'YAZDIK AÇIK ALINLA...'
Yıl 1934… Yeni Cumhuriyet hayatın her alanında ilk meyvelerini vermek için var gücüyle çabalıyor. Sistemin kurucusu Mustafa Kemal, sadece siyaset, eğitim, sanayi, ekonomi gibi alanlarda değil, kültür-sanat cephesinde de genç, taze, dinamik cevherlerle evrensel değerlerin bu topraklarda yeşermesi, yeniden yorumlanması ve halka aktarılması konusunda öncü bir kimlik sunuyor. Paşa’nın bu yöndeki son isteği, ülkeyi ziyaret edecek olan İran Şahı’na izlettireceği ama daha önemlisi iki komşu ülke arasındaki tarihsel bağları ve dostluğu pekiştireceğini düşündüğü bir operanın yazılıp bestelenmesi ve sahneye konması. Bu proje için Batı’da eğitim gördükten sonra yurda dönen ama çalıştığı kurumda yöneticisiyle ters düştüğü için Doğu’ya sürülmekte olan Ahmed Adnan görevlendirilir. Genç müzisyen 26 günde ‘Özsoy Operası’ adlı eseri onca yokluk ve engellemeler içinde sahnelemek için kolları sıvar…
Yönetmenliğini Yağız Alp Akaydın’ın üstlendiği ‘Bir Cumhuriyet Şarkısı’ kültür tarihimiz açısından önemli bir dönemeci, ilk operamızın yazılıp sahnelenme sürecinde yaşananları bu zorlu görev için yola çıkan birkaç karakter üzerinden anlatan bir yapım. Film yolun çok çok başındaki bir rejimin kültür-sanat alanındaki emekleme döneminde gösterilen meşakkate, çabaya, kimi fiziksel ve bürokratik engellere karşı dayanışma ruhuyla verilen mücadeleye odaklanıyor. Senaryonun ana motivasyonu ideal koşullarda 1-2 yılda yazılabilecek bir eserin çok çok kısa bir zaman diliminde yazılıp seyirci önüne çıkma çabası.
Öte yandan öykünün öne çıkan iki çatışma noktası var: Biri ana karakter konumundaki Ahmed Adnan’ın (Saygun) İstiklal Marşı’nın bestecisi olarak da bilinen ve müzik öğretmeni yetiştirmek amacıyla kurulan Musiki Muallim Mektebi’nin oluşumunda önemli katkılar sunan Osman Zeki Üngör’le olan bitmeyen husumeti. Diğeri de yine Ahmed Adnan’ın eserin ortaya çıkma sürecinde karısı Mediha Hanım’la arasında çıkan sorunlar ve bu esnada korodaki Nükhet adlı öğrencinin varlığıyla yüzeyde beliren kıskançlıklar. İki müzik insanı arasındaki çekişme elbette ilk elde ‘Mozart-Salieri rekabeti’ni akla getiriyor ve ‘Bir Cumhuriyet Şarkısı’ bu hatta belli oranda başarılı oluyor. Ama senaryo Ahmed Adnan’la Mediha Hanım arasındaki sorunları seyircisine ikna edici bir şekilde aktarmada bence zorlanmış. Bu hattaki üçlü ayak çok net ortaya konmamış ve anlatım açısından net bir şekilde halledilememiş.
Filmin genel havasıysa senaryonun bize sunduğu meselelerde gezinirken hem öyküdeki Atatürk’ün zamanla öne çıkan varlığı hem de kimi ara karakterlerin sevimli portreleri (özellikle de korodaki Süleyman Bey) anlatımı sert sulardan gülümseten, yumuşatan bir yapıya dönüştürmüş. Ama görsel ton ve atmosferin kimi bölümlerde özel sektör temsilcilerinin yaptırdığı ve milli bayramlarda karşımıza çıkan reklam filmleri ruhunda olduğunu söylemeliyim. Bir de açık havada, doğada yapılan zorunlu bir prova bölümü vardı ki ‘Kusturica filmleri’ tadındaydı.
Oyunculuklara gelince; Ahmed Adnan’da Salih Bademci rolünün hacmi itibariyle öne çıkan isim olmuş ve başarılı bir performans sergilemiş. Saç stili ve yüz hatlarıyla 40’ların, 50’lerin Hollywood aktörlerini andırıyordu. Atatürk’te Ertan Saban biraz da kendine özgü ‘Balkan lehçesi’yle Mustafa Kemal’i samimi, insani ve sımsıcak bir portreye büründürmüş, lakin senaryoda kendisine öyle diyaloglar yazılmış ki her cümlesi bir vecize niteliğinde. Bence bu durum Ata’yı kitabî, bir forma sokmuş. Ahmet Rıfat Şungar da Münir Hayri Egeli’yi doğal bir kompozisyonla perdeye taşırken uzlaşmacı, pragmatik bir karakteri gerçekçi çizgilere büründürmüş. Keza Birce Akalay, Nimet Vahid’de; Okan Yalabık, Zeki Üngör’de; Mehmet Özgür de öykünün neşesi konumundaki Süleyman Bey’de iyiydiler. Filmde Mediha Hanım’ı Melis Sezen, Nükhet’i Şifanur Gül, operacı Nurullah Şevket Taşkıran’ı Burak Bilgili, Miti Kovaçeva’yı Bensu Soral canlandırmış.
İlkleri barındırıyor
Bence bu son derece çarpıcı öykü Hollywood’da çekilse, yazı boyunca altını çizdiğim kimi eksikliklerin üstesinden gelinir ve daha rahat akan bir yapıma dönüştürülürdü.
Ama bu haliyle de popüler sinemaya göz kırpan, 101’inci yaşını kutlayacağımız Cumhuriyetimize farklı noktalardan bakan, kendi kulvarı açısından ilkler barındıran bir çalışma olmuş. Bir de bu türden az bilinen tarihsel sayfaları aralayan dramalar, en azından benim kuşağımın sinema izleyicisini aktarılan olaylara ilişkin metinleri okumaya yöneltir (ki bizim zamanımızda bu durumlarda en doğru adres Meydan Larousse ya da Ana Britannica olurdu, artık internette bolca metin var). ‘Bir Cumhuriyet Şarkısı’ da beni böylesi bir hamleye yöneltti örneğin. Özetle mesajları arasında Atatürk’ün sanata ve sanatçıya verdiği önemi de barındıran ve İş Bankası’nın katkılarıyla çekilen bu yapıtı izleyin derim…
UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/27.10.2024)