'PALYAÇO' KENDİ YÜZÜYLE HESAPLAŞIRKEN
Acımasız bir dünya içinde kıyıda kalmış, ezilmiş, yıpranmış, yok sayılmış bir tutunamayan. Şiddetin sarıp sarmaladığı bir yapı karşısında nihayet o da sahne alır, elini kana bular ve beş kişinin canına kıyar. ‘Batman evreni’nin en belirgin kötüsü olarak bildiğimiz Joker’ı farklı bir profil eşliğinde sunan 2019 yapımı Todd Phillips imzalı film büyük ilgi görmüş hatta ana karakteri canlandıran Joaquin Phoenix, En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar’a uzanmıştı.
Beş yıl sonra gelen devamı ‘Joker: İkili Delilik’te (Joker: Folie à Deux) öykü Joker ya da gerçek adıyla Arthur Fleck’in akıl hastalarının bulunduğu Arkham Eyalet Hastanesi’nde müşahade altında tutulurken cinayetlere ilişkin yargılamayı bekleme sürecine ve hâkim karşısına çıkma aşamasına odaklanıyor. İlkinde olduğu gibi yönetmen Phillips’le birlikte Scott Silver’ın kaleme aldıkları senaryoda hem bir aşk hikâyesi hem de ilk filmde sunulan profile ilişkin hesaplaşma var. İlk adımda başarısız bir palyaço olan Fleck nihayet kendisini ezen sisteme başkaldırıp bir anlamda eylemlerine destek olanlarla birlikte dünyayı yakıyordu! Ama asıl problemi sonsuz yalnızlığıydı. Bu kez hastanedeki müzik terapi sınıfında daha ilk görüşte ilgisini çeken Lee Quinzel’a karşı derin bir aşk besliyor ve böylece hem yalnızlığına son veriyor hem de dünyayı yakarken yanına son derece sadık bir partner alıyor.
AHLAKEN DOĞRU YERDE
Film ‘Belleville’de Randevu’suyla tanıdığımız Sylvain Chomet imzalı eski usul bir çizgi filmle açılıyor. Burada Joker’e ilişkin ‘çıkan kısmın özeti’ tadında bir bölüm izliyoruz. Sonrasında canlı aksiyona geçildiğinde Jackie Sullivan adlı başgardiyan yönetimindeki grubun Arthur’a her fırsatta mezalim yaptığı hastane ortamına dahil oluyoruz. Öte yandan avukatı Maryanne Stewart ise savunusunu kişilik ölünmesi üzerine kurmaya çalışıyor ve bütün cinayetleri Joker’ın işlediğini, Arthur’un suçsuz oldu-
ğunu kanıtlamayı hedefliyor. Bu denklem için de müvekkilini iknaya çabalıyor. Başsavcı Harvey Dent kanadıysa ortada bir delilik olmadığı kanısında ve verilecek cezanın idam olmasını istiyor. Arthur ise aşkı bulmanın coşkusu içinde yeni bir umut ve yaşam sevinciyle mahkemenin yolunu tutuyor.
‘Joker: İkili Delilik’ başlarda Milos Forman’ın klasiği ‘Guguk Kuşu’nu çağrıştıran hastane ortamından kesitler sunarken sonrasında tanıklar, cinayetlerin hatırlatılması, doktor görüşü vs. yanlarıyla bir mahkeme salonu dramasına dönüşüyor. Kamerasını bu türden hukuki dinamikler üzerine yönelten filmlerin giderek sıkıcılaşma olasılığı yüksektir. Phillips, böylesi bir tehlikenin filmini bütünüyle olmasa da yer yer ‘müzikal’ bir havayla donatarak üstesinden gelmiş sanki. Birçoğu popüler romantik şarkılardan oluşan repertuvar Arthur ve Lee tarafından seslendirilirken hem ikili arasındaki ilişki derinleştirilmiş hem de genel gidişattan koparılarak kostümler eşliğinde çekilen kurgusal sahneler filme özel bir renk, hava ve ruh katmış… Kabare gösterilerini ve geçmişin varyete programlarını andıran şovlar cabası…
2019’daki ‘Joker’ın en büyük artılarından biri görselliğiydi. İkinci adımda da kamera arkasına hükmeden Lawrence Sher benzer şekilde etkileyici estetik kadrajlar yakalamış, özellikle başlardaki Jacques Demy klasiği ‘Cherbourg Şemsiyeleri’ne gönderme çok iyiydi. Keza ana karakterlerin düetlerinden oluşan müzikal bölümler de. Öte yandan ilk film, mesajları itibariyle bana kalırsa sorunlu bir bölgede geziniyordu. Nihayetinde Scorsese’nin ‘Taxi Driver’ (1976) ve de özellikle ‘The King of Comedy’sine (1982) yapılan bariz göndermeler eşliğinde ilerliyor ve giderek girift sokaklara sapıyordu. Naçizane ‘Joker’e ilişkin eleştirimde şunları yazmıştım: “Film sanki karakterinin cazibesine ve şiddete olan düşkünlüğüne kendisini fazlasıyla kaptırmış gibi. Görünen o ki Arthur Fleck’in sınırlarda gezinen kişiliğinin cazibesi ve politik reflekslerden uzak, içi doldurulmamış anarşizmi her şeyin önüne geçmiş.” Ana kaynağı olan ‘Batman’in gölgesini hiçbir şekilde düşürmediği (ilkinde bu bağ küçük de olsa kendini gösteriyordu) ‘İkili Delilik’te görüyoruz ki, sanki altını çizdiğim mesele metni kaleme alan Phillips-Silver ikilisini de rahatsız etmiş ve öykü bir tür yüzleşme ekseni üzerine kurulmuş. Fleck mahkeme sürecinde avukatının kendisini kurtarma reçetesi olarak sunduğu Arthur kişiliğine sığınma yerine kitlelerin gözdesi olan ‘Joker’ profiline sığınıp duruşmayı kostümlü provaya ya da sirke dönüştürürken yavaş yavaş katil kimliğiyle hesaplaşma aşamasına geçiyor.
Bu açıdan filmin ahlaken durduğu yeri beğendiğimi söyleyebilirim. Ama elinizde Quinzel’ı canlandıran Lady Gaga gibi bir değer varken onu sahaya daha fazla sürebilir ve varlığından daha çok yararlanabilirdiniz, filme ilişkin dışarıda yapılan öncelikle eleştiri de bu. Süresi de uzun ama bunu görsellik, müzikal bölümler ve sonradan devreye giren felsefi zemin sayesinde çok da hissetmiyorsunuz. Joaquin Phoenix artık kadife bir eldiven misali üzerine geçirdiği Joker/Fleck rolünde ilkinde olduğu gibi son derece başarılı, keza yan rollerde karşımıza gelen Brendan Gleeson, Catherine Keener, Harry Lawtey, Steve Coogan ve Bill Smitrovich de gayet iyiler.
Sonuçta ‘İkili Delilik’ ilkinin yarattığı imajı tartışıp ana karakterini ‘Mesih’vari havasıyla yüzdüğü tehlikeli sulardan çıkarırken gösterişli şiddet sahnelerine pek itibar etmeden yer yer hüzünlü, yer yer romantik anlar barındırıyor. Bir başka deyişle 2019’daki filme benzer bir tat ve dokuyu bekleyenleri belki hüsrana uğratacak ama kendi içinde dertleri olan ve yüzleşmesinin üstesinden gelen bir yapım var karşımızda…
ŞARKILAR, KOSTÜMLER
Romantik şarkılardan oluşan repertuvar Fleck ve Quinzel tarafından seslendirilirken kostümler eşliğinde çekilen kurgusal sahneler filme özel bir renk, hava ve ruh katmış. UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/05.10.2024)