05 AĞUSTOS 2022
Dünya genelinde altı milyondan fazla, ülkemizde yüz binin üzerinde can kaybına yol açan Koronavirüs (COVID-19) belasından, aşılarımızı olarak, sosyal mesafelerimizi koruyarak, hijyen kurallarına sıkı sıkıya uyarak, maskelerimizi kapalı alanlarda ve toplu taşıma araçlarında çıkartmamaya çalışarak korunmaya devam ediyoruz. Umuyoruz çok yakında bu beladan kurtulacağız tamamen!
Tarih 2 Temmuz 2021’i gösterdiğinde sinema salonları yine izleyicileri ağırlamaya başlıyor; perdeler umduğumuz o ki, bir daha kapanmamak üzere açılıyordu! Sinemalar açılmadan önce her hafta, naçizane iyi filmler ve diziler önerdim sizlere! 2020 Mart ayından bu güne, artık hayatta olmayan canım ‘Sinema’ dergisindeki ‘Sinemadan Çıkmış İnsan’ adlı köşemde, geçmiş sayılarda yayınlanmış eski yazılarımı paylaştım. 5 Mart 2021’den itibarense, sinema salonları perdelerini açana dek, her yeni hafta, o tarihe ait eski ‘sinemadan çıkmış insan / vizyonda bu hafta köşeleri’ni sizlerle buluşturdum. Sizlere her hafta sinema tarihinden 5 klasik film önerdiğim ‘Önce Tavsiyeler’ adlı bölüm ve geçmiş vizyon haftalarını anımsadığımız ‘Tarihte Bu Hafta’ adlı bölümler devam edecek!
Önce sağlık; gerisi hikâye! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Kurda kuşa yem olmayın bir de!
ÖNCE TAVSİYELER…
SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK
Faustrecht der Freiheit / Özgürlüğün Zorbalık Hakkı
(Yönetmen: Rainer Werner Fassbinder / 1975)
Vredens dag / Gazap Günü
(Yönetmen: Carl Theodor Dreyer / 1943)
To Be or Not to Be/ Büyük Macera
(Yönetmen: Ernst Lubitsch / 1942)
Le salaire de la peur / Dehşet Yolcuları
(Yönetmen: Henri-Georges Clouzot / 1953)
Rififi / İnsanlar ve Para
(Yönetmen: Jules Dassin / 1955)
Vizyonda bu hafta (5 Ağustos 2022)
Sadece biri yerli yapım olmak üzere, Ağustos ayının ilk vizyon haftası beraberinde altı yeni filmle merhaba diyor sinemaseverlere!
Şehir dışında bulunduğumdan dolayı izleme şansı bulamadığım; adına basın gösterimi düzenlenen haftanın tek yenisi olan ‘Bullet Train / Suikast Treni’ ve diğer yeniler; yapım notları olarak yer alıyor köşemizde bu hafta…
Kôtarô Isaka’nın yazdığı çok satan romandan perdeye uyarlanan, yönetmenliğini David Leitch’in üstlendiği Japonya-ABD ortak yapımı gerilimli aksiyon ‘Bullet Train / Suikast Treni’, gizli görevleri için bir hızlı trende bulunan beş suikastçının hedeflerinin kesiştiğini fark etmeleriyle gelişen olayları öykülüyor. Başrolü üstlenen Brad Pitt’e eşlik eden isimler; Joey King, Aaron Taylor-Johnson, Brian Tyree Henry, Logan Lerman, Zazie Beetz, Andrew Koji, Hiroyuki Sanada, Michael Shannon ve Sandra Bullock.
Tal Lazar’ın yönettiği korku filmi ‘The Unborn / Doğmamış’, açıklanamayan garip olayların meydana geldiği eski bir fabrika binasında geçiyor. Manni L. Perez, Jesse R. Tendler, Chris Bellant ve Clifton Samuels öne çıkan rolleri üstleniyorlar.
Üç arkadaş evde yalnız kaldıklarında, eskilerden kalma ‘Kızıl Kitap’ oyununu oynamaya karar verirler. Uzun zaman önce, şeytani bir ayinde kurban verilen büyücünün kötücül ruhunun, evin içinde serbest kalmayı beklediğinden habersizdirler. Kızıl Kitap’ın kapağını açtıklarında şeytani ruha biraz daha yaklaşacak ve dehşet dolu sayfaları çevirmek zorunda kalacaklardır. Yedi ayrı yönetmenin yönetmen koltuğunu paylaştıkları Yeni Zelanda-Arjantin ortak yapımı korku örneği ‘The Red Book Ritual / Kızıl Kitap’ta başlıca rollerde Valeria San Martin ve Agustin Olcese’yi izliyoruz.
Japonya yapımı animasyon ‘Doraemon the Movie: Nobita's Little Star Wars 2021 / Doraemon Filmi: Nobita'nın Küçük Yıldız Savaşları 2021’, Doraemon, Nobita ve arkadaşlarının, Pirika adlı başka bir gezegenden gelen Papi’ye yardımcı olmalarını öykülüyor! Shin Yamaguchi’nin yönettiği yapım, Fujio F. Fujiko’nun orijinal hikayesinden perdeye yansımış.
Yediden yetmişe ailenin bütün üyelerine seslenen Almanya-Belçika ortak yapımı animasyon ‘Smelliville / Çiykinley’i Toby Genkel ve Jens Møller birlikte yönetmişler.
Haftanın tek yerli yapımı olan ‘Afarid’, Umut Kumral Devecioğlu’nun yönettiği bir korku öyküsü. Serkan ve Koray ortak bir plato işletmektedirler. Koray internetten tanıştığı Simay ve arkadaşlarını platoda eğlenceli bir gece geçirmek için davet eder. Bir araya gelen grup gece yarısından sonra büyük platoda yalnız olmadıklarını fark ederler! Serbay Çelikbaş, Hilal Yazıcı, Rıdvan Aslan ve Bermal Karaer, oyuncu kadrosunda yer alan isimler.
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!
İyi seyirler herkese!
TARİHTE BU HAFTA
On altı ve altı yıl önceye; 2006 ve 2016 yıllarına gidiyor; tarihte bu haftayı anımsıyoruz.
Vizyonda bu hafta (4 Ağustos 2006)
KORKUSUZ
Kaderin bir savaşçı, cesaretin ise kahraman kıldığı Huo Yuanjia’nın öyküsü… Çin dövüş sanatları üstadı Yuanjia, 1869-1910 arasında yaşamış gerçek bir halk kahramanı. Film, günümüzde federasyonu bulunan bir dövüş sporu olan ‘Jin Wu’nun kurucusu ve ruhani lideri olan Yuanjia’nın hayat öyküsünden yola çıkarak cesaret ve onur üzerine içli bir öykü anlatıyor. Aksiyonun hemen her karede naif bir dramatik yapıyla sarıp sarmalandığı Hong Kong-ABD ortak yapımı filmin yönetmeni Ronny Yu. Filmi izlerken nedense ‘genç bir isimmiş’ intibası veren Yu, aslında 1950 doğumlu. İlk filmini 1979’da çekmiş. ‘Yeni Dünya’ya 97’de ayak basan Hong Kong’lu yönetmeni bizler, ‘Bride of Chucky’, ‘The 51 st State’ ve çok sevilen iki korku karakterini kapıştırdığı ‘Freddy vs. Jason’ ile tanıdık. Ronny Yu, ‘Korkusuz’ ile ‘sıkı’ bir isim olduğunu ispatlıyor. Öncelikle, kadrajı, çerçeveyi iyi biliyor. Anlatımında ise belli bir ustalık var. Filmi, göz yaşartıcı. Hırsı ve dövüş sevdası yüzünden en sevdiği insanları kaybedip büyük acılar yaşayan bir adam, gerçek bilgeliğe ulaştığında, batılılar tarafından sömürülen ve doğunun hasta insanları olarak nitelenen Çin halkının kahramanı oluyor. Bütün cesaretiyle, onların onuru için dövüşüyor, salt kazanmak için değil. Başrolde yer alan Jet Li, gerçekten iyi bir aktör olduğunu çoktan kanıtlamıştı zaten. Bu kez, bazı kafalardaki tereddütleri siliyor. Dövüşülmeye değer şeyler, zarif bir aşk, uzak doğu felsefesi, coğrafyaya özgü dövüş sanatları, tarihsel gelişmeler üzerine inceden bir emperyalizm eleştirisi ve içten gelen gözyaşları
GÖL EVİ
Uyumlu bir ikili oluşturdukları ‘Speed / Hız Tuzağı’ndan on iki yıl sonra Keanu Reeves ve Sandra Bullock ‘Göl Evi’nde tekrar bir aradalar. Fantastik esintiler içeren romantik dram, 2000 tarihli Güney Kore filmi ‘Siworae’nin yeniden çevirimi. ‘Siworae’nin Hollywood versiyonunu beyazperdeye uyarlayan isimse ‘Proof / Kanıt’tan hatırlayacağımız Pulitzer ödüllü yazar David Auburn. Filmin yönetmen koltuğunda ise, ABD’de ilk kez film çeken Arjantinli Alejandro Agresti oturuyor. Dr. Kate Forster, göl kenarında güzel bir kiralar. Fakat Chicago’da çalışmayı kabul edince evin bir sonraki sakini için posta kutusuna bir not bırakır. Evin yeni kiracısı Alex Wyler isimli bir mimardır ve ev, Alex’in ünlü mimar babası tarafından inşa edilmiştir. Üstelik evde Alex’ten önce kimse oturmamıştır. Yazılan mektuplar sayesinde Kate ve Alex, iki ayrı yılda yaşadıklarını fark ederler. Fakat aşk, zaman kavramı dinlemeyen bir duygudur. ‘Hiç tanışmadığınız birine nasıl aşık olursunuz’ sorusundan yola çıkan ve aşk üzerine ince değiniler içeren hoş bir romantizm bombardımanı. ‘Göl Evi’ için, aşka sunulmuş zarif bir selam da diyebiliriz. Bazı izleyiciler, beyazperdeye matematik bakışıyla mantıklı bakıp, filmdeki gelişmeleri saçma ve tuhaf bulabilirler. O yüzden gönül gözüyle bakmakta büyük fayda olduğunu belirtmek gerekli. Aşkı tatmışlara, yeni tadanlara ve arayanlara önerilir.
KORKUNÇ BİR FİLM 4
Afişinde ‘üçlemenin dördüncü ve son bölümü’ ifadesi bulunan ‘Korkunç Bir Film 4’, ünlü korku ve gerilim filmlerini harmanlayıp ortaya keyifli bir komedi çıkaran serinin dördüncü bölümü. 2002 ve 2001’de Wayans kardeşler tarafından yaratılan seri, üçüncü bölümünden itibaren ZAZ ekibine emanet edilmiş durumda. ‘Airplane’, ‘Top Secret’ gibi 80’lerin ünlü komedileriyle isimlerini duyuran ekipten David Zucker filmin yönetmenliğini üstlenmiş. Son dönemlerin en popüler filmlerini ‘ti’ye alan ve öyküsünü bu filmler üzerine kuran yapım, özellikle ‘Garez’, ‘Köy’, ‘Dünyalar Savaşı’, ‘Testere’ ve Clint Eastwood’un Oscar’lı filmi ‘Milyonluk Bebek’le dalgasını geçiyor. Birçok popüler ismin rol aldığı film, özellikle genç izleyiciler için keyifli olabilir.
CANAVAR EV
Steven Spielberg ve Robert Zemeckis gibi usta isimlerin yürütücü yapımcılığında gerçekleştirilen animasyon, yediden yetmişe herkesin ama özellikle küçük izleyicilerin çok keyif alacakları sevimli bir yapım. Daha önce ‘Polar Express / Kutup Ekspresi’ filminde kullanılan ‘hareket yakalama-kavrama’ tekniği bu kez daha da geliştirilerek kullanılmış. Bu teknikle oyuncuların canlı performansları bilgisayar yapımı görüntülerle birleştiriliyor ve capcanlı bir anime çıkıyor karşımıza. Yani insan karakterleri fiziksel ve duygusal özellikleriyle animasyona aktarılıyor. Örneğin ünlü ‘hayalet evimizi’ canlandıran isim usta aktris Kathleen Turner. Cadılar Bayramı sırasında üç arkadaş toplarının kaçtığı evin canlı olduğunu ve önüne gelen her şeyi yuttuğunu fark ederler. Çocuklara başta kimse inanmaz. Ama onlar evin gizemini ortaya çıkarmaya kararlıdırlar. Yaz günlerinde çocuklar için gerçek bir armağan olan film için batılı eleştirmenler; ‘çocuklar kendilerini bir korku tünelinde hissedecek’ yorumunu yapmış. Gizemli ve fantastik öykü, çok hafif gerilim dozu ve usta işi mizahla, keyifli bir seyirliğe dönüşmüş.
Vizyonda bu hafta (5 Ağustos 2016)
Ağustos’un ilk haftası, beraberinde yedi yeni film getiriyor. Gerilimli yapımların egemen olduğu hafta, yerli yapım ve animasyonda içeriyor. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.
KARANLIK SULAR
2005 tarihli ilk filmi ‘House of Wax / Mumya Evi’ ve ‘Orphan / Evdeki Düşman’ adlı korku-gerilimlerin ardından, Hollywood serüvenine; Liam Neeson’u başrole oturttuğu ‘Unknown / Kimliksiz’, ‘Non-Stop’, ‘Run All Right / Gece Takibi’ adlı gerilimli aksiyonlarla devam eden İspanyol yönetmen Jerome Collet-Serra, yeni filminde çok sevdiği korku-gerilim türünün izini sürüyor ve ‘Jaws’a selam duran bir ‘Open Water / Açık Deniz’ öyküsüyle buluşturuyor izleyiciyi. Yaz günlerinin kabusu olan, ‘açık denizde birebir yakalandığınız vahşi köpek balıklı gerilimin’ başrolünü Blake Lively üstleniyor. Dev dalgaların bulunduğu gözlerden uzak bir kıyıda sörf yapan Nancy, büyük beyaz köpekbalığının av sahasında olduğundan habersizdir. Hayatta kalmak için, zeka, yetenek, irade, yaratıcılık ve cesaretten fazlasına ihtiyacı vardır genç kadının. Gel-gitlerle ortaya çıkıp, kaybolan mercan kayalıklarında geçen ölüm kalım savaşı, başarılı atmosferiyle dikkat çekici. Modern bir ‘Jaws’ geni, ‘Open Water / Açık Deniz’ filminin gerçekçi tonuyla birleşmiş. Bu kadar da olmaz dedirtecek anlar ve mantığı zorlayan oluşları ötelersek, yaz sezonunun başarılı filmlerinden biri olarak duruyor. orijinal adıyla ‘The Shallows’. Blake Lively’nin bikinili performansı, ‘canavar’ kadersizliğine terkedilmiş koca köpekbalığı ve ıssız okyanus kıyı görüntülerine galip çıkıp, filmin itici gücü haline geliyor bir süre sonra. Deniz sezonunun ortasındayken Jaws etkisini üzerinden halen atamayanlara temkinle hatırlatıp, türün hayranlarına müjdeyi verelim: Ortalamanın üzerinde, keyifle tüketeceğiniz bir ‘açık deniz-acımasız canavar-iradeli kahraman’ gerilimi duruyor perdede. (3 / 5)
KABUSTAN GELEN
Jessie ve Mark, küçük oğullarını bir kaza sonucu kaybettikten sonra, çok zor günler geçirirler. Sekiz yaşındaki Cody’yi evlatlık almaya karar veren çift için, hayata tutunmak demektir evdeki yeni çocuk. Cody, görünüşte her şeyi ‘normal’de seyreden bir çocuktur fakat gördüğü kabuslar, gerçekle buluşunca, çiftin hayatına yeni ve gizem yüklü bir kabus daha eklenir. Kurgu kökenli yönetmen Mike Flanagan imzalı korku filmi, fantastik tatlar içeren bir dram olarak da okunabilir. 2013 tarihli ‘Oculus / Göz’ün ardından yine 2016’da çektiği ‘Hush’ ile dikkat çeken Flanagan, senaryoyu, Jeff Howard ile birlikte kaleme almış. Başrollerdeki Kate Bosworth ve Thomas Jane’e, Annabeth Gish ile gencecik aktör Jacob Tremblay eşlik ediyorlar. Atmosfer yaratmada zorluk çekmeyen yönetmen, öykünün dinamikleri ve tempoyu avucunda tutma açısından, daha bir hayli çalışmak zorunda gözüküyor. Türe hayran olmak değil sadece, hakim olmanın önemli olduğu ‘yönetmenlik’ yolunda Mike Flanagan umut verse de, emekleme aşamasında olduğu her halinden belli, doğaüstü gerilim yaftasının daha fazla yakıştığı filmin yaratıcısının. Bu arada filmin proje aşamasındaki adının ‘Somnia’ olduğunu belirtelim. (2 / 5)
HAYRAN
Gaurav adlı kendi halindeki genç adam, film yıldızı Aryan Khanna’nın büyük bir hayranıdır. Fanatik hayran Gaurav, Aryan’ın doğum gününü kutlamak üzere Mumbai’ye gitmeye karar verdiğinde, işlerin sarpa saracağını ve planlarının alt üst olacağını hesaplamamıştır. Maneesh Sharma’nın yazıp yönettiği Hindistan yapımı hareketli aksiyon, Hollywood muadillerine oldukça özenmiş, temiz ve titiz bir çalışma içerse de, yavan tattan sıyrılamıyor. İki karakteri canlandıran başrol oyuncusu Shak Rukh Hkan ve genel yapım tasarımı sınıfı geçiyor. Sevgi, hayranlık ve tutkunun delice ve tehlikeli bir takıntıya evrilmesiyle ortaya çıkan gerilimli anlar. Çizgiyi aştığın anda başlayan karakter parçalanması ve Bollywood’un ışıltı dünyasından, yerel motifleri, evrensel tatlar ve oluşlarla harmanlama gayretine girmiş kendine has bir seyirlik. (2,5 / 5)
Haftanın notlarımızda yer alamayan diğer filmlerine gelirsek… Başrolünde Tayanç Ayaydın’ı izleyeceğimiz, Emre Yalgın imzalı yerli yapım ‘Emanet’, aksiyon içeren bir suç öyküsü. Yaman ve sansasyonel yönetmen Danimarkalı Nicholas Winding Refn’ın, artık nerdeyse abone olduğu Cannes’de, Altın Palmiye için yarıştığı yeni filmi ‘The Neon Demon / Neon Şeytan’ın başrolünde Elle Fanning yer alıyor. Bruce Willis’in de yer aldığı ‘Extraction / Kurtarıcı’ aksiyonu bol bir yapım. Bütün aile üyeleri ve animasyon hayranlarını ilgilendiren film ise; ‘The Secret Life of Pets / Evcil Hayvanların Gizli Yaşamı’. Herkese tekrar iyi seyirler.
MURAT ERŞAHİN