Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

02-03 EKİM 2014

01 Ekim 2014 Çarşamba 18:09
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Cem Yılmaz’ın yeni filmi ‘Pek Yakında’, 2 Ekim Perşembe günü vizyon görüyor. Cuma günü dört yeni katılımla birlikte haftanın yeni film sayısı beşe yükseliyor. İki yapım, notlarımız arasında mevcut değil. Biri, özellikle küçük yaştaki kız çocuklarına seslenen ‘Winx Club: Okyanusun Gizemi’ adlı animasyon. Diğeri ise, biyografik bir yerli yapım olan ‘Asasız Musa’. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın bırakmayın. Herkese iyi seyirler.

PEK YAKINDA
(2 Ekim 2014)
Özel hayatı terso vaziyette giden korsan DVD’cilerin sinemasever simalarından Zafer, yer gösterici bir sinema emekçisinin oğlu olarak, bir tutku haline getirmiştir sinemayı. Korsanlık işleri! ve sorumsuzluk yaftası yüzünden, eşi ile boşanma aşamasındadır ve çok sevdiği oğlunu bile görmesi tehlikededir. Yetmişli yıllardan kalma, fantastik tatlar içeren dram ağırlıklı proje ‘Şahikalar’ adlı filme yapımcı olan Zafer, eşini ve oğlunu yeniden geri kazanmak için elinden geleni yapacaktır ama film ekibini, akla gelmeyecek, türlü zorluklar beklemektedir. Cem Yılmaz, yeni filminde Yeşilçam’ın naifliğine saygılarını sunmuş. Karakter yaratmada, öykü akışında bir problem yok. Atmosfer de fena sayılmaz. Dramatik yapıda ise, bir denge sorunu göze çarpıyor. Dram ve komedi birbirleriyle iyi geçinmemiş. Hissiyatta ‘nötr’ kalıyorsunuz koltukta. Daha fazla mendil mi, yoksa kahkaha mı? Bazı paragraf aralarına serpiştirilmiş ‘sıkı’ espriler, balansı sağlamıyor. Cem Yılmaz’ın sinema sevgisi ise hissediliyor. Birçok yetkin ve popüler Hollywood örneğine direkt göndermeler var. Polis otosundaki ‘Atları da Vururlar’ sahnesi örneğin. Sinema emekçilerinin filmde süper kahramanlar olarak karşımıza çıkması güzel ve şık. Oyuncu kadrosunda yer alan bazı isimler özellikle gayet iyi. Zafer Algöz, Çağlar Çorumlu, Zerrin Tekindor ve Cengiz Bozkurt, performanslarıyla bir adım öne çıkıyorlar. Neticede, beklentileri yukarıda tutmadan, keyifle izlenecek, eli ayağı düzgün bir popüler sinema örneği olmuş ‘Pek Yakında’. (2,5 / 5)

DRACULA: BAŞLANGIÇ
Dracula’nın anlatılmamış hikayesi… Drakula ismi ve efsanesi, geçtiğimiz yüzyılda genel olarak iki şekilde ezberlendi. Birincisi; Bram Stoker’ın 19. yüzyılın sonunda yazdığı ‘Dracula’ adlı eser, ikincisi ise; sessiz sinema döneminin efsanevi yönetmenlerinden, Friedrich Wilhelm Murnau’nun unutulmaz filmi, aynı zamanda Drakula miti üzerine çekilen sayısız kült filmin de ilki olarak bilinen ‘Nosferatu’. 1922 yılında beyaz perdeye uyarlanan ve Alman dışavurumculuğunun başyapıtı olan eser de, Stoker’ın ünlü romanına dayanıyordu.
Yaşadığı çağda hem Avrupa kamuoyunda hem de Osmanlı dünyasında ‘Kazıklı Voyvoda’ olarak nam salan III. Vlad Tepeş, 15. Yüzyılın ortalarında Wallahya bölgesinin yani Osmanlı’nın adlandırmasıyla Eflak beyliğinin prensiydi. Gerçek ve öncül hikâyesi ise gerçek anlamda bir sır perdesinin ardında. Vlad Tepeş’in, Osmanlı ile henüz çocukluğundan itibaren başlayan kişisel ve siyasi ilişkisindeki gizli bağ, ‘Dracula: Başlangıç’ filminin de çıkış noktasını oluşturmakta. Osmanlılar tarafından krallığı ve ailesi tehdit altında olan Prens Vlad Tepes, bir mağarada karşılaştığı karanlık doğa ötesi güç ile dönüşü olmayan ve kanla yazılmış bir anlaşma yapar. Kendini, müthiş bir güç karşılığında, sonsuza dek karanlığa hapsedecektir. Epik fantastik-aksiyon öyküsünü, ilk uzun metrajını yöneten Gary Shore imzalamış. Kont Dracula hakkında daha önce anlatılmamış hikayede, ‘Vlad Tepes’ karakterini, Galli aktör Luke Evans canlandırıyor. Osmanlı sultanı rolünde Dominin Cooper var. Kanadalı zarif aktris Sarah Gadon ve usta İngiliz Charles Dance, kadronun öne çıkan diğer oyuncuları. Dracula efsanesinin köklerine ve Dracula mitine ilginç bir bakış olarak nitelenebilecek sürükleyici film, ilk yönetmenlik adımı için başarılı sayılabilir. Gerilimli anlar da içeren yapım, başarıyla oluşturulmuş atmosfer ve yerinde efektleri ile gayet akıcı. Fedakarlık, sorumluluk, insanlık ama karşılığında buz gibi gerçeğiyle; mutlak yalnızlık ve koyu karanlık… (3 / 5)

PRENS
Hemen her şeyiyle, oldukça boş bir aksiyon olmuş Bruce Willis’in de kadroda misafir kontenjanından yer aldığı film. 80’lerin sonu ve 90’ların başında müthiş bir yıldız olacağına kesin gözüyle bakılan Jason Patric’in başrolde olduğu b sınıfı aksiyon denemesinin konuk oyuncu kontenjanı John Cusack’la doldurulmuş. Bu isimlerin, yer almayı belli ki ‘duygusal’ sebeplerden kabul ettikleri yapım, emekli olmuş bir suikastçının, kızının kaçırılması ile birlikte, saklandığı yerden çıkmasını ve eski bir hesabın yeniden açılmasını öykülüyor. Liam Neeson’lu aksiyon filmi ‘Taken / 96 Saat’e özenen, oldukça bildik öykü, bilgisayar oyunu görünümlü çatışma sahneleriyle süslenmiş. Yine de üç cazip aktörü bir arada izlemek isteyenler ve türün iflah olmaz tutkunları için bir deneyim olacaktır, oyuncu kadrosunda, usta aktör Joe Mantegna’nın kızı Gia Mantegna, Kanadalı güzel aktris Jessica Lowndes ve müzisyen-aktör 50 Cent’in de yer aldığı vakit geçirtici aksiyon. (1 / 5) MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar