünyanın can acıtan yanları ve kendi yarattığımız evrenler. Kalabalıkta yalnız yürümek, az kullanılmış yol, sorumluluklar, gelecek endişesi ve en o en önemli soru; ben kimim? Soundtrack’a ayrıca dikkat! (3 / 5)

 

BENİM ÇOCUĞUM
İlk kez !f Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali kapsamında izleyiciyle buluşan belgesel, son derece önemli, samimi ve insancıl. Çocuğunuz size eşcinsel, biseksüel veya trans olduğunu açıklıyor. Bundan sonra o en önemli süreç başlıyor… Kabul edip etmemek… Can Candan’ın yönettiği belgesel, çocukları, lezbiyen, gay, biseksüel ve trans bireyler olan Türkiyeli anne babaların, yani LGBT ailelerinin hikâyelerini konu alıyor. Anne-babalar anlatıyorlar! Bir grup ebeveyn cesaretle, yaşadıkları muhafazakâr, homofobik, transfobik toplumda, kendi çocuklarının seçimlerini, ebeveyn, aile ve birer aktivist olmanın ne anlama geldiğini izah ediyorlar. Gerçeklerin izleyiciyle paylaşımı, olması gerektiği gibi son derece samimi. Belgeselde konuşan ailelerin, sadece İstanbul’da yaşıyor olması, izleyenin aklına, karşısındaki gerçeklerin fazla ‘beyaz ve steril’ gözüktüğünü düşürebilir ama şu an yaşanan, dile gelen, elimizde olan gerçek bu işte! LGBT Aileleri İstanbul Grubu ile yapılan belgesel, gönül ister ki, Edirne’den, Diyarbakır’a, benzer gruplarla da rahatlıkla yapılabilsin. Böyle gruplar varolsun, sayıları artsın, toplumdaki farkındalık belli bir seviyeye gelsin ve bütün ülke, korkulardan, kinden ve önyargılardan sıyrılarak anlamaya, dokunmaya çalışsın. Yaşadığımız son günlerde çok fazla önem arz eden, insana ve dile getirilmeyen gerçeklere ve duygulara dair güçlü, sarsıcı ve etkili bir dokümanter. Kayıtsız kalmayın! (4 / 5)

MURAT ERŞAHİN

 

 

 

 



Diğer Yazılar