Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

´18. ALTIN KOZA´NIN ARDINDAN

25 Eylül 2011 Pazar 20:35
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Adana’dan döndük. Altın Koza, 18. kez ev sahipliği yaptı bize. Elinde ne varsa sundu konuklarına festival yine. Olanca samimiyetiyle üstelik. Festivalde emeği geçen bütün sinema emekçilerine içten teşekkürler. İlk izlenim yazımda, filmlerin, tıka basa salonlarda izlendiğini, bunun sevindirici ve yıpratıcı taraflarını, sinema salonlarının birbiriyle olan mesafelerinin doğurduğu sonuçları paylaşmıştım sizlerle. Bu kez, izlediğim filmlerden, yarışma sonucundan ve festivalin genel görünümünden bahsetmek istiyorum.

Nuri Bilge Ceylan’ın, Cannes’den ikinci büyük ödül olan ‘Büyük Jüri Ödülü’ ile dönen yeni filmi “Bir Zamanlar Anadolu’da”nın Türkiye prömiyeri Adana’da gerçekleşti. Filmi, bütün detaylarıyla geçtiğimiz Cuma günü yazdım. Tekrar uzun uzun değinmek istemiyorum; sadece şu önemli tespiti bir kez daha hatırlatmak gerek; Nuri Bilge Ceylan, artık günümüz sinemasının önemli isimleri arasında. Uluslararası alanda yedinci sanatın özgün yaratıcılarından biri olduğunu “Bir Zamanlar Anadolu’da” ile akıldan çıkmamak üzere zihne çakıyor yönetmen. İzleyicisini; Çehov’un ‘Kasaba Doktoru’ ile Turgut Uyar’ın ‘Bozkır Tayfası’na götüren yapım, üzerine upuzun yazılar yazılacak kadar derin ve güzel. Bir de şu Edip Cansever’in ‘insan bazen ağlamaz mı bakıp bakıp kendine’ dizesine olan içsel yakınlık… Aylar boyunca; geriye dönüp, yeni ‘şeyler’ yazmak olası bu büyük film hakkında.

Bu yılki, ‘Ulusal Uzun metraj Film Yarışması’ ise hayal kırıklığı yarattı bende ve birçok insanda. Bu seneki film hasadı ile ilgili bir gerçek bu. Üretimi her geçen gün artan Türkiye sinemasında; doğru orantı ile ilerlemeyen bir nitelik problemi olduğunu düşünüyorum. Herkesin film çekmeye soyunması güzel bir şey. Hem de çok güzel. Ama anlatacak önemli bir öykün, bunu anlatma dilin, biçim kaygın, gözün, en önemlisi meselen yoksa durum fena o zaman. Yetenek, bilgi, kültür, altyapı ve yürek bir araya gelmiyor her zaman. Bu tespiti, ülke sinemasında son dönem geçerli olan ‘fazla ve hızlı film çekme anlayışı’ üzerine yaptığımı önemle belirtmek isterim. Gelelim bu yılki Altın Koza’ya. En iyi filme verilen 350.000 TL’lik rekor ödülün sahibi olmak için 14 film yarıştı bu yıl Adana’da. Maalesef 14 filmin hiçbiri içime sinmedi tamamen. Senarist kimliğiyle tanınan Haluk Ünal’ın yönettiği “Saklı Hayatlar”, Cemil Ağacıkoğlu’nun ilk uzun metrajı “Eylül”, “Sonbahar” ile hepimizin gönlünde taht kurmuş Özcan Alper imzalı “Gelecek Uzun Sürer”, hatta Tolga Örnek filmi “Kaybedenler Kulübü” bu yapımlar arasında ‘nispeten iyi olanlardı’ bana göre. ‘En İyi Film’ ödülü, Onur Ünlü’nün yazıp yönettiği “Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi”ne gitti. 2006 tarihli ilk filmi “Polis”le çok beğenmiştim Onur Ünlü’yü. Zeki, kıvrak, yaratıcı bir sinemacı Ünlü. Çok iyi de bir insan. Düzgün, akıllı, hemen her şey üzerine konuşabileceğiniz derinlikli, sıcacık bir kişilik. Fakat bu kez olmamış gibi geldi bana film. Bu ‘olmamışlık’ hissiyatı, Ünlü’nün 2008 tarihli filmi “Güneşin Oğlu”nda da çökmüştü yüreğime. 2009’da çıkagelen “Beş Şehir” ise, “Polis” kadar sevdiğim bir Onur Ünlü filmi oldu. İncelikli, absürt, aynı anda gerçek, sert, yaşamın yanı başına ölümü iğneleyen gümbür gümbür bir işti “Beş Şehir”. Yeni filmini merakla bekliyordum. “Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi”ni doğrusu ‘kaba’ buldum. Samimi bulmadım. Zorlama, ölçülü-biçili, çok nazik olmayan bir öykü-mesele vardı perdede ve benim sevip, tanıdığım Ünlü, çok başka bir işe imza atardı kolaylıkla. Televizyon ‘haleti ruhiyesi’ vardı filmde. Bu sit-com biçim, ilişki kurmakta zorlandığım öykü-mesele, beni filmin içine bir türlü alamayan anlatımı sarıp sarmalıyordu tamamen. Evet, ben beğenmedim ama en iyi film seçildi Ünlü’nün eseri. Kendisini ve bütün emeği geçenleri içten tebrik ederim. Üstadın, yeni filmini beklediğimi de not düşerim buradan. “Gelecek Uzun Sürer”e gelelim.

Dostum ve meslektaşım Uğur Vardan, Özcan Alper’in 2008’de çektiği yüreklerimize umut saçan “Sonbahar” hakkında enfes bir saptama yapmıştı: ‘Her ömre bir Sonbahar yeter’ demişti Uğur. Bazen olur, bazen zorlu koşullar içinde, onca yoksulluk varken, tamamen kalbinizi koyduğunuz ilk filminiz apayrı bir yer edinir yüreklerde. Bambaşka, iyi kalpli, güçlü, umut yayan, çok güzel bir iştir ilk filminiz. Böylece, zorlu bir yola girersiniz. Herkes beklemektedir. İkinci filminizle en az “Sonbahar”da olduğu gibi bir ses çıkacaktır perdeden. Ve çıkagelir film. Özcan Alper’in yazıp yönettiği ikinci filmi “Gelecek Uzun Sürer”, maalesef “Sonbahar” kadar güçlü ve etkileyici gelmedi bana. Hatları kabaydı senaryonun. Diyaloglar, oluşlar yama gibiydi çoğu zaman. Karakterler değil, Özcan Alper konuşuyordu her anında filmin. “Sonbahar”ın naif gücü, bu kez slogan destekli sert bir bakışa bırakmıştı yerini. Bunun yanı sıra, iyi bir yönetmenin ayak seslerini duyabiliyordunuz. Feza Çaldıran’la birlikte perdeye yansıyan o müthiş resimler, planlar, kesmeler. Yönetmenin, filmin, meselesine olan inancı ve romantizmi ise direkt hissediliyordu koltuktan. Yani duygular bir yere kadar geçiyordu size de. Ama işte; daha ince, daha sakin, daha olgun bir sinema bekleniyordu Özcan Alper’den. Yarım kalmış bir şeyler vardı filmde ve 112 dakika boyunca rahatsız edip durdu beni o bir şeyler. Festivalin en önemli ödüllerinden ‘Yılmaz Güney Ödülü’nün ve bizim SİYAD ödülünün de, Alper’in filmine gittiğini belirteyim bu arada. Final sahnesinin özellikle ‘güzel’ olduğunun da altını çizmek gerek.

‘En İyi Yönetmen’ ödülü, fotoğrafçılıktan perdeye geçiş yapan Cemal Ağacıkoğlu’nun oldu. “Eylül”, minimalist sinemanın sınırlarında gezinen bir film. Asla kendine belirlediği çizgiden aşağı düşen bir film değil ama. Birçok kusuru var ama özgün ve ne yaptığını biliyor. (Ben jüride olsaydım eğer, benim oyum “Eylül” ve “Saklı Hayatlar” için olurdu. Bunu belirtmem gerek) Yönetmenin tercihleri belirginleşiyordu “Eylül”ün her anında. Kendisinin yeni filmini merakla beklediğimi not düşüyorum. ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü “Vücut”un Hatice Aslan’ı ile paylaştı Görkem Yeltan “Eylül”de. Fakat filmin bence tek başrol oyuncusu vardı ve o da; Turgay Aydın’dı. Aydın’ın oyunu, festivalin en önemli performansları arasında göründü gözüme. “En İyi Erkek Oyuncu”yu “Gelecek Uzun Sürer” ile kazanan Durukan Ordu ile ‘Celal Tan ve Ailesi’ ekibinden Bülent Emin Yarar ve Ezgi Mola’da gayet iyi oyunculuklarla kazındılar akla.

Muzaffer Özdemir’in ilk uzun metrajlı filmi olan “Yurt”, birçok eksinin yanı sıra, cesaretli, siyaseten doğru ve dürüst öyküsüyle dikkat çekti fikrimce. Doğaya ve insanlığa saldıran HES’ler, gözü doymaz, acımasız dünya düzeni, hatalı zihniyet ve ‘her şeyi kendine eden’ insanın trajedisi… Adana halkının izleyici jürisi ödülü ise “Simurg”a gitti. Halkın seçtiği bu değerli emek ürününün, belgenin ve meselenin, jüri tarafından görünmemesi, kulislerde konuşulan önemli isyanlardan biriydi. Uzun süre konuşulacağa benzer Altın Koza jüri kararları ve seçkideki yarışma filmleri.

Bir festival daha bitti işte. Sadece biz, İstanbul’dan kalkıp Adana’ya gelen sinema aşıkları ve profesyonelleri için değil; Adana halkı ve özellikle Adanalı gençler için önemliydi 18. Altın Koza. Sadece filmlerde değil, söyleşi ve panellerde, yani her etkinlikte gözünün içi parlayan birçok Adanalıyla, birçok sinemaseverle tanıştım örneğin. Sinema üzerine konuştuk. Ülkemiz ve dünya sineması hakkında görüş alışverişi yaptık, zenginleştik yani. Gündelik hayatın sığlığından uzaklaşıp, sinemanın o ‘farklı kılan’ gücüne teslim olduk bir hafta için. Çoğaldık. Yalnız hissetmedik. 19. Adana’yı bekliyoruz şimdi. Daha heyecan veren bir seçki ümidiyle. Adanalı dostlarla, sinema sevdalılarıyla buluşmak ve paylaşmak üzere! Bu arada; değinmeden olmaz, yıllardır gelip gittiğim bu müthiş şehirde daha önce tatmadığım enfes ‘Çürük’ adlı çorbadan da bahsetmem gerek. Bu yıl şöyle bir sıralama yapalım Adana’dan ayrılırken aklımızda kalan özel anlarla ilgili: “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmi, Adanalı sinemaseverlerin yoğun ilgisi, ‘çürük’ çorbasının hiçbir şeye benzemeyen lezzeti. Festivalde emeği geçen, Altın Koza’yı yaşatan herkese, kalpten teşekkürler.

Seneye görüşürüz!

MURAT ERŞAHİN

HAFTANIN FİLMLERİYLE İLGİLİ MURAT ERŞAHİN´İN YAZISI/23 EYLÜL 2011



Diğer Yazılar