Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

06 OCAK 2012

05 Ocak 2012 Perşembe 21:09
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yeni yılın ilk haftası, beş yeni filme ev sahipliği yapıyor. “Saftirik Greg’in Günlüğü: Rodrick Kuralları” notlarımız arasında yer almayan tek yapım. Johnny Depp’in başrolünü üstlendiği “Tutku Günlükleri”, sezonun iyileri arasında anılmaya aday. Yeni yılda da içinizde nefes alıp veren ‘sinemadan çıkmış insana’ çok iyi bakın. Artık biliyorsunuz; sokak, sinemadan çıkmayanlarla dolu… Herkese iyi seyirler!

TUTKU GÜNLÜKLERİ
Yeni yılın ilk haftasının çiçeği burnunda filmi olmasına rağmen, öyle gözüküyor ki, bütün bir sezonun önemli filmleri arasında anılacak “Tutku Günlükleri / The Rum Diary”. Aykırı kalem Hunter S. Thompson’ın aynı adlı romanından perdeye uyarlanan drama imza atan isim; 1984 tarihli “The Killing Fields / Ölüm Tarlaları” ile ‘En İyi Uyarlama Senaryo’ dalında Oscar adayı olmuş; senarist-aktör ve yönetmen Bruce Robinson. Aynı zamanda yapımcılar arasında yer alan Johnny Depp’i başrolde izlediğimiz kara mizah soslu yapım, kıyasıya bir kapitalizm ve bozuk düzen eleştirisi. 1950’li yıllarda geçen öykü, New York’un boğucu karmaşasından kaçan alkol düşkünü bir gazetecinin, Porto Riko’da karşılaştığı; aslında neredeyse bütün dünyaya ait gerçeklere değiniyor. Fakir yerli halka sahip Porto Riko’yu zenginler için bir cennete dönüştürmeyi amaçlayan ahlaksız girişimcilerle yolu kesişen gazeteci, kalemini satıp satmamakla ilgili bir deneyim yaşar. Oscar Wilde’ın ünlü sözlerinden biri yer alıyor kapitalist ahlaka ve uzantılarına uçan tekmeyle giren filmde: ‘Onlar, her şeyin fiyatını bilirler ama hiçbir şeyin değerini bilmezler.’ Alkol, uyuşturucu, kara büyü, yerel kültür, sıkıntılar, derken dünyanın hali, ekonomik-sosyal gerçekler, derken politika, derken insanlık halleri, ahlak, aşk, dostluk, idealler, düşler ve bir rüya olarak adlandırılan gerçek bir kâbusun röntgen filmi. “Fear and Loathing in Las Vegas / Vegas’ta Korku ve Nefret”in yazarı Hunter S. Thompson’ın, yaşanmışlıklardan esin alarak kaleme aldığı roman, müthiş bir kıvraklıkla uyarlanmış perdeye. Hep öz yaşamsal tatlar barındıran sistem karşıtı satırların yazarı Thompson’ın ruhu sinmiş adeta filme. Depp’in nüanslı oyunculuğuna, Giovanni Ribisi, Aaron Eckhart, Michael Rispoli, Richard Jenkins ve çekici aktris Amber Heard aynı ‘şahanelikle’ eşlik ediyorlar. İnsan müsveddesi, zalim, kan emici fırsatçıların ve idealini yitirmemiş kahramanların çatıştığı dünya halinin resmini, buruk bir tebessümle izleyeceksiniz. Doğru olandan ve insandan yana bir umut ışığı barındıran film, ‘yerinde’ tespitleriyle her daim geçerli evrensel eleştirilerle yüklü. Güçlü ve enfes son tahlilde.

BU SON OLSUN
Orçun Benli’nin ilk yönetmenlik denemesi 12 Eylül üzerine bir kara komedi. Albert Camus’nün; ‘birisinin cenneti bir başkasının cehennemidir’ sözünden esinlenen film, 12 Eylül askeri darbesi sırasında, kendilerini hapiste bulan bir grup evsiz üzerinden dönemin gerçeklerini ve ülkenin genel durumunu özetliyor. Adını da; Cem Karaca’nın ünlü şarkısından alan yapımın müzik çalışması Cahit Berkay imzalı. Sadece ideolojik mücadele içinde olanların değil; hayatın zorluklarıyla boğuşan sıradan insanın başına gelenler, şahit oldukları ve gayri safi mutluluktan aldıkları pay; acı bir gülümsemeyle izletiyor kendini. Başrolleri, Mustafa Uzunyılmaz, Orhan Eşkin ve Ferit Kaya’nın üstlendikleri “Bu Son Olsun”, son derece naif bakışıyla dürüst ve tutarlı bir iş. İlk film için, sadece değindiği önemli satırbaşlarını kıstas alırsak; bir dolu eksisine rağmen; rahatlıkla kendini izletiyor diyebiliriz.

KARANLIK SAAT
“Dövüş Kulübü / Fight Club”, “Orada Olmayan Adam / The Man Who Wasn’t There”, “Azınlık Raporu / Minority Report” ve “Vegas’ta Korku ve Nefret / Fear and Loathing in Las Vegas” gibi kalburüstü yapımlara sanat yönetmeni olarak imza atan Chris Gorak’ın ikinci yönetmenlik denemesi; gerilim ve aksiyon dozu yüksek bir bilim kurgu. Kötücül uzaylılar bu kez, ABD yerine Rusya’dalar. Kızıl Meydan’dan tutun, Kremlin’e dek çeşitli Moskova manzaralarını fon alan yapım, ışık topları halinde saldıran kötü niyetli yabancı istilacılara karşı; başta Moskova’ya gelmiş dört Amerikalı gencin ve kent sakinlerinin direnişini öykülüyor. Emile Hirsch, Olivia Thirlby ve Max Minghella gibi genç oyuncuların başı çektiği filmin yapımcıları arasında, “Gece Nöbeti”, “Gündüz Nöbeti” ve ABD’de çektiği “Wanted” adlı filmlerle tanınan Kazak asıllı Rus yönetmen Timur Bekmambetov bulunuyor. Yaratıcı sinemacının ev sahipliğinde gerçekleşmiş bilimkurgu denemesi, ilk yirmi dakikalık ‘iyi’ açılış bölümünden sonra, oldukça sıradan bir tür kırması olarak seyrediyor.

KURTULUŞ SON DURAK
BKM filmin yapımcılığında çekilen “Kurtuluş Son Durak”ın yönetmeni, Barış Pirhasan’ın oğlu Yusuf Pirhasan. Babasının senaryosunu çeken yönetmen; son günlerde anormal boyutlara ulaşan kadın teröründen yola çıkarak, etrafımızı saran şiddet ve terör ortamını resmediyor. Mekân olarak; Kurtuluş son durak’ta bulunan bir apartmanda geçen ‘şiddetten kurtulmak’ için omuz omuza veren komşu kadınların öyküsü; kara mizah şeklinde işlenmiş. Belçim Bilgin, Demet Akbağ ve Asuman Dabak’ın başı çektiği kadroda, Nihal Yalçın, Ayten Soykök, Damla Sönmez, Mete Horozoğlu, Ahmet Mümtaz Taylan, Hüseyin Soysalan, Tuncer Salman ve Yavuz Bingöl diğer rolleri üstleniyorlar. Görüntü yönetimi ve özellikle ışık kullanımı başarılı. Kadına şiddetten yola çıkan hikâye, meseleye bağlı olan daha başka şeyleri radikal biçimde söyleme eğilimindeyken; bir anda sarkıyor ve yapaylaşıyor. Film, özellikle Latin sinemasında başarıyla uygulanan kara komedi biçimini tutturmaya gayret ederken, anlatımda ortaya çıkan kimi zafiyetler, gayet iyi olabilecek mizansenleri vasat çizgisinde tutmuş.
MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar