05 NİSAN 2013
İstanbul’a bahar geldi. Baharın müjdecilerinden biri de, 32. İstanbul Film Festivali… İlk yılında ben 11 yaşındaymışım… Birlikte büyüdük. 14 Nisan gününe kadar şehirde olacak! Vizyona gerekli ilgiyi gösteremedik bu yüzden. Mazeretimiz çok sağlam! Filmleri, daha fazla merakla beklediklerimiz için erteledik! Öyle bir tutku, öyle bir sevda, öyle bir maraton ki festival, vizyon filmleri için düzenlenen basın gösterimlerini feda etmek zorunda kalıyor, sinemadan çıkmış insan… 14 Nisan sonrası fazlasıyla telefi ederiz, emin olun!
Evet, festivalin ilk haftası vizyon da inadına kalabalık. Tam 7 yeni film yansıyacak perdelere. “Dabbe”den tanıdık Hasan Karacadağ’ın yönettiği “El Cin” adlı korku filmi, haftanın tek yerlisi. Bir gerilim ustası, Brian De Palma imzalı “Passion / Öldüren Tutku”, gizemli bir öyküde, iki iyi aktrisi çıkarıyor karşımıza; Rachel McAdams ve Noomi Rapace’yi. Romantizm soslu korku-komedi “Warm Bodies / Sıcak Kalpler”, en son “50/50 – Şansa Bak” adlı duygu yüklü komediyle bizi etkileyen Jonathan Levine imzası taşıyor. Özellikle ilk gençliklerini sürenlere sesleniyor, genç oyuncular Nicholas Hoult ile Teresa Palmer’ın, başlıca rolleri üstlendikleri yapım. ‘Her anı yaşa, sonuna kadar sev’ diyen “Now Is Good / Aşk, Şimdi!”, haftanın bir diğer romantik yapımı. Dram ağırlıklı, gözü yaşlı türünden! Bu yıl birçok festivalde boy gösteren bağımsız İngiliz sinemasının kalburüstü yapımlarından “Broken / Koşulsuz Sevgi”, usta aktör Tim Roth’u izleme fırsatı sunuyor. İlk kez 1957’de Sovyetler Birliği yapımı olarak çekilen “Snezhnaya Koroleva / Karlar Kraliçesi”, yeni versiyonuyla ve üç boyutlu olarak, Rusya etiketli olarak ziyaret edecek salonları. Yeni bir ‘slasher’ serisine dönüşen “The Collection / Koleksiyoncu 2” ise notlarımızda yer alıyor. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana, baharın bu güzel günlerinde daha çok itina gösterin lütfen, iç cebinizde taşıyın onu; şefkatle sarılın. Sokaklar sinemadan çıkmayanlar dolu, tıka basa! Sokaklar uzak, sokaklar hain, sokaklar soğuk, sokaklar… Sinemadan çıkacak insanları bekliyor… Herkese iyi seyirler ve iyi festivaller! Unutmayın, 32. İstanbul Film Festivali, 14 Nisan’da son buluyor! Hayata ara verin!
KOLEKSİYONCU 2
‘Vahşi bir seriye dönüşmesine kesin gözüyle bakılabilecek yapım ve ‘psikopat’ karakteri, ticari sinemanın önde gelen yeni neferlerinden olmaya aday’ demişiz, 4 Haziran 2010 günü vizyon gören 2009 tarihli “Koleksiyoncu” için! Yanılmamışız. Film, bir seriye dönüştü.
Eski eşi ve küçük kızı için gerekli olan parayı gece yarısına kadar bulmaya söz veren Arkin adlı adam, tamiratında çalıştığı evi soymak için geri dönüyordu; fakat onu berbat bir sürpriz beklemekteydi. Evin çeşitli yerlerine ölümcül tuzaklar kurmuş sadist bir katil… Katilimiz, “The Collection / Koleksiyoncu 2”de, bu kez gizli bir diskoda kurduğu kanlı tuzakla açıyor devam filmini. Ardından ilk filmle bağlantımız olan Arkin, yeniden ortaya çıkıyor ve yeni kurbanlara yardım elini uzatıyor. Tamamen mide bulandırıcı, ucuz sahnelerle bezeli korku-gerilimin öyküsünün ilki, “Testere” serisinin dört, beş ve altıncı bölümlerinin senaristi Marcus Dunstan ve Patrick Melton imzalıydı. Dunstan’ın ilk kez yönetmen koltuğuna oturduğu yapımın senaryosunda ciddi boşluklar vardı. Marcus Dunstan, ikinci uzun metrajında; bu boşlukları biraz doldurmuş ama amacı yine aynı: Korkutmaktan öte, salt mide bulandıran buluşlar… İstismar sinemasına yakın yapımın, çoğu karanlık ortamda çekilmiş görüntüleri fena değil işin aslı. Josh Stewart adındaki başrol oyuncusu da iyice ısınmış öyküye. Emma Fitzpatrick, Christopher McDonald ve Lee Tergesen, kadronun diğer isimleri. ‘Dehşet saçan gizemli psikopat’ serilerinin yeni örneği, vahşetten yana elinden geleni ardına koymasa da, o ‘aynılık’ hissi yok mu? (2 / 5)
MURAT ERŞAHİN