Konuk Yazar

ÖLÜM BENİM EN YAKIN ARKADAŞIM!

15 Eylül 2024 Pazar 09:50
ÖLÜM BENİM EN YAKIN ARKADAŞIM!

Ölümcül bir hastalığa tutulmuş olan Tuesday son zamanlarda tuhaf bir arkadaş edinmiştir. Kimselerin göremediği bu yeni yareni bir papağan suretindedir ve onunla konuşup dertleşmektedir. Kızının hastalığı yüzünden zorlu bir süreç yaşayan annesi Zora ise çalışmamasına rağmen sanki her gün işi varmışçasına evden çıkıp parklarda zaman geçirmektedir. Nihayetinde Zora, Tuesday’in arkadaşından haberdar olacaktır...

Hırvat kökenli yönetmen Daina Oniunas-Pusic’in, hikâyesi Londra’da geçen ilk uzun metrajlı filmi ‘Ayrılış’ (Tuesday) 15 yaşında, rahatsızlığı dolayısıyla ölümle hesaplaşmaya girişen bir genç kızın ve çocuğunun durumu nedeniyle çaresizce bir çıkış yolu arayan annesinin mücadelesine odaklanıyor.

Sinema tarihi boyunca ölümün çok farklı suretlerini izlemişizdir. Oniunas-Pusic, senaryosunu kendisinin kaleme aldığı yapıtında ölümü bu kez bir ‘macaw papağanı’ biçiminde karşımıza getiriyor. Tuesday’in kısa zamanda dostluğunu kazanan, güveneceği bir limana dönüşen bu papağan küçülüp büyümek suretiyle boyut değiştirirken asıl olarak dertlerini paylaşacağı bir kimliğe bürünüyor. Üstelik bu dostluk alışverişi tek taraflı değil, küçük kız da kuşun tasalarına, yaşadığı güçlüklere ortak oluyor. Ona kulak kabartıyor, hatta ‘temizlenmesi’ için ona banyo bile yaptırıyor.

Genel tablo içinde Zora ise denklemin en zor yanında cebelleşiyor. O bir anne ve kızı gözünün önünde bir vedaya hazırlanıyor gibi. İşi yok ve üstelik düzenlerini sürdürebilmek, ekonomik açıdan ayakta durabilmek için evdeki eşyayı satmaktan başka elinden bir şey gelmiyor. Derken kızının o ‘küçük’ sırrına vâkıf oluyor; kuşun varlığını öğreniyor ve gidişatı engellemek adına ‘ölüm’ü ortadan kaldırmaya soyunuyor. Bu hamlesinin elbette ortaya çıkaracağı kimi faturalar olacaktır. Çünkü ölüm görevini yapamayınca sistem tıkanıyor, dişliler birbirine sarıyor, çektiği acılardan kurtuluşu ölümde gören onca insanın istekleri yerine gelmiyor ve kaotik ortam giderek büyüyor. Düzen kendi iç işleyişini kaybetmiş oluyor.

 

GÜCÜNÜ TUHAFLIĞINDAN ALIYOR

‘Ayrılış’ her insanın kapısını çalacak bir durak (gerçi ‘son durak’ desem daha doğru olacak sanırım) üzerine hüzünlü, düşündürücü, yer yer zihin kurcalayıcı bir öykü anlatıyor. Bir annenin kızının hayatına ilişkin çabaları, onu kurtarmak için dünyanın gidişatını değiştirmekten çekinmemesi... Öte yandan kâinatın kendi iç işleyişi, dengelerin bozulması durumunda ortaya çıkacak sorunlar yumağı vs. Daina Oniunas-Pusic’in yapıtının ana güzergâhları olarak öne çıkıyor. Bu noktalarda hikâye bizi ‘Bırakın, ölüm işini yapsın’ düşüncesine taşıyor.

Öte yandan papağanın Zora’yla muhabbetinde, ölümün ‘Tanrı’ya, öbür dünyaya ilişkin açıklamaları filmin en ilginç yanları ve meseleye ilişkin felsefi turlarıydı.

‘Ayrılış’ fikirsel düzlemini hem çok çok küçülebilen hem de devasa bir görüntüye bürünen bir papağan üzerinden kuruyor. Bu tabii ki tarifi zor bir duruma neden oluyor ve görsellik ekseninde filmi daha da ilginç kılıyor. Oniunas-Pusic’in yapıtı belki dört başı mamur bir çizgiye ulaşamıyor ama gücünü (ya da çekiciliğini diyeyim) biraz da tuhaflığından alıyor.

Julia Louis-Dreyfus ve Lola Petticrew’in ana-kız Zora ve Tuesday’i gayet etkileyici performanslarla perdeye taşıdığı filmde, ölümün yansıması konumundaki papağana da son derece karizmatik sesiyle Arinzé Kene hayat vermiş.

Kimi Batılı eleştirmenin öyküsünün gezindiği sular ve seyirci üzerinde bıraktığı hissiyat itibariyle İspanyol yönetmen Juan Antonio Bayona’nın 2016 yapımı ‘Canavarın Çağrısı’ndan (A Monster Calls) esintiler bulduğu ‘Ayrılış’, fikriyatından dolayı bile ilgiye değer bir film. Bence izleyin.

UĞUR VARDAN (HÜRRİYET/14.09.2024)



Diğer Yazılar