Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

06 AĞUSTOS 2021

05 Ağustos 2021 Perşembe 09:46
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Koronavirüs (COVID-19), dünya genelinde hızla can almaya devam ediyor! Virüsten, kendimizi ve sevdiklerimizi mümkün olduğunca izole ederek korunmaya çalışıyoruz. Aşı olarak, sosyal mesafelerimizi koruyarak, hijyen kurallarına sıkı sıkıya uyarak ve maskelerimizi evlerimizin dışında asla çıkartmamaya çalışarak. Umuyoruz bu zorlu günler sona erecek yakında. 
Bazı salonlar yeni tedbirler uygulayarak kontrollü biçimde 2020 Temmuz ayından itibaren kapılarını açmışlardı. Kademeli ve kısmi olarak yeniden başlayan vizyona, 17 Kasım 2020 günü alınan bir dizi karar sonucu yeniden ara verildi. Covid-19 tedbirleri gereği sinema salonlarının önce yılsonuna, ardından belirsiz bir tarihe dek kapalı olacağı açıklandı. Ve tarih 2 Temmuz 2021’i gösterdiğinde salonlar yine izleyicileri ağırlamaya başlıyor; perdeler, umuyoruz bir daha kapanmamak üzere açılıyordu!  
Siz değerli okuyucularla, henüz vizyon filmsiz kaldığı ilk günlerden bu yana, 2020 Mart ayından bu güne, artık hayatta olmayan canım ‘Sinema’ dergisindeki ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ adlı köşemde, geçmiş sayılarda yayınlanmış eski yazılarımı paylaşıyordum. Bir yıldan fazla zaman geçti. 5 Mart 2021’den itibarense, sinema salonları perdelerini açana dek, her yeni hafta, o tarihe ait eski ‘sinemadan çıkmış insan / vizyonda bu hafta köşeleri’ sizlerle buluşacağını söylemiştik ve buluşturduk da! ‘Tarihte bu haftaya’ baktık! 
Her hafta naçizane iyi filmler ve diziler önerdik sizlere! ‘Önce Tavsiyeler’ adlı bu yeni bölüm, sizlere her hafta sinema tarihinden 5 klasik film ve popüler olsun olmasın; ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ın beğendiği ‘güncelleri’ önerdi! Klasik film önerilerine devam edeceğiz!

ÖNCE TAVSİYELER…

SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK

L’eclisse / Batan Güneş
(Yönetmen: Michelangelo Antonioni / 1962)

Plein soleil / Kızgın Güneş
(Yönetmen: René Clément / 1960)

La Piscine / Sen Benimsin
(Yönetmen: Jacques Deray / 1969)

Faustrecht der Freiheit / Özgürlüğün Zorbalık Hakkı
(Yönetmen: Rainer Werner Fassbinder / 1975)

Novecento / 1900
(Yönetmen: Bernardo Bertolucci / 1976)


 

Vizyonda bu hafta (6 Ağustos 2021)

4 Ağustos Çarşamba günü vizyon görecek olan müzikal dokümanter ‘Blackpink: The Movie’ ile birlikte toplam altı yeni film yer alıyor Ağustos’un ilk haftasında! 

‘Blackpink: The Movie’, popüler Güney Koreli müzik grubu Blackpink’in bir araya gelişlerinin beşinci yılını, grup üyelerinin özel röportajları ve konser görüntüleri ile yansıtıyor perdeye.

6 Ağustos Cuma ise beş yeni film, izleyicisiyle buluşuyor! 

Gerilimi yüksek suç dramı ‘Still Here / Kayıp Kız’, ilk uzun metrajını yazıp yöneten Romanya asıllı Vlad Feier imzalı. On iki yaşındaki Monique aniden ortadan kaybolunca, babası Michael Watson polisin ve basının ilgisizliğine rağmen kızını bulmak için soluksuz bir mücadele verecektir. 

‘Snake Eyes: G.I. Joe Origins’, G.I. Joe evreninin sevilen karakteri üzerine… Bir Japon klanına dahil olduktan sonra ölümcül bir Ninja olmanın yanı sıra kendisine yeni bir yuva edinmiş olan Snake Eyes’ın hikâyesi… Robert Schwentke’nin yönettiği aksiyonu bol fantastik macerada ‘Snake Eyes’ı Henry Golding canlandırıyor. 

Sam Barrett’in yönettiği korku gerilim ‘Dark Sister / Lanetli Kardeş’, sürekli tekrar eden cinayet görüleri görmeye başlayan Cassie’nin, bu görülerin gerçeğe dönüşmesiyle başından geçen dehşet yüklü anları öykülüyor.

Kurgu masasından gelen ve ‘Ain't Them Bodies Saints / Ölümsüz Aşk’, ‘A Ghost Story / Bir Hayalet Hikâyesi’ ve ‘The Old Man & the Gun / İhtiyar Adam ve Silah’ gibi kalburüstü filmleriyle ses getiren ayrıksı ve yaman isim David Lowery’nin yazıp yönettiği fantastik macera ‘The Green Knight / Yeşil Şövalye’, Kral Arthur’un Yuvarlak Masa Şövalyelerinden Sir Gawain’in, Yeşil Şövalye’nin meydan okumasını kabul ettikten sonra başından geçenlerin anlatıldığı anonim halk hikâyesinden perdeye taşınmış. Destansı öykünün başrolünü Dev Patel üstleniyor. Alicia Vikander ve Joel Edgerton, değerli kadronun öne çıkan diğer isimleri. 

Polonya-Almanya-Hollanda ortak yapımı gizemli kara komedinin iki yönetmeni var. Malgorzata Szumowska ve görüntü yönetmeni olarak tanınan Michal Englert. Venedik Film Festivali’nden özel ödülle dönen yapım, Zhenia adlı göçmenin Polonya’da geçen ilginç öyküsünü taşıyor perdeye. 

Herkese iyi seyirler! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!

 

TARİHTE BU HAFTA

Sırasıyla 2009 ve 2015 yıllarına gidiyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!
 
Vizyonda bu hafta (7 Ağustos 2009)

Bu hafta iki yeni film var vizyonda. Biri savaş teknolojileri üzerine; diğeri ise barışçıl bir animasyon… İkisi de özellikle küçük izleyiciyi hedefleseler de; yetişkinler için farklı açılardan önem arz ediyorlar. İyi seyirler!

G. I. JOE: KOBRA’NIN YÜKSELİŞİ
Dev oyuncak firması Hasbro’nun özellikle erkek çocuklar arasında bir salgına dönüşen ‘Transformers’tan tam 20 yıl önce, 1964 yılında piyasaya sürdüğü oyuncak; G.I Joe adını taşıyordu. Piyasaya ilk sürüldüğünde yaklaşık 30 cm. boyu olan, 1982’de 10cm.’lik ebatlara indirilen ve açılımı; Global Integrated Joint Operating Entity (Küresel Bütünleşmiş Çalışma Birimi) olan bu askerler Transformers ile aynı yıl, yani 1984’te TV’de çizgi dizi olarak yerlerini aldılar. 2. Dünya Savaşı’nda Amerikan deniz piyadeleri için kullanılan G.I. Joe terimi, takıma yeni arkadaşların katılımıyla çizgi romanlara da taşındı. Beyazperde için uzun süre bekleyen proje, nihayet ‘Mumya’ serisinden tanıdığımız Stephen Sommers’a emanet edildi ve Hollywood’un formülünü gayet iyi bildiği aksiyon-bilimkurgu ve gerilim kırması bir macera filmi olarak perdeye yansıdı. Channing Tatum, Marlon Wayans, Saïd Taghmaoui, Christopher Eccleston, güzel aktrisler Sienna Miller ve Rachel Nichols ile Dennis Quaid’in önemli rolleri üstlendiği yapımda usta karakter oyuncusu Jonathan Pryce’da rol alıyor. Eğlenceli olmasına eğlenceli ama aşırı militarist yapısıyla, Amerikan ordusunu parlatan ve silah sektörünü yücelten yapım, silahlarla ve savunma teknolojisiyle fazla haşır neşir. 1960’larda Amerikan hükümetinin katkısıyla oyuncak piyasasına sürülmüş G.I. Joe’lar, aynı Action Man’ler gibi özellikle çocuklar için yan etkisi ve hasarı olan kötü bir alışkanlığa yol açabilirler… Yapım tasarımının ve özellikle Paris’te geçen aksiyon sahnelerinin başarısı ise filmin artılarından. Eiffel Kulesinin yıkılmasının insanın içini acıtan ufak bir detay olduğunu da ekleyelim. Silahla oynamak yerine kitap okuyun diyen filmler tercihimiz tabii.

TERRA’YI KURTARMAK
Barışsever canlıların huzur içinde yaşadığı Terra gezegeni, dünyanın bütün doğal kaynaklarını tüketip, gezegeni yok ettikten sonra, kendilerine yeni bir yaşam alanı arayan insanoğlu tarafından saldırıya uğrar. Terra’yı yaşanabilecek oksijenli bir dünyaya çevirmek amacında olan saldırgan insanlara karşı, savaş kavramına tamamen yabancı, barışsever Terla’lılar çaresiz kalırlar. İnsanoğlunun yarattığı tahribatı gören Terralı Mara ile hayatını kurtardığı dünyalı savaş pilotu Jim arasında, gezegenin geleceğini etkileyecek bir dostluk gelişir. Birçok filmde tehlikeli düşmanlar olarak gösterilen uzaylılar bu kez mağdur durumda olan canlılar. İşgalciler ise insanoğlu… Kanada doğumlu Aristomenis Tsirbas’ın yazıp yönettiği ABD yapımı animasyon, barışçıl ve çevre dostu insancıl mesajlarıyla dikkat çekiyor. Ottowa Film Festivali’nde animasyon dalında büyük ödülü kazanan yapım, ülkemizde dublajlı olarak vizyona giriyor. Halit Ergenç ve Ceyda Düvenci’nin seslendirdiği sevgi dolu animasyon, haftanın diğer filmi ‘G.I Joe’ ile tamamen bir tezat oluşturuyor. Kurmanın, yıkmaktan daha zor olduğunu, hangi gezegende olursak olalım, bütün canlıların koca evrende barış içinde yaşamak zorunda olduklarını ve şu an hayat olduğu bilinen tek gezegen olan dünyamızı mahvetmeden, ona daha dikkatli ve özenli bakmamız gerektiğini söyleyen animasyon, çocukların yanı sıra, bu hayati konular üzerine bilincini yitirmiş herkese özellikle önerilir. Bu arada filmin bütün kopyalarının üç boyutlu olarak izlenebileceğini de belirtelim.

Vizyonda bu hafta (7 Ağustos 2015)

Ağustos vizyonunun ilk haftası, altı yeni filme ev sahipliği yapıyor. 2015 model popüler bilimkurgu aksiyon ‘Fantastic Four / Fantastik Dörtlü’, Antoine Fuqua imzalı, boks ringine aksiyon taşıyan ‘Southpaw / Son Şans’ ve yerli komedi ‘Eski Sevgiliyi Unutmanın 10 Yolu’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

AÇ KALPLER
Ülkemiz izleyicisiyle ilk kez 34. İstanbul Film Festivali kapsamında buluşan İtalyan yapımı, ‘bağımsız’ bir romantik komedi izleyeceğimizi düşündüren açılış sahnesinin ardından, gizem yüklü bir gerilim filmine, ağdalı bir drama dönüşüyor. Yılın, ‘içi en dolu’ filmlerinden biri ‘Hungry Hearts’. New York’ta tanışan bir çift. Sıradan bir Çin lokantasının tuvaletinde kilitli kaldıklarında doğuyor aşkları. Sonra evlilikle sürüyor ilişki. Dünyaya gelen bebeklerinin ardından, hayatlarındaki tozpembe renk, siyaha dönüşüyor birden. Bebeğin beslenmesi, sağlığı, derken; yaşamı üzerine kıyasıya bir savaş yaşanıyor ardından. Sistemin insana ettikleri, saplantı, paranoya, inat, inanç, zehir, tıp, bilim, alternatif tıp, annelik içgüdüsü, veganlık, etoburluk, avlanmak, öldürmek, kabuslar, sahip olma, koruma güdüsü, etik, gündelik hayatın yok edici ritüeli içinde birlikte kalma çabasının boşluğu ve sonra aniden, kapkara inen dehşet ve yalnızlık hissi. Geçtiğimiz Venedik Film Festivali’nin üzerine en çok konuşulan filmlerinden olan kapranık yapım, Marco Franzoso’nun romanından, Saverio Costanzo tarafından perdeye aktarılmış. Yaman sinemacı Costanzo, yönettiği dördüncü uzun metraj kurmacasında, modern hayat, kapitalist ahlak, çarpık iletişim, plastik öğretiler, sıradan faşizm ve faşist öğretinin küçük insanın dünyasını nasıl da alt üst ettiğini son derece ters köşe ve incelikli biçimde resimliyor. Turgut Uyar dizeleri gibi genel tablo: ‘Şimdi bir otobüs gelir, biner gideriz. Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç’. ‘Yaşanacak yer değil, yaşadığımız gezegen; aşık olduğumuz insanı bile yok etmenin en uygun yeri burası diyor’ film. Et ve kan açlığının, veganlıkla; yani, ‘çeşitli nedenlerle hayvan kökenli gıdaları ve diğer hayvansal ürünleri kullanmayı reddetme’ durumuyla olan çatışması fonunda, evrensel bir hesaplaşmanın karanlık faturası! Filmin; Venedik’te, ‘en iyi erkek’ ve ‘en iyi kadın oyuncu’ ödüllerini kazanan iki başrol oyuncusu, karşılıklı döktürüyorlar. ‘Inside Llewyn Davis / Sen Şarkılarını Söyle’ ve ‘Frances Ha’ filmlerinden tanıdığınız Adam Driver ile ‘Lo Sono L’Amore / Benim Adım Aşk’ filmindeki kırılgan kız evlat performansı zihne çakılan İtalyan aktris Alba Rohrwacher, uzun süredir, perdede izlemeye hasret kaldığımız ‘gerçeklikte’ oynamışlar. Oyuncu kadrosunun bir diğer sürpriz ismi ise, ‘netameli’ rollerin tanıdık isimlerinden emektar Kanadalı aktris Roberta Maxwell. Seçkin görüntü yönetmeni Fabio Cianchetti’nin kamerası ve açıları, içinizde an be an artan tedirginliği besleyen cinsten. Oscar’lı isim Nicola Piovani’nin orijinal müziği de bir o kadar önemli. Aile, toplum, birey üçgeninde; psikolojik gerilim, hatta korku sinemasının kaliteli örnekleri arasında sayabileceğimiz film, içeriğindeki temel temaları, sosyal ve psikolojik değinilerle, Michelangelo Antonioni sineması külliyatına, özellikle 1964 tarihli ‘Il Deserto Rosso / Kızıl Çöl’e saygılarını sunuyor. Genel atmosferde ise Polanski ruhu var. Nicholas Roeg başyapıtı ‘Don’t Look Now / Karanlığın Gölgesi’ ise bir diğer sağlam referans. Sezonun nispeten kurak günlerinde kaçırmamanız gereken, düşündüren, bol soru işaretli ve tedirgin edici karanlık bir dram; birebir çevirimiyle ‘Aç Kalpler’. (4 / 5)
 
VAHŞET GEÇİDİ
Gerçekliği tartışılan ve hızla fenomen halini alan bir Youtube videosundan esinlenerek perdeye yansıyan korku gerilim, Avustralya yapımı. Avustralyalı bir çift, üç Amerikalı gezginle birlikte, kasabada efsane olmuş netameli bir geçide giderler. Geçidin, bir hayalet tarafından kontrol edildiğine inanılmaktadır. Sıradan, eğlenceli bir macera yaşamak adına başlayan gece, korkunç bir kabusa dönüşecektir. David Campbell imzalı gizemli korku örneği, defalarca perdeye yansıyan yeknesak bir tekrar içeriyor. Hikayesinin hakkını veremeyen, temposunu ve özellikle atmosferini sağlama alamayan, vasat altı bir korku-gerilim örneği perdedeki. Jessica Tovey, Nicholas Gunn ve Pippa Black adlı genç aktrislerin rol aldığı film, türün iflah olmaz tutkunları dışındakiler için soru işareti. (1,5 / 5)

KAPTAN CİNGÖZ MACERA PEŞİNDE
Haftanın tek animasyonu bu kez Danimarka’dan geliyor. İskandinav çizgisi, yaramaz Albert, namı-ı diğer Kaptan Cingöz ve en yakın arkadaşı sarı kafa Egon’la tanıştırıyor bizi. Küçük bir kasabada yaşayan Albert’in en büyük düşü, bir balon kaptanı olmaktır. Kankası Egon ile birlikte, macera dolu bir yolculuğa çıkarlar. Özellikle Pixar ve Ghibli stüdyolarının ‘müthiş’ animasyonlarından sonra bir miktar yavan gelen ama seyrinde bir sıkıntı yaratmayan Danimarka işini, beklentilerinizi bir miktar düşürerek rahatlıkla izleyebilirsiniz. (2 / 5)

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar