07 ARALIK 2012
Bu haftanın beş yeni filminden üçü notlarımız arasında. Murat Şeker’in 2010’da yönettiği yerli komedi “Çakallarla Dans” filminin ikincisi, “Çakallarla Dans: Hastasıyız Dede” ile adına basın gösterimi düzenlenmeyen üç boyutlu animasyon “Annem Bir Dinozor / Dino Mom”, yeni vizyonun diğer yapımları. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana sıkı sıkı sarılmayı ihmal etmeyin lütfen! Sokağın, tıka basa sinemadan çıkmamış insanlarla dolu olduğu gerçeği, hayatımıza iyice sokulmuşken... Herkese iyi seyirler!
ÇALINTI HAYAT
Film içinde film, roman içinde roman… İlk romanıyla edebiyat dünyasına hızlı bir giriş yapıp, çok büyük başarı ve üne ulaşan yazarın en önemli problemi, ilk romanının çalıntı olduğunu bilmesidir. Bir başkasının eseriyle meşhur olan yazar, bunun bedelini ödemek zorunda kalacaktır. Başka bir yazarın anlatısıyla şekillenen bir öykü izlediğimiz. Gerçek ve kurmacanın garip ve büyülü ilişkisi. Gerçeğin karşısında verilen ödünler. Aşk, vicdan, acı ve ‘gerçek’ olarak bilinen oluşları savurup duran acımasız hayat! ‘Eserimi aldın, acılarımı da al o zaman’ diyen adamın isteğini yerine getiren yazarın mahkûm olduğu yalnızlık. Kitaba ayraç olan ‘o kadının’ fotoğrafı. ‘Ne isterdin’ sorusuna verilecek cevaplar… “Tron Efsanesi / Tron Legacy”nin öyküsünü yazan, aynı zamanda kırktan fazla filmde rol alan aktör Biran Klugman ve arkadaşı Lee Strendhal’in yazıp yönettikleri romantik dram, içi dolu sözleri, gösterişten uzak, dokunaklı ve etkileyici biçimde yansıtıyor perdeye. Yönetmenlerin yakın arkadaşı olup, filmin yapımcıları arasında yer alan Bradley Cooper’ın başrolü üstlendiği yapımda, yıldızı günden güne parlayan oyuncuya, usta aktör Jeremy Irons ve Dennis Quaid’le birlikte iki güzel ve yetenekli aktris; Zoe Saldana ile Olivia Wilde eşlik ediyorlar. Son derece duyarlı, acı ve yalnızlıkla örülmüş bu gayet başarılı ilk filmin yaratıcılarını dikkatle takip etmek gerek!
(3,5 / 5)
UÇUŞ
Usta yönetmen Robert Zemeckis vasatın altında uçuyor bu kez! Hani, fazla iyi niyetle vasat bir film “Uçuş / Flight”. Tecrübeli bir pilotun hayatı, ‘dağınık’ geçen gecenin sabahında görev aldığı bir uçuş yüzünden değişir. Uçuş sırasında yaşan problem sonucu uçağı yere çakılmaktan ustalıklı hamlelerle kurtarır pilot. Yolcuların büyük bölümünün sağ kurtulduğu kazada, dört yolcu ve iki mürettebat hayatını kaybeder. Soruşturmalar, kazada pilotaj hatası olup olmadığı yönünde derinleşince, kaptan pilotun ciddi biçimde yaşadığı alkolizm sorunu açığa çıkar ve pilot kendi hayatına dair ciddi sorular sorarken bulur kendini. Başrolü üstlenen Denzel Washington’un gerçekten müthiş performansı, John Goodman’ın bildik ustalığı, güzel ve yetenekli aktris Kelly Reilly’nin nüanslı ve ‘yerinde’ eşlikçiliği ile filmin hemen başında olanca güzelliğiyle arzı endam eden Nadine Velazquez’in nefes kesici katkısı, Zemeckis’in yeni işinin en çok akılda kalan yanları. Hayata, yakınlarımıza, en önemlisi de kendimize yalan söylemememiz gerektiğinin altını çizen, gerçek bir kahraman olabilmek için, kendi gerçeğimizi, aslında kim olduğumuzu kabul etmemizin mecburiyetini vurgulayan yapım, 138 dakikalık uzun süresine rağmen ‘pek’ sıkılmadan – ara sıra, göz ucuyla saate bakarak- izletiyor kendini. Damakta kalan tat, keçiboynuzu oluyor yine de. Vicdan, doğruluk, yalanlar, ahlak, bizi kuşatan sistem ve beklentileri üzerine ‘insana’ dair bir öykü anlatan dram, Can Yücel’in deyişiyle, ‘ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi’ diyor son tahlilde! (2,5 / 5)
AÇLIĞA DOYMAK
Ölüm oruçlarını konu alan “Simurg”un ardından, bu hafta gösterime giren “Açlığa Doymak”, aynı mevzuya öyküsünde yer vermiş. Ama samimi değil. “Simurg”un gerçek, duru, duygulu ve meseleli içeriği, burada bir yama gibi duruyor. Ruhsal azap, bedensel acı meselesi var filmin odağında. Farklı bireyler. Üç farklı karakter. Aşk acısına yenilip, güzelleşmek uğruna bedenine işkence eden bir kadın, ailesini patlayan bir bomba sonucu kaybettikten sonra öfke ve intikama teslim olmuş, arınmak için bir tekkede halvete girip, çile dolduran eski bir gazeteci ve tıp öğrencisiyken, ağabeyinin gözaltındaki ölümünün ardından bombalı bir eyleme karışan ve ölüm orucuna başlayan genç kız. Bu üç karakterin ve çevrelerinin kesişen hikâyeleri. “Paramparça Aşklar-Köpekler / Amores Perros” çıkışlı, bol karakterli, bol öykülü, Alejandro González Iñárritu’ya özenen anlatı, güçlü ve etkili olamamış. Arınmak için çekildiği halvetin ardından işlediği cinayetlerin hesabının soru işaretlerinde kaldığı karakter ve filmin bu noktası karanlık olduğu kadar da yanlış! Yanlı ve duyarsız bir bakışın egemen olduğu filmin başarılı olduğu ender noktalardan biri, oyunculara uygulanmış plastik makyaj. “Muro: Lanet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine” ve “Kurtlar Vadisi Filistin”in ardından Zübeyr Şaşmaz’ın üçüncü sinema denemesinde başlıca rolleri, Mete Horozoğlu, Hazar Ergüçlü, Didem Balçın ve Ali Sürmeli üstlenmişler. (1,5 / 5)
MURAT ERŞAHİN