05 TEMMUZ 2024
Hoş geldin Temmuz! Sıcaklar hız kesmiyor. Vizyon da öyle…
Temmuz’un ilk haftası yoğun! Tam on yeni filme ev sahipliği yapıyor. Yazın da her mevsim olduğu gibi yine neşeler, hüzünler, dertler, hayal kırıklıkları, çeşitli öfkeler, kavgalar, aşklar, tutkular, dostluklar, umutlar, hemen her şey salonların karanlığında yaşanıyor. Perdeye yansıyanlar ise, bir anlamda diğerlerinin yürekte ve zihinde yaşadıkları. Hepimizin öyküleri… Bu sebepten güzel ve vazgeçilmez bir sanat dalı sinema! Düş patlaması!
Cahit Külebi’nin ‘Temmuz’ şiiriyle noktalayalım giriş notlarını…
‘Vücudun çıra gibi tutuştu tutuşacak
Saat üçe doğru bir temmuz gününde,
Yani beni düşüneceksin, ya da bir başkasını
Gülecek, konuşacak, dinleyeceksin
İncecik parmakların saçlarının içinde.
O zaman kim bilir ben nerde olurum?
Vücudum çıra gibi tutuştu tutuşacak.
Bir kahveye de gidip oturamam
Dost yüzünden, ağaç gölgesinden, senden uzak.
Aklına eserse çık gel evinden
Güneşin sıcaklığını, rüzgarın kokusunu
Anasının memesi gibi emsin derin,
Bacakların görünsün basma eteklerinden.
Boş, dünyanın güzelliği de boş
Arkadaşlar da, hayal kurmak da boş, düşünceler de
Vücudun çıra gibi tutuştu tutuşacak,
Gülecek, konuşacak, dinleyeceksin
Saat üçe doğru bir temmuz gününde.’
SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
Kid Galahad / Son Dövüş
(Yönetmen: Michael Curtiz / 1937)
Brother Orchid / Boğuşan Çeteler
(Yönetmen: Lloyd Bacon / 1940)
The Letter / Ölüm Mektubu
(Yönetmen: William Wyler / 1940)
All Through the Night
(Yönetmen: Vincent Sherman / 1942)
Deception / Zehirli Yılan
(Yönetmen: Irving Rapper / 1946)
HAFTA SONU AİLE SİNEMASI
ANNE VE BABA İÇİN
Birdy
(Yönetmen: Alan Parker / 1984)
The River
(Yönetmen: Mark Rydell / 1984)
Stanley & Iris / Stanley ve Iris
(Yönetmen: Martin Ritt / 1990)
ÇOCUKLAR İÇİN
The Nightmare Before Christmas / Noel Gecesi Kabusu
(Yönetmen: Henry Selick / 1993)
Fantastic Mr. Fox / Yaman Tilki
(Yönetmen: Wes Anderson / 2009)
Frankenweenie
(Yönetmen: Tim Burton / 2012)
Vizyonda bu hafta (5 Temmuz 2024)
İkisi yerli yapım olmak üzere toplam on yeni film, Temmuz ayının ilk haftasının vizyonunu oluşturuyor.
Kevin Costner’ın dört bölüm halinde çektiği epik westernin ilk halkası olan ‘Horizon: An American Saga – Chapter 1’ ve Yunanistanlı yaman auteur Yorgos Lanthimos’un ABD’de çektiği yeni filmi ‘Kind of Kindness / Merhamet Hikâyeleri’, haftanın notlarımız arasında geniş olarak yer alan yenileri.
HORIZON: AN AMERICAN SAGA – CHAPTER 1
-Titiz bir tarih çalışması-
Dört bölüm hâlinde çekilmesi planlanan destansı Amerika tarihi öyküsü, Amerika’nın batısındaki İç Savaş öncesi ve sonrasını kapsayan on beş yıllık dönemi birçok farklı karakterin gözünden taşıyor sinema perdesine. Usta aktör ve yönetmen Kevin Costner’ın yönetmenliğini, yapımcılığını, senaryo yazarlığını ve oyunculuğunu üstlendiği tarihi ve dramatik western, bir anlamda son derece titiz ve alternatif bir tarih çalışması!
Yüz seksen bir dakikalık ilk bölüm, kan, ter ve gözyaşı ile sulanmış ‘zorlu’ toprağın farklı açılardan sunulmuş öyküsü. 1859’da başlıyor film. İşlenen ilk cinayetler, masumiyetin kaybı, kanlı topraklar ve 1861 ile 1865 yılları arasında iç savaşın dört yılını kapsayan dönemde farklı karakterler ve iç içe geçmiş küçük öykücükler eşliğinde vandal beyaz adam, toprağın gerçek sahibi Amerikan yerlileri ve kanunsuzluk ile hayatta kalma mücadelesi arasına sıkışmış küçük insanın kronolojik hikâyesi perdede duran. Günümüz ABD’sini oluşturan değerler sistemine uçan tekme bir saldırı öte yandan anlatı… Kurucu ata babaların pek de dürüst ve doğru olmayan ayakta kalma mücadeleleri, acı ve kanla yıkanmış batının bolca masum beden ve gözyaşı yutmuş toprağı. Huzursuz insanların öyküsü.
Bir devlet ve millet olabilmenin ne anlam taşıdığı üzerine sorular soran ve bu gerçeği keşfetme çabası içindeki ailelerin, arkadaş ve düşmanların zorlu süreçteki yolculukları tanıklık ettiğimiz. Bir avuç toprağın can pahasına elde tutulma isteği. Toprağın gerçek, kadim sahipleri ve gözü dönmüş yeni gelenler arasındaki husumet! ABD’nin batısı üzerine bir röntgen çekmiş Kevin Costner. Galası 19 Mayıs tarihinde Cannes Film Festivali’nde gerçekleşen epik yapımın diğer iki bölümü post prodüksiyon aşamasında. Önemli rollerden birini üstlenen Kevin Costner’a eşlik eden görkemli kadroda yer alan isimlerse, Sienna Miller, Sam Worhtington, Giovanni Ribisi, Jena Malone, Luke Wilson, Danny Huston, Michael Rooker, Will Patton, Abbey Lee, Angus Macfadyen, James Russo, Tom Payne, Jeff Fahey, Dale Dickey, Ella Hunt, Tatanka Means, Owen Crow Shoe, Isabelle Fuhrman, Tim Guinee, Scott Haze ve Colin Cunningham.
Kevin Costner’ın senaryodaki ortakları ise Mark Kasdan ve Jon Baird. Son derece titiz bir ön çalışmanın kendini belli ettiği dev prodüksiyonun tasarımı son derece incelikli kotarılmış. Görüntü yönetiminden, sese, sanat yönetiminden orijinal müziğe dek hemen her detay perdede kalıcı… Bölümler halinde kotarılmış filmin hemen her karesine tekrar tekrar bakıp, iyi senaryo ve diyalogları uzun süre incelemek gerekli. İkinci ve üçüncü filmi merakla beklemedeyiz. (4,5 / 5)
MERHAMET HİKÂYELERİ
-Yaman yönetmen uçuşta!-
Yunanistanlı ‘auteur’ Yorgos Lanthimos, dokuzuncu uzun metraj kurmacasında üç farklı öykü eşliğinde, pek iyi bildiği o zavallı insan hallerine bakıyor! Çaresizlik, kulluk, imkânsızlık, teslimiyet, ilişkilerin gizemi, zorlama oluşu ve anlamsızlığı ile varoluşun karanlık yanı üç farklı öyküde vücut buluyor. Kara komediden sert bir drama uzanan netameli ruh altında yine rahatsız edici bir inceleme!
‘Köpek Dişi’, ‘Alpler’, ‘The Lobster’ ve ‘Kutsal Geyiğin Ölümü’ filmlerinde senaryo ortaklığı yaptığı sıkı dostu ve memleketlisi Efthimis Filippou ile yeniden birlikte çalışmış Lanthimos. Alasdair Gray’in kitabından uyarladığı çok beğenilen bir önceki filmi ‘Poor Things / Zavallılar’ın ardından, eski günleri ve anlatısına geri dönmeyi seçmiş Lanthimos. Pek olumlu bir dönüş olmamış bu fakat! ABD’de çektiği bu filmde, Yunan genleri yeni dünyaya uyum göstermemiş ve ortaya acayip, prematüre bir ‘şey’ çıkmış. Rahatsız edici ve orijinal olmak adına saçmalamayı göze aldığını söylemek gerek Lanthimos’un! Üst üste gelen ‘sıkı’ filmlerin ardından bir müddet bekleseymiş keşke diye düşünüyor insan salonu terk ederken.
Perdeye yansıyan ilk öyküde bir miktar gülümsüyorsunuz. Kapitalist ahlaksızlığın ve köleliğin hüküm sürdüğü modern dünyada bir zalimin yanında gündelikçi olmakla eşdeğer olan iş hayatına uçan tekme saldırıyor yaman yönetmen ve ilk bölüm sınıfı geçiyor fakat ikinci ve hatta üçüncü öykü, son derece zorlama ve fazla absürt taraflarıyla ‘tamam da nedir yani anlatılan’ dedirtiyor insana. Hayatının kontrolünü ele geçirmeye çalışan çaresiz bir modern çağ kölesini, denizde kaybolan karısının geri döndüğünü ancak tamamen ‘başka’ biri gibi göründüğünü fark eden tükenmenin eşiğindeki bir polis memurunu ve özel yeteneklere sahip bir ‘kurtarıcıyı’ bulmaya kararlı bir kadını izliyoruz üç ayrı öyküde. Üç öykü, ismini oluşturan üç harfle, R.M.F adlı sıradan bir adamı ortak nokta kılmış!
Cannes’de Altın Palmiye için yarışan kara komedi, başrol oyuncularından Jesse Plemons’a ‘En İyi Aktör’ ödülü kazandırmıştı. Lanthimos’un başucu oyuncusu Emma Stone, Jesse Plemons, Willem Dafoe ve Margaret Qualley, üç farklı öyküde farklı rolleri üstleniyorlar. Hong Chau, Tessa Bourgeois ve Mamodou Athie kadroyu oluşturan diğer isimler. Birçok iyi filmin ardından serbest uçuşa geçmiş, kendisine sunulan krediye güvenerek olabildiğince ‘tuhaflaşma’ gayretine girmiş bir durumda gözüküyor bu filme bakınca yaman yönetmen! Her ustanın vasat altı bir film yapma, yeni bir denemeye soyunma hakkı var; umuyorum ayakları bu serbest uçuştan sonra acilen yere basar sıkı sinemacının. (2 / 5)
Haftanın diğer yenilerine bakacak olursak…
‘Despicable Me 4 / Çılgın Hırsız 4’. Chris Renaud ve Patrick Delage ikilisinin yönetmen koltuğunda oturduğu animasyon, kendi ailesini kuran Gru ile sadık hizmetkârları Minyonların yeni maceralarını taşıyor perdeye. Gru ve Lucy ile kızlarının - Margo, Edith ve Agnes - Gru ailesinin yeni üyesi, babasına eziyet etmeye kararlı Gru Jr.’ı kucaklarına almasıyla yeni bir macera başlıyor! Popüler animasyon serisinin dördüncü halkasında Gru, yeni bir düşman olan Maxime Le Mal ve onun çekici ama tehlikeli kız arkadaşı Valentina ile karşı karşıya kalır ve ailece kaçmak zorunda kalırlar.
Abbas Rafei’nin yazıp yönettiği dram ‘Reyhane’s Freedom / Reyhan’, İran yapımı. Kocası cinayetle suçlanan Reyhan, kurbanın ailesini ikna etmeye çalışır ancak bir zamanlar Reyhan’ı seven kayınbiraderi, onu elde edebilmek için Reyhan’ın kocasının idam edilmesini ister. Kayınbiraderinin Reyhan’la flört etmek için evine gittiği gece kadının eli kana bulanır. Başrolleri üstlenen oyuncular ise Roshanak Gerami, Roya Hosseini, Parivash Javidi ve Ali Oji.
‘Kill Her Gouts / Şeytanın Ruhu’, Steve Wolsh tarafından yazılıp yönetilmiş bir korku denemesi. Ailesi tarafından kendisine mezuniyet hediyesi olarak satın alınan tatil evinde bir parti düzenleyen Audra ve arkadaşlarının başlarından geçen korkunç olayları izliyoruz. Arielle Raycene, Ellie Gonsalves, Danielle Mathers, Monica Sims ve Amberlight West, başlıca rolleri üstlenen isimler.
Jeff Seemann yazıp yönettiği ilk uzun metrajında bir korku filmi sunuyor bize. Altı arkadaş ünlü klasik korku filmlerinin çekildiği yerlere tur düzenlemeye karar verir. Kurgusal sandıkları korkunç olayların gerçeğe dönüştüğü noktada işler sarpa saracaktır. Hannah Fierman, Damian Maffei, Abigail Esmena ve Chaney Morrow, ‘Terror Trips / Kabusa Yolculuk’ adlı filmin oyuncuları.
Takashi Katagiri ve Kazuhiro Furuhashi’nin birlikte yönettikleri Japonya yapımı aksiyon yüklü animasyon ‘Gekijôban Spy x Family Code: White / Spy x Family Code: White’, yer aldığı Strix Operasyonu’ndaki bir başkasına devredilen yetenekli istihbarat ajanı Loid’un, Eden Akademisi’nde düzenlenen yemek yarışmasında Anna’ya yardım etmesiyle gelişen olayları taşıyor perdeye.
Tarek Alarian’ın yönettiği Mısır yapımı ‘Welad Rizq 3 / Rizk’in Oğulları 3’, tempolu bir aksiyon. Temiz bir başlangıç için eski dünyalarını geride bırakarak; araba galerisi işletme hayallerini gerçeğe dönüştürmek isterken eski düşmanlar ‘Sakr’ ve ‘Şerbeeni’ iş başındadır. Galeriyi havaya uçurarak Rizk’in oğullarını derin bir mali yük altına sokarlar ve Rizk’in Oğulları için temiz bir hayat hayalleri tuzla buz olur. Bu esnada imkânsız gibi görünen bir görevin karşılarına çıkması ile dertlerinden kurtulma şansına sahip olduklarını düşünürler. Ancak eski ve bilindik düşmanlarla değil, yeraltı dünyasının en kötü şöhrete sahip suçlusu ‘Sultan El Ghoul’la karşı karşıya olduklarının farkında değillerdir. Ahmed Ezz, Amr Youssef, Ahmad El-Fishawi, Ahmed Dawood ve Karim Kassem oyuncu kadrosunda yer alan isimler.
Mehmet Demir Yılmaz’ın yazıp yönettiği, başlıca rollerini Özge Borak, Mert Turak ve Orhan Kılıç’ın üstlendikleri dram ‘Kum Zambağı’, eski kocasından eziyet gören Afife’nin, kendisini yıllarca bekleyen Yunus’a anlaşmalı bir evlilik teklif etmesiyle gelişen olayları taşıyor perdeye. Yunus, yıllarca beklediği ve adeta kutsayarak sevdiği Afife’ye derin bir aşkla bağlıdır. Eski kocasından gördüğü eziyetler sonrası yeni bir yuva arayan Afife, Yunus’a anlaşmalı bir evlilik teklif eder. Anlaşma gereği, Yunus Afife’yi kendisini sevmesi için zorlamayacak; Afife de aynı çatı altında, Yunus’un yanında olacaktır. Yunus ve Afife bu anlaşmaya uyabilecekler midir?
Leo Yılmaz’ın yönetmen koltuğunda oturduğu korku denemesi ‘Zuhruf Saye’, Ahmet’in karanlık sırlarla dolu gizemli geçmişinin onu ölümcül bir kaderle yüzleştirdiği öyküyü sunuyor bize. Derya Şen Akbacak, Sedat Atcılar ve Yiğit Yengin, oyuncu kadrosunu oluşturuyorlar.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!
İyi seyirler herkese!
TARİHTE BU HAFTA
On bir ve beş yıl öncesine, 2013 ve 2019 yıllarına dönüyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!
Vizyonda bu hafta (5 Temmuz 2013)
Vizyonda altı yeni film var bu hafta. En son ‘Drive / Sürücü’ adlı filmini izlediğimiz Danimarkalı yaratıcı yönetmen Nicolas Winding Refn’ın Cannes’de Altın Palmiye için yarışan yeni filmi ‘Only God Forgives / Sadece Tanrı Affeder’, Gore Verbinski imzalı Johnny Depp’li ‘The Lone Ranger / Maskeli Süvari’ ve Fransa-Belçika ortak yapımı komedi ‘Superstar / Süperstar’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana sıkı sıkıya sarılın. Herkese iyi seyirler.
NEW YORK’TA 2 GÜN
Aktris, senarist ve yönetmen Julie Delpy’nin, 2007 tarihli ‘Paris’te İki Gün / 2 Days in Paris’ filminin ardından, ‘tanıdık’ öyküyü New York’a taşıdığı bağımsız, federe romantik komedi, Woody Allen’a nazire yapan geveze ama sevimli bir güzelleme! Marion, Jack’ten ayrılmış, New York’ta Mingus ile mutluluğu yeniden yakalamıştır. Önceki birlikteliklerinden çocukları ve kedileriyle yaşayan çiftin dingin günleri, Marion’un delişmen babası, havai kız kardeşi ve onun sevgilisinin ziyaretlerine gelmesiyle hareketlenir. Misafir Fransızların önyargıları, fazla rahat tavırları ve farklı dünya görüşleri, Marion ve Mingus’ın ilişkileriyle gündelik yaşamlarını tehdit boyutuna ulaşır. Delpy’nin öz babası Albert Delpy’nin bizzat çılgın babayı canlandırdığı sıcak komedide, Julie Delpy’ye, geveze komedyen Chris Rock eşlik ediyor. Politika, sosyokültürel farklılıklar, aşk, aile, dostluk, ilişkiler ve adına hayat denen şaşırtıcı ‘uğraş’! Perdeye yansıyan yoğun diyalogları ve aforizmaları sevenler izlemeli! Akıllı, samimi, hoş. (3 / 5)
ACİL ARAMA
‘The Machinist / Makinist’ ve ‘Transsiberian / Sibirya Ekspresi’ filmleriyle tanınan Brad Anderson imzalı gerilim, türün hayranları için gerçekten tedirgin edici anlar içeriyor. Los Angeles’ta tecrübeli bir Acil Arama operatörü olarak görev yapan Jordan Turner, genç bir kızın korku dolu yardım çığlığına müdahale ederken, seri katilin hedefine ulaşmasına mani olamaz. Altı ay sonra, psikopat katil yeni kurbanını kaçırır ve acil hat yine çalar. Jordan, zamana karşı müthiş bir savaş vermekte ve kızı, katilin elinden kurtarmak için özel bir çaba harcamaktadır. 2001 tarihli ‘Monsters Ball / Kesişen Yollar’ ile en iyi kadın oyuncu Oscar’ına uzanan Halle Berry’nin başrolü üstlendiği sürükleyici gerilimde, 2007 yapımı bağımsız yürekli ‘Little Miss Sunshine / Küçük Günışığım’ filmiyle en iyi yardımcı kadın oyuncu Oscar’ına aday gösterilen 1996 doğumlu aktris Abigail Breslin’de önemli bir rol üstleniyor. Morris Chestnut ve Michael Eklund, kadronun diğer isimleri. Heyecanlı ve tempolu. (3 / 5)
CİNNET
Adrenalin bombası ‘Serbuan Maut / Baskın’ adlı son sürat aksiyonun ardından Endonezya yapımı bir film daha giriyor vizyona! Orijinal adı, ‘Modus Anomali’ olan film, İngilizce çekilmiş. Joko Anwar’ın yönettiği film, tavizsiz bir sertliğe sahip. Dehşet yüklü öykü, bir ormanın derinliklerinde geçiyor. Eşi ve iki çocuğuyla birlikte geldikleri orman evinde gizemli bir yabancının saldırısına uğrayıp, hayatta kalan adam, nasıl geçtiğini bilmediği yitik bir zamanın ardından ailesine ulaşmak müthiş bir mücadele verir. Zaman kavramının önemli bir yer tuttuğu netameli ve kapkara öykü, ödünsüz bir şiddete bırakmış kendini. Rio Dewanto adlı başrol oyuncusu, iyi bir performans sergiliyor. Fazla tanınmayan bir sinemayı ve yönetmeni keşfetmek için yerinde bir seçim olur. Zeki bir gerilim. (3 / 5)
Vizyonda bu hafta (5 Temmuz 2019)
Sekiz yeni film merhaba diyor yeni haftada sinemaseverlere. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. İyi seyirler herkese!
TOLKIEN
-Kelimeler anlam gerektirir!-
Fantastik edebiyatın önde gelen isimlerinden, ‘Hobbit’, ‘Yüzüklerin Efendisi’, ‘Silmarillion’ gibi klasiklerle milyonları etkilemiş İngiliz yazar, şair, filolog ve profesör unvanlı akademisyen, J. R. R. Tolkien olarak bildiğimiz John Ronald Reuel Tolkien’in biyografisi! İşin aslı salt bir biyografiden ziyade, edebiyat, kelimeler, dostluk, aşk ve hayat üzerine etkileyici bir metin içeriyor güçlü dram.
Annesi Finlandiyalı bir gazeteci, babası Amerikalı bir aktör olan, 1976 Kıbrıs doğumlu, beş yaşındayken Finlandiya’ya yerleşmiş sinemacı Dome Karukoski imzalı biyografide Tolkien’i, Nicholas Hoult canlandırıyor. Başarılı İngiliz aktöre, Lily Collins, Patrick Gibson, Anthony Boyle, Tom Glynn-Carney ile birlikte iki tecrübeli isim, İrlandalı Colm Meaney ile ustaların ustası İngiliz oyuncu Derek Jacobi eşlik ediyorlar.
Fantastik edebiyatın, hatta dünya edebiyatının genel seyrini değiştirmiş isimlerden J.R.R. Tolkien’in çocukluğu, ilk gençliği, eğitim hayatı, katıldığı Birinci Dünya Savaşı günleri, dostları, büyük aşkı, en büyük tutkusu olan kelimeler, dil ve edebiyat üzerine titiz bir film perdede duran! Hatta biyografiden çok, edebiyat-dil-hayat ilişkisi üzerine bazı anları referans oluşturabilecek derecede güçlü bir anlatı. Tolkien’in Hobbit’leri, Orta Dünya’yı, Elf’leri, Ork’ları yaratırken, gerçek hayattan aldığı esin! Zorlu, acımasız, adaletsiz, acı ve yıkımla dolu hayatın ortalık yerinde, dostluk, yoldaşlık ve aşk gibi ölümsüz, hayatı yaşanır kılan değerleri fark ederek, kendini hayal dünyalara götüren ve zorlu hayatta daha güçlü ve cesaretli durmamızı sağlayan adamın, Tolkien’in öyküsü, kelimelerin sesle değil, anlamla değer kazandığının altını çiziyor. Acı ve elem dolu, ancak gerçekten ‘sihirli’ olan yaşam, cesaret, dayanışma ve aşkla, daha bir yaşanır oluyor insan için! Düş dünyalara, edebiyatın diriltici, umut veren gücüne ve sevdiklerimize sığınarak baş ediyoruz vahşi dünyayla. (3,5 / 5)
ÖRÜMCEK-ADAM: EVDEN UZAKTA
-Avrupa gezisinde mesai-
Marvel evreninin yirmi üçüncü sinema filmi olan yapımı, adını kısa metrajlarıyla duyurmuş, ilk uzun metrajı ‘Cop Car / Polis Arabası’ ile dikkat çekmiş Jon Watts yönetmiş. Stan Lee ve Steve Ditko ikilisinin yarattığı Örümcek-Adam karakteri, ‘Avengers: Endgame’de yaşananlar sonrası, ayakları üzerinde durmaya çalışan gencecik Peter Parker olarak, arkadaşları ve öğretmenleriyle birlikte çıktığı Avrupa yolculuğu sırasında yeniden dünyayı kurtarma mücadelesi veriyor.
Tom Holland’ı başrolde ve ‘solo kahraman’ performansıyla izleyeceğimiz aksiyon katkılı bilimkurguda diğer önemli rolleri, Jake Gyllenhaal, Samuel L. Jackson, Marisa Tomei, Jon Favreau ve Zendaya üsteniyorlar. Müthiş dijital özel efektler ve alışık olduğumuz Marvel dünyasının incelikli nüansları, iki saati aşkın süresini hissettirmiyor maceranın. Mesele, perdede akanların, yetişkin dünyasıyla olan ilişkisinde! Hele bir de Marvel evreniyle bilgi ve ilgi olarak mesafeliyseniz vay halinize. Kaotik bir görsel ve işitsel yapıyla baş başa kalıyorsunuz bir anda! Diğerleri için durum farklı tabii! Genç izleyiciler, türün ve Marvel dünyasının müptelaları için cazip bir şölen duruyordur perdede. Ben şahsım adına, yeni yetme Örümcek-Adamın günlük mesaisini, Avrupa gezisi sırasında sürdürürken, yaşadıklarını izledim. Örümcek-Adam, Jules Verne’in ünlü eserlerinden ‘İki Yıl Okul Tatili’ne bulaşmış gibi! Özellikle ilk ve ortaokul öğrencileri için keyifli bir tatil filmi. Bir de şu var; soundtrack gayet iyi! (2,5 / 5)
KÜL EN SAF BEYAZDIR
-Aşk sabırlıdır-
2001’den 2017’ye dek uzanan, zaman atlamalı, şiddetli bir aşk ve suç öyküsü! ‘Tian zhu ding / Günahın Dokunuşu’ ve ‘Shan he gu ren / Dağlar Uzaklaştığında’ filmleriyle tanıdığımız Jia Zhangke’nin yazıp yönettiği romantik suç dramı, Çin tarihinin kapitalist dönüşümünü, gangsterlerin dünyasında vücut bulan trajik bir aşk öyküsüyle perdeye yansıtıyor. Qiao, gözü kara mafya üyelerinden Bin’e aşıktır. Bir hesaplaşma sonrası, sevdiği adamı korumak için hapse düşer Qiao. Beş yıl sonra mahkûmiyeti bitip, dışarı çıktığında her yerde Bin’i arayan talihsiz kadın, ülkede radikal bir sosyo ekonomik ve siyasi değişim yaşandığını fark edecektir.
Epik bir aşk ve dönüşüm hikâyesi, 2018 Cannes’de Altın Palmiye adayı olan ve çeşitli festivallerden toplam yirmi ödülle dönmüş ‘Kül En Saf Beyazdır’. ‘Toplumun kıyısında yaşayan bir çiftin hikâyesini anlatmaya çalıştım. Kayıp gençliğim ve gelecek hayallerim. Yaşamak, sevmek ve hür olmak...’ diye tarif ediyor filmini Jia Zhangke. Çin-Fransa-Japonya ortak yapımının başlıca rollerini ise Tao Zhao ve Fan Liao paylaşıyorlar. Aşk, suç dünyası, onur, fedakârlık, tutku, cesaret, politik, ekonomik ve sosyal hayatın her yönüyle Çin yakın tarihi. Duygusal öykü, bir yanıyla Zeki Demirkubuz’un ‘Kader’ini düşürüyor zihne hemen. Kalburüstü görüntü yönetmeni Eric Gautier’in kamera çalışması, artı değeri yapımın. (3,5 / 5)
İngiltere-Malta ortak yapımı gerilim ‘The Boat / Tekne’, Güney Kore’den çıkagelen gizemli gerilim ‘Manyeo / İntikam’, İngiliz yapımı korku denemesi ‘Curse of the Witch’s Doll / Bebeğin Laneti’, Almanya yapımı aile komedisi ‘Liliane Susewind - Ein tierisches Abenteuer / Sevimli Dostlar’ ile birlikte, haftanın tek yerli yapımı; Uğur Kaplan’ın yönettiği korku öyküsü ‘Efsunlu – Kabirden Gelen’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese!
MURAT ERŞAHİN