Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

03 MAYIS 2024

02 Mayıs 2024 Perşembe 19:37
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

İlkbahar’ın son ayı, yazın müjdecisi güzelim Mayıs’ın ilk vizyon haftası oldukça kalabalık. 

Bu arada 43. İstanbul Film Festivali, 28 Nisan Pazar akşamı Atlas 1948’de yapılan ödül töreniyle sona erdi. 

Ödüller ise şöyle:

Ulusal Yarışma
Altın Lale En İyi Film: Yurt (Nehir Tuna)
Kariyo & Ababay Vakfı Jüri Özel Ödülü (Onat Kutlar anısına): Bildiğin Gibi Değil (Vuslat Saraçoğlu)
En İyi Yönetmen: Selman Nacar (Tereddüt Çizgisi)
En İyi Senaryo: Vuslat Saraçoğlu (Bildiğin Gibi Değil)
En İyi Kadın Oyuncu: Tülin Özen (Tereddüt Çizgisi)
En İyi Erkek Oyuncu: Alican Yücesoy ve Serdar Orçin (Bildiğin Gibi Değil)
En İyi Görüntü Yönetmeni: Florent Herry (Yurt)
En İyi Özgün Müzik: Doğan Duru (Son Hasat)
En İyi Kurgu: Naim Kanat (Bildiğin Gibi Değil)
En İyi Sanat Yönetmeni: Nadide Argun van Uden (Beraber)

Uluslararası Yarışma
Altın Lale En İyi Film (Şakir Eczacıbaşı anısına): Sonsuza Dek / Nazavzhdy (Anna Buryachkova)
Jüri Özel Ödülü: Tatlı Rüyalar / Sweet Dreams (Ena Sendijarevic)
Genç Usta Ödülü Nespresso Genç Jürisi tarafından: İstif / Hoard (Luna Carmoon)

Ulusal Kısa Film Yarışması
En İyi Kısa Film: Eksi Bir (Ömer Ferhat Özmen)
Mansiyon: Zarafet ve Şiddet Arasında (Şirin Bahar Demirel)

Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü
Büyük Kuşatma (Sinan Kesova)
Mansiyon: Başlangıçlar (Ozan Yoleri)

Ulusal Belgesel Yarışması
En İyi Belgesel: Dargeçit (Berke Baş)
Mansiyon: Domates Biber Depresyon (Aybüke Avcı)

FIPRESCI Ödülleri
Uluslararası Yarışma: Sonsuza Dek / Nazavzhdy (Anna Buryachkova)
Ulusal Yarışma: Tereddüt Çizgisi (Selman Nacar)
Ulusal Kısa Film Yarışması: Beyaz Dağın Çocukları (Yalçın Çiftçi)

43. Festivalin vizyona girecek yerli ve yabancı filmlerine, vizyon gördükleri haftalarda ayrıntılı olarak değineceğim. 
Festivalden de bolca söz edince Mayıs ayına; festivalin mimarlarından şair, yazar, sinema eleştirmeni ve düşünür Onat Kutlar’ın ‘Mayıs Büyüsü’ şiiri ile merhaba diyelim:


MAYIS BÜYÜSÜ
Kentin dölyatağından bir öğle sonu
Mor kelebeklerle doğan siyah apansız
Abanoz işlemeli geceydik. 
İkimiz.
Beklerdik. 
Nasıl olsa bir mayıs büyüsüyle
açılırdı bu şiirin defteri. 
Her buluşmamız
asardı sevinçlerin ipine
öpüşlerle ayrılığın çanını.
Sevişirken
durmadan vedalaşırdık gece yatısına
gider gibi evine gitmeden önce.

Hep şaşkın otururduk ikimiz de
kapı aralığında, apansız bir geleceğin.
Ve ben yontulmamış bir akılla düşünürdüm:
Babasını tutmuş bastıran
gözleri kıpkırmızı bir zenci -içimdeki-
Neden diz çökerek salınır durur
bir güvercinle bir kara arasında?
Tapınırdım türkü tanrısına: Mayıs, ne olur
okşa artık ışığının sağanaklarıyla
yanan gözlerimi ve yeniden
başlasın düşleri bir çılgınlığın.
Nerdeyse silecek dilin keçesi
yazgı tahtasından bu şiirleri.

Dalardım usulca bir kaç kulaçta
ürperen denizine teninin ve mayıs
yüzünün bahçelerinden geçerdi.
Derdim ki hep, bir büyü yapmalıyım:
Mayıs, ne olur,
bizi bir aydınlığına götüren
yıldızlarla dolu şiir bitmeden önce
kapansın kapıları bir an gecenin.
Kimsecikler kalmasın içerde mor kelebekler
ve ikimizden başka.

ONAT KUTLAR
(1936-1995)

 

 

SİNEMA TARİHİNDEN 5 KLASİK

Mahlzeiten
(Yönetmen: Edgar Reitz / 1967)

Liebe ist kälter als der Tod / Aşk Ölümden Soğuktur
(Yönetmen: Rainer Werner Fassbinder / 1969)

Der starke Ferdinand
(Yönetmen: Alexander Kluge / 1976)

Das Boot / U Bot: Denizaltı
(Yönetmen: Wolfgang Petersen / 1981)

Wo die grünen Ameisen träumen / Yeşil Karıncaların Düş Gördüğü Yer
(Yönetmen: Werner Herzog / 1984)

 

 

HAFTA SONU AİLE SİNEMASI

ANNE VE BABA İÇİN

Braveheart / Cesur Yürek
(Yönetmen: Mel Gibson / 1995)

The Green Mile / Yeşil Yol
(Yönetmen: Frank Darabont / 1999)

Fight Club / Dövüş Kulübü
(Yönetmen: David Fincher / 1999)


ÇOCUKLAR İÇİN

Shark Tale / Köpekbalığı Hikâyesi
(Yönetmen: Bibo Bergeren, Vicky Jenson, Rob Letterman / 2004)

Robots / Robotlar
(Yönetmen: Chris Wedge, Carlos Saldanha / 2005)

Meet the Robinsons / Robinson Ailesi
(Yönetmen: Stephen J. Anderson / 2007)

 

 

Vizyonda bu hafta (3 Mayıs 2024)
Mayıs ayının ilk haftası, on tanesi yerli yapım olmak üzere toplam on dört yeni filme ev sahipliği yapıyor. Kalabalık haftanın notlarımız arasında geniş olarak yer alan tek filmi ise ‘Tereddüt Çizgisi’.


TEREDDÜT ÇİZGİSİ
-Vicdan ve ahlak üzerine-

İlk gösterimini Venedik Film Festivali’nde yarıştığı ‘Orizzonti’ bölümünde gerçekleştiren ‘Tereddüt Çizgisi’, Selman Nacar’ın ikinci uzun metraj kurmacası. 2021 tarihli ilk uzun metrajı ‘İki Şafak Arasında’ ile tanıdığımız Nacar, yeni filminde vicdan, ahlak, etik ve adalet kavramlarının odağında olduğu bir öykü anlatıyor. 
Canan, idealist bir ceza avukatıdır. Hayatı, gündüzleri adliyede, geceleri ise solunum cihazına bağlı yaşayan annesinin yanında, hastanede geçmektedir. Masum olduğuna inandığı ve uzun süredir savunduğu bir cinayet zanlısının hüküm duruşması gününde kendi vicdanıyla yüzleşmek zorunda kalır. Yapacağı ahlaki tercih, annesi, hâkim ve sanığın hayatını direkt etkileyecektir. 
Başarılı performansıyla Tülin Özen’i başrolde izlediğimiz dramın diğer önemli rollerini Gülçin Kültür Şahin, Vedat Erincin, Erdem Şenocak ve Oğulcan Arman Uslu üstleniyorlar. Romanya Yeni Dalga sinemasının önemli görüntü yönetmenlerinden Tudor Vladimir Panduru’nun titiz kamerası ile dikkat çeken yapım; yalın ve sakin bir anlatıma sahip. Koyu ve gerçekçi yapım, bazı kara komik anlarla bilerek hafifletilmiş. Çekimleri Uşak’ta yapılan dram, derdini anlatsa da senaryodaki bazı boşluklar, ötelemeler ve ince göremeyişler sonucu etkileyiciliği kısıtlı kalıyor. Perdeden koltuğa geçen duygu epey sınırlı. Bu arada ‘Tereddüt Çizgisi’, 28 Nisan’da sona eren 43. İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışması’nda ‘En İyi Yönetmen’ ve başrol oyuncusu Tülin Özen’le elde ettiği ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödüllerinin yanı sıra FIPRESCI Jürisi tarafından ‘Ulusal Yarışma’nın en iyi filmi seçildi. (2,5 / 5)


Haftanın diğer yenilerine bakacak olursak…
Yakın dönemin en çok dinlenen sanatçılarından Amy Winehouse’un hayatı ve müziği… 
Sam Taylor-Johnson imzalı ‘Back to Black’, 1983-2011 yılları arasında yaşamış İngiliz şarkıcı ve şarkı sözü yazarı Winehouse’a yakından bakmaya çalışıyor. Sanatçı, güçlü kontralto vokalleri ile RnB, soul ve caz türlerinde yaptığı çalışmalarla bilinmekteydi. Amy Winehouse’u Marisa Abela canlandırıyor. Biyografik müzikal dramın diğer önemli rollerinde ise Jack O’Connol ve usta isimler Eddie Marsan ile Lesley Manville yer alıyorlar.
Spencer Cohen ve Anna Halberg’in birlikte yönettikleri korku örneği ‘Tarot’, bir grup arkadaşın, Tarot falı okumalarının kutsal kuralı olan, ‘başkasının desteğini asla kullanma’ kuralını çiğnemeleriyle gelişen olayları konu alıyor. Bilmeyerek lanetli kartlarda hapsolmuş tarif edilemez bir kötülüğü serbest bırakan arkadaşlar, birer birer kendi kaderleriyle yüzleşirler ve Tarot okumalarında önceden belirlenen gelecekten kaçmak için ölüme karşı bir yarışa girerler. Humberly González, Avantika, Olwen Fouéré, Jacob Batalon, Harriet Slater ve Larsen Thompson, oyuncu kadrosunu oluşturuyorlar.
İspanya’dan çıkagelen animasyon ‘Hanna y los monstruos / Hannah ve Minik Canavarlar’, insanlar arasında yaşamaktan bıkmış canavarların yaşadığı bir kasaba olan Monsterville’de geçiyor. Günün birinde Hanna adında küçük bir kız onların dünyasına girmeyi başarıyor ve Monsterville’i riske atıyor. Yönetmen koltuğunda oturan isim Lorena Ares.
‘Suvorov. Velikoe puteshestvie / Küçük Prens Karlar Ülkesi’, Boris Chertkov’un yönettiği Rusya yapımı bir animasyon. Maceraperest küçük bir çocuğun gerçek bir kahramana dönüşmesinin öyküsü. Maceracı ruhlu bir çocuk olan Grisha, zengin kontun oğlunun yerine geçmeye zorlanır ve İsviçre seferine gönderilir. Çıktığı yolculukta heyecan verici maceralara karışır. Kahramanımız kaderin garip bir cilvesi sonucu çıktığı yolculukta kendisini İsviçre Alplerindeki ünlü seferinin ortasında efsanevi Rus komutan Alexander Suvorovun emrinde hizmet ederken bulur.
Yönetmenliğini Caner Erzincan’ın üstlendiği ‘Üç Günlük Dünya’, bir komedi örneği. İstanbul’un arka mahallelerinden birinde tekel sahibi olan Muhittin geçim sıkıntısına düşünce çareyi kendi içkisini üretmekte bulur. Ekibe önce korsan taksici Kısmet’in ardından kimya öğrencisi Furkan’ın da dahil olmasıyla, hayalini kurdukları dillere destan mavi rakıyı yapmayı başarırlar. Tam zengin olduk dedikleri anda ise başlarına gelmeyen kalmaz. Bülent Emrah Parlak, Erkan Petekkaya, Erkan Çelik, Batuhan Sert, Ayhan Taş, Begüm Öner, Bülent Çolak ve geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz usta aktör Yılmaz Gruda oyuncu kadrosunu oluşturuyorlar.
Mustafa Kemal Kara’nın yazıp yönettiği kara komedi ‘Vazgeçme’nin oyuncu kadrosunda Cezmi Baskın’ın yanı sıra, Uğur Biçer, Sevda Bayraktar ve Sinan Bengier yer alıyorlar. 
Tevfik Gürol işleri yolunda gitmeyen bir yönetmendir. Kayınçosu Kuntiz ile hangi projeye el atsalar batırmışlardır. Ünlü yapımcı Taner Dişli’nin biyografi filmlerinden çok para kazandığını gören Tevfik Gürol, tefecilerden aldığı borcu ödeyebilmek için Mahmut Tuncer’e bir biyografi filmi çekmeye karar verir. Ancak bir sorun vardır, Mahmut Tuncer yaşamaktadır ve ismi unutulmuş bir türkücüdür. Acaba bu film tutacak mıdır? Yönetmenliğini Bilal Kalyoncu’nun üstlendiği komedi ‘Bakkal Amca: Mahmut Tuncer’in senaryosu ise Özgür Bakar imzalı. Mahmut Tuncer, Necmi Yapıcı, Mehmet Ali Kaptanlar, Sera Tokdemir, Korhan Herduran ve Mehmet Ali Erbil, oyuncu kadrosunu oluşturan isimler.
1970’li yıllarda Ankara’dan Edirne’ye atanan bir memurun gizemli bir müzede yaşadıklarını konu alan gerilimli dram ‘Grabuna’, Tolga Savu tarafından yönetilmiş. Başlıca rolleri ise Öykü Gürman, Hakan Akgün, Kaan Yılmaz ve Bahtiyar Engin paylaşıyorlar.
Müfit Can Saçıntı’nın yazıp yönettiği ‘Sinemada İtiraz Ediyorum’, sanatçının beş yıldır tiyatro sahnelerinde sürdürdüğü tek kişilik güldürüsünü sinema perdesine taşıyor. Müfit Can Saçıntı, ‘karanlığa inat, sinemada gülelim’ diyor!
Mustafa Miraç Kaya’nın yazıp yönettiği korku denemesi ‘Sobe: Sakallı Bebek’, travmalarından kurtulmak için yolculuğa çıkan bir kadının öyküsü. Saadet, çocukluk dönemini, anne ve babasının başına gelen tuhaf olaylar nedeniyle travmalar yaşayarak geçiren bir kadındır. Çocukluğunu yaşayamayan Saadet, hayatını mahveden travmalardan kurtulmak ister ve bu amaçla istemediği bir yolculuğa çıkar. Saadet, zamanın sürekli tekrar ettiği bu yolculukta, paralel bir evren içerisinde sıkışıp kalır. İçine düştüğü labirentten kurtulmanın yolunu arayan kadın, çıkış yolunu bulabilecek midir? Elif Çapkın, Taha Bakıcı, Onur Urhan ve Asya Duru Tunç, filmde rol alan isimler.
İtalyan yazar Edmondo De Amicis tarafından 1886 yılında yazılan ve dünya çocuk klasiklerinin başında gelen ‘Çocuk Kalbi’ kitabından uyarlanan yapım, bir kasaba okulunda arkadaşlık, dayanışma, aile sevgisi ve iyilerle kötülerin mücadelesini çocukların dünyası üzerinden anlatıyor. Sinan Biçici’nin yazıp yönettiği yerli uyarlamada başlıca rolleri İlker Aksum, Alihan Türkdemir, Eser Eyüboğlu, Zafer Altun ve Deniz Oral üstleniyorlar. Şirin bir kasabada ailesiyle mutlu bir hayat yaşayan Emre, babasının işlerinin kötü gitmesi nedeniyle taşınmak, arkadaşlarını ve okulunu değiştirmek zorunda kalacaktır. Muhteşem ekip, Emre için bir araya gelecek ve babasının lokantasını Türkiye’nin en ünlü lokantası haline getirerek arkadaşlarını kurtaracaklardır. Tabii asıl mücadeleyi, her fırsatta başlarına bela olan okulun kötü çetesine karşı vereceklerdir.
Öğretmen Baran’ın evlilik yıldönümü olan 6 Şubat’ta meydana gelen depremde hayatını kaybetmesinin ardından, Baran’ın babasının Atatürk’ün ‘şahsi meselemiz’ dediği Hatay’ı terk etmemesini konu alıyor Gürsel Ateş’in yönettiği ‘Şahsi Meselemiz Merkez Üssü Hatay’ adlı dram. Öğretmen olan Erzurumlu Baran’ın ataması Hatay’a yapılır. Yaşadığı yerden ayrılıp, mesleği için Hatay’a yerleşen Baran, yıllar içerisinde Hatay’da evlenir. Baran, evliliklerinin yıldönümü olan 6 Şubat’ta Hatay’da meydana gelen depremde hayatını kaybedecektir. Oyuncu kadrosunda karşımıza çıkan isimlerse Bülent Durgun, İskender Bağcılar, Emre Özmen, Suzan Aksoy ve Cezmi Baskın.
Yapımcılığını ve yönetmenliğini Mustafa Tilci’nin üstlendiği gerilim ve aksiyon türündeki yerli film ‘Kanlı Gece (Kamp)’ın oyuncu kadrosunu Seval Arun, Engin Bozbey, Mehmet Özcan Varaylı ve Jale Ak oluşturuyorlar. 
İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın!

İyi seyirler herkese!

 


TARİHTE BU HAFTA
On bir ve beş yıl öncesine, 2013 ve 2019 yıllarına dönüyor, tarihte bu haftayı anımsıyoruz!

 

Vizyonda bu hafta (3 Mayıs 2013)
Haftanın dokuz yeni filminden üçü notlarımız arasında! Karzan Kader’in yönettiği dram ‘Bekas / Neredesin Süpermen?’, Fransız yapımı komedi-macera ‘De L'autre Côté Du Périph / Zoraki İkili’ ve özellikle küçük izleyicilere seslenen ‘Max 3 / Max Maceraları 3: Dinoterra’ adlı filmlere üç de yerli komedi eşlik ediyor bu hafta. Ferhan Şensoy’un başrolü üstlendiği ‘Muhalif Başkan’, ‘Bir Gevrek, Bir Boyoz İki De Kumru’ ve ‘Bir Hikâyem Var’… İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini asla bırakmayın. Sokaklar tıka basa sinemadan çıkmayanlarla, bayağılıkla ve diz boyu duyarsızlıkla doluyken. Herkese iyi seyirler.


PAS VE KEMİK
Emekçilere ait bir aşk öyküsü. ‘Un prophète/ Yeraltı Peygamberi’ adlı sarsıcı filmle zihne kazılan Jacques Audiard yine yapmış yapacağını. Üreten sınıfa şefkatle sarılan ve yoksul sınıfın yoksunluğunu sevgiyle okşayan film, alabildiğine romantik öte yandan. Yirmi ödüllü film, geçtiğimiz Cannes’de Altın Palmiye için yarışmıştı. Beş yaşındaki oğluyla Belçika’dan Fransa’ya, Antibes’e gelen Alain, dünya ağır sıklet boks şampiyonu olma düşleri kuruyor. Beş kuruşu yok cebinde, hemen hiçbir bağlantısı da. Ablası yaşıyor Fransa’da. Bir markette kasiyer. Onun yanına sığınıyorlar. Günlük işler yapıyor Alain. Gece kulüplerinde koruma olarak, marketlerde, iş merkezlerinde güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. Yasal olmayan dövüşlere katılıyor para için. Günün birinde tesadüfen güzel Stéphanie ile karşılaşıyor. Katil balinaları eğiten genç kadının başına olmadık bir kaza geliyor. İki bacağını kaybediyor Stéphanie. İkinci karşılaşmalarında Alain, destek veriyor kadına. Aralarında çok özel bir dostluk, hemen ardından duygusal bir yakınlaşma oluşuyor. İlişkinin adının aşk olduğunu tespit etmeleri ise, zorlu hayatların sınanmasına rastlıyor. Her şeye, herkese karşın birlikte olmalarına, yan yana durmalarına karar vermelerinin süreci ‘Pas ve Kemik”in öyküsü. Öte yandan eksikliklerimiz, eksik yanlarımız, sevip sevemememiz, yaşamın olanca zorluğu, adaletsizliği, buyurganlığı, kahpeliği ve yanı başımızdan akıp giden oluşların iç devinimi hakkında Audiard’ın anlatısı. Bilinçli, şuurlu, ne söylediğine son derece egemen bir anlatı bu. Marion Cotillard her zamankinden de şahane! Belçikalı aktör Matthias Schoenaerts’de müthiş. Her şey çok gerçek filmde. Bir belgesel sanki perdeye yansıyan. Can yakan ama güç veren buna karşılık. Bizi öldürmeyen şeyin, bizi daha çok kuvvetlendirdiği hakkında. Hayat gibi. Kırılan kemikler, eskisinden sağlam olarak kaynar. Kırık kalpler ve duygularla birlikte… Büyüsü var filmin! (4 / 5)

 

ESKİ DOSTLAR
Çok samimi, yürek ısıtan bir dram orijinal adıyla ‘Stand Up Guys’. Mizah soslu suç öyküsü, sembolik oluşlarla, hayatın ta kendisini anlatmayı seçmiş. ‘Dostluk nedir’i. Sınırları olmayan o en içten duyguyu. Sonra, fedakârlığı, şefkati, dayanışmayı, eski adamların, o güzel atlarına binip giden şövalyelerin artık var olmayan değerlerini, anlayışlarını. Hayata bakışlarını. Yanımızdan gürül gürül akıp giden taşkın bir nehrin, zorlu hayatın ortasında hep dost kalabilmek. Asla satmamak güvendiklerini, sana güvenenleri. O eski günlerdeki incelikler, değerler ve hoşlukları son kez yaşayabilmek. Son dilekler. Bir dostu ellerinle toprağa vermek. Hiç tanımadığın bir yabancının mahvolan hayatına müdahale edip, ona yardım eli uzatmak, onarmak bozuk olan şeyleri. Tamamlamak. Bir gün ve bir gecede geçiyor öykü. Yirmi dört saatlik zaman diliminde. ‘Koy / The Cove’ adlı enfes belgeselle yapımcı olarak Oscar kazanan, Hollywood’un emekçi aktörlerinden Fisher Stevens’ın yönettiği filmin öyküsü, ilk uzun metraj senaryosunu imzalayan genç kalem Noah Haidle’a ait. Oyuncu kadrosuna gelince. Üç efsane aktör… Al Pacino, Christopher Walken ve Alan Arkin. Ne kadar özel ve ‘az’ olduklarını kanıtlıyorlar bir kez daha. Işıl ışıl parlıyorlar. Projeye inanmış üç isim de. Yüreklerini koymuşlar filme. Özellikle Pacino ve Walken üzerine kurulmuş öykü. Julianna Margulies, başka bir emektar Mark Margolis, İngiliz aktris Lucy Punch, Vanessa Ferlito ve genç yıldız adayı Addison Timlin kadronun diğer oyuncuları. Bir masal sanki ‘Eski Dostlar’. Artık var olmayan o eski güzel insanlara, geçmiş günlere bir ağıt. Bozulan, kirlenen, hızla tüketilen, kalpsiz ve kötücül her liberal ‘obje’ye inat ölüme gülümseyen, onu hiçe sayan insanlar. Omuz omuza yaşanan dostluk. Genç kadınla dans ve takım elbise seçme sahnesi özellikle leziz. Sahici gülümsemeler ve o bütün eski şeyler kadar güzel. Aklını yitirmiş piyasa ahlakına, sıradanlıklara ve günün geçer akçe abur cubur değerlerine inat, bir masa başında oturup konuşmayı özlediğiniz insanlar anısına izlenmeli. (3 / 5)


IRON MAN 3
İlk olarak 2008’de perdeye yansıyan, 2010’da ikinci filmle devam eden Marvel ile Walt Disney ortaklığı çizgi roman uyarlaması ‘Iron Man’, üçüncü filmiyle karşımızda. Aktör-yönetmen Jon Favreau’dan koltuğu devralan isim, senarist-yönetmen Shane Black. Kahramanımız karizmatik mucit, milyarder iş adamı Tony Stark, onu beklenmedik yerden vuracak sinsi bir düşmanla karşı karşıya kalıyor. Alaycı, küstah, fazla zeki, korkusuz yanından ziyade, içinde yaşayan gerçek kahramanla birlikte hareket etmeyi öğrenecek olan Stark, karşı karşıya olduğu şeytani düşmanla savaşırken, her zamanki gibi; yarattığı ‘Jarvis’ten ve beklenmedik ‘kahramanlardan’ yardım alıyor. Robert Downey Jr, Gwyneth Paltrow ve Don Cheadle’a, bu kez Guy Pearce, Rebecca Hall ve usta aktör Ben Kingsley eşlik ediyorlar. Kahramanlık mitini kaşıyan, insani boyutları parlatan, sürükleyici, görselliği ve teknik detayları yerli yerinde, aksiyon dozu makul bilimkurgu; tekrar tuzağına düşmekten kurtulamıyor ne yazık ki. Bir boşluk ve aynılık hissi kalıyor yüz otuz dakikalık maceradan. Yapaylık zaten olmazsa olmaz ‘tadı’ filmin! Propaganda ise sürüyor. Ama eksilerine rağmen; son tahlilde seyirlik! (2,5 / 5)

 


Vizyonda bu hafta (3 Mayıs 2019)
Üçü yerli, toplam dokuz yeni film merhaba diyor vizyona. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! İyi seyirler herkese.


HIGH LIFE
-Hiçliğe yolculuk-

Kara deliğe, uzay zamanın kırıldığı noktaya doğru yol alan 7 numaralı uzay gemisinde bir bebekle birlikte yaşayan Monte, bilinmeze ilerlerken hayatta kalma mücadelesi verir. Usta yönetmen Claire Denis imzalı dram, bilimkurgu fonu içerse de; aslında tamamen duygular ve hiçlik üzerine… Arzular, umut-umutsuzluk, insan-insansızlık, sevgi, ölüm ve hayat! 
Robert Pattinson’a, usta aktris Juliette Binoche ile birlikte Mia Goth ve André Benjamin eşlik ediyorlar. Bir grup suçlunun, uzaydaki bir istasyonda gerçekleşecek üreme görevini mecburen kabul etmeleri sonrası yaşananlar. Öngörülemez gelişmeler karşısında sınanan yaşama güdüsü. Başarılı atmosferde, Denis’e destek olan isimler, usta görüntü yönetmeni Yorick Le Saux ile Polonyalı Tomasz Naumiuk… Tindersticks’in beyni Stuart A. Staples, orijinal müziğin yanı sıra, ses tasarımını da üstlenmiş. 
Baba-kız, vücut sıvıları, fedakârlık, bilim, saplantı, uzay zamanı, organik şeyler, görecelik, hiç olmak, duyarlılık, varlık, hayal kırıklıkları, hüzün, suç, vicdan, dönüşsüzlük, elem, yeni bir başlangıç ümidi, devam etme ve son… Claire Denis’in 2008 tarihli yürek söken enfes anlatısı ‘38 Rhums / 35 Tek Rom’un eşsiz baba-kız ilişkisi, bambaşka bir boyut ve uzama sıçramış. Kurak vizyonun vahalarından biri ‘High Life’. Uzayda hiçliğe yolculuk. Görece boşlukta insan, anlam ve hissiyat… Kaçırmayın! (4 / 5) 


EKSİ BİR
-Sahipsizlik üzerine-

‘Kar başlıyor yağmaya. Burada kimler kalacak? Eskisi gibi gene taşlarla yoksullar.’ Bertolt Brecht’in ünlü dizeleri geliyor akla Orhan Oğuz imzalı filmi izlerken… Yarı felçli, meczup Şemsi, soğuk kış gecesinde görev yapan üç zabıtanın hayatlarını derinden etkileyecektir. Isınmak için girdiği belediye kültür merkezi salonunda bulunan Şemsi adlı adamın kimi kimsesi yoktur. Sokakta yaşayan yarı felçli adam, idrarını ve dışkısını kontrol edememektedir üstelik. Üç zabıta, arabaya aldıkları yaşlı adamı bırakacak bir yer ve sorumlu aramaya başlarlar. Çaresiz arayış, zabıtaların gece angaryasını derin bir sorgulamaya dönüştürecektir.
Sorumluluk, sahipsizlik, yoksunluk, yoksulluk, garibanlık, kimsesizlik, otorite, küçük insan, bürokrasi, çarklar arasına sıkışıp kalmış çaresizlik ve çıkışsızlık… Senaryosunu Eyüphan Erkul ve Orhan Oğuz’un birlikte kaleme aldıkları dramda başlıca rolleri Ercan Kesal, Nilüfer Açıkalın, Serkan Ercan ve Metin Belgin paylaşıyorlar. Çıkış noktası oldukça iyi olan film, bir süre sonra sarkma ve tekrar tuzağına düşse de ilgiyle izletiyor kendini. Ufak hayatlarımızda sahipsiz ve kimsesiz kalmışlığımız üzerine gerçekçi, vicdani ve elem yüklü bir tespit öyküsü ‘Eksi Bir’. İyi oynanmış hikâyenin sinemasına bir miktar daha özenilseymiş, çok daha iyi bir film yansıyabilirmiş perdeye. Yine de dertsiz tasasız, ‘lay lay lom’u bol yerli film bolluğunda iyi geliyor zihne ve yüreğe. İzleyin. (2,5 / 5)


Venedik’te ‘Altın Aslan’ adayı olmuş, başlıca rollerini Juliette Binoche ve Guillaume Canet’in paylaştıkları, usta yönetmen Olivier Assayas imzalı romantik komedi ‘Doubles Vies / Çifte Hayatlar’, Peter Stormare’in rol aldığı ABD-Kanada ortak yapımı aksiyon gerilim ‘The Assassin’s Code / Suikastçi’, İspanya yapımı komedi ‘Campeones / Şampiyonlar’, Çin yapımı aksiyon-komedi ‘Fat Buddies / Şişman Harekât Timi’, Ryan Simons imzalı İngiltere yapımı korku örneği ‘Demon Eye / Şeytan Göz’ ile birlikte iki yerli yapım; başrolünü Bülent Emin Yarar’ın üstlendiği Semih Aslanyürek imzalı dram ‘Kaos’ ve Özgür Bakar’ın yönettiği korku türündeki ‘Alem-i Cin 2’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese.

MURAT ERŞAHİN

 

 



Diğer Yazılar